• birinci haçlı seferi, 1099 yılında kudüs'ün düşmesi ve yaklaşık 460 yıldır müslümanların egemenliği altında bulunan toprakların hıristiyanların eline geçmesiyle sonuçlandı. haçlılar, kudüs'ü kendilerine başkent yaptılar ve sınırları filistin'den antakya'ya kadar uzanan bir latin krallığı kurdular.

    bu tarihten sonra haçlıların ortadoğu'da tutunabilme mücadelesi başladı. kurdukları devleti ayakta tutabilmek için örgütlenmeleri gerekiyordu. bu nedenle daha önce benzeri bulunmayan "askeri tarikatlar" kuruldu. bu tarikatların üyeleri, avrupa'dan filistin'e göç edip, burada bir tür manastır hayatı yaşıyor, bir yandan da müslümanlara karşı savaşmak üzere askeri eğitim görüyorlardı. (bkz: hospitalier)
    bu tarikatlardan tapınakçılar, haçlıların kudüs'ü ele geçirmelerinden ve bir latin krallığı kurmalarından yaklaşık 20 yıl sonra tarih sahnesine çıktılar. ortaçağ avrupasının en güçlü, en etkili ve hakkında en çok konuşulan örgütlerinden biri olacak bu tarikatın kuruluşu kudüs'te sessiz sedasız gerçekleşti. 1118'de, aralarında geoffroi de saint-omar ve hugues de payens'in bulunduğu, doğu'daki dokuz haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar . 1120'de foulgues d'angers, 1125 yılında champagne kontu hugo tarikat şövalyesi oldular. 1118 yılında kurulan ve herkesçe tanınan adı "tapınakçılar" veya "tapınak şövalyeleri" (ingilizce'de templarsya da knights templar) olan bu tarikatın tam ismi "isa'nın ve süleyman tapınağı'nın yoksul şövalyeleri" idi. ("pauperes commilitones christi templique salomonis") 9 kurucu şövalyeden şu isimlerden oluşuyordu:
    hugues de payens,
    godfrey de st. omar,
    godfrey rossal,
    gundemar,
    godfrey bisol,
    payen de montdidier,
    archibald des st. aman,
    andrew de montbard ve
    provins kontu.
    yukarıda adı geçen kurucular dönemin kudüs kralı ii. baldwin'in huzuruna çıktılar ve birinci haçlı seferi'nin ardından kudüs'e akın eden hıristiyan hacıların mallarını ve canlarını koruma işine talip olduklarını belirttiler. kral hugues de payens'i yakından tanıyordu. kendilerine büyük destek verdi; aynı zamanda onlara bir zamanlar süleyman tapınağı'nın yer aldığı (mescidi aksa'yıda kapsayan) bölgeyi tahsis etti. selahaddin eyyubi 'nin hıttin savaşı'nın ardından kudüs'ü geri almasına kadar geçen 70 yıl süresince "tapınak tepesi", tapınakçılar'ın merkezi oldu. kendilerine "süleyman tapınağı" ile bağlantılı bir isim verilmesinin nedeni de işte budur.
    kurucu şövalyelere göre, bir araya gelmelerinin, diğer bir deyişle bu tarikatı kurmalarının amacı, kutsal toprakların ve hıristiyan hacıların güvenliğini sağlamaktı. ancak tapınakçılar gerçekte yardımseverlik değil, aksine ekonomik ve siyasi çıkarlar peşindeydiler.

    tapınakçılar örgütü kısa bir süre sonra yeni katılımlarla hızla büyümeye başladı. tarikatın gizemli havası ve mistik öğretisi pek çok avrupalı "asil"in ilgisini çekmişti. bu gelişim, tarikatın 1128 yılındaki troyes konseyi'nde papalık tarafından resmen tanınmasıyla daha da hız kazandı.

