• bu aralar mürettebatın hayatta kalma şansı üzerinden nato ve rus/sovyet teknolojilerinin karşılaştırıldığı savaş aleti.

    ülkemizdeki mühendislik eğitimi ne yazık ki temel bilim felsefesiyle veriliyor. bilgisayar oyunlarıyla büyümüş bir nesil de mühendis olsalar bile ülkelerin doktrinlerini, güç projeksiyonu yapmayı düşündükleri bölgeleri, ellerindeki kaynakları ve en önemlisi de sayıların gücünü tam olarak anlayamıyorlar. bu yüzden de ülkelerin askeri güçlerini karşılaştırırken tamamen izolasyonda, birebir karşılaştırmalarla ilerliyorlar.

    mürettebatın hayatta kalma şansı üzerinden de batı ülkelerinin insanlarına değer verdiği, ruslarınsa hiç insancıl olmadığı gibi çıkarımlar yapılıyor. bunlar tamamen hatalı çıkarımlar. mühendisin amacı, sınırlı kaynaklarla gerçekçi hedeflere ulaşmaktır. bu yüzden de bir mühendis, eğer hedefler insancıl hedefler değilse, tasarımlarının insancıl olmasını umursamaz. bir mühendislik projesi de asıl hedefine ulaşamadan "insancıl" yan hedeflere ulaşıyorsa başarılı sayılamaz.

    başka bir deyişle mühendisin duygusuz olması gerekir. tasarladığı tankın içinde ölecek mürettebatla empati kurması onun tasarımını daha başarılı kılmaz. savaşın kendisi de zaten duygusuz olmayı gerektirdiği için savunma sanayi tamamen duygusuzlar kulübüdür.

    tabii mühendislik etiği diye bir şey de var ama bu ayrı bir mevzu. savunma sanayinden bahsediyoruz. insanların içinde öldüğü ve insanları öldüren bir makine hiç yapılmasa daha etik olur tabii. ama başlığımız tank ve bu başlıkta mühendislerin bu makineleri tasarladıklarını varsayıyoruz.

    çok basit bir monte carlo simülasyonu yaptım. a ülkesinin 100 tankıyla b ülkesinin 1000 tankı karşı karşıya gelsin. her karşılaşmada a ülkesinin her tankı %20 ihtimalle b ülkesinin bir tankını imha edebilirken b ülkesinin her tankı %0.25 ihtimalle a ülkesinin bir tankını imha edebiliyor. bir tarafın tankı bitene kadar devam.

    yani imha gücü konusunda a ülkesi tank başına 80 kat, sayı olarak da b ülkesi 10 kat avantajlı. ilerlemeden sonucun ne çıkacağını tahmin edin.

    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .

    a ülkesinin muhteşem 100 tankı, 10000 eşleşmenin sadece %3'ünü* kazanıyor. b ülkesinin elinde ortalama 414 tank kalıyor. b ülkesinin tanklarının imha şansını %0.25'ten %0.2'ye indirdiğimde bile b ülkesi eşleşmelerin %48'sini kazanıyor. hurda bir orduya göre hiç fena değil.

    a ülkesi belki bu eşleşmede kaybettiği her tank için ortalama 6 b ükesi tankını imha ediyor, belki a ülkesi hiç mürettebat kaybetmiyor. ama b ülkesinin hurda tankları a ülkesinin başkentinde zafer turu atıyorlar. öyle olunca da a ülkesinin tank projesi b ülkesinin tank projesinden daha iyi olmuyor, personelin hayatta kalması da askeri açıdan bir işe yaramamış oluyor.

    sayıların gücü böyle bir şey. stalin'e atfedilen "niceliğin de kendince bir niteliği var"* lafı bu yüzden son derece doğru. şimdi aşırı derecede basitleştirilmiş simülasyonları bırakalım, mühendislik perspektfinden tank tasarımını konuşalım.

    bu konuya iki açıdan yaklaşabilirsiniz. ya niteliği ya da niceliği öne çıkaracaksınız.

    eğer çok sayıda ve hızlı tank üretemiyorsanız, nüfus sorunlarınız varsa, teknolojide üstünseniz, ülkenizin eğitim seviyesi yüksekse ve genel olarak savaşacağınız düşmandan çok daha üstünseniz niteliği öne çıkarmanız gerekir.

