• insan beyninin orta alt kısmında bulunan son derece küçük, motor hareketleri ve uyuma uyanma rutinini düzenleyen, görsel ve işitsel organlardan aldığı sinyalleri beyne yönlendiren, beynin en ilkel bölümlerindendir..thalamus tehlike anlarında ve acil durumlarda vücuda adrenalin gibi gerekli hormonların salgılanmasını sağlar. vücudun bir tehlikeyle karşılaştığında zarar görmemesi için thalamus kişinin motor hareketlerini kısıtlayarak yanlış bir hamle yapmasını engeller, günümüz yakın dövüş eğitimleri thalamusun vücudu hareketsiz kılma görevine aykırı bir yöntem izleyerek kişiye tehlike anında donup kalmak yerine saldırma yetisi kazandırır. thalamusu ciddi bir şekilde zarar görmüş bir insan komaya girer. beynin bu küçük gri bölgesi aynı zamanda insanın en eski, vahşi ve ilkel davranışlarından sorumludur. thalamusun dengeleyici mekanizması, bugünkü insan beyninin evrimsel olarak en önemli özelliği olan frontal lob yani ön lobdur..
  • koku duyusu talamusa uğramadan direkt olarak koku korteksine giden tek duyudur.
    “çünkü koku, soluğun kardeşiydi. onunla birlikte insanların içine giriyordu, yaşamak istiyorlarsa karşı duramıyorlardı. hem de tam orta yerlerine giriyordu koku, doğrudan kalplerine ve orada akla karayı ayırır gibi ayırıyordu ilgiyle aşağılamayı, iğrentiyle zevki, aşkla nefreti. kokulara egemen olan insan kalbine egemen olurdu.”

    “kokuların öyle bir inandırıcılığı vardır ki; sözden, gözle görmekten, duygudan, iradeden daha güçlüdür. savılıp atılamaz bu inandırıcılık, soluduğumuz havanın ciğerlerimize işleyişi gibi, o da içimize işler, doldurur bizi, hepten ele geçirir, çaresi yoktur.”
    (bkz: patrick süskind)
  • ilkel davranışların kontrol merkezi. misal korku, öfke hatta şiddet; e çıkaralım o zaman talamusu diyesim gelir benim.
  • hic beyinle alakasiz gorunen rahatsizliklarinizin beynin bu ilkel kismi ile ilintili olabilecegini dusundunuz mu? sizi korumak adina cesitli kisitlamalara girebilecegini dusundunuz mu? cozumlense bile yeni ve yeniden cikan ve bitmek bilmeyen bazi hastaliklarin kader olmadigini size birileri soyledi mi? belki soylememistir. genelde soylemezler. genelde bu sistemde, siz hastayken bile müşterisiniz. genelde bu sistemde size hastalıklarınızın asıl sebeplerini bulmak yerine ilacları tedavileri ameliyatları yakıstırırlar. uzun vadede size ne oldugu onemli degildir. o andaki problemi yok eder ve görevimizi yaptık derler ama hayat kaliteniz ve saglıgınızın devamlılıgı kimsenin umrunda olmaz. bana soylediler... ben vazgecmedim, yılmadım ve her kapıyı caldım. cunku sürekli basıma kotu ve nadir hastalıkların gelmesini bi kader olarak algılamayı beynim reddetti. süphelendim... once belki de cok kotu bi insanim ve yaptiklarimdan dolayi cezalandiriliyorumdur dedim. ama sonra daha iyi bi insan olmak icin her gece dua ettim. herhangi bi inancim vs olmamasina ragmen. oyle bosluga dogru. eger bu yuzden oluyosa diye. sonra belki kendi kendimi cezalandiriyorumdur dedim. kendimi affetmek ve daha cok sevmek icin dua ettim uzun zamanlar. ama hic vazgecmedim. yillar boyu hayat kalitemin azina sican polikistik over sendromumu, eslik eden rahatsizliklarini en sonunda da tamamen islevini yitiren yumurtaliklarimi, bi gun istersem hic anne olamama ihtimalini vs herseyi isyan etmeyi birakarak kabul ettim. ama yine de bu yasanilanlarin ve niye benim basima geldigini bi sekilde anlitacagima daha iyi bi yasantim olacagina dair inancimi hic yitirmedim. sonra bazi dogru kapilari caldim belki sadece sansliydim bilemiyorum. ama ilk o zaman ogrendim bu ilkel mekanizmanin neler yapabildigini. talamusu anlattı bana. kendi aklimin mantigimin yatmadigi biseyi asla kabul etmedigim icin adam anladi, eline kagıt kalem aldı bir saat anlattı. sonra baktim hersey gayet oturuyodu birbirine. sonucta bilim konusuyodu... neyse diyecegim o ki bu değerli doktor, herseyden önce insan bana dedi ki: üc tane seceneğin var kızım:
    birincisi; bir sürü tedavi, belki operasyonlar vs. seni izler tedavi ederiz, kendini endokrinologların, kadın dogumcuların eline bırakırsın.
    ikincisi; ilacları mevcut yan etkilerinden ve muhtemel kalıcı bi tedavi saglamiyacagından oturu (belirgin bi fiziksel rahatsızlık / sebep bulunamadıgı icin yasanan problemlere) reddedersin, zamana birakirsin. kafana takmazsin, cocuk dogurmaya karar verince onu o zaman dusunursun. nasilsa testlerde vs tehlikeli bi durun yok. belki düzelir. ama sonra baska baska rahatsızlıkların cıkıp cıkmayacagını bilemezsin.
    ücüncüsü; su an ne yapıyosan nasıl bi hayat yasıyosan, bunun seni tüketmiş oldugunu görüyorum. hayatını değiştir. ama oyle ama boyle seni tüketen bu yasam tarzindan ortamdan en azından bir süre uzaklasmanın bi yolunu bulursun ve hazır hissettiginde psikoterapi alırsın.
    ilk ikisini secmedim secemedim ama ucuncusunu de tam olarak secemedim arafta kaldim. kendi hayatimdan uzaklastim ama sorunlar da benle birlikte geldi tabi. o surecte belki dogru adımları atamadim cok sacma kararlar da verdim, kendimi hazir hissetmem, durumu kabul etmem baya bi zamanimi aldi. ama sonuc olarak bişeyleri kafamı gözümü yara yara da olsa değiştirmeye yemin ettim. bedelleri oldu tabi olmadı değil. ama birak yumurtaliklarimin islevinin geri gelmesini, surekli yasadigim garip rahatsizliklari vs, polikistik over sendromunu, 11 sene genetik oldugu soylenen polikistik over tipi gorunumlu yumurtaliklarimin goruntusu bile degisti sonucunda bonus olarak. daha ne ister insan? doktorlara harcadigim paralari kendime harciyorum iste artik:)))

