• taşınmalar cenazelere benzer. eş dost gelir, komşular pencereye çıkar ve evin önüne büyük bir araba park eder. ayakkabılar çıkarılmaz. burukluğu kaldıramayanlar taşıyıcıların ipli yorganlı hünerlerini izler. evde un ürünleriyle kutu meşrubat hüküm sürer ve birisi borularda barfiks çeker. sonra arabalara binilir ve yolda herkes başka camlardan bakar. taşınmadan önceki gece salona yığılan eşyalar insanı bir tabuta bakar gibi ürkütmüştü zaten, diye düşünülür. eşyalar işte o zaman nesneye dönüyor, diye düşünülmüştü zaten, insanın kutu gibi evi işte o zaman apartman dairesi oluyor, guney cephe kosebasi 80m2 2+1 banyo mutfak kombi yeni kablo tv âmin.

    (bkz: doğal yer kuramı)
  • eskiden "3 taşınma bir yangına bedeldir" derlerdi.mesleğim gereği muhtelif ilçe ve illere tayin olduğumuzdan sık sık taşınmak zorunda kalırdık.bazen bir yerde 2-3 ev değiştirdiğimiz de olmuştur. hatırladığım kadarı ile yirmi defa taşındık...
    her yeni yer ve ev ,çocuklar için okul değiştirme, tüm ev halkı için bir intibak edebilme problemi yaşattı...eşyalar mı ? onlar fotoğraflarda kaldı. duyguları ise hatırlamak istemiyorum.
  • işe ilk en değer verilen şeylerin kolilenmesinden başlanır... kitaplar, oyuncaklar, fotoğraflar, biblolar... sonra mutfaktaki tabak, bardak vsler önce gazete kağıtlarına sarılır sonra kolilere yerleştirilir (gerçi yeni eve ulaştıklarında içlerinde mutlaka kırık olur)... koltuk örtüleri, kilimler itina ile katlanılır koroplast marka battal boy mavi çöp torbasına yerleştirilir... kıyafetler itina ile olan tüm seyahat çantalarına yerleştırılır ancak çantalar yetersiz kalacağından geri kalanlar yine aynı marka ve aynı boy çöp torbalarına yerleştirilir...avizeler sökülür onlar da gazetelere sarılır ve kolilere yerleştirilir... evde en son dakikaya kadar toplanmayan ve kamyon geldiğinde panik halde toplanan şeyler vardır bi de bunların en başında pc gelir, sırayı şunlar takip eder; bir fincan, bir kavanoz kahve, kettle, telefon, diş macunu, diş fırçası, şampuan, anselmo (kardeşimin hediye ettii fareye benzeyen peluş bi hayvan)... bunlar da toparlandıktan sonra taşınmaya hazırsınızdır...
    ay ay ay....
    berbat bişi...
    nefret... nefret... nefret...
  • kapının eşiğinden geçerken anneme gülerek dedim ki:

    "hani bi' gece burakla ben kavga etmiştik de bizi buraya koymuştun hatırladın mı?"

    güldü. " 'sizi eşşek (doğrudur: 2 ş ile) sıpaları hadi n'apıyorsanız orda yapın' mı dedim" diye sordu.

    onayladım. hatırlamadığını söyledi. güldük.

    ben hatırlıyorum. o gece, kapının önünde sanırım bi' 30 saniye felan kaldık burak'la. zaten o kadarcık süre zarfında, az önce kavga eden iki kardeş, "ağlama bak tamam" diye birbirimizi teselliye başlamıştık. işte şimdi burada hafifçe gülmeliyim sevgili okur. sen benim hikayemi böyle ince bir melankoli ile dinlerken, ben tekrar gülüp şöyle devam etmeliyim:

    "aslında orada ben, bizi birinin gelip kaçırmasından değil, komşulardan birinin görmesinden korkmuştum ve buna ağlıyordum".

    gururun kırılması, canın çıkmasından daha çok korkutuyor insanı. ve hatta çocukları. belki onlar insanlığın en güzel yerinde oldukları için. hepimizden biraz daha insan olabildikleri için.

    annem hatırlamıyor. ben de gülerek hatırlıyorum. gülerek hatırladığım ve çocuklarıma miras bırakmayacağım bir çok kötü anımla beraber, çok güzel şeyler de yaşandı o evde.

