• "bu ülkeyi nasıl yöneteceğini bilen herkesin taksi sürme ve saç kesmekle meşgul olması ne büyük talihsizlik" (bkz: george burns)
  • van'a yardım etmek istedik. evimizdeki battaniyeleri verdik. ev arkadaşım tek battaniyesini verdi. yemin ediyorum evlat olsa yapılmaz o kadarı. 20'şer lira verdik, biraz da fakültede topladık, gürmar'dan bir şeyler aldık. yükledik bir taksiye uğur mumcu kültür merkezi'ne dedik. hayırdır yardım mı dedi? evet dedik. van'daki kardeşlerimiz için. haa zaten üç tane daha kişi getirdim bugün dedi. öğrenciydik biz. taksi parası 10 lira 20 kuruş tuttu, 10 verdik, 50 kuruş varsa 30 vereyim dedi. vicdanını sikeyim dedim, orospu çocuğusun dedim içimden. taksici bazen budur, bazen de sarhoşkan arabasında mırıldandığın türküden ötürü para almaz senden.
  • kısa mesafeye gidersin sıramı kaybettim diye trip yapar.

    uzun mesafeye gidersin senden aldığım parayı mazato verdim diye trip yapar.

    türk kadınını mutlu etmek, bunları mutlu etmekten daha kolay yeminle.
  • taksi satan insan...
  • bugün bunlardan birisine maruz kaldım yine. radyosunda da cübbeli ahmet hocanın konuşmasını dinliyor adam. neyse. her zamanki nerelisin, neörüyon, ne iş yapıyon o küpeyi niye takıyon, o dövmenin anlamı ne, sen şimdi cenabet mi geziyon muhabbetinden sonra taksici ahmet hocanın verdiği gaz ile 'yhaa öbür dünyada mimarlık mı varmış? boşver sen mimarlığı git dua et' gibilerinden bişeyler söyledi. ben de içimden 10'a kadar saydıktan sonra adama döndüm ve sanırım sen öbür dünyada imanlılara bakire taşıyacaksın taksiyle? dedim. sonra etraf birden buz kesti, kar yağmaya başladı, fırtınalar koptu ve ineceğim yere kadar tek kelime dahi etmedik.

    uzun lafın kısası çoğu boş konuşuyor bunların. (en azından benim bindiklerim)
  • bir insan 65 dakikada ne kadar konuşabilir?
    düşündüğünüzden daha fazla sizi temin ederim. ben bugün 65 dakikalık bir taksi yolculuğu yaptım ve hayata bakış açım, dünya görüşüm falan değişti. artık aldığım her nefesin kıymetini daha iyi biliyorum.

    benim kafamdaki ideal taksi yolculuğu senaryosu şöyle.
    ben biniyorum, şoför abi nereye diyor, ben bilmemnereye diyorum, o hay hay diyor, mesafe katediliyor, ben parayı ödüyorum ve iniyorum. mümkünse istanbul trafiğinden konuşmayalım, kış geldi, çetin geçecek geyiği yapmayalım, korsan taksiler de şeyimde değil, çok rica edeceğim onlara da sövmeyelim. bunu istiyorum yani. çok mu?

    çokmuş dostlar. çokmuş. 65 dakikalık o mesafede, benim bugün bunlardan bir tanesini ya da kendimi öldürmemiş oluşum allah'a ve kadere olan inancımı perçinledi resmen. çünkü yani kader olmasa, sayılı nefes hesabı olmasa, benim o adamı öldürmem lazımdı dayanamayıp. ya da kendimi atıvermem lazımdı bayılmamak için kafamı yarısına kadar çıkarttığım camdan. demek ki ikimizin da vadesi dolmamış, yaşayacağımız gün varmış. varmış ki ben taksiden inerken adam da sağ kalmış arkamdan.

