• ülkedeki eğitim anlayışının rezilliğini en bariz şekilde gösteren alan.

    ilkokuldan başlayıp lise bitene kadar sürekli aynı konular tekrar edilir, hatta lisans eğitiminin ilk yılında da inkılap tarihi zorunludur. buna rağmen kimsenin aklında üç beş anlamsız detay dışında hiçbir şey kalmaz. öyle soyut kavramlar, akılda tutması zor terimler de yoktur oysa.

    mesela, google'a danışmadan, haritada eflak ve boğdan'ı gösterebilecek kaç kişi vardır?
    ya da mesela plevne marşını hemen herkes severek dinler ama osman paşa'nın savunduğu bu plevne nerede desen kaç kişi doğru cevap verir? keza selanik için de aynısı geçerli.

    coğrafya kaderdir sözünü duymayan yoktur lakin maalesef insanlığın kaderini anlatırken, esas konuya geçmeden önce coğrafyadan başlayıp kısa da olsa o kültüre olan etkilerinden söz eden öğretmen bulamazsınız. hele harita açtırıp onun üzerinden çizimler yaptırarak anlatan bi öğretmen hiç bulamazsınız.* oysa orta dünya haritasını önünüze almadan okursanız yüzüklerin efendisi bile yarım kalır, tam oturmaz insanın zihninde.

    zaten sosyal bilimlerin genel olarak öğrenciyi pasif bırakan bi tarafı vardır; yani matematik veya fizikteki gibi kendiliğinden çizip, hesaplayıp öğrenme sürecine aktif olarak katılamazsınız. sizin çaba sarf etmeniz lazım; zihninizde canlandırmanız, harita üzerinden çizmeniz, not almanız, belki en çok da birilerine anlatmanız lazım ki kalıcı olsun. yoksa öğrendikleriniz, kuru bi 'hoş geldin' ile karşılanıp sonra yüzüne bakılmayan her misafir gibi sessizce kalkar gider belleğinizden. bu idrak, küçük bir öğrenciden beklenemeyeceğine göre burada iş öğretmene düşer. yani düşmeliydi. öyle olsa belki öğretilenlerin niteliğini tartışmanın da bi anlamı olurdu.

    keşke çocukluğumuz bu kadar tembel bi eğitim sisteminde çürümeseydi.
  • denildiği gibi türkiye'de öğretilemiyor. heves etmeyen de hiç öğrenmiyor.

    bence bu ülkedeki düşünsel şizofreninin en büyük nedenlerinden bir tanesi, ülkede avrupa tarihinin öğretilmemesi. meselâ osmanlı'nın yükselme devrindeki en büyük rakibi avusturya'dır. ama o avusturya, şimdiki avusturya değil; habsburg hanedanının başını çektiği ve irili ufaklı onca prensliği içinde barındıran kutsal roma germen imparatorluğudur mesela. avusturya o birliğin başat gücünden ibarettir.

    roma imparatorluğu yıkıldıktan sonra mahvolan coğrafyada imparatorluk varisi olarak ortaya çıkıp pek çok hıristiyanlaşmış cermen kavmine baş eğdiren şarlman, kendisini roma imparatorluğu'nun varisi ilan edip aziz petrus bazilikasında papa elinden "roma imparatoru" olarak tac giydi. bu imparatorluğun adı bu sebeple "roma - germen imparatorluğu" olarak anılıyor. türkiye'de sosyal bilimler üzerine lisans alan öğrencilere şunu sorsanız, şahsî ilgileri yoksa bilemezler. çünkü öğretilmiyor.

    antik tarih, öğretilmez. avrupa tarihi, öğretilmez. şark tarihine; rus, pers, çin, japon, kore tarihlerine değinilmez bile. amerikan tarihi de öğretilmez. bir kıtanın güneyi ile kuzeyi arasında neden bu kadar fark var? bunu insanlara öğretip onlara tarihî bir perspektif kazandırmak istemez mi bir ülke? "kuzeyi hollandalılar ve ingilizler, güneyi ise portekizliler ve ispanyollar işgal etmiş" der geçerler en fazla. e o zaman bana ispanya tarihinden haber ver. ispanyollar niye öyle olmuş da ingilizler böyle olmuş?

    ingiltere'nin, amerika'nın, çin'in, japonya'nın, kore'nin, fransa'nın, almanya'nın bana göre zaten hususî ve ictimaî tarihleri dahi öğretilmeli, siyasî ve kültürel sistemleri üzerine liselerde dahi dersler olmalı. fakat hiçbiri yoktur.

    avrupa'nın tarihine dair bildiğimiz ender şeyler; kanunî'nin aşağıladığı fransa kralı fransuva (fransa'da kaç kere rejim değişmiş, o dahi bilinmez; "ikinci imparatorluk", "beşinci cumhuriyet" deyimlerini bu ülkede bilen yoktur), kral ferdinand ve rönesans/reform. ha bi de coğrafî keşifler, az daha unutuyordum.