    burak, ben ve abim'in maç yaptığı küçük oturma odasına tekrar tekrar baktım. orada soba yandığı zamanları bile hatırlıyorum.
    sonra burak'ın abimi korkutmak için saklanıp beklediği o kapı arkasını. gerçi o sırada bir şey düşünmeye dalmış da "böh demeyi" unutmuştu ama olsun.
    3 kardeş birlikte uyuduğumuz oda. abimin bizi öpüp uyuması; şakaklarımızın alnımıza yakın yerinden. bir de öperken koklardı. şimdi istanbul'da kimse onu öpmeden uyuyordur ama konumuz bu değil.
    salondaki o yüksek kütüphane vardı bir de. boyum yetişmezdi de sandalye koyardım yetişmek için. evde kimse olmadığında, evde kimsenin okumadığı islam ansiklopedisini açıp evlilikte kadın ve erkeğin görevlerini okurdum. ortaokulda, gizliden gizliye evlilik hayali kurduğum o salon. şimdi 26 yaşımda nüfus kayıtlarına göre bekar, manen dul terkediyorum seni.
    dolap kapaklarını sökerken, 2002 yılından kalma "boy çizelgem"; 151 cm boyundaymışım. aradan geçen 11 yıl pek de bir şey katmamış bana.
    o salon dolaplarındaki ansiklopediler: onüne çöküp çöküp belki hayatım boyunca hiç bir işime yaramayacak bilgileri okurdum.
    odamızdaki çalışma masasının yerine bir kez daha baktım. çalışma masası iki kişilik, biz üç kardeştik. abim zaten pek ders çalışmazdı.
    neyse...
    gece yatmadan herkesin birbirine bakıp "ışığı kim kapatacak" dediği anahtara baktım odadan çıkmadan. sonra da sizin için hiç bir şey ifade etmeyecek onlarca detaya daha veda ederek çıktık evden.

    eşyalar bizimle geldiler. anıları canlı tutan ev geride kaldı.

    yeni odama yerleşmeye başladım. kolilere babamın çok da özenmeden doldurduğu kitapları açtım önce. eşyaların bir çoğu ben işteyken toparlanmış zaten. henüz kendime yatacak yer ayarlamadan önce kitaplara dadandım. onları raflara tekrar dizdim. kolileri boşalttım. kitaplarla uğraşırken de annemin çırptığı kek hamuruna parmak atar gibi, bir iki sayfa okudum hepsinden. sonuna doğru tüm kitapları yerleştirdiğime inanmışken bir koli daha kaldı üzerinde adım yazılı. içinde ne var diye de merak ettim. daldırdım bıçağı kapağına. varlığını gaflete sattığım eski anılar çıktı içinden. eski günlüğüm, bana yazılmış eski günlük, bir hevesle hediye alınmış eşyalar, eski parfüm şişeleri, fotoğraflar, minik notlar ve daha niceleri. işi gücü bıraktım da ne kadar çok sevildiğimi okudum. insan çok sevilir biri olduğunu okuyup da üzülür mü? öyle bir şeyler işte... bir de fen lisesinden çaldığımız civa şişesi vardı. melankoliyi biraz hafifletti. kendime geldim.

    oturup düşündüm. "taşımak.. sanki..."

    yok yok, sonunu bu klişe kalıpla bağlamak istemem.

    oturup düşünmedim. annem çağırdı da, perdeleri taktık. hayat eskisi gibi akmaya devam etti. babam bir şey istedi, biz onun hangi "şey" olduğunu anlamayınca kızdı. tam da eskisi gibi hem de. ben de bu işlere koştururken düşündüm işte:

    taşınmak, hiç bir şeyi geride bırakmaz.

    "gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
    hiç bir yere gitmiyor"

    demiş ya şair. eh bizim sevemelerimiz de biraz çocukluktu. baktım. taşınıca da bir yere gitmemiş. orada, bir kutuda.

    taşınmak, anılarınızı o dolabın içinden alıp, öbür yatağın altına koymaktır. daha fazlası değil. taşınmak, yeni bir odada, eski hayalleri kurmaktır.

    belki biraz da; bardakları sararken eski gazeteleri okumaktır.
  • yirmi sekiz yıllık ömrümde azami dört yılda bir gerçekleştirdiğim eylem.

