taşlama
-
elestiri niteligi onplanda olan edebi metin
-
imalat sektöründe demir,, çelik gibi malzemelerde yuksek yuzey kalitesi ve olcu hassaiyeti elde edilmesini saglayan operasyon ve bunu yapan makineye verilen ad..
-
taslama hatirladigim kadariyla kocaklama, agit, gibi bir muzikli bir seydi. edebi olma zorunlulugu oldugunu sanmiyorum
-
(bkz: yergi)
-
(bkz: hiciv)
-
ayar konusunu işleyen koşma tarzı halk şiirleridir.
-
-
-
(bkz: uzaylı taşlaması)
-
bireysel taşlama örnekleri
a) taşlama (m.ş. 1)
gerdan kır deseler çok halt işlersin
vay bire omuzu palanlı bekir
içi geçmiş kavakları dişlersin
boynu örmeli beli kolanlı bekir
su olsan engine akmayı bilmen
iğneyi ipliği takmayı bilmen
oturmayı bilmen, kalkmayı bilmen
ne desem falanlı filanlı bekir
güneş balçık ile sıvamaz imiş
namert mert olana güvenmez imiş
âşık imami’yi beğenmez imiş
boşboğaz sözleri yalanlı bekir
âşık imami
b) muhtar emmi (m.ş. 2)
bu sene erken tutulduk
karakışa muhtar emmi
nasıl oldu da satıldık
üçe beşe muhtar emmi
köyümün malı ganimet
çalan diyor velinimet
han hırsızlara emanet
bak şu işe muhtar emmi
kendime geçmiyor sözüm
benden şikayetçi sazım
tutmaz oldu iki dizim
koşa koşa muhtar emmi
akçay der ki derde düştük
bal yerine zehir içtik
pişmanız ya bizler seçtik
seni başa muhtar emmi
âşık akçay
hasan emmi (m.ş. 3)
bu ne biçim uyumaktır
uyan hasan emmi uyan
sana ne yapsalar haktır
uyan hasan emmi uyan
el yedikçe sen bakarsın
açlıktan ağzın kokarsın
bir gün yatağın yakarsın
uyan hasan emmi uyan
pencereden hırsız daldı
tehlike kapını çaldı
zaten ölmene az kaldı
uyan hasan emmi uyan
ölü müsün hasta mısın?
beyinsizmiş kafatasın
elli yıldır uykudasın
uyan hasan emmi uyan.
hacım hak bizi kayırsın
şeytan şerrinden ayırsın
mezarda bol bol uyursun
uyan hasan emmi uyan
âşık hacı karakılçık
c. güleç hacı (m.ş. 4)
bizim köyden güleç hacı
hem geveze hem dalgacı
çekirdekten palavracı
çok konuşur bilmiş gibi
güleç hacı, güleç hacı
hem dalkavuk, hem de yağcı
şeytana pabuç giydirir
tilki gibi numaracı
köy sallanır güldüğünde
cin çarpılır değdiğinde
beleş sofra gördüğünde
yumuluyor ölmüş gibi
yüzünde kalmamış perde
köçek olur düğünlerde
güler oturur olmaz yerde
sanki bir şey görmüş gibi
uyur gezer hayal kurar
ölüden avanta umar
gözü fener gibi yanar
karanlıkta kalmış gibi
kul mahmud’um sözüm ona
şöyle bir baktım boyuna
dağda kurt olur koyuna
para verip almış gibi
âşık kul mahmut
toplumsal taşlama örnekleri
a) hızlı gençliğim (m.ş. 5)
gene eski günner aklıma düştü
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
bir şey anlamadım ne çabuk geçti
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
adın ney deseler bilmez şaşardım
koşu yapsak en arkada koşardım
ata binsem ilk adımda düşerdim
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
hele çok korkardım yağmur yağmadan
evden çıkamazdım güneş doğmadan
sabah kalkamazdım anam dögmeden
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
uzaklaşmaz hep yakında gezerdim
güçlü idim domatisi ezerdim
diz boyu göl bulsam iyi yüzerdim
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
rüyamda kendimi dev gibi gördüm
bir tenha bulursam cesurum derdim
gördüğüme çatar çok sopa yerdim
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
cuma gün kalkardım pazar gün yatsam
dokuzu yiterdi on keçi gütsem
kuşluk kovalardı bir işe gitsem
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
bitti kara mehmet arzum muradım
ömrüm geldi geçti neye yaradım
geri gelmez o günleri aradım
nerde kaldı benim hızlı gençliğim
âşık kara mehmet
b) taşlama (m.ş. 6)
popçu cebini doldurdu
altın koza festivali
tam mirkelam’a yaradı
altın koza festivali
seni kınarım her yerde
kültürü düşürdün derde
hani âşıklar nerede
altın koza festivali
âşık eseri (1995)
c) zamcı dayı (m.ş. 7)
sabreyledik gık demedik
etli sütlü istemedik
arada bir çay içerdik
o da gitti zamcı dayı
bari ekmeği kaldırma
yanık yüreği deldirme
bizi büsbütün öldürme
cana yetti zamcı dayı
bu diyardan da gidemem
bu deveyi de güdemem
böylece geçim edemem
aklım gitti zamcı dayı
âşık fidani
d) taşlama (m.ş. 8)
dinleyin dostlarım başa geleni
ekmek çama çıktı tuz firar etti
artık siz düşünün geri kalanı
çoğu bekliyorduk az firar etti
bulgur pilavına ediyok niyaz
yanında bulursak iki baş piyaz
ağustos ayında her taraf ayaz
kışa yakalandık yaz firar etti
bir pabucum var dabanı delik
avara geziyom yoktur metelik
çoluk çocuk çıplak kaldı üstelik
kumaş kayıp oldu bez firar etti
bu kadar yapmadı bundan evvelki