    eğer çok sayıda ve hızlı tank üretebiliyorsanız, geniş ve genç bir nüfusunuz varsa, teknolojide önde değilseniz, eğitimli subay/personel sayınız düşükse ya da aldıkları eğitimler çok iyi değilse ve savaşa hazırlandığınız düşman güç olarak size denkse niceliği öne çıkarmanız gerekir.

    ikisini birden yapmak mümkün değil. eğer ikisini birden yapmaya çalışırsanız bu ikisinden sadece birisini yapan bir orduya karşı savaşı kaybedersiniz. bunun sebebi bu faktörlerin bir pozitif geri besleme* yaratması.

    eğer mürettebatın hayatta kalma ihtimalini öne çıkartıyorsanız tank tasarımınız karmaşıklaşır. bu yüzden de üretim hızınız düşer. ayrıca karmaşık tankları etkili şekilde kullanabilecek mürettebatın da tecrübeli olması gerekir. eğer üretimi hızlandırmak için tasarımı basitleştirirseniz tecrübeli olması gereken ve hayatta kalması ordunuz için elzem olan mürettebatın hayatta kalma ihtimali azalır. bununla birlikte cephede ya da hemen cephe gerisinde tamir zorlaşır, tamamen imha edilmemiş tanklar karmaşık tasarımlarından dolayı tamir edilemedikleri için orada bırakılabilirler. ama mürettebatınız işinde uzman olduğu için basit tamirleri kendileri yapabilirler ve tankların bakımlarını düzgün yaparak ömürlerini uzatabilirler.

    aynı şekilde sayıyı öne çıkarıyorsanız da bariz tasarım hatalarını çözmek dışında tasarımı basit tutmanız lazım. mürettebat ölürse çok da önemli değil, az tecrübeli başka bir mürettebat işinizi görür. hasar gören tanklarsa cephe gerisinde tamir edilebilir ya da tecrübesiz mürettebat cephe gerisine çekilemeyecek durumdaki tankları bırakıp giderse umurunuzda olmaz. aynı şekilde tecrübesiz/eğitimsiz mürettebat bu tankların bakımlarını düzgün yapamazsa ve bu tankların ömrü kısalırsa da fazla üzülmezsiniz. zaten çok fazla tankınız var.

    tabii "ikisini birden yapmak mümkün değil" biraz fazla basit oldu. muhtemelen burada üretim kapasitesi, nüfus, subay ve personel kalitesi, düşmanınızın olanakları ve cephedeki doygunluk* gibi faktörler üzerinden bir konveks optimizasyon* yapmak gerekir. yine de iki felsefeden birisinin çok baskın olmasını beklerim.

    aynı ülke iki felsefeyi ayrı ayrı değerlendirilebilir tabii. rusya için konuşursak, t90 tarzı kraliçe arının yumurtlaması gibi üretilen bir tank ana muharebe tankı olurken t14 gibi başka bir tanktan az sayıda üretilir ve bu tanklar sadece belli amaçlar için kullanılır. gerçi t14'le alakalı çok ciddi şüphelerim var*.

    türkiye için konuşacak olursak, düşman ypg/pkk/işid gibi kabiliyetleri sınırlıysa hayatta kalma oranının arttırılması makul bir yaklaşım sayılabilir. ama düşman yunanistan gibi denk sayılabilecek bir düşmansa o zaman devasa nüfus ve üretim avantajımızdan maksimum şekilde faydalanmamız gerekir. gerçi trakya'nın genel olarak manevralar için çok uygun olmadığını ve bu yüzden de cephenin çok tank olmadan bir doygunluğa ulaşabileceğini de dikkate almamız lazım. çok kalitesiz tanklar eğer temas hattı çok darsa büyük sıkıntılar yaratabilir. hepimiz 300 spartalıyı izledik sonuç olarak**. yine de eğer uzun vadede yunanistan'da güç projeksiyonu yapmak istiyorsak nicelik üstünlüğün baskın olduğu bir felsefe izlememiz lazım.