    on üç farklı evde yaşadım ve on dördüncüsüne taşınmak üzereyim. taşınmak genellikle tatsız, eziyet dolu bir süreç gibi görünse de benim için hayatın vazgeçilmezlerinden oldu artık. bir evde beşinci yılı geçirmenin nasıl bir his olduğunu bilmiyorum, genellikle üçüncü yıldan sonra tası tarağı toplayıp başka bir yere gitme hissi ile dolu oluyorum. değiştirilen sadece ev değil zira, koca bir hayat oluyor. 21 yıllık öğrencilik hayatımı dokuz farklı okulda tamamladım bu yüzden, çocukluk arkadaşı, bizim mahalle kavramları falan pek olmadı. ama asıl anlatmak istediğim bu değil...

    geçmişe çok düşkün ve bağlı bir insan için alıştıklarından vazgeçmek, bir şeyleri geride bırakmak çok sıkıntılı bir süreçtir. ben de böyleyim, eşyalara yüklenen anlamın saçma ve gereksiz olduğunu biliyorum, insan hatıralarını hafızasında taşımalıdır, hatırası olan eşyalarda değil. bile bile yine de eşyalara anlam, hatta can yüklerim. hakikaten onları birer emektar olarak görüyorum, sanki evlatlık verecekmişim gibi, taşınacağım eve götürmeyeceğim eşyalara ihtiyaç duyacak ve onlara iyi bakacak birilerini aradım aylarca, şükür ki buldum. on yıldır nice güzel yemekler yediğimiz, ailece oturduğumuz soframızın, çocuklarımızın doğumuna ve yüzlerce tartışmaya izleyici olmuş büfenin bir eskici tarafından üç kuruşa alınmasına ya da sokağa bırakılıp yağmurda ıslanırken kendisini hurda niyetine götürecek birileri tarafından alınmayı beklemesine gönlüm razı olamazdı. şimdi onların başka bir ailesi var ve içim rahat. kabul ediyorum biraz psikopatça bir durum bu ama elimden gelmiyor başka bir şey, böyleyim.

    taşınmak sadece hüzün ve emektarlarla vedalaşmayı getirmez tabii, acayip bir heyecan da getirir yanında. taşınılacak boş eve bakmak, rengine, biçimine karar vermek, hayal kurmak da güzeldir. ama en güzeli, artık yepyeni bir hayata başlıyor olmak hissi belki de. mutsuz oldukça saçının rengi ya da modeli ile oynayan kadının psikolojisine benziyor taşınınca yeni bir hayata kavuşulacağı hissi; artık geçmişteki kişi değilim ben, yepyeni bir hayat bekliyor beni, eski hatalarımı tekrarlamayacağım, daha mutlu, daha huzurlu, daha tertipli olacağım, çocuklarım daha sorunsuz olacak, ailemiz daha iyi günler yaşayacak... yalan da olsa, saçma da olsa taşınmanın bana hissettirdikleri bunlar.

    belki kum beji duvarlar ve yumuşak sarı ışıklarla daha huzurlu olurum, belki evde daha az eşya olacağı için kaçıp saklanmaya çalışmam artık, dolaplar ve raflar düzenli bir hayata geçirebilir belki beni de affedebilirim kendimi, yıllardır okumaya fırsat bulamadığım kitaplarımı kitaplıklara yerleştirdiğimde belki de rumuzumu almaya yöneltecek kadar hayatıma sinmiş çingene ruhtan kurtulurum, ortalığa saçılanları yüklüğe kaldırırsam vicdan azaplarımı geride bırakabilirim. belki bu defa sadece şen kahkahalar ve çeşit çeşit mutluluklar yankılanır dört duvarda...hayatın bana yeni bir ev sureti ile gelip, en az kalbi kadar temiz bir sayfa ayırdığına dair çok umutluyum.
  • kişide fiziksel ve ruhsal tahribatlara neden olur. taşınmaya birkaç gün kala o taşınma işlemi insanın gözünde büyür, kocaman bir üşengeçlik çöker üzerinize.

    kaçınılmaz gün gelir ve çatar. evden evde nakliyat olayına girişilmemişse iş başa düşmüş demektir. birkaç gün öncesinden toplanan ve kolilenen eşyalar gerekli nakil aracına taşınmayı bekliyordur odalarda. bunlar kamyon veya kamyonete pek de zahmet çekilmeden atılır.