kurbandan kurbana et yeriz belki
kümese dadandı kurnaz bir tilki
tavuklar tükendi kaz firar etti
geçen gece rüyamda gördüm parayı
uyku arasında attım narayı
garip kaçıran’la açtı arayı
perdeler bozuldu saz firar etti
âşık hüseyin kaçıran
e) taşlama (m.ş. 9)
kasabadan murat ağa
gripten girdi yatağa
tez duyuldu sağa sola
her taraftan duyan geldi
emmisiylen dayısıylan
iki sepet kayısıylan
belediye reisiylen
hep meclisi ayan geldi
iğne ilaç falan derken
tedavi edildi erken
iki erkek doktor varken
bir de bayan doktor geldi
kimi çiçek gül getirdi
kimi kaymak bal getirdi
postacılar tel getirdi
geçmiş olsun diyen geldi
kimi sağdan kimi soldan
akın etti hep bir koldan
araba bozulmuş yoldan
kaymakam bey yayan geldi
murat ağa iyileşti
haber çarşıya ulaştı
kaçıranım buna şaştı
bak milleti soyan geldi
âşık hüseyin kaçıran
f. tozlu yol derdi (m.ş. 10)
alemin dilinde gezer dolaşır
azaplı köyünün bozuk yol derdi
yığın yığın semavata ulaşır
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
kim alırsa mazlumların ahını
başına devirir karargahını
tahtından indirdi iran şahını
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
ben usandın karavaydan hay haydan
bir köşeye dönemedik kolaydan
regın’ı da attı beyaz saray’dan
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
humeyni’yi bela etti irak’a
dünya barışını saldı merağa
saddam’ı bağladı orta direğe
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
mao’nun beynini yedi çatlattı
indire gandi’ye hendek atlattı
rusya’daki çernobil’i patlattı
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
anlatarak pembe panter masalı
ayılar çobandan çaldı kavalı
inek şaban yaptı eşek sunal’ı
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
atom bombasını hiroşima’ya
atıp ültimatom verdi dünyaya
füzeyinen it gönderdi fezaya
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
birinci, ikinci dünya savaşı
ha çıktı çıkacak deccal’ın başı
karneye bağladı ekmeği aşı
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
gelene dek şu yirminci asıra
nice sultanları sardı hasıra
boş kağıdı saldı abdül nasır’a
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
zülfikar buddo’nun ol ziya ül hak
hakkında düşündü darbeyi mutlak
idam fermanını imzaladı bak
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
bin dokuz yüz altmış üçte şu üç can
demokrat menderes, zorlu, polatkan
bunlara da yazdı kanlı bir ferman
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
noksan çıktı almanlar’ın arşını
faşizm çalarken nazi marşını
hitler’in beynine sıktı kurşunu
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
karl marks bunların bilmem nelisi
olmak için sosyalizmin velisi
lenin’i eyledi hücre delisi
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
yıldırım’ı timurleng’i şaşıran
döğüştürüp bir birine düşüren
zehir verip ciğerini pişiren
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
türklere on altı devlet kurdurdu
yıllar yılı demi devran sürdürdü
gaflete dalınca sona erdirdi
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
yezit denen zalim, iman cahili
al kana boyandı kerbela ili
cehenneme saldı ebu cehil’i
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
şeddat’a yaptırdı maddeden cennet
sinekle nemrud’a verdi eziyet
isa’yı semaya saldı akıbet
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
ibrahim’i mancınıkla attırdı
yusuf’u mısır’a saldı sattırdı
medyen’den musa’ya koyun güttürdü
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
yunus’u kavmi ile küstürdü
balığa yutturup geri kusturdu
zekarya’yı testere ile kestirdi
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
ad kavmi aleme şer geldi gitti
lut kavminin ömrü pislikte bitti
semut kavmini de sor bak ne etti
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
israil kavmini yoldan saptırdı
tanrı diye firavun’a taptırdı
tufan’da nuh’a da gemi yaptırdı
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
yüz dört kitap hak emrini söyledi
dinlemiyen belaları boyladı
nice sarayları viran eyledi
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
feymani’yim cahilinen yarışmam
namertlerle küsülüyüm barışmam
kıyameti koparırsa karışmam
azaplı köyü’nün bozuk yol derdi
âşık feymani
yalanlama - mübalağa örnekleri
a) âşık kara mehmet - âşık şıhlıoğlu atışmalı yalanlama (m.ş. 11)
şıhlıoğlu:
yatsan bile gene girmez düşüne
hiç aklım ermedi bunun işine
halat atmış erciyes’in başına
çeke çeke bölen gördüm ne dersin?