    soğuk savaş sonrası batı ülkelerinde mühendislik felsefesi değişti. buna "sınırsız kaynaklı arge zihniyeti"* diyorum. normal şartlarda bir mühendisin uğraşmaması gereken ufak gelişmelere sınırsız bütçeler ayrılabiliyor. bu noktada mühendislik felsefesinden temel bilimler felsefesine bir kayış söz konusu. kısa vadede bu devletler, büyük bir savaşa girme planları olmadığı için de mürettebatın hayatta kalma şansından fazla ödün vermeden üretimi kolaylaştırmaya yönelik arge çalışmalarını önemsemiyor. birleşik krallık'ın yarın 1000 challenger'a ihtiyacı olmayacak ama belki suriye'de ya da libya'da 100 challenger'a ihtiyaçları olabilir ve böyle bir durum oluşacak olursa olabildiğince az kayıp vermek isteyeceklerdir.

    ayrıca bu ülkeler kendi halklarından gereken desteği almaksızın asimetrik savaşlara girmeyi tercih ettikleri için kayıplar konusunda çok dikkatliler. abd için 2015'te afganistan'da bir tank kaybetmek ciddi bir siyasi sorun yaratabilirdi, beş tank kaybetmekse bütün afganistan yaklaşımını yeniden değerlendirmeyi gerektirebilirdi. bu yüzden de mürettebatın hayatta kalmasına askeri değil de siyasi sebeplerden dolayı önem veriyorlar.

    aslında bu devletler mühendislik felsefesini kaybetmediler, sadece argelerini başka bir düşmana göre optimize ettiler. bu yaklaşım, rusya gibi bir düşman karşısında işe yarayacak diye bir şey yok. dediğim gibi, rus tankları kyiv'e girerse ukrayna'da kimse "savaşı kaybettik ama leopard'larda hiç mürettebat kaybetmedik" diye sevinmeyecek.

    son olarak şunu da ekleyeyim: drone'larla obüs ayarlama olayı ilk kez rusya ukrayna savaşı ile bu kadar yaygın olarak kullanılan bir yöntem. eskiden önde bir grup kendilerini kamufle edip telsizle (ya da kablolu telefonla) topçu birliklerine geri bildirimde bulunurdu. artık bu iş çok hızlı ve hatasız bir şekilde yapılabiliyor. genelde kafasına 155 mm ya da 152 mm mermi yiyen tank savaş dışı kalıyor ve drone gözlemi topların gücünü önceden kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde arttırıyor. tankların bu kadar kolay savaş dışı kalabildiği bir ortamda tanklar için niceliğin, topçular içinse niteliğin biraz daha öne çıkmasını beklerim.

    kısaca bir tankın mürettebatının hayatta kalmasına öncelik verilmesi bir tasarım seçimidir. bu seçimin yapıldığı bir tank muhtemelen izolasyonda karşılaştırma yapacak olursak bu seçimin yapılmadığı bir tanktan iyi olacaktır. ama bu, genel olarak o tank projesinin başarılı olduğunu göstermez. sonuç olarak savunma sanayinin de orduların da amacı savaşı kazanmaktır. asker kayıplarını azaltmak kaybedecekleri ya da verecekleri kayıplara değmeyecek bir savaşa hiç girmemeleri gereken siyasilerin işidir.
  • tasarımındaki ilk aşama karşısında kullanılacağı olası hedeflerin belirlenmesidir. bu iş yapıldıktan sonra kullanacağı ana silah belirlenir. ana silah belli olunca silahın üzerinde döneceği, içine inip kalkacağı boşluk yani kule yüzüğü boyutu ve oturacağı kundak tasarlanır. bu iş yapıldıktan sonra kundağın bağlanacağı kule bağlantı muylularının (trunnions) yeri ile ana silahın kuleye ne şekilde takılacağı (top kalkanı içeri de mi olacak yoksa dışarı da mı vb.), top yükleme usulünün nasıl olacağı, mühimmat depolama şekli vs. belli olur ve aynı anda kule tasarımı başlar. bu arada kule yüzüğü boyutu tankın gövde genişliğini, kullanılacak motorun yüksekliği de gövdenin yüksekliğini belirler. ondan sonra zırh, palet, transmisyon, hız azaltan, atış kontrol tertibatı falan diye allah ne verdiyse gider. yani bir tank içeriden dışarı doğru tasarlanır.