    her şey bu soğuk akşamüstünde doktora gitmek için bir taksi çağırmamla başladı...taksiye adımımı attım. nereye dedi abi. ben de levent dedim. ok. buraya kadar sorun yok. her şey hayallerimdeki gibi. telefonum çaldı sonra. eşim arıyor, kontrol randevum için çıkıp çıkmadığımı soruyor. allah benim o dilimi kopartsın ki kilit kelimeleri kullanıyorum "hastane, tahlil, randevu, dikiş". allah kahretmesin beni.

    kapattığım saniye, abi atlıyor : "enişte miydi?"
    yok ebeninkiydi. sana ne lan?
    ama işte boş bulunuyorsun diyemiyorsun bunu. "hea" dedim salak salak. eniştendi. (?!).
    "geçmiş olsun abla ne ameliyatı oldun?" dedi. bu mevzu açılana kadar çoktan bizim muhitten çıktık yoksa inivericem arabadan yani. "midemde bir şey vardı da." diye salak bir cevap verdimse de tatmin olmadı, kurcaladıkça kurcaladı. bir on dakika da benim hatalı ameliyat tercihimden dem vurdu.

    sonra nasıl olduysa konu eşlerinden birinin ülserine geldi. bir on dakika da onu anlattı. telefonum çalıyormuş gibi yapıyorum, salak salak konuşma ayağı yapıyorum, telefonu kapattığım saniye, adam play tuşuna basılmış kasetçalar gibi devam ediyor kaldığı yerden konuşmaya... ilgisiz görünüyorum, camdan dışarı bakıyorum, gayet kayıtsız şekilde yaa yaa, hı hı'larla geçiştirmeye çalışıyorum. bir sussa. yani bir sussa kafamı kesicem! bir sussa!

    abının adı güsrev'miş. hüsrev de olabilir çok emin değilim. solunum egzersizlerimi yaparak hayatta kalmaya çalışıyordum o an.
    iki eşi varmış.(!) biri pek iyiymiş de öbürü çok titizmiş. buna hiç rahat vermezmiş. 5 çocuğu varmış. 3'ü oğlan, 2'si kız. hepsi ellerimden öpermiş. en büyük olan askerdeymiş muş'ta. ama merak etmemeliymişim, yeri rahatmış. istanbul çok kalabalık bir şehirmiş, yormuş onu. emekliliğine 2 yılı kalmış, bitince memleketi olan erzincan'a dönecekmiş. seçimlerde akp'ye oy vermiş. çünkü belediyecilik çok iyiymiş. yolları çiçek gibi yapmış adamlar, çok memnunmuş. silah kullanma oranı artmış. kimseye güven olmazmış. geçen sene öz kardeşiyle gırtlak gırtlağa gelmiş. artık görüşmüyorlarmış. annesinin gözleri körmüş. eskiden ne de güzel tarhana yaparmış.

    bunlar hatırladığım kadarı çünkü bir yerden sonra kendimden geçtiğime yemin edebilirim. içimin nasıl şiştiğini, a-ra-lık-sız 65 dakika boyunca nasıl olup da nefessiz konuştuğunu ise istesem de anlatamam.

    tamam bu abiler sıkılıyor olabilirler arabada, konuşaları geliyor olabilir, dillerine vuruyor olabilir ama yani o arada arabalarına binenlerin günahı ne ?
    allah abinin 2 eşine, 5 çocuğuna, kör anasına ve küs olduğu kardeşine uzun ömürler versin de benim günahım ne la?

