• jafar panahi'nin kanli altin veya crimson gold olarak da bilinen dorduncu uzun metraj filmi. senaryo abbas kiarostami'nin. cannes'dan alinmis bir odule ragmen maalesef panahi'nin simdiye kadarki en zayif filmi. bazi sahneler gereksizce uzamisken, sonuna gelisimizin aciklanmasi tamamen atlanmis gibi geldi bana. filmin belki de en guclu yani olan. hossain karakterini canlandiran hossain emadeddin gercek hayatta da pizza dagiticisiymis ve kendi isini oyunculuga tercih ediyormus.
  • bugun cnbc e de saat 21.00 de gösterilecek olan film. izlemek isteyip de kaçiranlari mutlaka izlemelerini öneririm.
  • iran toplumunda birikmis, ustuste binmis celiskileri basariyla sunan bir filmdir. tahran' da geciyor. iran'daki toplumsal yasami butunluklu bir sekilde gorup anlamak isteyenler ve kapitalizmle kokten islamciligin uyumlu birlikteligini gozlemlemek isteyenler icin ideal.
  • dün akşam istanbul modern'de bir kez saha seyirci karşısına çıkmış olan gerçekçi bir jafar panahi filmi. sanırım seyrettiğim ilk ama eğer çekmesine izin verirlerse son jafar panahi filmi olmayacak. anlattılanlar, toplumdaki aşırı dengesiz gelir dağılımı, ordunun baskın gücü, kadınlar üzerindeki baskın güç vb. çok yakın gelecekte türkiye'nin gittiği yolun sonunu gösterir nitelikte olduğu için biraz ürkütücüydü desem yalan olmaz sanırım.

    --- spoiler ---
    filmin en sevdiğim sahnesi, - belki biraz uzundu ama - hüseyin karakterinin pizza dağıtmak için gittiği zengin apartmanın kapısında pizzasını teslim ettirmedikleri için bir yere de gidemeyip kapının önünde beklerken, içeri giren ve özellikle "dışarı çıkan" bayanları gözetleyen nöbetçi çocukla olan muhabbeti, çocuklarını almaya gelen ebeveynlerin gözlerinin önünde dışarı çıkan çocuklarını götüren baskıcı ordu mensuplarına ağızlarını açıp hiç bir şey söyleyememeleri ve aynı şekilde sorgusuz sualsiz götürülen insanların bir iki itiraz dışında olan bitene "hiç" karşı koyamayışları ve sanki her bir şey güllük gülistanlıkmış gibi acıkınca kutulardaki pizzaların açılıp ikram edilmesi ve yenmesi sahnesiydi.
    --- spoiler ---
  • ankara film festivali kapsamında gösterilen film. bence kısa metrajlı falan olsa daha çarpıcı ve etkileyici bir film olabilecekken gereksiz uzun sahneleriyle kendi etkileyiciliğinden, inandırıcılığından yemiştir.
  • zayıf bir iran sinemasıdır, karakterler ve olay örgüsü biraz yüzeysel kalmıştır, film sanki bazı yerlerde makaslanmış havası vermektedir.
  • zaman zaman sıkılabileceğiniz, o lüks ev sahnesinin şaşırttığı sonu süprizle biten bir film. filmin sonu başında gösteriliyor aslında.
  • panahi ve kiarostami'nin gazetede okudukları gerçek bir haberden yola çıkarak yapmaya karar verdikleri film. senaryosu kiarostami'ye ait. hikayenin ana karakteri hossein, işçi sınıfından gelen, iran ırak savaşı esnasında cephelerde savaşmış, depresif, etrafına şaşırtıcı şekilde ilgisiz ve kullandığı ilaçlar yüzünden dış görünüşü değişen bir pizza dağıtıcısı. filmin bir kısmında pizza götürdüğü evlerin birinde, yemek siparişi verenin aslında cephedeki eski komutanı olduğunu farkediyor. komutanın evininin içinden neşeli bir müzik sesi ve kadın kahkalaraı duyuluyor. yönetmen burda seyirciye iki seçim sunuyor, ama zannımca bu seçim iranlı izleyiciler dışındaki izleyiciler için pek bir anlam ifade etmiyor. dönemin devrim muhafızları, cephedeki komutanlar, ve kısaca 'hacı' diye tabir edilen bu kitle toplumda bu muhafazakar, kökten islamcı tavırlarının ekmeğini çok yiyen, bu sayede herşeye sahip olan bir kitle. dolayısıyla bu parti, hacı'nın savundukları değerlerle taban tabana zıt bir olay. panahi seyirciye, 'evet bu insanlar yalancı iki yüzlü' ya da 'hayır, onlar da insan onların da eğlenmeye hakkı var' şeklinde iki seçim sunuyor, filmin diğer kısımlarında da yer yer bu tarz seçimler yapmak zorunda bırakılıyor seyirci. komutanı da hossein'e çok değiştiğini, onu tanıyamadığını söylüyor, hossein de kullanmak zorunda olduğu kortizol'den bahsediyor (bkz: cushingoid yüz görünümü) , ama kinayeli bi şekilde kendisinin de komutanı tanıyamadığından bahsediyor.
    hossein film boyunca tüm olaylara rahatsız edici bir şekilde kayıtsız, ancak tepkisiz kalamadığı bir olay var. gittikleri lüks kuyumcuda uğradığı aşşağlayıcı tavır! kuyumcuya ilk gittiğinde içeri bile alınmayan hossein, takımları çekip kravatı da takıp gidince bu sefer içeri alınıyor ama yine tavırları onu ele veriyor ve kibarca kovuluyor. film boyunca karşılaştığı haksızlıklar da bu olayın üstüne binince, filmin başında (ve aslında sonunda) gördüğmüz sahneye zemin hazırlanmış oluyor.
    filmin ilginç özelliklerinden birisi de profesyonel olmayan oyuncuların yerinde kullanımı. gerçek hayatta da pizza dağıtıcısı ve şizofreni hastası olan hossein başrol için son derece uygun bir seçim olmuş. filmde hossein'in bu hastalığına değinmiyor panahi, belki de filmdeki karakterin topluma bu denli uzak olması ve bunu seyirciye iyi bir şekilde yansıtması karakterin hastalığı yüzündendir, bilemeyiz. hossein'in amatörlüğü, filmdeki olay örtüsü ile de örtüşüyor. filmde hossein olaylara yön veren bir kahramandan ziyade, kaderin elinde sağa sola savrulan ve olayların çoğuna sadece tanıklık eden biri olarak görünüyor zira.
    edit: imla.
  • 2003'ün chicago film festivali'nde 'en iyi film' seçilmiş yapıttır.

    23. uluslararası istanbul film festivali'nde 'kanlı altın' adıyla gösterilmişti.
  • bir tane şöyle film çekemediler türkiyede amk.
hesabın var mı? giriş yap