    tanklar ve tank tarihi konusunda ne yazık ki ülkemizde ulaşabileceğiniz çok fazla basılı türkçe kaynak mevcut değil. olanlar da genelde tankların özelliklerini kuru kuruya yazar ya da bilindik şeyleri sıralar geçer. kaynakların çoğu size detayları aktarmaz. internet zaten çorba gibi bir yerlerden birkaç sayfa okuyan gelip kafasına göre yazıyor mesela yukarıda bir blog tavsiye edilmiş daha ilk satırda sturmgeschütz için tank denilmiş peh peh peh (meraklısına assault gun/@lantirn161)! internet kaynaklarında iş eninde sonunda yok t-34 mü iyi yoksa tiger mi iyi, yok leopard kötü t-80 süper gibi spor araba seçer gibi tankın tipine bakıp kişisel zevkleri öne çıkaran bir noktaya evrilir. detaylı bilgi alamazsınız sonra ingilizce kaynaklara saldırırsınız ama onlarda da ihtiyacınız olanı bulana dek imanınız gevrer çünkü yabancı kaynakları yazan ibişler de çok anlatmaz olayı ve çoğunlukla işin sadece tarihi kısımlarını yazar. ama diyelim ki neden tankların periskobu var diye merak ettiniz, kimse size kuppel system nedir periskop system nedir anlatmaz. bırakın anlatmayı böyle bir şey olduğunu bulmak için bile tırmalar durursunuz. twitter alemi ayrı bir havada. orada millet öne çıkmak ve takipçi kasıp bol bol like toplamak için hep bir gizemli hep bir tepeden tepeden tavırlarda. doğru düzgün paylaşım yapanları bulmak mesele. kişisel olarak twitter kullanmıyorum ama birilerini okuyabilmek ve ciddi hocalarla mesajlaşabilmek için de bir hesap açmış bulundum. birkaç defa bu anlattığım tipte bazılarına ufak tefek eklemeler yapayım, yanlış ifade ettiklerini düzelteyim dedim ouuuuuuuu. bir tepkiler, bir artistik hareketler, sen nerden çıktın ne güzel anlatıyorduk dayı tripleri. aman aman... ya ben ukrayna'dan, almanya'dan, amerika'dan yazışıyorum bazı uzmanlarla adamlar çok pozitif, bir şey soruyorum anlatıyorlar, bazı şeyleri ikaz ediyorum düzeltiyorlar... bizimkiler maşallah tripli yurdum kızı kafasında sürekli. neyse orasının da ne bok olduğunu kısa sürede anladığım için şu anda sadece okuma modundayım kimseye bir şey yazmıyorum.

    ülkemizde tank konusunda hazırlanmış yazılı çalışmalar genelde türk tankçılığının tarihsel gelişimi alanında yoğunlaşıyor. eskilerden basılanları bulmanız plajda yürürken ayağınıza pırlanta yüzük batmasıyla ile aynı olasılıkta. silahlı kuvvetlerin kendi bastığı talimname gibi şeylere ulaşılabilir ama onlar da genelde çok resmi dille yazılan ve tankın özelliklerini anlatıp nasıl kullanacağınızı tarif eden eserler. eğitim dokümanları bir nebze tekniği anlatıyor ama soracağınız bir "neden" sorusuna yanıt alamazsınız bu dokümanlarda da. eş dost bir tanıdığınız varsa size gayet güzel kullanımı anlatırlar ancak işin mühendisliği sorulduğunda yanıt alamayabilirsiniz çünkü onlar da kendilerine verilen makineyi kullanmayı öğrenmiştir daha ötesine pek kafa yormazlar. benim gördüğüm işin teknik yönünde az bir çalışmalar yapılmış ve özellikle harp akademileri tarafından basılan güzel çeviri derlemeleri var ama dediğim gibi bulmak mesele. şu ana dek türkçe olarak basılan ve zırhlı birliklerin tarihçesini anlatan en iyi eserlerden biri 1961 basımı rahmetli bali yazıcı'nın (kore'ye gönderilen ilk tugayımızın komutanı general tahsin yazıcı'nın oğlu) üsteğmen iken kıdemli başçavuş raci egemen ile birlikte dönemin zırhlı birlikler okul komutanı i. hakkı inceoğlu (bu videoda 1:08'inci dakikada görünüyor kendisi) emriyle hazırladığı türk zırhlı birlikler tarihi kitapçığıdır. bundan başka general behçet özdemir'in tek tanktan zırhlı orduya kitabı ile korgeneral ihran gürkan'ın tank ve tankçılık 50 yaşında kitabı da diğer güzel ama ulaşmanın neredeyse mümkün olmadığı eserler. bu arada zırhlı birlikler okulu ve eğitim tümen komutanlığının çıkardığı bir tarihçe var ancak tüm gayretlerime rağmen bu esere ulaşamadım ve tümen içinden ulaşabildiğim kaynakların yalancısıyım bu eserin master kopyası da arşivden silinmiş. bu nedenle artık bu kitabı bulma işi şansa kaldı diyebilirim. son dönemde yazılan bence en iyi eser, ulaşmak için kendisine bir servet istenen abdullah turhal'ın kaleme aldığı t-26 b/seyyar çelik kale türk ordusunun ilk tankı kitabı. o kitabı uygun fiyata bulursanız kaçırmayın.