    işin bedeni ve psikolojiyi asıl zorlayan kısmı bu andan itibaren başlar. çamaşır makinesi, buzdolabı, çekyat, dolap gibi eşyaların ne kadar ağır oldukları anlaşılır. taşırken apartman boşluklarını ve merdivenleri dar yapan zihniyete tüm nefesinizle söversiniz. kollarınız, omzunuz bu saydığım ağır eşyaları taşırken merdiven demirine ve duvara sürtünmek suretiyle yara bere içinde kalır. bir daha taşınmak falan istemezsiniz, bu son artık dersiniz. iki yılda 7 kez taşınan birisiyseniz kendi sözünüze de inanamazsınız.

    insanı bu denli yoran başka bir aktivite olmasa gerek.
    ısrarla veriyorum (bkz: karavan)
  • surahiyle elektrik supurgesi ve dis fircasinin bir araya gelmesini saglayan bel agrisi yla es anlama gelen, koli bandinin cikardigi sesten korkmak gibi kalici hasarlara yol acan akillara zarar atraksyon.
  • insanı oldukça zorlayan (en az) 2 haftalık süreç. bir haftalık öncesi ve bir haftalık sonrası ile. taşınacağınız evi bulduğunuz varsayımı ile istanbul şartları için açalım:

    taşınma öncesi

    badana boya: iyi araştırmak ve tanıdık bulmak lazım. boya hariç 3+1 eve 1500 tl isteyen de var, boya dahil (ki boya 400-500 tl tutuyor) 1000 lira isteyen de. bu ara kum beji çok gidiyor. ortalama 2-3 gün sürüyor, önce tavanlar sonra 1-2 kat duvarlar.

    kutu bulma: bakkal çakkal dolaşma veyahut koçtaşa gidip tanesi 3 tl ye kutu almaca. orta boy 25 kg taşıyan 10 kutuya 30 tl vererek taşınılabilir.

    toparlanma: mutfak uzun sürüyor bir de kitaplık, kalanlar daha kolay. her akşam iş çıkışı 3 er saatten 4-5 günde bitirilebilir. siz de bitiyorsunuz o ayrı.

    nakliyeci: kesin tanıdık ya da referans lazım. yoksa uçuk paralar isteniyor. en kısa mesafe ve en az eşya için bile minimum fiyat 150 tl. 3+1 evi kadıköy-maltepe 400 liraya taşıdım. 50 lira da bahşiş koyun kafadan etti size 450.

    elektrik - su - doğalgaz: kira sözleşmenizle iskide 126 ayedaşta 35 igdaşta 260 tl bayılacaksınız. doğalgaz kk ya da 2 taksitle faturaya, elektrik nakit, iski nakit ya da kredi kartı. tüm bu bedeller kapatırken geri alınacak. doğalgaz için mutlaka evde mehvez istiyorlar. hepsi haftaiçi mesai saati halledilmeli.

    tv (digiturk - kablo tv): digiturk seçtim ben. standart paket 14.90 24 ay taahhütle. 1 ay lig tv de hoşgeldin hediyesi. bağlantı aktivasyon 10 tl, kablo 20 metreyi geçerse metre başına 1 tl. ben 10+23=33 tl verdim.haftasonu yapıyorlar, cumartesi başvurun pazar kuruluyor.

    telefon: haftaiçi telekoma gidilip en ucuz tarife 100 lük tarife seçilir. aynı gün 2 saat sonra gelir kurulur. haftaiçi evde olmanız lazım.

    internet: var olan internet taşımak 3 işgünü. ücret verecek miyim bilmiyorum. göreceğiz.

    beyaz eşya kurulum : doğalgaz uyumlu fırın kurulumu ücretsiz. doğalgaz borusu 25-50 tl arası. buzdolabı kurulum ücretsiz, 2 yıl olan garantisini 3 yıl daha uzatma 47 tl. bulaşık çamaşır ücretsiz.

    nüfus müdürlüğü: sabah gidin. haftaiçi. cezası var adres değişikliği zorunlu. benim gibi öğlen giderseniz önünüzde 170 kişi 1,5 saat beklersiniz. kira sözleşmesiyle 3 dakika sürüyor, sonra verdikleri belgeyle muhtara. muhtar kaydınızı yapacak.

    yerleşme: en az 1 hafta. ilk gece yatak odası ve mutfak hedeflenmeli. tüller ve halılar ile ev eve benzeyecek. gerisi yavaş yavaş.

    kapıcı- yönetici- bakkal-market- komşu- taksi- yemek yerleri: etraf gezilmeli, buzdolabı magnetleri toplanmalı, üst kat alt kat ve karşısıyla tanışılmalı. yöneticiye görünülmeli. gerekli önemli lokasyon ve kişiler tespit edilmeli.

    aklıma gelenler şimdilik bunlar, hadi iyi taşınmalar.
  • cok tecrubeli oldugum konu.

    malzemeler: saglam koli, havali naylon, gazete kagidi, guzel bant, maket bicagi, minnak kiyafet hurcu, keceli kalem, kagit-kalem.