kara mehmet:
kuyruğundan tuttum bak kova kova
öldürürüm onu ben döve döve
altı koyun yutmuş iki de deve
bir küçücük yılan gördüm ne dersin?
şıhlıoğlu:
acep ne dersin ki sen bu hususta
bir yanı atlıya bir yanı posta
bilmem mühendisti bilmem bir usta
karıncada plan gördüm ne dersin?
kara mehmet:
karamehmet der de değilim cahil
caniye caniyim ehile ehil
yalan idim ama bu kadar değil
seni benden yalan gördüm ne dersin?
b) toktur be (m.ş. 12)
verdiğin berize budur gayratım
bundan başka uyamayon toktur be
üç sepet yumurta sabah kayfaltım
teker teker sayamayon toktur be
iki lehen pilaf bir yannık ayran
ister yağlı olsun isterse yavan
yanına kesiyon beş kilo sovan
yeyon yeyon doyamayon toktur be
üç çencere bamya yerin bişince
yirmi tas su içip birez koşunca
her yanı sökülür karnım şişince
sağlam göynek geyemeyon toktur be
hindiye acımdan çoktan ölürdüm
sağ olsun konşular ediyo yardım
bir koyundan fazla yemem söz verdim
ayıp olur cayamayon toktur be
günde iki çuval unum gediyo
avradım her sabah ekmek ediyo
bir kazan fasille gönül ye deyo
artırmaya kıyamayon toktur be
bazı az geliyo beş kasa fırma
yedi ilahnadan yapıyoz sarma
onu da mı yedin deye hiç sorma
utanıyon deyemeyon toktur be
senede kırk dönüm bostan ekerin
benden başka kimse yemesin derin
kavını karpızı kabıklı yerin
acelemden soyamayon toktur be
bilmem kara mehmet nereye geder
buyumuş kısmetim buyumuş gader
bir günde yediğim işte bu kadar
taha fazla yeyemeyon toktur be
âşık kara mehmet
hindi: şimdi
fırma: hurma
c) karpuz (m.ş. 13)
bu sene bir karpuz ekdim ceyhan’a
satmak için her tarafa bildirdim
acep daha ham mı yetti mi diye
bir yanını matkap ile deldirdim
kabak dalı gibi çiçekler açtı
salladım birinden bin arı uçtu
kökeni beş tarla öteye geçti
irgat tuttum uçlarını yoldurdum
güzel karpuz verir bizim burası
inanmayan gelsin karpuz sırası
birisi yarılmış aktı şiresi
suyu ile dokuz varil doldurdum
satın almak için çok tüccar geldi
kırkı ortak olup beş karpuz aldı
birisini oyduk bir cami oldu
içinde bir hafta namaz kıldırdım
birisini kesdik yetti bir köye
bir dilim hediye gönderdim beye
çok korkdum yerinde kalacak diye
vinç getirdim teker teker kaldırdım
sattım kara mehmet ikili birli
gene zarar ettim çıkmadım karlı
doksan bekçi tuttum eli mavzerli
ne fayda ki bir tanesin çaldırdım
âşık kara mehmet
d) pamuk (m.ş. 14)
bir pamuk büyüdü bizim tarlada
dallarına ben de şaştım duydun mu?