    avrupa tarihi hakkında bu kadar kıt bir bilgi birikimiyle hiçbir şeyi doğru düzgün değerlendirememek, "biz reform yapamadık ondan böyle" filan demek son derece normal aslında. batı tarihi kurumsal olarak bilinse, aslında modern tarihin, batı'nın batı'ya, yani kendisine karşı başlattığı bir şey olduğu anlaşılırdı belki.

    haydi bunlar geçmiş devir. türkiye'de modern tarih de bilinmiyor ve öğretilmiyor. 1918'de bitiyor dünya tarihi bizim için. "inkılâb tarihi" başlıyor. ve bir türlü bitmiyor o inkılâb tarihi.

    işin kötüsü, inkılâb tarihinden sonrası da öğretilemiyor. türkiye'deki iç siyasetin tarihi. bu da doğru düzgün bilinmez. dışarıyı zaten geçtim; kore savaşı, vietnam savaşı, küba, domuzlar körfezi, che, fidel, allende, pinochet türkiye için meçhul hadiseler ve kişilerdir.

    bunların hepsi bilinmeli filan demiyorum fakat çok sathî bir bilgi dahi insanın tüm tarihi kavrayışını ve hayata bakışını değiştirir. iv. murad'ın atının eyerinin rengi öğretileceğine, şunlara ufaktan şöyle bir değinilse, herkes çok daha verim alırdı bu derslerden.
  • tarih; kimi devletlerin, milletlerin feci sonlarını yazarken, kimi devlet ve milletlerinin ilerlemesini, yükselmesini yazmak için de temiz sayfalar açıyor. tarih, halk yığınlarını bir hayvan sürüsü olmaktan ya da çalışkan bir karınca yuvası görüntüsünden çıkararak; akılcı, neşeli bir yaşam üreten milyonlarca sanatçıya, üreticiye dönüştürmenin yollarını, devletin nasıl güçlendirileceğini, toplumun nasıl eğitilebileceğini gösteren bir bilimdir.

    der, yazar (bkz: grigoriy petrov) adlı (bkz: beyaz zambaklar ülkesinde) eserinde.
  • insanların anlamadığı bir şey var: ne osmanlı, ne selçuklu, ne ilk müslüman araplar hiç de bizim sandığımız gibi değillerdi.

    kimse farkında değil ama bizler "pax amerikana-amerikan düzeni" döneminde yaşıyoruz. tüm zihinsel ve entelektüel yetilerimiz, batının dünya görüşü tarafından biçimlendirilmiş durumda. ona göre bir tarih okuması ve değerlendirmesi yapıyoruz. hatta dini dahi batı dünya görüşünün ışığında yorumlamaya çalışıyoruz.

    farklı zaman ve toplumlar ayrı dünyalar gibidir. günümüzün dünyası ve yargıları ile o dünyaları değerlendirmeye ve anlamaya çalışmak beyhudedir; sonuç vermez.

    geçmişi ve tarihi anlamanın tek bir yolu vardır: bir zaman makinesine binecek ve o döneme gideceksiniz. sonra o toplumda bir müddet yaşayacaksınız veya bunu zihinsel olarak yapabilecek ve simüle edebilecek gelişmişlikte bir bilinciniz olacak.

    bunun haricinde tarih yalnızca geriye dönük bir ideolojik okuma olmaktan öteye gidemez. böyle bir tarih okuması da ancak avamı yellemeye ve yönlendirmeye yarar.

    ancak şöyle bir şey de var: sakın ola ki, uyanmaya hazır olmayan bir kişiye gerçekleri sunmayın. onu alt üst edersiniz. daha da kötüsü kendinize düşman edersiniz. bırakın uyusunlar. gerekirse bir ninni de siz söyleyin.
  • "tarihten türk çıkarılırsa tarih kalmaz."

    fritz neumark.
  • lisede en sevmediğim ders tarihti. testlerde en çok tarih dersinde yanlışım olurdu. çünkü hiçbir şey öğrenmiyordum. bu da beni fena halde sıkıyordu. bir sürü bilmediğim eski kelime hakkında maddeler ezberliyordum. ıslahat, tanzimat, kapitülasyon, meşrutiyet, her şey havada uçuşuyordu. karamanoğulları, isfendiyaroğulları, endülüs emevileri gibi bir sürü isim biliyordum ama içleri boş. sorun bilmediğim kelimeler değildi. mesela ingilizcede kendimi çok iyi hissediyordum, çünkü gerçekten yeni bir şeyler öğreniyordum. ama tarih, başkasının bitmek bilmeyen rüyasını dinlemek gibiydi.

    yazıyı bulmuş, parayı icat etmiş gibi temel şeyleri öğreniyordum ama kim ahşap oymacılığı yapmış, kim bakır kullanmış, kim çini, bunlar kesinlikle aklımda kalmıyordu. hep de hangileri selçuklular'ın özellikleridir? 1 ve 2, hepsi, hiçbiri gibi sorularda hata yapardım. uzunca süre tarih romanlarından da kaçındım, okuduklarım da hoşuma gitmiyordu zaten. iskender pala vs.

    lisede sevdiğim bir tarih öğretmenim vardı. iyi bir insandı. ama derse girer, yerine oturur, yavaaş yavaş anlatırdı ders boyu. bazen haritadan bir yerler gösterirdi. balkanlar, orta asya falan. ben bunların ismi dışında hiçbir şeylerini bilmiyordum ki. coğrafya dersini severdim oysa, notlarım da iyiydi. ama orta asya nedir, orta doğu nedir, balkanlar nedir, kafkaslar nedir, buralarda hangi ülkeler vardır gibi şeyler derslerden çok genel kültür konusuydu. kendim öğrenmediğim için kimse bir şey öğrenmiyor, ezberi kuvvetli olan iyi not alıyor gibi geliyordu. ben de 4'ten aşağı not almıyordum ama çalışırken çok bunalıyordum.

    yıllar önce fransız bir çocuk şöyle demişti: "okul bizi gezi için ispanya'ya götürecek ama hiç heyecanlı değilim. çünkü yazın babam bizi arabayla götürmüştü." türkiye'de ortaokul çağında olup da şehir dışına bile gitmeyen çocuklar var, bırakın yurt dışını. kendi mahallesinden öteye gitmemiş, hayatında inek veya tavuk görmemiş çocuklar, yürüyen merdivene ilk defa üniversite kazanıp şehire gidince binenler biliyorum. genel kültür nereden gelecek? hiçbir yer hakkında bir fikrin olmadan, ezberle genel kültür biriktirmek çok zor.

    yetişkin olup da kendi isteğimle daldan dala atlamadan, ta en baştan başlayarak okuyana kadar tarih hakkında neredeyse hiçbir şey öğrenmedim. her kelime tanıdık ama bildik değil, tüm isimleri duymuşum ama hadi anlat deseler anlatamam kıvamındaydım hep. şimdi de çok geliştirmiş değilim kendimi ama artık severek okuyorum. öğreniyorum çünkü. hem dünya hakkında daha çok bilgim olduğu için olaylar arasında daha kolay bağlantı kuruyorum hem kelime dağarcığım arttığı için sürekli arapça veya farsça kelimelerin içinde kaybolmuyorum hem de test çözmek için okumadığımdan ezberlemeye değil, bilmeye çalışıyorum.

    şimdi geriye bakınca, tam hatırlamasam da her sene anadolu medeniyetleri, osmanlı tarihi, inkılap tarihi görmüşüm, dünyanın geri kalanı hakkında hiçbir tarihi bilgi verilmemiş gibi geliyor. westphalia diye bir şey olduğunu üniversite mezunu bir insanın hiçbir tarih dersinde görmemiş olması tuhafıma gidiyor. soğuk savaş'ın ne olduğunu, naziler'in neler yaptığını, amerika'nın bağımsızlığını, japonya'ya neden atom bombası atıldığını kendim okuyana kadar bilmedim. sadece, herkes biliyormuş gibi sürekli duyduğum şeylerdi.

    az kitap okuyan bir millet olduğumuzu düşününce, bugün lisede ve üniversitede okuyan insanların daha iyi bir eğitim aldığını umuyorum. yok, hiçbir şey değişmediyse, herkesin kendi çabası ve isteğiyle, dünya tarihini baştan sona hiç üşenmeden okuması gerektiğini düşünüyorum. okuyacak çok şey var. bir kez okumayla da olmuyor. çok geç olmadan başlamak, kendi öğrenmenin sorumluluğunu almak lazım. derste öğrenilenler kesinlikle yetmiyor.
  • hobi olarak ilgilenilmesi harika ancak bölüm olarak okunulması işkence olan, ayrıca çoğu gerçeği görmenizi de sağlayan bilim dalı.

    ahh eski günler ahh.
  • öğrencilere kronolojik sürecin ezberletilmesi yerine olayların neden-sonuç ilişkileri verilebilse gerçekten fayda verecek bilim dalı.
  • içeriği ekseriyetle savaşlardan oluşan sosyal bilim dalı. toplumların birbirini yok etme mücadeleleri bu bilim dalının prim yapmasını sağlamaktadır.
  • insanın mesleği ne olursa olsun, en azından yüzeysel olarak bilmesi gerektiğine inandığım bilim.
hesabın var mı? giriş yap