    -oncelikle tasinacaginiz ev belliyse oraya uygun bir planlama yaparak gereksiz esyalari elemek, dagitmak, satmak gerekir. minicik bir salonunuz varsa fazla koltuk, kanepe sehpa ne varsa elden cikartin.

    -paketlemeye en az kullanilan yerden baslayin. mesela mutfagi en sona birakin.

    -paketlemeye basladiginiz anda eleme sureci de baslasin. yazmayan kalemden tutun da kullanmadiginiz bardaga kadar ne varsa atin kapinin onune. ise yarar durumdakileri ayri tutun ve tasinirken komple ihtiyac sahibi birine verin. hafifleyeceksinizzz!

    -elinize bir defter, kagit vs. alin ve salon yazin. sonra salonda yaptiginiz kolilere numara vererek bunlari kolilerin uzerine keceli kalemle yazin. koliye numara verin "1"; deftere soyle yazin: "1: salon (kitapliktakiler, dvdler, vs...).

    -yaptiginiz her kolinin numarasi olsun. tasinma sirketleri koli caliyor ya da kaybediyor. yeni eve gecerken tek tek numaralara bakin ve defterinizdeki nota gore ilgili odaya tasinmasini saglayin.

    -kitap kolisi yaparken kolinin hepsini kitapla doldurmayin. hayvan gibi agir olur, koli patlar, hamal sover. yarisi kitap yarisi da hafif objeler olsun. yastik, masa ortusu, amerikan servis vs.

    -tasinma sirketiyle tasinmiyorsaniz ve yer sorununuz varsa her objeyi degerlendirin. ornegin bardaklari tshirtlere sarin. ayakkabilarin icine coraplari sokun, kettlein icine baharatlari doldurun gibi...

    -vakumlu hurclar da biraz ise yariyor; fakat cok cabuk zedelenip hava almaya baslayabiliyorlar. doldurdugunuz vakumlu hurclari valizlere yerlestirin.

    -kirilacak esyalarin icini bos birakmayin. kenarlarini iyi destekleyin. havali naylonlar, kiyafetler, yastik kiliflari ne varsa degerlendirin.

    -kiyafetleri eleyin de eleyin. tasinmayi bir arinma, yenilenme sureci gibi degerlendirip ne bulduysaniz paketleyip amaaan sonra ayiklarim demeyin. eski, kullanmadiginiz, sevmediginiz, zayiflayinca girerim, kilo alirsam giyerim dediginiz ne varsa atin, satin, verin! paketlediginiz bir igneyi bile bu yeni evde ne isime yarayacak diye dusunmeden bi yere tepistirmeyin.

    -tabak, canak kolilerini kucuk tutun. hatta ayakkabi kutulari, marketlerdeki yumurta kolileri bu ise cok uygun. bunlarin tabanina havlu serin.

    -kolilerin ustunu belirtecek sekilde ok cizin.

    -kolilerin altini saglam tutun. iki ucu birlestirip ortadan boydan bir bant cektikten sonra koselere de minnak bantlar cekin. sonra enlemesine 3 bant cekin. bantlamada en onemli kisim sonrasinda maket bicaginin gotuyle yapilan saglamlastirma isidir. o asamayi atlarsaniz bant grubu komple atar. kolinin gotu duser.

    -oda oda gidin. banyo kolisine ayakkabilik malzemezi, mutfak kolisine toka teperseniz yerlesirken ananiz aglar. kirilacak objeleri kiyafetlere sarmak buna dahil degil. koli acarken kiyafetleri komole ayirmak zor mesele degil.

    -sona mutlaka 2 tabure, bir merdiven birakin. hamallar eve girince birden her seyi goturuyorlar. soluklanacak tabureniz ve sona kalan perde avize gibi seyleri sokmek icin bir merdiveniniz, sandalyeniz kalsin. bunlari kamyona en son yukletip yeni evde de ilk cikarttirirsaniz isiniz hafifler.

