• sözlerini de yazınca tam oluyor, bilirsiniz:

    çaldı saat kaç ölmedi
    kaldı ağrısı başında
    o an tayyar bizi sevmedi.
    ee acık haklı esasında.

    tophanede bir evde
    uyandı tayyar ahmet
    yanında meçhul abla
    garabet mi garabet.

    dayadı ağzını musluğa
    yabancıyım buraya bu kusmuğa
    dedi
    kuyuya düşmüş it gibi
    telaşlı aptal bitkinim
    ama yine gelir beni bulur bu kafa.
    moruk,yok böyle bi sinema.

    çıktı hatunu uyandırmadan
    şekilli otomat yandı basmadan.

    bak bu asansör türk
    bak bu asansör türk
    dura bas kalalım arada derede arada

    bak bu asansör türk.
    tayyar ahmet.
    bak bu asansör türk
    dura bas kalalım arada derede arada
    inecem ben burda.

    vurdu yola tayyar ahmet.
    kırdı dümeni beyoğluna.
    tekimiz bok hepimiz çok diye
    selam verdi elin oğluna.
    yolda burda bi yerde.
    aklı rakıda ciğerde.
    cuma günü içmez amma.
    daha ilerde illallah.

    dön evine tayyar karın bekler.
    niye diye sormaz,
    hazır yemekler.

    ye yemeyi bak televizyona.
    bire bas bakalım falana filana yalana dolana.

    hepimizden biri tayyar ahmet.

    şalalalalalalaaa
  • çok keyifli şarkı. sonuçta "şalalala la la la".

    "kuyuya düşmüş it gibi
    telaşlı aptal bitkinim
    ama yine gelir beni bulur bu kafa.
    moruk,yok böyle bi sinema."

    düşündüm de çok saçma lan. ama çok güzel. bok gibi ama güzel. süper hatta.
  • sözlerini bir mantık arayarak dinlemediğiniz de, asıl mantığını ortaya koyan şarkı. kendi kendinle uykunu almadan sabah erken saatte uyandığında konuştuğun saçma sapan şeyler gibi. hepsi sağlam temellere dayanır, yalnızca bir sırası yoktur düşüncelerinin, heh aynen o şekil. tayyar ahmet'in sonsuz sayılı günlerinin olması da bu sebeptendir. sanki bitmeyecek gibidir o an gördüğü tüm detaylar.. ama bilir aslında detay olan, zaten görünmeyendir. şarkıyı kim söylerse söylesin, aslında 2. bir kişi değil, tayyar'ın iç sesidir: tayyar'ın keyif aldığı her noktada buluşur onunla, yanlış ya da acıması gerektiğinde çıkarır sesini: -*- ' çaldı saat ölmedi, kaldı ağrısı başında. o an tayyar bizi sevmedi, e accık haklı esasında' -*-' yine gelir bulur beni bu kafa, yok böyle bi sinema' -*- 'dura bas kalalım arada derede'-*- 'dön evine tayyar.'

    sözleri şöyle bir mantıktadır, asıl söylenecek olanlar detaylarında saklıdır. bir çok şey söylersiniz, ama sadece gören anlar.

    kül tablası dolmuş. filtresi çıkmış 13 sigara görüyorum. geri kalan normal. saymıyorum kaç tane diye, tek bir bakışta görebiliyorum. 'rain man' geldi aklıma, kürdanlar falan. nasıl rahatım, detaycıyım ama detayı iplemiyorum şuan. yanıp sönüyor masadaki lambam sürekli, odadaki tek ışık olduğundan rahatsız ediyor, ama dedim ya detayları iplemiyorum. 2 çiçek pencere kenarında, ısıtıcı laf olsun diye çalışıyor, üşüyebilme ihtimalim var diye. ayaklarım çıplak, yatağın üstünde- iki yastık belimde, incittim sanırım belimi. bu gece için 4 sigaram kalmış, biri uzun diğer üçü kısa. duvarda kolajlarım, ordan burdan topladığım kartpostallarım. bu gece hiç mum yakmadım, belimi incittim diye eğilemiyorum, ondan sanırım. zaten hasta olduğumda yapmamın imkansız olduğu şeyleri istemez canım, sırf yüzleşip acizliğimle mutsuz olmayayım diye. sanırım istanbul'u hiç özlemedim, ya da dedim ya güçsüz taraflarımla yüzleşmemek için numara yapıyorum. yarın belki yağmur yağar. yağsın zaten ya, bu kadar güneş fazla kuzey insanlarına. gittikçe beyazlaşıyorum, kışın kardan daha çok yanmıştım. lamba hala yanıp sönüyor. yarın kahvaltı etmeliyim artık, yalnız çay kesmiyor. reçeli özledim. az önce üç sigaram kaldı, uzunu en son yatmadan içeceğim. onu daha çok seviyorum çünkü. klavyem hala bozuk, plastik klavyelerin soyunu tükettim isveçte. üstüne çay dökmek için daha ideal bunlar. bide belki yarın erken uyandırıcaklar. 'sabahları aksi olurum' dedim, 'bence problem yok' dedi. problem var sanırım ya. ama nasıl rahatım, detayları iplemiyorum şuan.
  • ülkenin kuzeyinde hali hazırda faşizan milliyetçi saldırılar baş göstermişken akla düşen şarkı. ''yahu büyük ev ablukada gibi bir grup politik şarkı yapar mı?'' yapar mı, yapar.