    bu onayı gerçekleştirmek üzere, tarikatın önderi hugues de payens beş şövalyeyle birlikte papa ii. honorius'u ziyaret eder. kudüs patriğinin ve kral ii. baudoin'in mektuplarını sunar; tampliyeler'in görevlerini, hizmetlerini ve yararlarını anlatır. 13 ocak 1128'de troyes'da konunun müzakeresi için konsil toplanır. konsile çok sayıda yüksek din görevlisinin yanında özellikle citeaux başrahibi etienne harding ve clairvaux başrahibi saint bernard da katılır. tapınakçılar'ın gerek örgütlenmesinde gerekse ilerlemesinde en çok katkısı olan bu kişi , tarikatın kurucularından andrew de montbard'ın kuzeniydi. tapınak şövalyeleri'nin nizamnamesini, kendi mensubu olduğu cistercian mezhebinin ilke ve kuralları doğrultusunda kaleme aldı , konsillere tampliye örgütünü yeniden takdim etti. tatmin olan troyes konsili, isa'nın fakir şövalyeleri adıyla dinsel şövalyelik tarikatının kurulmasına ve tüzüğünün saint bernard tarafından hazırlanmasına karar verdi. böylece tampliye tarikatı resmen kurulmuş oldu

    "bernard'ın belgesi, de laude novae militae (yeni şövalyeliğe şükran), christendom'u bir ucundan diğer ucuna geçti, hemen ardından tapınakçı askerlerin sayısı arttı. aynı zamanda avrupa'nın kralları ve baronlarından bağışlar, hediyeler tapınakçılar'ın kapısına düzenli olarak ulaşıyordu. şaşırtıcı bir süratle, dokuz şövalyeden oluşan küçük grup, tapınakçılar şirketi'ne dönüştü."

    kısacası onun sayesinde tapınakçılar benzeri görülmemiş ayrıcalıklara sahip oldular; diğer dini tarikatlara tanınmayan imtiyazlar elde ettiler. "ortaçağ'ın en başarılı askeri, ticari ve mali organizasyonlarından biri" oldular. kutsal topraklardan avrupa'ya kadar her yerde bir "efsane" olarak dilden dile dolaşmaya başladılar. örgüt kısa bir zaman diliminde, dokuz şövalyeden iyi eğitimli on binlerce çalışana ve muazzam bir sermayeye sahip dev bir şirkete dönüştü: "yeni üyeler, para ve arazi teklifleri her yerden akmaya başladı. kısa zamanda inşa edilen pek çok kale, çiftlik ve kilise, tapınak şövalyeleri ve hizmetçileri tarafından kullanıldı. tapınakçılar gemileri teçhiz ettiler, hem ticaret hem de savaş gemileri filosu oluşturdular. zamanla dönemlerinin en tanınmış savaşçıları, seyyahları, bankerleri ve finansörleri oldular. % 60'a varan faiz oranlarıyla borç veren örgüt "avrupa'daki servetin büyük bir bölümünü elinde bulundurur duruma geldi. o derece zenginleştiler ki avrupa'nın kralları borç para bulmak umuduyla kapılarını çalıyordu. bunun neticesinde de krallıklar büyük oranlarda borçlu duruma düştüler. diğer bir ifadeyle avrupa ekonomisi bu örgüte bağımlı hale gelmişti. bir dönem, ingiliz krallığının mali işleri tapınakçılar'ın londra'daki merkezinden, fransız krallığı'nın mali işleri ise yine bu örgütün paris'teki merkezinden yönetiliyordu. söz konusu durum, onlara krallar ve alınan kararlar üzerinde söz sahibi olma, hatta istedikleri gibi kralları yönlendirme imkanı verdi.

    bu durum kutsal topraklarda menfaat arayan ve fransayı muhtemel bir haçlı seferi için lider konumda gören fransa kralı güzel philip'i kızdırmakta gecikmedi. papalığı da kuklası haline getiren philip tasfiyeye girişti ve bunun için yüzyıllar sürecek söylencelere yol açacak bir söylentiye başvuruldu . buna göre tapınakçılar kudüs'te bulundukları dönemde bir değişim yaşamışlardı.
    photius zamanından beri roma'nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir piskoposluk olan constantinople patriğinin 'nin önünde ant içen tampliyelerin ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen hıristiyanları korumaktı.