    -degerli temizlik malzemeleriniz varsa onlar icin minik su siseleriniz olsun. koca koca seyleri tasimaktansa kalanlari onlara dokup kolileyin.

    -akma, kokma ihtimali yuksek seyleri hic tasimayin. atin!

    -buzdolabini sona birakin. bir gece oncesinden fisini cekip kalan her seyi buzluga atip sabah hamallar geldiginde bosaltiraniz yeni eve gecene kadar erimemis olurlar. sehir disina tasiniyorsaniz zaten her seyi dagitin komsulara.

    -kiyafetleri rulo seklinde katlayip varsa valizlere ve sonra da minik kazak hurclarina doldurun. buyuk hurclar hem tasirken yirtiliyor hem de bagirsak gibi bir hal aldigindan icindekiler mahvoluyor. minik hurclarda dagilmiyorlar.

    -elektrik, su dogalgaz kapatma islemlerini son dakikaya birakmayin. bazilari 1 gunde olmuyor.

    - para, taki, altin vs gibi esylarinizi bir cantaya koyup mutfak dolabina vs. koyun. sonra yaniniza almayi unutmayin tabi.

    -matkap, tornavida, alet cantasi, elektrikli supurge vileda gibi seyleri en sona birakin. evi terketmeden soyle bir supurun. arkanizdan kufrettirmeyin. hatta imkaniniz varsa bu aletleri kendi araciniza alin. yeni eve gecer gecmez lazim olacak.

    -elemanlar sizden tornavida, cekic isterse vermeyin. oyle bir hastaliklari var. mutlaka afiriyorlar.

    demonte etiiginiz mobilyalar varsa mutlaka vidalarini, parcalarini ayri ayri posetlere koyup uzerine not alin. yaaa hatirlarim, tanirim demeyin. hatirlanmiyor! hepsini alet cantasina doldurun.

    -yeni eve gecmeden once kafanizda hangi mobilyayi nereye koyacaginizi planlayin. tasimacilara ona gore talimat verin. her seyi salona yigip gitmelerine izin vermeyin. su suraya bu buraya diyin. yoksa kendinizi vitrin iterken, kanepeyi koridordan dondurmeye calisirken bulursunuz.

    -elemanlarin basinda durun. koltuklari, beyaz esyalari iyice sardiklarindan emin olun. bir kisi evde bir kisi de kamyonun basinda durmali. evden ciktiklari anda, yukleme sirasinda her seyi ordan oraya firlatiyorlar.

    -elemanlara iyi davranin, ac susuz birakmayin, fakat cok da samimi olmayin. hemen tepenize cikiyorlar. tecrubeyle sabittir. su fiyat demistik ama sizin esya cokmus demeye basliyorlar. kesinlikle kabul etmeyin.

    -televizyonun on kismini decathlonda satilan 5 liralik yoga matlariyla bantlayabilirsiniz. geri kalan yerlerini havali naylona sarin.

    -balkonlari, evde kalacak olan ankastreler gibi seylerin icini iyice kontrol edin.

    -tasinma gunu icin rahat ayakkabi, terlik ve kiyafet (sonrasi icin temiz kiyafet) ayirmayi unutmayin. muhtemelen sirket gidince yemege, markete vs gideceksiniz. camasir sulu esofman altiyla ortalikta gezinmek hos olmuyor.

    yerlesme:

    onceden evi temizlettiginiz varsayiyorum.

    -hamallar gittikten sonra soyle bir supurup silin.

    -hava kararmadan perdeleri ve ampulleri takin.

    -elinizdeki listeye gore minnak minnak yerlesin iste...

    -altin kural: "amaaan sunu suraya koyayim, sonra yerine yerlestiririm" demeyin! 1 ayda yerlesemezsiniz! koliden cikan seyi mutlaka ait oldugu yere koyun!

    -kolileri acmaya ilk olarak mutfaktan baslayin. mutfagi yerlesmeyen ev yerlesmemis demektir.