    tophane halkından ihtiyarların, gençlerin, ateşli ergen delikanlıların aşırı milliyetçilikleri bilinir. şarkıda tayyar ahmet denilen hayatı boktan, yaşlanmış, hasta ve kokuşmuş herif bir gün evinden çıkar. belli ki hayatı boyunca türk olduğu hissi ve aidiyetiyle yaşamış. neyse ki apartmanın asansörü türk yapımıymış en azından. durumun verdiği mutlulukla beyoğlu'na çıkar. ciğer yer, rakı içer(bir tek cuma günleri içmez, inancına bağlı, saygılıdır da!). evine döner sonra. karısı, kendisine doğuştan biçilen ataerkil görevleri gereği yemeği hazırlamıştır. ''nerelerdeydin bey?'' diye soramaz bile. tayyar ahmet yemeğini yerken televizyonu da açar. ''bire bas bakalım falana filana yalana dolana'' der şarkı tayyar ahmet'e.

    bu herife dışarıdan şöyle bir bakalım: boktan bir hayat yaşamıştır tophane'nin ataerkil, faşizan milliyetçi, dinci ortamında. hasta değildir aslında tayyar ahmet, düpedüz çürümüştür. bir parazitten farksız gezer durur ortalıkta. eve döner, büyük ihtimal arada karısını da döver. cuma namazlarını da kaçırmaz hani. asansörü de türk'tür, e daha ne ister!

    sonuç olarak o sonsuz sayılı günleri bitse de kurtulsa dünya denilecek olandır.

    şarkı, faşist türk milliyetçisi bireyin günlük hayatından şahane bir kesit sunmuştur. sözleri iyi anlarsak bu heriflerin sözlerdeki çözümlemelerden ibaret olduklarını da çok net ifade edebiliriz. grup tophane'nin faşist güruhundan yola çıkarak keyifli bir ''taşak geçme'' sunar bize.

    bizler büyük ev ablukada ile ''taşak'' geçiyoruz seninle. eh sana da ''daha ilerde illallah!'' olsun tayyar ahmet. sonsuz sayılı günlerinin sonu gelmesi ümidiyle.
  • ay şuram ağrıyo kayıtlarında aşağıdaki bölümün de olduğu muhteşem şarkı.

    rakı ver masaya mualla
    yağ gibiymiş mübarek
    göremez bilemez bu masa
    nerede durduğunu
    apartman boşluğuna
    bir aile kurduğunu
  • toplumsal hicivci sözleriyle ve lokum gibi melodisiyle, dalgasını geçmeyi bilen büyük ev ablukada şaheseri.
  • acaip bi şarkı... sözleri normal bi kafanın ürünü değil kesinlikle.. eğlendirir gibi, hüzünlendirir gibi, rakı gibi, yağ gibi mübarek.. büyük ev ablukada sevmek için en makul sebeplerden biri... bak bu dolma normal!
  • iron and wine'in passing afternoon'unda gecen our endless numbered days'ini hatirlatiyor bana.
  • en güzel versiyonu ay şuram ağrıyo konserinde çalınmış olandır. konser kayıtlarına bayağı dikkat ettim. solist "gelin ya şurda üç beş vokal yapın" diye bağırıyor. kimse vokal yapmaya yeltenmiyor. solist yine bağırıyor "hadi gelsenize, ibneler", sonra "ibne değiliz!" diye bi ses geliyor ve vokal yapmaya başlıyorlar. otobüste dinliyordum, kendi kendime güldüm baya.
  • ilk dinlediğimde büyük ev ablukada'nın iş olsun diye yaptığı bir şarkı gibi gelmişti, miksajına özenilmemişti falan. sonra bir gün bir baktım bu adamların neredeyse yalnızca bu şarkısını dinler olmuşum. böyle de bir şey.
hesabın var mı? giriş yap