    ancak bunun ardında gizli amaçlar edindiklerine ilişkin söylentiler hristiyan dünyasına yayılır oldu. söylentilere göre tapınakçılar hıristiyanlık inancı yerine başka öğretiler kabul etmişlerdi.
    bunun temelinde ise, kudüs'teki süleyman tapınağı'nda "keşfettikleri bir giz" yatıyordu. zaten tapınakçılar'ın kudüs'teki asıl hedefleri, süleyman tapınağı'nın harabelerini araştırmaktı.
    tapınakçılar'ın "filistin'e giden hıristiyan hacıları korumak" şeklindeki görüntüyü sadece bir kılıf olarak kullanmaktaydılar. gizli amaçları ezekiel'in haber verdiği modele uygun olarak süleyman mabedi'ni yeniden inşa etmekti. en baştan beri roma'nın (papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydılar ve amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak kabalistik dogmayı yerleştirmekti. (bkz: ezekiel/9)
    dolayısı ile tarikatı kuran dokuz şövalyenin gerçek amacı, yahudiliğin ve eski mısır'ın gizli geleneklerinin özünü içeren kalıntılar ve yazıları bulabilmek için bölgede araştırma yapmaktı ve amaca ulaşmışlar ve hıristiyan bir dünyada doğmalarına, hıristiyan kökenden gelmelerine rağmen, hıristiyanlıktan tamamen farklı bir inanca ve felsefeye bağlanmalarına neden olan, onları sapkın ayinlere, kara büyü ritüellerine yönelten bir "kaynağa ulaşmışlardı: kabala!

    kabala, kelime anlamıyla "sözlü gelenek" demektir. ve sözlüklerde, yahudi dininin mistik, ezoterik (batıni) bir kolu olarak tarif edilir. bu tanıma göre, kabala, tevrat'ın ve diğer yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir.
    ancak birçok hristiyan ve müslümanın günümüzde de sürdürmekte oldukları ve o dönem hristiyan aleminde kök salmış bir düşünüşe göre kabalanın gizeminin ardında daha farklı gerçekler vardır. bu görüştekilerin vardıkları sonuç ise, kabala'nın, yahudiliğin temeli olan tevrat'tan da önce var olan, tevrat'ın vahyedilmesinden sonra yahudiliğin içinde yayılan, "pagan" yani putperest kökenli bir öğreti olduğudur.
    kaynakça:

    http://muratag.tripod.com/templiye.htm
    tapınak sovalyeleri (dost yayınevi / yazarı piers paul read)
    ayrıca şahsi yorumum için mutlaka (bkz: #7832020)
  • fransa kralı vii. louis'nin önderliğindeki birinci haçlı seferinde (1095-1101), sefere katılan ve kudüs'ü ele geçiren geoffrey de bouillon ve sekiz fransız soylusunun şehirdeki süleyman tapınağı yıkıntıları üstüne kurulan mescid-i aksa'nın yanıbaşındaki kral sarayına yerleşen ve ilkin, 'isa'nın yoksul şövalyeleri' veya ' süleyman tapınağı şövalyeleri' gibi isimlerle anılan, ancak daha sonra tapınak şövalyeleri olarak tarihe geçen tarikat.

    1128 yılında fransa'ya dönen şövalyelerin büyük üstadları kilise tarafından resmen tanınmıştır. kilisenin onayından sonra tapınak şövalyeleri varlıklı üyelerin katılımıyla büyük bir servet elde etti ve hızla zenginleşti. bir yıl gibi kısa bir süre zarfında geniş ve değerli arazilerin, şatoların sahibi oldular. tarikat içinde fazla sayıda hekim bulunuyordu, devrinin çok ötesinde derin tıbbi bilgilere sahiplerdi.

    hiyerarşi, sır saklama ve ritüeller gibi örgüt içi yapılanma teknikleri konusunda farmasonluk gibi daha sonraki yıllarda kurulan gizli/kapalı teşkilatlara da model olmuşlardır.

    avrupa'da finans/bankacılık gibi uygulamalar da dahil; matematik, astronomi, tıp ve mimari gibi bilimsel gelişmelere de öncülük etmişlerdir. kuruluşundan yalnızca yüz yıl sonra, çokuluslu şirketlere benzer bir yapıyı ortaçağ'da oluşturmuşlardır. tapınak şövalyeleri batı dünyasında öyle etkin bir kurumdu ki, bütün avrupa'yı etkisi altına alan güçlü bir imparatorluk konumunda olduğu söylenebilir. 1200 yılına gelindiğinde örgüt, avrupa kıtasında 9 bin şatonun sahibiydi. öte yandan çok sayıda askeri kale ve kilise de inşa etmişlerdir.