çıktım da üstüne toplayım derken
kırk metre yerden düştüm duydun mu?
görenler zanneder üstünü karlı
topluyor ırgatlar eli hararlı
yüz amele tuttum balta hızarlı
elli yedi günde biçtim duydun mu?
bu nasıl hikmettir bilmek istedim
her tarafa methin salmak istedim
kökünü ucunu bulmak istedim
beş yüz metre kuyu deştim duydun mu?
odun için yaprağını kırdırdım
yüz kişiye kabuğunu soydurdum
bina için gövdesini oydurdum
alt katını bir han açtım duydun mu?
otuz kendir dolanmıyor belinden
halat yaptım pamuğunun telinden
akdeniz’e köprü çattım dalından
üzerinden ben de geçtim duydun mu?
kara mehmet söze yalan mı kattım
dalları kereste hep ihraç ettim
şiflerinden koca bir gemi çattım
üç günde okyanus aşdım duydun mu?
âşık kara mehmet
e) karagücük eşşegim (m.ş. 15)
kınamayın dostlar derdim çok büyük
öldü benim karagücük eşşegim
karada taksiydi denizde kayık
öldü benim karagücük eşşegim
bazen oynar güldürürdü herkesi
çok bağırır kesilmezdi nefesi
yüz kilometreden gelirdi sesi
öldü benim karagücük eşşegim
kayıp olsa yana yana arardım
her kimi görsem ona sorardım
beşli köten takar tarla sürerdim
öldü benim karagücük eşşegim
bağlasam sökerdi çamın kökünü
yalnız yerdi otuz dönüm ekini
götürürdü bir trenin yükünü
öldü benim karagücük eşşegim
yola sürsem hep giderdi harınan
çalışırdı yağmurunan karınan
değişmezdim yedi tane tırınan
öldü benim karagücük eşşegim
hep onu aradı kira taşıdan
aşağı binmezdi altmış kişiden
beş altun madalya aldı koşudan
öldü benim karagücük eşşegim
kara mehmet ondan yüzüm gülmedi
üç aydır ağlarım halim kalmadı
yüz baytar getirdim çare bulmadı
öldü benim karagücük eşşegim
âşık kara mehmet
f) duydun mu? (m.ş. 16)
kel ali’nin dört boynuzlu danası
kanatlanmış göğe uçtu duydun mu?
çift sürerken halime’nin ninesi
heybesinden öküz düştü, duydun mu?
yumurtlamış horozların tümüsü
suya düşmüş tavukların namusu
erzurum’dan gelen peynir gemisi
ankara’dan öte geçti, duydun mu?
üvez uçtu yer oynadı yerinden
salyangozlar buz bağlamış terinden
fırın yaptık erciyes’in karından
kayseri’ye ekmek pişti duydun mu?
hacım çok mu bu yalanın gerisi
bir kovan bal yapmış yaban arısı
şaşı ibiş’in gözü ama karısı
on çuval pirinci seçti duydun mu?
âşık hacı karakılçık
g) memiş emmi (m.ş. 17)
bizim köyün meteliksiz memiş’i
yoksulluktan yiyemezdi yemişi
kader ile ters giderdi her işi
adamcağız çekti çekti ölmedi
duttan düştü bel kemiği kırıldı
gafatası yedi yerden yarıldı
sınıkçılar geldi tek tek sarıldı
memiş gene çekti çekti ölmedi
kanser oldu ankara’ya saldılar
ölür diye ağıdını çaldılar
böbrek ile ciğerini aldılar
memiş gene çekti çekti ölmedi
yazın karpuz yüklü kamyondan düştü
tekerin ikisi üstünden geçti
bir gün ilaç diye ddt içti
memiş emmi, kustu kustu ölmedi
it daladı kırk gün yaptılar aşı
sanırsın azrail bunun kardaşı
üstüne devrildi değirmen taşı
bizim memiş çekti çekti ölmedi
hacım memişini dile getirdi
ecel bir gün vadesini yetirdi
bir gün nezle geldi aldı götürdü
vay memişim çeke çeke zor öldü
âşık hacı karakılçık
atışmalarda taşlama-takılma örnekleri
a) âşık kul mustafa - âşık posoflu müdami (m.ş. 18)
âşık müdami:
senin ile bir nazire oynayak
amma söz içinden söz çıkartırım
zahiri sıfatta dönüp dolaşma
girer öz içinden öz çıkartırım
âşık kul mustafa:
mevlam emretmese yağmur yağar mı?
lök dengin bulursa gider ağar mı?
kamil kuldan ham bir kelam doğar mı?
kamil sözlerine naz çıkartırım.