    youtube kısmını ayrı tutuyorum çünkü görsellik arz ettiği için bizim ekibin pek bulaşmadığı, bulaşanların da genelde beylik lafları tekrar edip durduğu bir alan orası. keçiboynuzu kemirir gibi videodan videoya geçiyorum ama gerçekten ciddi ve profesyonel bilgi içerikli o kadar az video var ki karşıma çıkan. o ayhan tarakçı falan nedir öyle yahu (bu arada birisi benim nik altıma ayhan tarakçı olduğumu yazmış (bkz: #90772121), yahu yapmayın etmeyin*) onun dışında tık almak için gaz başlıklar atan ama video içeriğinde "tiger çok kötü çünkü çok bozuluyor ama t-34 iyidir, bozulunca yarım saatte tamir edilebiliyor. tiger ise kenara çekip patlatılıyor xoxo" diye anlatan bilmiş tiplere ve savunma sanayi şirketlerine yanlayıp "aman beni gösterilere davet etsinler, aman eşantiyon alayım, aman video 50k izlensin de 3-5 yolumuza bakalım" kafasıyla çekilen reklam videolarına filan tahammülüm kesinlikle yok, "tiskinme tuşuna" basıp geçiyorum hepsini. yalnız hakkını yemeyeyim tank konusunda istikrarlı bir şekilde video çeken benim gördüğüm tek kanal kadir baba isimli kanal. ilginç ve diğer youtube videolarında olmayan bazı detaylara değindiği için izliyorum ama gelgelim eleştiri kabul etmeyen yapısını ve diğer bazı büyük eksikliklerini de görmezden gelmeniz lazım. bu aralar ayhan tarakçı'ya sanırım taktığı için sürekli ona diss atan videoları falan oluyor, açıp dinliyorum denk geldikçe.

    neyse anlatmaya çalıştığım şu, maalesef tank işi ülkemizde çok magazinel yaklaşılan bir konu. aynı otomobil gibi. bizde herkes otomobil ve futbol bilir, bu konularda bir şey yazın hurraaaaa 5000 kişi kendi fikrini kabul ettirmek için uğraşır durur. bakın bilgi paylaşımı yapar demiyorum fikir kabul ettirmek diyorum çünkü bizde herkesin fikri kendince en doğrusudur ve kendisi dışında herkes o fikri kabul etmek zorundadır. dışarıda bu makineyi harika bir şekilde anlatan harika kaynaklar var ama bizde bu tip profesyonellikte bir kaynak yok ne yazık ki. doğru düzgün olanları da bulmak büyük mesele.