    ayrıca, çok güçlü bir donanma ve ordusu da vardı. savaş gemilerindeki bayraklarında, sonraları genellikle korsanlıkla ilişkilendirilen kurukafa sembolü de ilk defa örgüt tarafından kullanıldı. bu sembolün gizli güçlerin anahtarı olduğundan şüphelenilmiştir. tapınak şövalyeleri denizcilikte de öncüydü. yıldızsız, karanlık gecelerde manyetik pusula kullanan modern denizcilerdi.

    tapınak şövalyelerinin önlemez yükselişi ve gücü, avrupa monarşileri ve asilleri arasında rahatsızlık yaratmaya başlamıştı. zaman içinde çeşitli nedenlerden ötürü zayıflayan tarikata karşı bir saldırı başlatıldı. nihayet ekim 1307 yılında bir operasyon başlatıldı ve tarikat mensupları yakalandı, işkence gördü, yakılarak idam edildi. önceden istihbarat alan bazı tarikatçılarsa hazinelerini başka yere nakledip saklamayı başardı. ağustos 1308'de engizisyon bir suçlama listesi çıkardı. suçlamalar arasında; 'tabu niteliğinde idoller kullanmak, insan kafatasına tapmak, isa peygamberi inkâr, küfür, sapkınlık, homoseksüellik, orgy' gibi maddeler yer alıyordu. şövalyelerin 'büyük üstad' mertebesindeki ve son resmi büyük üstad sıfatına sahip olan jacques de molay da yakalandı, 7 yıl hapis kaldı ve 18 mart 1314'te kazığa bağlandı ve yakılarak idam edildi.
  • din çatısı altında yetişmiş zamanla silahlanmış ve de orta çağ latin ülkelerine özellikle fransa krallığına inanılmaz yardımcı olmuş cemaat..sayelerinde fransa ortadoğu'da hatırı sayılır toprak kazanmış..kurdukları okullarda katolik kültürüyle büyüyen afrika arap çocukları hristiyan alemini gurulandırmış.

    yıllar sonra bu cemaat bayağı bayağı büyümüş..artık okul işini falan geçtim..banka işine bile girmiş..fransa kralı da ulan noluyo amk..adamlar bıraksan başka imparatorluk kuracak diye endişelenmeye başlamış..

    sonra fransa kralı papa'ya giderek aga bu adamlar her yere sızmış bu böyle olmuyor..bunları çökertmek lazım diyo..zaten bunların alayı pagan valla diye iftira atıyor..

    bunu üzerine papa yardımıyla fransa krallığına bağlı bir ordu bir gecede cemaati perişan ediyor,talan ediyor,bertaraf ediyor..

    amaaa amaaa durun aslı bomba..cemaatin lideri jackullah de molay yakalanırken ve idam edilmeden önce ..

    allah evinize ateşler salsın,
    birliğinizi bozsun,
    bişey olmaya imkan vermesin,
    ve que diev incendie leur maison,
    ve ruine leur fayer et detruise..

    diye beddua ettiği rivayetlerde geçiyor..

    sonuç, aynı yıl yani tam 700 yıl önce (1314) hem papa hem de kral ölüyor..
  • her şeye yapılması gereken gibi buna da ockham'ın meşhur usturasını vuralım:

    tarikatin yok edilmesinin ardında yatan temel sebep ise tarihsel planda avrupa siyasal alt yapısında oluşan değişikliğin bir sonucu olarak görülmelidir. bu değişim 14 yy.’a kadar papalığın gölgesinde kalmış laik krallıkların yeniden hayat bularak siyasi erki yeniden ele geçirmesi ve avrupa siyasetine hakim dini otoriteyi alaşağı etmesidir.

    karolenj rönesansını hatırlayalım:

    ilgili entryde yazdığımız gibi 801 yılbaşında papa 3ncü leo tarafından charlemagne'a "romalıların yeni imparatoru" olarak taç giydirilmesi ardından klisenin tüm avrupa'da içinde gücünü yayma süreci başlamıştı. charlemagne bunu istemiş miydi bilmiyoruz. ama papalığın en derinden arzu ettiği bir gerçekti. böylece hıristiyanlık frank kralların ortaya çıkardığı siyasi erkin sırtında avrupa turnesine çıkmış oluyordu. başka deyişle bu durum "laik krallık" anlayışının uzun süre ortadan kalkacağı ve bunun yerine dinin tek siyasi otorite sayılacağı bir dönemin başlangıcıdır.

