• maksadini a$an tepki(ler).
  • psikiyatride önemli tanı ve sağaltım konularından olan iki uçlu bozukluk manik atak dönemi hem çeviri/karşılık olarak, hem betimlemek için taşkınlık nöbeti/taşkınlık dönemi olarak adlandırılabilir.

    uçak uçuş için sergilediğin kaygı taşkınlığına bir göz atsana: denetim senden gidiyor, din elden gidiyor gibi velveleye veriyorsun. yetkisiz pilot olarak denetim sana mı bırakılmalı? kalp krizinden, beyin kanamasından, kanserinden eminken de fahri, diplomasız tıp profesörüydün. gerekeceği tutar ya, uzaktan sana "bu uçağı birlikte indireceğiz, veya kaldıracağız," diye filmsel bir talimat gelse o zaman paniklemeli değil miydin? katlanıver gerekli korkulu denetim devrine! ne çıkamaz kıymetli canın varmış.

    yunus'u yutan balina belki de yunus'un kendi içine göçmesi, kendine kapanması ve bunun uzun mu uzun bir zaman alması. yutulma öncesinde kaçmaya çalıştığı uzaklar ise belki yücelme ve ataklık denemeleri. her ne kadar görevden kaçmaya benzese de. iki uçta savrulan bir yunus.

    ***
    margarete:
    "düşündüm kendimde bir uygunsuz durum,
    taşkınlık, yılışıklık mı gördü?
    yoksa, ona, kolayca yaklaşılır*,
    yılışıkça görüşülür, gibi, bir koz sandı,
    açıkça şunu da söyleyim! nedir bilmiyorum,
    içimde size karşı bir yönelme var,
    bir kımıldama başladı, şurası kesindir ki
    kendi kendime kızıyorum size kızamadığımdan." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    (bkz: euphorion), euphoria, öfori, aşırı mutluluk
    (bkz: tuğyan)
  • taş'mak kökünden gelen enteresan kelime. sütün taşması gibi zararlı bir durum.
    (bkz: insanın taşması)
  • bir kap gerekirir.
    belli bir kaba sigmaya calisanlar zaman zaman tasarlar.
  • okumak, dinlemek, seyretmek sonra düşünmek, tartmak, ölçüp de biçmek ve yazmak, hiç durmadan yazmak, bir oraya bir buraya yazmak, yazarak kendimden taşmak istediğim o kadar çok şey var ki, işte uyutmuyor... biliyorum bu halim de hal değil fakat beterinden de beter değil. ve ah nilgün, seni bütünüyle asla değil ama işte şurada yazdığın her kelimeyi ama her birini, ufalanmaya coşkunla direnmeyi deneyebilmek istemeni, birkaç satırda bile kayda geçirmeyi bildiğin hem kederini hem umutlu sevincini, ben işte öyle iyi...

    bu beni elbette korkutuyor. o kadar korkutuyor ki işi bu aralar anca ögrenebildigim başka bir başedebilme şekline, kendimle dalga geçmeye vuruyorum. ya diyorum muskulpesetmisim, sen diyorum içten içe aslında pek gurur duyduğun, gurur duyulsun istediğin o pek mi pek parlak zekanla, pek bi' kavrayışı yüksek duyumsayışınla o şaşmaz kantarınla sen, nilgün'ün daha 29'unda bu kadar hakkaniyetli, incelikli çözüverdiği her şeyi sen daha ancak kırklarına yaklaşırken mi sezer gibi oldun sen? işte böyle güzelim diyorum, işte böyle oyuna getirirler senin gibi kendini bilmezleri.

    fakat yine de nilgün, bu işin ırmağın akışına müdahele etmekten bir başka çıkışı olmalı gibi geliyor bana, sana yalan söyleyecek değilim ya ayol, olsun istiyorum. bunu yapabilmek, seni aşmak değil ama bu yıllardır peşimi bırakmayan kendi sesimden de bu sefer taşabilmek istiyorum. bu sefer bunu yapabilirmişim gibi geliyor. deniyorum işte, hayatı bilmem ama denemek güzel. hep güzeldi.

    tutarsa, yine yazarım.
hesabın var mı? giriş yap