    ekleme: ve o soruya yanıt; hayır tankın modası geçmedi. bir silahın modasının geçmesi için onun işini daha iyi yapan bir silahın ortaya çıkması lazım. mesela tanksavar tüfekleri 2. dünya savaşı sonuna dek gayet kullanılıyordu ama şimdi yoklar çünkü onların işini daha iyi yapan füzeler ortaya çıktı. tankı ortadan kaldırırsanız onun işini yapacak ne var şu anda? ha 50 sene sonra robotik işi iyice ilerler machinen krieger'lar çıkar pata küte dalarız birbirimize anca o zaman tankın modası geçer...*

    düzeltme: ilk cümledeki anlam eksikliği.
  • bu burnunu* siktiim aleti, 2. dünya savaşı'ndan beri sadece darbe yapmaya yarıyor. mesela bir yerde darbe mi olacak? tank yoksa olmuyor. olmadı tam tersi, bir yerde sokaklarda tank mı var? orada darbe oldu. arkadaş, biriniz de deyin ki darbe sırasında sokaklara rpg indi ne bileyim, (gerçekten bilmiyormuşum şu an fark ettim. bildiğim tek askeri araç tankmış amk) yok mu lan başka bir alet. derdimi de artık ağustos ayında askere gideceğim orada sikerler...

    dur lan edit yazayım da aklında son bir şey daha kalmış entelektüel yavşak sansınlar editi: bekleyin lan ağustos'ta ilginç isimli askeri araçlarla darbe yapmaya çalışacağım, çarşı iznimde...

    askerden sonra editi: çok güzel öğretilir abisi bana her şeyi. en çok da oerlikon topunu, stinger füze sistemini öğrendim. ama darbe yapmaya yine tankla çıkarım onun kafası ayrı güzel.
  • insanlar tarafından ele geçirilmesi mümkün değildir.
    dün ortalıkta dolaşan terkedilmiş tanklar sivil halk tarafından ya da polisler tarafından ele geçirilmiş değildir.
    kuvvet komutanlıklarında denetimi kaybeden baskın yiyen cuntacı komutanların tanklardaki askerlerle telsiz irtibatının kesilmesi nedeniyle şaşıran ne yapacağını bilemeyen tank erlerinin dışarı çıkıp teslim olması olayıdır yaşananlar.
    yani tankın önüne geçmek, üstüne çıkıp fotoğraf çektirmek filan bunlar romantik şeyler ama, olur da ileride yine böyle bir durum yaşanırsa sakın he bir kaç sivilin bir tank ele geçirebileceğini sanmayın, tankın yapısı buna uygun değil. içindeki istemediği sürece sen ona zarar veremezsin ama o isterse seni atomlarına ayırabilir.
  • bunca yıllık sözlük okuyucusuyum (arada bi yazıyorum da canım) tank bana en yakın çıkışı bul başlığının hedefi kimse olduğunu ancak ve ancak dün akşam matriksi kanaldede türkçe dublajlı filan, full dikkat izleyince farkettim. tamam dikkatsiz bir okuyucu ve seyrediciyim. lakin bu kadar da olmaz. dozer de bunun kardeşiymiş ya. kafama tank girsin ya, kendimden utanıyorum ya....
  • ilk olarak ingilizler tarafından "land destroyer" ve "land cruiser" isimleri ile üretilmesine karşın cepheye casuslardan saklamak için üzerinde "water tank" yazan vagonlarla taşınması sebebiyeti ile ismini tesadüfi biçimde almış günümüz kara ordularının bel kemiği, yenilmez olmasa da elzem durumdaki savaş aracı.
  • i think it’s time we blow this scene
    get everybody and their stuff together
    okay 3, 2, 1 let’s jam

    işte 26 bölümlük şaheser böyle başlar.

    (bkz: cowboy beop)
  • world of warcraft'ı metafor olarak kullanırsak; hayatı inanılmaz zorluklarla geçmesine rağmen, yılmayıp didinen insanlara wow camiası olarak taktığımız güzel lakap.

    buradan sonra 10 man raid dungeonlarını baz alarak devam ediyorum. kadromuz 2 tank, 3 healer, 5 dps'ten ibaret varsayalım. "giriyoruz arkadaşlar" deyip, dalıyorlar bosslara. konu tank olduğu için diğerlerinin üzerinde fazlaca duramayabilirim.