    frank hanedanının bir anlamda tufaya gelerek elden kaçırdığı siyasi erki yeniden ele geçirmesi içim 6 yy. geçmesi gerekecekti. sanırım anlatmak istediğimi anladınız. tampliyelerin ortadan kaldırılmasına giden süreçte fransız kralının yaptığı şey aslında papalık kurumunun pasifize edilmesinden başka birşey değildi. sonuçta kukla papa clement v papalık makamında filip tarafından eli kolu bağlanmış ve tehdit edilir hale gelmişken filip bir taşla iki kuş vurmak için harekete geçer. amacı papalığın en güçlü koruyucusu durumundaki templar silahlı gücünü ortadan kaldırmak ve bunu yaparken templarların servetine konarak yeniden yapılanan laik krallığın ihtiyaç duyduğu taze girdiyi sağlamaktır.

    bugün kurulan tezgahın ve düzmecenin ne denli başarılı olduğunu görüyoruz. bu başarının temelinde bugünün modern insanına bile acaba dedirtecek, onun arketipinde saklı olanlara duyduğu özlemle inanmak isteyeceği bir takım gerekçeler yaratmak vardır: pagan rituelleri, doğaya hakim gizli güçler, evrenin sırrı,şeytan'a tapma, eşcinsellik, insan kurban etme ve kanını içme. konulara bakar mısınız? bugün de herhangi bir magazinde bu konular en çok okunma garantisi taşımıyor mu?

    böylece dikkat çekerek düzmece bir koğuşturma zinciri başlatan güzel filip ve komitacıları, tarikata öyle bir kara çalmaya muktedir olmuşlardır ki bunun lekesi hala çıkmamıştır. ardından gelen süreçte engizisyon denen ve işkence altında verilen ifadeyi doğru kabul eden soytarılığı mahkeme diye kabul ettirmiş ve işin suyu çıkmıştır.

    peki madem o kadar güçlü ve zengindi. başta jacques de molay olmak üzere tarikat, neden gözgöre göre boynunu teslime yanaştı. bunun cevabını yine tarikatın o dönemdeki yapısında aramak lazım diye düşünüyorum. gerçi örgütün hala bir askeri gücü vardı ama bunun olası bir haçlı seferi için hazır tutulan büyük kısmı kıbrıs’ta konuşlanmıştı.

    ama ötesinde belki de efsanelerle insan üstü varlıklara dönüşmüş “templar knights” artık ilk haçlı seferlerinin her biri 100 serazene karşılık gelecek zırhlı birlikleri değildi. belki de onlar, kudüs önlerindeki atalarının hikeyeleriyle ama daha ötesi şarapla sarhoş dünya zevklerine düşmüş ve savaşçı niteliğinden çıkıp hesap kitaba gömülmüş göbekli ihtiyar bankerlerdi.

    dahası belki de çıkartılan söylentiler temelsiz değildi. belki doğu ile onca temasın ardından oluşan sentez templar şovalyesinin st.bernard tüzüğü ile kazınmış sarsılmaz imanını zedelemişti. artık isa uğruna savaşa en önde koşan mücahitler değillerdi. 3 büyük haçlı seferinden sonra edinilen tecrübeler onlara ne adına savaştıklarını sorgulatmıştı. ve gerçekten de inançlarını yitirmişlerdi. ama söylentilerin aksine gizemci bir takım kültlere tapınıyor da değillerdi. düpedüz inançsızdılar.

    bütün bunlar bir yana papanın silahlı gücü olarak silah bırakma ve teslim olma emri bizzat papadan geldiğinde molay’ın tavrı belki de (hatta kuvvetle muhtemel) "öyleyse öl sezar” şeklinde olmuştu. ta ki son anda sergilenen soytarılığa isyan edinceye kadar.

    bu varsayımlar doğru olsun olmasın. tarikatın uğradığı mezalimin aynen diğer kralllarca da tekrarını dayatan filip’e ne ingiltere ne de ispanya krallarının pek kulak asmadığını da not etmeliyiz.