    -hala koli acarken " ya bunu niye getirmisim" dediginiz seyler varsa bi yere sokusturmadan atin!

    simdilik aklima gelenler bunlar.
    yeni ev; yeni enerji, temizlik, arinma demektir. gozunuzde buyutmeyin. tasinmayi sevin. hayirli olsun.
  • iki ay içinde yeniden yaşayacağım hadise. daha önce ben sebep olmuştum taşınmaya ama bu sefer sorun bende değil. kendi evimize geçiyoruz artık kira ödeyerek “alın verin ekonomiye can verin” mottosunu desteklememe kararı aldık. en son taşınma hadisesi sayemde yaşandı. öyle mahallede vurun kahpeye diye kovalamadılar sadece ön tarafa bakan daireden arka tarafa bakan daireye geçtik. şimdi o mevzuya değineceğim.

    benim odam ile sokak lambası arasında sadece 3metre mesafe var. sadece rahatın değil hayatın her anının battığı ben, bu sefer bu lambaya taktım kafayı. gece televizyon izleme keyfim kalmadı televizyonun alması gerektiği ilgiyi o kahpe sokak lambası alıyordu. perdeyi çekiyorum bu seferde arkadan ışık yiyen perde bembeyaz olup daha çok gözümü alıyordu. (buradan sonrası gg endişesi ile şifreli yazılmaktadır) ergenlik çağının verdiği sadistliği kullanan kötü çocuklar başroldeydi. sabahın köründe sokağa çıkıp macır pazarından aldıkları plastik sapanla lambanın altına geçip lambayı kırdılar. gökten sinek cesedi yağıyordu adeta*

    ilk bir hafta rahattım sonra mahallemizin müebbet muhtarı ismet abi hemen yeniledi lambayı. adamdan öncesini bilen yok süleyman demirelden bile eski. ikametgah için adres vermiyorsun tanıyorsa direk kafadan yazıyor tanımıyorsa kimin oğlusun diye sorup cevaba göre yine kafadan yazıyor. kendisinden nefret ederim zamanında okula verdiğim yanlış adres sayesinde devamsızlık kağıtlarından yırtacağımı düşünüyordum ama postacı adresini bulamadığı kağıtları muhtara verince direk eve getiriyordu.

    neyse lamba gene takılınca ben rahatsız oldum tabi. düşünün hiçbir derdim yok sokak lambasıyla kavga ediyorum. sadist ergenler bu sefer plan değiştirip azmettirme yöntemiyle küçük veletleri gazlamışlar ve lambayı gene kırdırmışlar. bu sefer iki hafta karanlıkta kaldık. o sırada halka filmini izlediğim için eve girmede sıkıntı da yaşıyordum.kapının önü zifiri karanlık geçerken tırstırıyor. derken bir cumartesi günü zil çaldı balkona çıkıp baktım ismet abi aşağıda bekliyor yanında da tasoyla din değiştirecek karakterde veletlerle. indim aşağıya bana “bak pazartesi yine takılacak lamba bundan sonra başına ne gelirse senden bileceğim” deyip gitti. bende merdivenlerden inerken yapacağım savunmayı prova etmiştim o kadar. fırsat bile vermedi konuşmama. demek ki uzun süreli iktidarın sırrı buymuş. pazartesi gündüz lamba takıldı gece olunca hayatımın en büyük kabusu başladı. yeni takılan lamba eski evlerin tuvalet lambası gibi sarıydı. inanılmaz gölge yapıyordu. etrafında uçan sineklerin gölgeleri odamda vızır vızır dolaşıyordu. birde yarasa dadandıysa lambaya o yarasanın gölgesi odada şahin gibi kartal gibi dolaşıyordu. geceleri uyuyamıyordum. evdekiler cinler dadandı zannediyorlar yine türlü iş peşinde koşuyorlardı.

    o ara hayatımdaki sayılı olumlu şeylerden biri oldu arka taraftaki daire boşaldı. biz geçeceğiz, geçmeliyiz diye ortalığı yıktım. annem belki düzelirim diye kabul etti. taşındık yan daireye. dezavantajları oldu tabi eskiden zile basılınca ara sıra da olsa camdan ya da balkondan bakıp “kim o” diyorduk. şimdi öyle bir şansımız yoktu. her zile basana zart kapıyı açıyoruz. eve gelen dilenci bile "açma abla camdan bak" diyordu. evet mahallemiz varoş bir yer olabilir fakat dilenciler hizmetlerini kapıya kadar getirip bizleri kendilerinden mahrum bırakmıyorlar. artık buradan da kurtuluyorum. en özlemeyeceğim şey ise bahçesine lodosta uçan wirelles antenimin düştüğü adam. gecenin 23:00 te almaya gittiğimde sabah gelir alırsın diyor. ne yapacaksın arkadaş sabaha kadar antenimle. külliyen hasta dolu koduğumun mahallesi.
hesabın var mı? giriş yap