az bile yapmıştır desem yeridir.
zaten ben anlamıyorum bu nonteistleri; islamın tanrısı çok antropomorfik diye vikvikleyip üstüne asıl kendilerinin tanrıyı insansı düşünmesi ve bu şekilde eleştirmesi cidden komik.
tanrı için bir ağacı yaratmak ile andromeda galaksisini yaratmak arasında efor olarak bir farklılık olduğunu düşünmek önce tanrı kavramına hakarettir.
neyse evrenin bu kadar büyük olması demek insandan başka hiçbir şeyin olmadığını falan da söylemiyor o başka bir konu ancak büyük olması çok normal.
bir kere her şeyden önce evrenin ne denli astronomik ölçüde büyük olduğunu kavrayabilecek kadar, gözlemleyebilecek kadar, fark edebilecek kadar kompleks ve gelişkin insanlık olarak insanlığın potansiyeli çok fazla.
insanın potansiyelinin sınırlarına göre gayet normal olarak düşünülebilir hatta zorunludur.
**bu paragrafı biraz daha açıp bir takım meselelere değindiğim kısım entrynin sonuna eklendi. (edit 2)
islamdan bağımsız olarak bir cümle söylemek isterim bir de;
hepsini geçtim koskoca evren var karşında, 93 milyar ışık yılı çapında!
ve bu evrenin %5'ini falan bilebiliyoruz, gözlemleyebiliyoruz, anlamaya çalışıyoruz.
sonra 2 tane popülerite kazanmış bilim kitabı, bir kaç tane youtube videosu, uzunca bir süre karikateist takibi yapan 20 yaşında adam bu evren için tanrıya ihtiyaç yok, hayatımı devam ettirmek için tanrı kavramına gerek duymuyorum falan diyor.
belki gerçekten tanrıya gerek yoktur ama şu insanoğlundaki içi boş özgüvene, yersiz cürrete bakar mısın?
nasıl da kendinden emin.
ateizmin sebeplerine dair insanın psikolojik alt yapısına fazlaca yer veren insanlar oluyor, zaman zaman hak verdiğim oluyor onlara.
mecbur bırakıyorsunuz çünkü.
düşünsene 93 milyar ışık yılı çapında bir evren yerine 3 kilometre karelik alana koysan ne olacak bu adamı?
edit: ha bir de determinist evren yasalarının zorunlu sonuçlarından da pek haberdar değiller.
önemli ve uzun bir
edit 2: başlığa biraz göz attım da egoist insan algısı olarak eleştirilmiş. bu konuda çok ama çok doluyum.
teistlerin evrende zerre oldukları halde kendilerini gereğinden fazla önemsediklerinden bahsedilerek eleştiriler getirilmiş. bu konuyu uzun uzadıya burada değinip hiç etmek istemem. ilerleyen zamanlarda daha yerinde bir başlıkta incelemek isterim.
ancak bazı noktalarda insana hakkettiği değeri vermek kibir ya da ego değildir. rasyonel tavırdır. bu dünyada hiç insan diye bir canlı türü olmadığın varsayalım bir an için. en yakın kuzenlerimizden olan şempanzelerin bu dünyadaki etkiliği olumlu ve olumsuz olarak ne kadar olabilirdi?
doğduğu andan itibaren kendi sınırları içerisinde kalan, ata canlılarına yetişip onları taklit etmek ile yetinen canlıların bu evrende etkinliği nasıl olurdu?
insanı kenarda tuttuğumuz zaman dünya içerisinde gördüğümüz bir şey var o da canlıların ekosisteme tabi olduğudur.