    tüm bunlardan sonra templarların kendi dönemlerinde hiç de haketmedikleri biçimde cezalandırılıp çok sonraları ise hiç heketmedikleri biçimde payelendirildiklerini düşünüyorum. ama bütün bu yazdıklarımızın altına şu dipnotu da düşmeden edemeyeceğim:

    fransa’da köküne darı ekilen tarikatın ispanya ve ingiltere’de dağıtılmasına rağmen mensuplarının pek fazla takibata maruz kalmadıklarını yazmıştık. işte bu sebeple gizli de olsa varlıklarını sürdürdükleri rivayetleri gözümüze takılan cümleler arasında. derken birden 15. yy’da bütün keşifler çağını başlatarak günümüz uygarlığının şekillenmesine yol açacak portekiz prensi henry the navigator’un ve sevgili hocası geoffrey chaucer'ın da işte bu kalıntılardan birine mensup bir templar olduğunu okuyuveriyorum biryerlerde. kafanız karıştı değil mi? valla benimki de
    http://www.mystae.com/…treams/masons/mysteries.html

    tapınakçıların muhtelif adlarla anılan ve genel anlamıyla gizemci diyebileceğimiz nitelikleri tarikatın güzel philip tarafından yerle yeksan edilmesinden çok sonra aydınlanma devri zamanında ortaya çıkan mistik akımların bir sonucu olarak görülmelidir diye düşünüyorum.

    büyük ölçüde kaynak aldığım: tapınak sovalyeleri (dost yayınevi / yazarı piers paul read)
  • templar sovalyeleri, hacli seferleri sirasinda kurulmus olan bir sovalye-rahip tarikatidir. hacli seferleri sirasinda araplara karsi son decere acimasiz tavirlari ve kudus'u yagmalayarak sagladiklari hazinlerden oturu zenginlikleri ile taninirlar. haklarinda bircok efsane ve spekülasyon üretilmistir. hacli seferlerinin sonunu takiben malvarliklarini kiskanan fransa krali philip tarafindan papa ii. innocent'in de isbirligi ile afaroz edilip heresy (dinsizlik) ile suclanip, iskence edildikten sonra yakilarak oldurulmuslerdir. rivayete gore bir bolumu yer altina girip varliklarini surdurmustur, gunumuzde bazi tarihciler masonlarin templarlarin devami oldugunu iddia etmislerdir.
  • ms 1119 yilinda kutsal topraklardaki süleyman'in tapinagini ve buraya gelen hiristiyan hacilari korumak icin kuruldular. kudus alindiktan sonra hacli seferine katilan askerlerin (sag kalabilenlerin tabii) cogu evlerine donmustu ve buralari korumak icin cok az asker gucu vardi. bunun uzerine iki sovalye hugh de payns ve godefroi de saint omar bir yemin ettiler. bu yemin ilk defa olarak sovalyeligin gerekleriyle kesisligin gereklerini birlestiriyordu. yani hem zayiflari korumak ulkeni sevmek saymak falan gibi standart sovalye tripleri hem de kesisler gibi fakirlik ve abazalik anlamina geliyordu. haliyle bu olusum derebeylerine bagli sovalyelerden tirsan kiliseninde cok isine geldi ve kilise de bunlara arka cikti. o kadar populer olmuslardi ki avrupanin ve ozellikler ingilterenin her yerinden sovalyeler ve soylular bu birlige katiliyorlardi. katilirkende butun mal varliklarini aileleri yerine organizasyona birakiyorlardi. bir yandan da bu muteassip sovalyeler halktan gelen destek ve parasal yardimla giderek gucleniyorlardi. bu is oyle bir hal aldi ki artik templarlar avrupanin degisik yerlerinde paralarini isletmek icin bankalar kurmaya basladilar. artik krallar bile onlardan korkmaya baslamislardi. sonunda 1308 de fransa krali 4. phillip arkasina templarlarin zenginliginden rahatsiz olmaya baslayan halkinda destegini alarak (ettikleri fakirlik yeminini unutmayalim) liderlerini kafirlik ve cadilikla sucladi ve eline gecirdigi butun templarlari yakalyip yakarak idam etti. bir rivayete gore templarlar bu olaydan sonra faaliyetlerini yer altina kaydirdilar ve bugun hala varliklarini surdurmekteler. en azindan bugun hala bir cok frpci gencin kisiliginde paladinler olarak varliklarini surdurmekteler.
  • tarihte bankacılık olarak kabul edilebilecek olan en eski faliyetler tapınak şovalyelerine aittir. bir tapınaktan yola çıkan şovalye, dünyanın herhangi bir yerindeki bir diğer tapınaktan elindeki belge ile para (veya altın) alabilmektedir. bugün bu sistemin adı 'havale'dir.
  • ortaçağ ortamındasın, kimin kimi kestiği belli değil, etraf soyguncu, hır gürcü, haydut kaynıyor. sen de zengin bir adamsın, öle götü boklu zibidiler gibi seyahat etmeye hiç tahammülün yok. hem kese kese altınlarını yanında taşıyıp, hem de hayduttan, allahsızdan ırak olmak istiyorsun. işte tam orada tapınak şovalyeleri olaya giriyor. sen şimdi örgütün misal fransa'daki şubesine altınlarını bırakıyorsun, bunlar sana bi kağıt veriyolar mühürlü bilmemneli, ondan sonra o kağıtla dünyanın dört yanına yayılmış tarikatın herhangi bi şubesinden paranı tık diye alıyosun, hiç şaşmıyor. sevgili şovalyelerimiz aradan komisyonlarını da indirmeyi ihmal etmiyorlar tabi. kısacası misyon bahane, altın şahane...
  • history channel'ın haklarında yaptığı belgeselin izlenmesi gereken gizli örgüt.
    amblemlerinde tek atın üzerinde iki kişi var ve bu konuda belgeselde yapılan açıklama biraz tuhaf.
    belgesele göre ilk kurulduklarında fakir olduklarından tek atı iki şövalye paylaşıyormuş, o yüzden bu amblemi kullanmışlar.
    tapınak şövalyesi olmak için öncelikle şövalye olmak gerekiyor. yani her isteyen bu adamların arasına katılamıyor. şövalye olmak da zaten zenginliği belirten bir unvan. sıradan asker değiller ki bunlar, zaten ceplerini yeterince doldurmuş olmaları gerekir. neyse...
    belgeselde benim en ilgimi çeken nokta isviçre'yle ilgili söylenenler. anlatılana göre fransa kralı tapınak şövalyelerini toplamaya başladığında kaçanlar isviçre tarafına gitmiş olabilirmiş. orada yaşayan insanlar genelde çoban ve hiç savaş tecrübesi yokmuş. daha sonradan dönemin avusturya kralı (ya da imp. her neyse) bir geçitte bunlara yenilmiş.
    isviçre bayrağı bile başlı başına tapınak şövalyelerinden alınma gibi duruyor. bu örgüte mensup insanlar beyaz elbise üzerinde kırmızı haç taşıyormuş. isviçre bayrağı da kırmızı zemin üzerine beyaz haç...
    isviçre'nin bankacılık sistemi de başlı başına bir ipucu olabilir.