    wow'daki tankların en büyük özelliği tehlikeyle her daim burun buruna yaşamaları, yaratıkların en çok diğerlerine değil bunlara yönelmesi, daha doğrusu bu arkadaşların yaratıkları üzerlerinde tutmaları. (tabii ki bilinçli olarak) gerçek hayatta ise kara bahtlı kem talihli insanlar. ne kadar bela musibet pislik varsa bunları buluyor. kötü şeyler başkalarına olacağına bana olsun diyorlar, etraflarına pek yansıtmamaya çalışıyorlar.

    hit point*leri ve armorları yüksek oluyor bunların. diğer tip classları* tek vuruşta indirebilecek olan bosslar, tankları o kadar kolay öldüremiyor. kara bahtlı kem talihli kahramanlarımızın ise sabır katsayısı yüksek. sıradan insanları yıkan olaylar* bu adamlara da zarar veriyor, vermiyor değil. lakin adamlar sabretmesini, olaylar karşısında metanetini yitirmemeyi öğrenmiş, sana bana verdiği zararı veremiyor olaylar.

    yüksek avoidance oranları var. darbeleri yüzde 25 dodge, yüzde 20 parry, yüzde 15 block oranlarıyla savuşturabiliyorlar. kabaca bir hesapla darbelerin yüzde 50 si hiç vurmuyor tanklara. bizim hugo'lar da başetmeyi öğrenmişler olaylarla. normal insanların çok kafaya taktığı bazı şeyleri o kadar iplemiyor, "hayat 3 gün zaten a q" deyip geçiştirebiliyorlar. netekim, doğrusu da bu. dünde takılıp kaldıkça, bugünü de yarını da mahvediyoruz.

    off tankları var bu arkadaşların. çoğu durumda tek tank yetersiz kalabiliyor. main tank boss'u tutarken, off tank add'leri alabiliyor. add yoksa da, ya boss'un damage'ını paylaşmak için gelip main tankla birlikte duruyor, ya da boss'un skillerine göre zaman zaman nobetleşe tutabiliyorlar boss'u. real life herolarımızın da dostları var. heromuzun başında birden fazla problem olduğu zaman direk bazılarının sorumluluğunu üstlerine alabiliyor, ya da tek bir problemin sorumluluğunu birlikte üstlenebiliyorlar. örnek vermek gerekirse, yakınını kaybetmiş birinin işlerine başka birinin koşturması ya da uzun sürecek bir işin belli kısımlarını bir arkadaşınızın direkt "ben orasını hallederim hacı, merak etme" diyerek üstlenmesi. off tank'sız da olmuyor yani gördüğünüz gibi. olur diyenler varsa, onlar über taşaklı adamlar demek ki, saygı duyarız tabii (oyunda druid, ayı) (bkz: lord marrowgar'ı tek tankın tanklaması)

    healer'ları unuttuk mu sandınız? wow'da healer tip classların görevi damage yiyenleri iyileştirmek. manalarının yeterli olması gerekiyor. bir tane de yetmiyor kendi ayarınızda bir fight esnasında. 2 healer tanklara, 1 healer diğerlerine (kendileri de dahil), ya da tam tersi olabiliyor. gelelim real life a yine. hiç mi yok etrafınızda sizin yaralarınızı saran, zor zamanlarınızda teselli edici sözleriyle sizi ayağa kaldırmaya çalışan, "iyi ki varsın" dediğiniz insanlar? onlar işte healer. mana demiştik. mana dediğimiz şey, oyunda büyü yapabilmek ya da heal atabilmek için gerekli bir çeşit enerji. fight sonuna kadar bitmemesi için belli bir limitin üzerinde olması gerekiyor. aynen, bu healer abilerimizin/ablalarımızın belli bir enerjileri daha doğrusu hayat tecrübeleri olması, görmüş geçirmiş insanlar olmaları gerekiyor. "`kendi himmete muhtaç dede, başkasına nasıl himmet ede" ve "eşekten düşmüş adamın halinden en iyi, eşekten düşmüş başka bir adam anlar" sözleri aklıma geldi nedense.