çok ekstrem doğa koşulları olmadığı sürece canlılar alemi bir denge halini koruma eğilimindedirler.
evrimsel gelişim ve ilerlemeden bahsetmiyorum. o çok daha geniş zaman aralığında oluşan bir durum.
ancak insan canlısı bu noktada farklılık arz ediyor. üstüne koyma ve ata canlıyı ilerletme eğilimine sahip bir canlı. aynı zamanda ekosistem dengesine kolay kolay da boyun eğen canlı değil. kontrolsüz bir zekaya sahip bir canlı. en önemlisi gözlem ve merak eğilimi fazlasıyla var.
zaten bu sebepten ötürü avcılık, tarım devrimi, yerleşik hayat, sanayi devrimi, teknoloji devrimi, uzay çağı, inovasyon gibi sıçramalar
gösterebilmiş bir canlıdır.
yaşam standartlarını sağladığı halde merak ve gözlem duygusunu bastıramamıştır insan. en yakın kuzenlerimiz ağaçtan ağaca atlayıp muz ile yaşamlarına devam edebilirken insana bu yetmemiştir.
insan dışındaki hayvanlarla akraba olduğumuzu önkabulüyle hareket etsek dahi onlarla yakın bir değerde olduğumuzu söylemenin mantıki bir izahı yoktur.
çünkü insan hayvanların aksine kendi sınırlarını dışına her zaman çıkma eğilimindedir.
insan bu yönüyle geleceğini düşünen, ötesini merak eden, kendinden sonraki nesillerini düşünen garip bir canlıdır.
bu sebeple bir şempanze için galaksilerin olması o kadar da büyük anlamlar ifade etmese de insan için anlamlı olmasının sebebi dikkatini oraya çevirecek yetkinliğe sahip olmasıdır.
zaten bu tip ayırıcı özelliklerinden ötürü bu başlığın sebebi olan milyarlaca galaksinin varlığından haberdarız mesela.
insan kendi sınırını aşan bilgiye erişme erdemine sahip olduğu için bir hiyerarşiye dahildir ve hayvanlar ile arasında kalın bir çizgi vardır.
insan gözlem yapan, merak eden ve nihayetinde bilebilen bir canlıdır.
tüm bunlardan ötürü insan canlılar hiyerarşisinde (dünya çerçevesi içerisinde) bir yere konumlandırmak teist ideolojilerin motivasyonuyla ortaya koyulmuş bir durum değildir. aşağılanacak küçük görülecek bir ego değildir, kibir değildir.
rasyonalizasyon hiç değildir. aksine açık bir verinin sonucunu kabul etmeyi gerektiren bir rasyonalitedir.
bugün milyarlarca galaksinin varlığını bilebiliyorsak o galaksilerin bize dönük bir yaratım amacı elbette vardır.
aynı şekilde evrenin büyüklüğünden haberdar olmayan yoldan geçen x "insanı" için ise bir yaratım amacı yoktur. çünkü antropik ilke o adam için geçerlilik kazanamıştır.
biliyorsan bilmen gerektiği içindir.
insanı farklı kılan şeyin bilebilme yetisi olduğunu söylemiş miydim?
onlar ayaktayken de, otururken de, yatarken de allah'ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler: 'bunları boşuna yaratmadın, ey rabbimiz! seni bütün noksanlardan uzak tutarız. sen de bizi ateş azabından koru.
(al-i imran/191)
*neyse şimdilik bu kadar.
bir de başlıkta tanrının yaratımıyla alakalı "uğraştığını" evreni 6 gün ya da evrede yaratarak ademi çamurdan yaratarak uğraştığını söyleyerek bana atıf yapan bir entry gördüm.
şimdilik o konuya değinmek istemem ancak maalesef tanrının yaratımının maddeye tezahürü olan literatüre yaratma yöntemi olarak geçen sünnetullah kavramını göz ardı etmişler.
tanrı'nın evren simülasyonuna(!) tezahür ettirdiği yaratım sürecinin 6 gün olması demek tanrının bu iş için 6 gün beklediği anlamını çıkarmaz.
kurandaki tanrı tanımı buna uygun değildir. yeter şekilde kurandan delillendirilebilir.