    bunu ozellikle talamus basligina yaziyorum cunku buranin işlevindeki aksaklıklar, beynin diğer bölgelerine verilen emirlerde sorun olması, goruntude pek de ilintili gorunmeyen pek cok rahatsizliga yol acabiliyor. o yuzden, apacik net bir sorun bulunamadan bazi sikintilar rahatsizliklar yasiyor iseniz, direkt olarak size soylenenlere, sende su var su ilaclari ic diyenlere, sunu ameliyat edelim diyenlere hemen aldirmayin. once bi sorgulayin. eger herkesi dinleseydim bi kac kere gogus, yumurtalik kisti, hipofiz adenomu ameliyati, diyabet tedavisi, vs gibi bir suru gereksiz, beni ve bedenimi daha 15-20 yas arasında yıpratacak seye maruz kalacaktım. ailem bile bazı seylere karsı cıktıgım icin deli oluyodu, bazi ilaclari tedavileri reddediyorum diye ama kimseyi dinlemedim. hep hakiki sebepleri anlamaya kendimi vucudumu beynimi ihtiyaclarımı tanımaya ve cıkan sorunların bana anlatmaya calıstıklarını anlamaya odaklandım. bazı gereken durumlarda elbette müdahele edilmesine izin verdim ancak koyun gibi her seye atlamadım.

    ornek olarak bugun polikistik over sendromlu pek cok kadın, hayatını bu sekilde devam ettiriyor. bu hastalıgın tam bi tedavisi yok deniyor cunku. aynı zamanda hastalıgın getirdigi pek cok baska rahatsızlık var. kıllanma, sivilcelenme, kilo, insülin direnci, sac dokulmesi vb. dogum kontrol hapı ile hayatlarını surduruyorlar ancak uzun vadede yan etkilerden görecekleri hasarlar belli bile degil ki bazı kişiler icin bu ilac kullanımı uygun olmuyor. cocuk dogurmak istediklerinde de yine apayrı bi prosedür baslıyor. pek cok insan endokrinolojiye gitmesi gerektigini dahi bilmiyor. kadın dogumcu bi ilac yazıyor ve o sekilde yasamaya devam ediyor.
    bunun gibi pek cok rahatsızlık var. ve hic bişe bulunamayınca genetik alt yapı deyip gecistiriliyor. sunu belirtmem gerek tabi ben uzman degilim, eger yanlis bir bilgi verdiysem vs simdiden ozur dilerim. sadece kendi tecrubeerimi aktardim. belki faydasi olur birilerine diye.

    değerli bişey talamus, kiymetini bilmek lazim:)
  • prefrontal korteks : hadi ders çalışalım
    talamus : ben uyuklarım
    prefrontal : yavşaksın yaparsın

    not : mizahsız asla
  • (bkz: thalamus) (bkz: hipotalamus)
  • koku haric duyu sinirlerinin toplandığı yer.
  • beyinde bir kisim, bi de hypothalamus var.
  • diensefalon ( ara beyin ) 'un bir kısmıdır. talamus koku hariç duyusal girdilerin toplanıp, beynin ilgili kısımlarına aktarılmasından sorumlu kısımdır. uyku , uyanıklık durumlarını yönetir.

    duyusal ve motor bütünleştirmeleri yapan kısımdır. dikkatı düzenler.

    hasarında kişilik bozuklukları, inkar ,şizofreni , konudan konuya geçme gibi sonuçlar doğurabilir.
hesabın var mı? giriş yap