• tahterevallinin bir tarafına çocuğunu bindirip diğer taraftan da tulumba gibi basarak çocuğunu eğlendirmeye çalışan babalar tam izlenesidir...

    etrafa "ulan bizi kesen war mı, çocuğun bi getirisi oldu mu acep" gözleriyle bakan bu ateşli babaların çocuğu bir kaç defa sertçe yere çarptırmaları kaçınılmazdır.

    ilk başta diğer uçtan basma işini ayakta yapmaya başlar, daha sonra yorulduklarını hissedince yere çömelirler, en sonunda oturma yerine ayaklarıyla basar çocuğu havaya dikerler...

    çocuk: baba.. agu gulu... niye yani, aşşa inmiyorum falan...
    baba: asıl oyun bu olm, en zevklisi, bak ne güzel gök yüzündesin, bakalım ne kadar durabilceksin...
  • bir erkeğin ilk hatun kaldırma deneyimini üzerinde yaşadığı çocuk bahçesi gereci.
  • bana, brecht'in aşadıdaki dizelerini hatırlatan oyuncak:

    iyice görüyorum artık düzeni.
    orada, bir avuç insan oturuyor yukarıda,
    aşağıda da bir çok kişi.
    ve bağırıyor yukardakiler aşağıya:
    "çıkın buraya gelin ki,
    hepimiz olalım yukarıda."
    ama iyice gözlediğinde görüyorsun,
    neyin saklı olduğunu
    yukardakilerle, aşağıdakiler arasında.
    bir yol gibi gözüküyor ilk bakışta.
    yol değil ama.
    bir tahta bu.
    ve şimdi görüyorsun açıkça;
    bu bir tahterevalli tahtası.
    bütün düzen bir tahterevalli aslında.
    iki ucu birbirine bağımlı.
    yukardakiler durabiliyorlar orada,
    sırf ötekiler durduğundan aşağıda

    ve ancak;
    aşağıdakiler, aşağıda oturduğu sürece
    kalabilirler orada.
    yukarıda olamazlar çünkü,
    ötekiler yerlerini bırakıp çıksalar yukarı.
    bu yüzden isterler ki;
    aşağıdakiler sonsuza dek
    hep orada kalsınlar.
    çıkmasınlar yukarı.
    bir de, aşağıda daha çok insan olmalı yukardakilerden.
    yoksa durmaz tahterevalli.
    tahtaravalli.
    evet, bütün düzen bir tahtaravalli.
  • zahirde tahterevallinin her iki ucunda, nefsimize bakan yönüyle, vehimlerimiz vardır. oysa her şeyde her iki tarafta yalnızca takdir vardır.
    takdirevalli!
  • iki farsça kelime, fonetik bozuluma uğrayıp kısmen işlevsel anlamını koruyarak tahtrevan/lı = tahtırevanlı > tahterevalli biçimindeki bütünleşik kelimeyle dilimize dahil olmuştur. iki ucuna birer kişinin oturduğu mekanizma, hükümdarların kullandığı bir tür taşıma aracına (yürüyen taht) benzetilmiştir. tamlamanın etimolojisi tdk'yi rahatsız etmiş olacak ki çöğüncek karşılığı ile salvolarına bir yenisini daha eklemiş, oturgaçlı götürgeçlere parmak ısırtacak yaratıcı(!) türetimle lengüistik lobisine gerekli cevap anında verilmiştir.* kafalar pırıl pırıl...
  • karsi tarafi ziplatma konusunda cok basarili olan arkadasim sayesinde ucarak(ziplamak ne ki?) paralel iki demirin arasina kafa ustu dalmama ve yuzumun birden sismesi dolayisiyla orada kalip,kanirtilmak suretiyle cikarilip sonra da hastanelere buz torbasiyla yetistirilmeme sebebiyet vermis cinayet aleti.
  • iki uçta oturaklar wardır, ortada bir denge merkezi; oturaklara oturulur, sonra biri yerdeyken diğeri havaya kalkar, sonra kalkan iner dal sarkar, has kartal...