    dps'ler? bunlar ne ayak? hemen anlatayım. dps* tip karakterler oyunda yaratıklara kısa zamanda yüksek damage* verebilme yeteneklerine sahip classlar. hp*leri ve armorları* tanklar kadar yüksek değil, boss vurursa yüzde 95 ihtimalle tek atar bunlara. dedik ya işte, hasar verme yetileri büyük. time limitli fight larda bu arkadaşların önemi artıyor. ayrıca, fight esnasında çoğu zaman dps'lere de dps yapmaktan başka görevler düşebiliyor* çok çeşitleri var bunların. kendilerine düşen görevleri bizzat kendi aralarında halletmeleri, fight'ın sağlıklı devam edebilmesi için önemli. her birinin ayrı bir fonksiyonu olabiliyor, melee tipi var, range tipi var, heal atabileni var, vs. anlatmaya kalksak uzun sürer, zaten biliyorsunuz. çok yakın olmamaklar birlikte, fazlaca desteğini göremediğimiz, sıradan arkadaşlarımız bunlar. zaman zaman onların envai çeşit yeteneklerine ihtiyaç duyabiliyoruz. organize olmayı gerektiren, kendi başımıza zaten altından kalkamayacağımız durumlarda bu arkadaşlar yetenekleriyle imdadımıza yetişiyorlar. çok da yakın olmadığımız için onların ufak tefek problemleriyle çok fazla ilgilenmiyor, kendi başlarına halletmelerini bekliyoruz. kim ister ki her işini başkasına yakın arkadaşı? lakin yine de arayı açmamak, irtibatı koparmamak gerekiyor gördüğünüz gibi.

    böyle bir oyun işte wow. bütün tip klasslar önemli, hepsinin kendine göre görevleri var. herkes kendi işini adam gibi yaptığı sürece başarı artıyor. hayat da böyle birşey. tanklar da var, dps'ler de, healer'lar da. hepsine ayrı ayrı ihtiyacımız var. olaylara kendi açımızdan baktığmızda görüyoruz ki, herkesin kendine ait bir hayatı var. herkes kendi senaryosunun main tank'ı aslında. iyileri de var, kötüleri de var. becerebilenlere "tank gibi adam" diyoruz biz naçizane anlatımımızla. var böyle bir kaç tanıdığım insan. bir arkadaşımın annesi misal. kocasından ayrılmış, 3 çocuğunun 2 si evli barklı, 3'ünün ayrı dertleri var. kendi maddi sorunları var, hem fiziksel hem psikolojik rahatsızlıkları var, var oğlu var. ama bir tek gün duymazsınız başkasına dert yandığını. allah, kadına hz. eyüb sabrı vermiş sanki. ne kendi sorunlarını çocuklarına aksettiriyor, ne de onların sorunlarına ilgisiz kalıyor. bildiğin tank işte kadın. almış eline kılıcını kalkanını, durmadan savaşıyor. selam olsun bütün tanklara...

    bir de şarkı hediye edip, noktayı koyalım artık. johnny cash'ten geliyor, `aggro is mine` ;)
  • yatık mermi yollu bir muharebe aracıdır. yani tıpkı tüfek gibi, tabanca gibi görerek, nişan alarak ateş eder. engelin arkasındaki hedefe ateş edebilen obüs, havan gibi silahların yerine (swallowed'in uyarısıyla edit: genellikle) kullanılmaz. kundağı motorlu toptan farklıdır. klasik topçu mantığıyla işletilemeyeceği için de orduda ayrı bir sınıftır.

    zırhlı birlikler okulu'ndaki derslikte tank posterinin altında, "tank, muharebenin karar silahıdır" yazar. hem yıkıcı hem psikolojik etkisi büyüktür, darbe yapmak isteyenlerin şehre bu makinayı sokmasının sebebi budur. direniş halinde rastgele yapacağı atışlarla dahi büyük can ve mal kaybı yaratır, atış sesinin yanı sıra manevra yaparken, yürürken çıkarttığı ses ve zırhı, görüntüsü, karşısındakini yıldırır.
  • world of warcraft ortamında (ve diğer mmorpg ortamlarında), hasar verme gücü yüksek arkadaşları düşmanı parçalarken, düşmanı kendi üzerinde tutan ve arkadaşlarına saldırtmayan kişiye verilen addır. genelde hp'si ve zırhı en sağlam olan kişi bu görevi üstlenir.
hesabın var mı? giriş yap