âşık müdami:
hangi daldan uçtun hangi dala konarsın
akşam olur hangi dalda dönersin
yaklaşma üstüme sonra yanarsın
ateş püskürürüm köz çıkartırım
âşık kul mustafa:
hiç düştün mü sen bu aşkın bendine
akıl almaz ilimine fendine
seni alırsam kol kemendine
vurur yerden yere toz çıkartırım
âşık müdami:
baba müdami’yim cahil zannetme
haddine kadim ol ileri gitme
emen tıfıl âşık acele etme
bu işin sonunu düz çıkartırım
âşık kul mustafa:
söyler kul mustafa geçmiş amcandan
ondan sonra bin ders aldım cerenden
doksandokuz âşık kovdum meydandan
bir de sen gelirsen yüz çıkartırım
b) âşık hacı karakılçık - âşık hilmi şahballı
âşık şahballı:
gençliğinde doğru yola gidiyon
korkarım sonradan azarsın âşık
istikamet yolun doğru şimdilik
korkarım yolunu bozarsın âşık
âşık hacı:
bundan önce benim sadık dostumdun
niçin yavaş yavaş yazarsın âşık
öğüt versem öğüdümden almazsın
niçin doğru söze kızarsın âşık
âşık şahballı:
varsak türkmenlerdenmiş senin soyun
ölçtüm biçtim gayet güzelmiş huyun
iki metreyi geçiyor bak boyun
çam ağacı gibi uzarsın artık
âşık hacı:
haklı haksız demez bana çatarsın
yalan pazarında mavra satarsın
ahlakın kurusun gündüz yatarsın
karanlık basınca gezersin âşık
âşık şahballı:
çoban olup seni ben az mı güttüm
tükendi bu ömrüm eridim bittim
bilmem ki arkadaş sana ne ettim
sen bizim darıyı bozarsın âşık
âşık hacı:
söylemeyim kalsın sözün kalanı
bugün bulamadım sözden alanı
bu uçsuz bucaksız yalan, palanı
alışkın diline dizersin âşık
âşık şahballı:
dur şahballım dertlerine dert katma
ok olup bu dertli sineme batma
ben yalan söylemem iftira etme
alışkın diline dizersin âşık
âşık hacı:
âşık hacı der ki bilirsin beni
latife yaparak severim seni
gelenler gidiyor bu dünya fani
ecel rüzgarında tozarsın âşık
c) âşık kul mustafa - âşık feymani (m.ş. 21)
kul mustafa:
feymani seninle cenge girelim
amma sözlerime darılmayasın
gücün ne kadarsa o kadar yüklen
yokuşun dibinde yorulmayasın
feymani:
muhabbet cenginde söz silahını
giyinip kuşanıp kurulmayasın
dikkat eyle ileride deniz var
düşünce yılana sarılmayasın
kul mustafa:
kim olduğun gidip sormam elinden
ayarın ne ölçeceğim dilinden
malın mülkün alacağım elinden
hırsından ikiye yarılmayasın
feymani:
kenarda dolaşma gel deryaya gir
muhabbet cenginde gönül aşkla bir
irfan meclisinde kalın incelir
haddini aşıp da kırılmayasın
kul mustafa:
senede bir gidermişsin konya’ya
bir de âşık yazdırmışsın künyeye
babasız tecelli edip dünyaya
is’olup çarmıha gerilmeyesin
feymani:
nasrettin hoca’nın heybesi gibi
nüktedan sözlerin söbesi gibi
gayrımüslümlerin kabesi gibi
efes’e tavafa varılmayasın
kul mustafa:
söylenen sözlerden üstüm diyorsun
hal ehli olana dostum diyorsun
mürşit dergahına postum diyorsun
beynamaz evine serilmeyesin
feymani:
sabır etmek ilimlerin başıdır
bu benim yaptığım aşk savaşıdır
insan şerefiyle köşe taşıdır
kilise damına örülmeyesin
kul mustafa:
aşk göze görünse sema sandırır
uğrayanı gizli gizli yandırır
bu böyle erkeği dişi kandırır
cennetten dünyaya sürülmeyesin
feymani:
insana evvela olgunluk gerek
temelsiz binaya verilmez direk
aklınca cennetlik kulum diyerek
sonra cehennemde görülmeyesin
kul mustafa:
kul mustafa’m kemlik namert işidir
kamil işi etrafını ışıtır
karın yeri yüce dağlar başıdır
engine yağıp da kürülmeyesin
feymani:
feymani içinde kötü his tutma
sadık dosta darılıp da küs tutma
altın isen altınlık yap pas tutma
sonra çar çamura garılmayasın
kaynak : http://turkoloji.cu.edu.tr/…makaleler/16.asp#_edn12
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap