• bir kayacın başka bir kayaca dönüşümü, kayaç döngüsü adı verilen bir jeolojik modelle gösterilmektedir. kayaçlarla ilgilenen bilim dalına petrografi adı verilir.
  • tarkan'ın canlı olarak söylediği herhangi bir konser kaydının bulunmadığı harika şarkı. güzelim şarkı milli takım şarkısı olarak arada kaynadı resmen.
  • bir tarkan şarkısı. tarkan'ın taş şarkısının başında pazar yeri sesleri var ama neden var? ben bunun gizemini çözemiyorum. adam 2 milyona çanta diye bağırıyor. bir de anne anne diye bağıran bir kadın. korsan kasetten dinlediğim için sesler karışmıştır diye düşünmüştüm ilk başta meğer orijinali de buymuş.
  • sometimes you realize you had a thing keeping you going that might be a lie when you actually really understand that, that the whole thing might have been a lie the whole time, it’s like you swallowed a stone. but not recently, you swallowed it years ago.
    //
    hayatına devam etmeni sağlayan şeyin yalan olabileceğini anladığın zaman, hepsinin başından beri yalan olabileceğini fark ettiğinde, kendini bir taş yutmuş gibi hissediyorsun. ama kısa süre önce de değil, yıllar önce yutmuşsun gibi.

    (bkz: the end of the fucking world)

    son zamanlarda her nesneyi, her olguyu ancak başkasına ait kelimelerle anlamlandırabilen bir geri zekalı olmamdan mütevellit şu sıralar ne vakit bir taş görsem, yuttuğuma benzetiyorum.

    birinin, bir anda, farkında olmadan yutmuş olduğu. o, işte.
    ayrıca fonetiği muazzam bir kelime, irice.
  • bugün yapılsa söyleyeni kadına şiddeti özendirmekle şuçlanacak tarkan şarkısı. şu sözlere bak:

    "oyle sakin durduguma bakma
    habersizce kopan firtinalara benzerim
    ne olur bile bile canimi yakma
    alet olur oyununa seni pisman ederim
    yar etmem elleri sana zehir ederim
    unuttun mu kurdugumuz o dusleri
    gozgoze dizdize o hos sohbetleri
    kac mevsim yolunu bekledim
    sarardim nazina hasretim
    [aman aman aman aman]
    ne hata ettim kabahatim ne soyle
    oyle pervasiz gidemezsin hic bir yere

    arar bulurum izini
    bilirsin zir deliyim ben
    yakarim yikarim ne var ne yok
    gelirim pesinden
    ta$ olurum yollarinda takilir duser ah yorulursun
    o uzaklar bize haram
    gel vazgec ziyan olursun

    unuttun mu kurdugumuz o dusleri
    gozgoze dizdize o hos sohbetleri
    kac mevsim yolunu bekledim
    sarardim nazina hasretim
    [aman aman aman aman]
    ne hata ettim kabahatim ne soyle
    oyle pervasiz gidemezsin hic bir yere"

    terkedilmeyi kabullememe, şiddete meyillilik, sapıklık, stalker'lık, ziyan olursun falan diye ölüm tehditleri falan ne arasan var :) bu şarkı bugün yazılsa sosyal medyanın tepkisini hayal edin. ama o günlerde kimse bu şekilde düşünmüyordu. toplum algısının zamanla ne kadar değişebileceğine güzel bir örnek.
  • “ doğadaki taş: azimli, sabırlı, sessiz.”
  • ne yersen ye, asit yapar ağzında-
    sağlam taş, diş kırar:
    güzel kadınla neden evlenmemeliyiz.

    güzel, hayran olunası bir geçmiş bile kepazelik. umudunu cana değil, ana değil geçmişe çeviren tuz-taş olur*. dalmak, kalmak için geçmiş değil, ki özlemdir; bakmak, çıkmak için geçmiş, ki akmaktır. en zorlandığım kutsal kural arkaya, geriye bakmamak*.

    "taşa çıkan keçinin taşa çıkan oğlağı olur." (bkz: keçi/@ibisile)
    "analar taş yesin. yarımşardan beş yesin."

    koyunlar içinde koç musun
    güzeller içinde baş mısın
    köşelerde taş mısın

    "çiçek yok olur*, çünkü çiçek canlıdır. taşa hiçbir şey olmaz, çünkü o ölüdür. çiçek yok olur, çünkü çiçeğin yok etme gücü yoktur. çiçek yalnızca yok olur ve taşın karşısında esner. taşın yok etme gücü vardır, çünkü taş ölüdür." osho provokatör mistik

    [ben*, taşla ateş arasında kaldım... hem şaşırmış bir haldeyim, hem perişan bir halde!] feridüddin attar - mantıku't-tayr

    "15. yüzyılın sonlarında, londra'da matbaacı william caxton "herkes tarafından anlaşılmayan garip terimlere" itiraz etmiştir. o sırada fransızcadan alınmış yüzlerce sözcük yerli ingilizce sözcüklerle rekabet ediyordu: rock/stone (taş), realm/kingdom (ülke, krallık), stomach/belly (mide, karın), velocity/speed (hız), aid/help (yardım), cease/stop (durmak), depart/leave (ayrılmak), parley/speak (konuşmak). ingilizcenin buna getirdiği çözüm ise, her ikisini de kulllanmak fakat her birini ufak farklara göre ya da toplumsal değerlere göre ayırmak oldu." steven roger fischer - dilin tarihi

    (ilk giri tarihi: 4.7.2015)

    (bkz: taş taş)
    (bkz: taş gibi karı), taş gibi, cincik gibi, cincik
    (bkz: biley taşı)
    (bkz: köşe taşı)
    (bkz: yada taşı)
    (bkz: taşçık), helik/@ibisile
    (bkz: yazın yaşa kışın taşa oturulmaz)
    (bkz: katori)
    (bkz: sal/@ibisile)
    (bkz: yürrü taş arabası)
    (bkz: hakık)
  • instagram'da herkes taş! olarak cümle içerisinde kullanılabilir.
  • demeyin insanoğlu'nun şekil veremediği şeylerdendir diye..

    twitter video link

    edit: daha fazlası için.. tiktok tık tık
  • jean paul roux, türk mitolojisinde ağaç, taş gibi varlıkların numen karakter taşıdığını, ağacın sürekli bir biçimde kendini yenileyerek yaşamı, taşın da yaşamın sürekliliğini tasvir ettiğini söyler.

    bunu biraz açalım,
    mesela ağaç eski türkler için külttür çünkü ağaçtan şifa bekliyorlar, şamanlar ayinlerini kayın ağacının yanında yapıyor hatta bazı boylarda ölünce adamı ağaca gömüyorlar.* nedensiz ağaçlara zarar verirlerse orman ruhunun hışmına uğruyorlar.

    taş için ise bunlar geçerli değil. benim bildiğim yada taşı* hariç taşa kutsallık addedilmiyor. taş, dayanıklılığı nedeniyle sadece sembolik bir anlam taşıyor. söylemek istediklerini, ölenlerin kahramanlıklarını taşa yazıyorlar ve sözlerin taşlar üzerinde ebediyen kalacağını düşünüyorlar. hem taryat hem şine usu yazıtlarında gördüğümüz ‘bin yıllık bitiğimi taşa tokıttım’ ifadeleri de zaten yazıtın en az bin yıl boyunca kalıcı olacağını düşündüklerinin ispatı.

    (bkz: bengü taş/@ay hatun)

    orta asya’da belki tunç devrinden itibaren daha sonra ise iskitlerle ve hunlarla devam eden bir geyikli taş geleneği de vardı.

    “geyik taşları, yolcular için bir danışma hizmeti veriyordu, doğru yol bulmaya yardımcı oluyordu. ‘sağa gitsen saraya çıkarsın; sola gitsen bir şey bulamazsın…’ bu bir belgedir; ama bu belgeyi herkes okuyamazdı. ancak ‘run’ yazıtlarını bilenler okuyabilirdi. türklerin törelerinde yolcuya yardımcı olmak niyeti de ortadadır.”
    (murat adji – kıpçaklar)

    (bkz: türk mitolojisinde geyik/@ay hatun)

    "yazıtların hepsi soylu erkekler için dikilmiş, içlerinde hiç kadın yok. bu mezar taşlarında -genellikle- önce ölen kişi adı, ardından kısa bir biyografi, kahramanlıkları bazen de göğe, yer sub’a duyduğu özlemi anlatan birkaç satır, sonunda da yakınlarıyla olamayacağı için üzüntüsünü belirten ifadeler yer alıyor. ve bazı taşlarda oldukça belirgin kazılmış damgalar ve hayvan resimleri var…"

    (bkz: yenisey yazıtları/@ay hatun)
hesabın var mı? giriş yap