    anlatımımı skeyim. şuradan okuyun: (bkz: #26564002)

    buradan sonrası ekleme.

    bir de fransa kralı operasyona başladığında içeriden bilgi sızdırmışlar ve paralel yapının* büyük kısmı kaçmış. burada benim kafama şu takılıyor. neden büyük usta dahil 600 küsur kişi - ki bu adamlar ustaymış - kaçmamış? başlarına gelecek şeyi dünyanın en aptal insanı bile olsa tahmin edebilir. nedir bu delikanlılık ayakları?
    sonra hücredeyken şifreli metin yazmaya, işkencenin bir an önce sona ermesi için suçları(!) itiraf etmeye çalışırlar tabi.

    bir de haklarında kılıçlarını her savuruşunda 7-8 kişiyi biçtiklerini yazanlar var. insan atmadan önce bir düşünür. margarin mi lan bu?
    bak şimdi, günümüzde öyle insanlar var ki 1 tondan ağır araçlar üzerinden geçiyor da bana mısın demiyorlar (kemikleri kırılmıyor). sonra o savaşçılar senin benim gibi dayanıksız adamlar değil ve üzerilerine zırh giyiyorlar. gerisini sen düşün demek isterdim ama böyle bir şey yazabildiğine göre bu noktada ciddi sorunlar yaşıyorsun.

    sırf gizli bir yapı oldukları için haklarında bir çok efsane türemiş, iyice havalara girmişler. en lazım oldukları zaman selahaddin bunları tepelemedi mi? bankacılıkla uğraşacaklarına biraz da istihbaratla uğraşmış olsalardı belki de kaderlerini değiştirebilirlerdi.
hesabın var mı? giriş yap