    hep kahkahalar wardır ama parkların en zevksiz araçlarından biridir, genelde boştur bunlar, salıncak, kaydırak falan ele geçiremeyen ebeveynler çocuklarını kandırmak için buna bindirirler.
  • cocuklugumda oturdugum mahallenin hemen onundeki parkin (selamicesme parki) tahteravallisi, yere tam anlamiyla monte edilmemisti. aslinda birkac senenin ardindan alet, saplandigi yerde durmayi reddeder olmustu desek daha dogru olur. bu yuzden gayet oynakti ve ustune binmek cesaret isterdi.

    iki kisi ustunde "heleley, holeley" efektleriyle oynarken pek yerinden cikmazdi gerci, ama agir olan cocuk -ki bu ben oluyorum, arkadasina iyilik olsun diye ayaklariyla yerden kuvvet alip yukari ciktiginda, ancak diger arkadas ayni sekilde iyiliksever olmadigi icin eseklik yapip sizi yukarida tutmaya calistiginda, denge merkezinden yere bagli alet, igrenc bir gicirti cikararak saga veya sola dogru, yere paralel bir sekile kaymaya baslardi. ayni picligi daha sonra kendim de yaptigimda arkadas pisman olmustu, ama neyse.

    aletin ustunde oynayan ayni cift, bu sefer curumus olan tahteravalliyi daha ilginc bir sekilde kullanabileceklerini kesfettiklerinde parkta oynayan diger cocuklar (cogu komsu cocugu oldugundan tanidik idi) esliginde daha super bir eglence aletine donusmustu. mancinik...

    tahteravalliyi yandan ittirince, denge merkezinden aleti dondurerek istedigimiz yere nisan alabiliyorduk. once bos bira kutulari (geceleri, parkin agaclik bolumu dogal olarak pek bos durmazdi) cephanemiz oldu. daha sonra su balonu olayini kesfettik.

    yaptigimiz sey, tahteravallinin bir ucuna iki kisi oturup agirlik yaratmak, obur ucunu da iki baska arkadasin yardimiyla asagiya indirmekti. bir baska kisi ise cephaneyi yerlestirirdi. halen daha bu arkadasin isminin levent olmasini istemisimdir, neyse.

    cephaneyi yerine yerlestiren arkadas, once geri cekilir, diger iki arkadassa "$imdi!" diyerek bagirir ve ellerini serbest birakip yana kacar, obur ucta oturan iki arkadas da ayni anda ziplayip hayvani bir gucle o ucu yere dusururdu. cephane, baya guzel ucardi, ancak 10 metreyi gecebildigimizi hatirlamiyorum.

    tabii bunu yaparken bircok kere, ayaklarimizin ustune dustugumuzde yerden seken tahteravalli bizim erkekligimizle oynuyor, apis aramiza carpiyordu. hepsinden kotusu, bacaklari yere onceden degdiremezseniz, kic ustu dusmek idi. bazense hesap ve koordinasyon hatasindan dolayi yeterince guc vererek ziplamayan iki kisinin hiyarligi, su balonunun kafalarinda patlamasina sebep olurdu. az islanmamistim.

    ancak muthis bir eglenceydi. daha sonralari, olayda profesyonellestikten sonra bunu catlayan toplar ile yapmaya baslamistik. muthis bir fanteziydi. sokaga kadar bunlari firlatabildigimizi (bozkir sokak) hatirlarim.

    aptaldik iste. simdilerde parktaki butun oyuncaklar renove edilmis, rengarenk, sert plastikten kaliteli, ithal zimbirtilar ile degistirilmis sanirim. uzun suredir eski mahallenin oradan gecmesem de, arada sirada baktigimda parkta yaptigimiz bu hayvanligi ve diger hayvanliklari hatirlar, keyif alirim.
  • çetin altan'ın 1958 yılında yazdığı ve orta sınıfın, sınıf atlama özlemlerini apartman katları metaforuyla dile getirdiği oyunu.
    (bkz: aşağıdakiler - yukarıdakiler)
hesabın var mı? giriş yap