    arabayı kenara çekip kendi kendine konuşsun, içinden coşan duygulara ket vuramıyorsa otursun karısına akrostiş şiir falan yazsın, telefonda lak lak yapsın ama mümkünse böyle 65 dakika konuşmasın. allah aşkına konuşmasın ya.
  • epeydir ilk defa takdirimi kazanmış meslek grubu olmuştur sabah, 5 dakikalık yolda iki kez yolun ortasındaki hayvanlara zarar vermemek için durup, uzerine de " bişey olmaz, maksat onlar zarar gormesin" diyip, saydırmadığı için.
    hoşuna gidiyor arada insanın iyi yanları olabildiğini de gormek dedirten meslektir şu ana ozgu.
  • her daim magdurdur. 5 milyonluk yola 10 milyon verirsiniz "bozugum yok" der, bir de gidip yandaki bakkaldan parayi sizin bozdurmanizi isterler. 5 milyonluk yola 1'lik 50 kurusluk 25 kurusluklar halinde tam para verirsiniz, bu seferde "kucuk para vermesen olmaz mi" derler (yasanmistir). ucreti bir alta degil de bir uste yuvarlamayi babalarinin hakkiymis gibi milisaniyede yerine getirirler (yol x.60 ytl tutanlar bilir). devamli benzinin pahaliligindan, gecim zorlugundan, arabanin arizalarindan, yollarin kotulugunden sikayet ederler, sonra ayni yollarda arabalarini devamli yuksek devirde, dan dun "gavur mali" gibi kullanirlar. usta sofor gecinirler, milletin onune kirmaktan baska bildikleri yoktur, cogu viraj alirken serit tutturmayi bilmez. millet yol vermeyince kufrun sikayetin bini bir para olur, ama kendilerinin daha yol verdikleri, yol verene bir tesekkur ettikleri gorulmemistir. kurallari da bilmezler, bir de ustune piskinlige yatip kurallari kendilerine gore yazarlar (siz yan yoldan ana yola cikarken uzerinize, hem de iki yolu ayiran beyaz cizgilerin uzerinden gecerek kirarlar, sizin yola baglanirken hizlanmaniz icin yapilmis yolu kesip, bir de cahilce "tali yoldan geliyorsun, yavas gideceksin" falan demek gibi). yolda ucundan kenarindan bir dekoltesi olan kadin gorduklerinde oh$ kivaminda sarlamaktan cekinmezler, ama diger butun ahlaki konularda onlardan daha dogru bileni yoktur. butun genellemeler yanlistir pitircikligindan benim de haberim var, aciklama olarak ekleyelim aralarinda iyileri de var. ama benim gozumde taksici budur, bu fikir de bir iki tecrube uzerine edinilmemistir, yuzlerce data point uzerine edinilmistir.
  • kendileriyle ilgili birçok genellemeyi hakeden mesleğin adamlarıdırlar. güzergah beğenmezler. her gün en çok muhatabı oldukları trafiği bir türlü kabullenemez ve sürekli olarak kaçmaya çalışırlar ve amaçlarının bir yerden başka bir yere ulaşmak değil arka koltukta oturanı ulaştırmak olduğunu ve trafik tıkansa bu ulaştırma işlemi daha da uzun sürse daha fazla paranın hanelerine yazılacağını unuturlar, yadsırlar ve o trafik için genelde sizi suçlarlar. kendi müzik zevklerinin sizinkileriyle örtüştüğüne neredeyse emindirler ve kendilerine ait bu zevki öylesine benimsemişlerdir ki adeta dikte ederler. müşteri değil onlar her zaman haklıdır. her zaman mağdurdurlar. yapılcabilecek en zor mesleklerden birini yapıyor olmanın zırhına saklanıp herşeylerine bunu kulp ederler. küsuratlı para üstleri onları ilgilendirmez bir güzel yuvarlarlar. kural aşırı sürüş teknikleriyle aslında o trafiği trafik eden kitlenin çoğunluğunu oluştururlar. yolları uzatmayı çok severler. homurdanırlar. söylenirler. direkt söylerler. olmadı sohbete sararlar. canları çok sıkılır, hep sıkılır. zor yolların adamlarıdırlar. zordurlar.
  • bu gece taksim'den eve dönerken bir yandan tweet'lere bakıp haberleri takip etmeye çalışıyordum. sonra taksim'e polis saldıracak diye tweet gördüm bir sürü. taksiciye "abi birazdan taksim'e polis saldıracakmış o tarafa geri dönme" dedim. cevap: "olsun kurtarabildiğim kadar insanı kurtarırım" tanım: hepsi orospu çocuğu değil.
hesabın var mı? giriş yap