• fikret kızılok şarkısı

    bir sevda çekerdi kalbim sessiz tek başına
    varamaz dokunamazdı elim umutsuz yarasına
    biliyorum kavuşmak imkansız anlıyorum yaşamalıyım sensiz
    tek başına tek başına..

    her gece hayalimde düşümde her kadehin bitişinde
    bir buruk bir gariptir içim aklımdan her geçişinde
    biliyorum kavuşmak imkansız anlıyorum yaşamalıyım sensiz
    tek başına tek başına..
  • kim olursan ol
    ne istersen yap
    sende bu dunyada tek basinasin
    anne kolunda
    baba yolunda
    kardes kaninda
    tek basinasin

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca

    sozler altinda
    gozler altinda
    yasam kavganda
    tek basinasin

    nefes alirken
    nefes verirken
    gulup aglarken
    tek basinasin

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca

    tek basimiza kalmisiz
    hani ana heni baba
    sevdiklerim orduklerim
    hani kardesin ve arkadasin
    bir bastan bir basa
    dailmisiz bu dunyaya
    bir uctan bir uca
    yayilmisiz bu dunyaya

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca

    bir bastan bir basa
    dailmisiz bu dunyaya
    bir uctun bir uca
    yayilmisiz bu dunyaya

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca

    tek basimiza
    tek basimiza
    hep tek tabanca
  • cumartesi sabahı, üyesi olduğum bir sivil toplum kuruluşunun yıldönümü etkinliğine katıldım. çok ilginç bir etkinlikti. bununla ilgili de yazarım belki. etkinlik öğlen 1 civarında bitti ve ben eve dönmek üzere bisiklete atladım. tüm gece yağmur yağmış. her yer ıslaktı. gökyüzü gri bulutlarla kaplı olsa da günışığı yer yer sızıyordu. içimde eve dönmek gelmedi ve ben de yakınlardaki parkta biraz gezinti yapmaya karar verdim. park çok büyük. içinde bir stadyum, bir yapay göl, çocuklar için oyun parkı, tenis kortları, koşu yolları ve hatta futbol sahası bile var. sanırım bu yüzden de adı spor parkı. günün hemen her saatinde yürüyen, koşan, dans eden, gitar çalan ya da yalnızca gelip oturan birilerini görebilirsiniz. ne zaman gitsem huzur doluyorum. tam da mevsimin döndüğü bir dönemde olduğumuz için kırmızı, sarı ve yeşilin her tonunu birlikte görmek de mümkün (buraya fotoğraf ekleyebilirim daha sonra). kısacası çok, çok güzel bir park.

    hava da serin olsa da çok üşütmediği ve o anda da yağmur yağmadığı için eve dönüşümü erteleyip parka gittim. bisikletimi bıraktım ve kulaklıklarımı takarak yürümeye başladım. türkiye'deyken tek başıma çıkmazdım dışarı pek. üniversitedeyken yemekhanede ilk kez tek başıma yemek yediğim zaman bu durumu öylesine yadırgamıştım ki sanki herkes bana bakıyor gibi gelmişti. sonra alıştım. sonra tek başıma sinemaya gitmeye de başladım. ardından bir kafede tek başıma oturup kahve içmek de pek garip gelmemeye başladı. bunların hepsini yaptım yapmasına da pek ender yaptım.

    insanlarla ilişki kurmak; başka bir ülkede, hem de kültürün çok farklı olduğu bir ülkede gerçekten zormuş. düşündüğümden daha da zormuş ve ben her şeyi tek başıma yapmak zorunda kalıncaya kadar neredeyse hiçbir şeyi tek başıma yapmadığımı fark ettim. başlarda çok zor oluyordu. öylesine zor oluyordu ki yurda dönüp odada tek başıma kalmak yerine uykum gelene kadar gecenin karanlığında dışarıda oturuyordum. gerçek yalnızlığın ne olduğunu burada öğrendim. insan tek başına kalmak zorunda kalana kadar gerçek yalnızlığın ne olduğunu bilemezmiş. sonra buna da alıştım. uyum sağladım da diyebiliriz. parkta gezinirken o an orada yalnızca kendimle bulunmaktan mutluluk ve huzur duyduğumu hissettim. yanımdan koşarak geçen birkaç genç, birlikte yürüyüşe çıkmış dedelerle nineler, hep birlikte egzersiz yapan öğrenci toplulukları, fotoğraf çeken amcalar... yerler sarı, kızıl ve yeşil renkli yapraklarla kaplanmıştı ve ileride bulup gülümseyebilmek için defterlerle kitaplarımın arasında koyacağım güzel yapraklar toplaya toplaya ilerledim. parkın çevresini tamamen dolaştıktan sonra henüz eve dönmek istemediğime karar verip biraz daha yürümeye başladım.

    şimdiye kadar pek çok durum için inişler ve çıkışlar yaşadığımı söyleyebilirim. söz gelimi, motivasyonum dönem dönem artıp dönem dönem de azalır. özgüvenim de dibi hiç görmese bile benzer bir örüntüdedir. cesaretim için de aynısını söyleyebilirim. şu yaşıma kadar gösterdikleri örüntüleri az çok bildiğim için şu yaşımdan sonra da ne olacağını kestirebiliyorum. oysa tek başınalık için hissettiğim farklı. bu durum giderek artıyor ve korkarım ki her gün daha fazla alışıyorum. yalnızlık hissetmiyorum aslında. hissettiğim şey, eskisinden farklı. bunu açıklamakta güçlük çekiyorum. yaşamınıza bir noktada bir başka insanı dahil edip yola onunla devam etmediğiniz takdirde kendinizi bütünüyle kapatıp her şeyi kendi başınıza yapmaya başlıyorsunuz sanırım. arkadaşlardan söz etmiyorum. onlar hep varlar ve bazı zamanlar daha yakınken bazı zamanlar daha uzaklar; ama hep varlar.

    insanların neden tek başlarına kalmayı seçtiklerini daha iyi anlıyorum artık. orada bir yerlerde tek başına gezinti yapan, tek başına yaşayan, tek başına sinemaya giden, tek başına da mutlu olan bir sürü insan var. belirli bir yaştan sonra istek kalmıyor değil de, insanın gücü bitmiş oluyor sanki. yaşlanmak budur belki. her ne yaşanmışsa ben yaşadım. yaşadıklarım, şu an olduğum insan olmama yardım ettiler ve onlara minnettarım; ama yüreğimin daha fazlasını kaldırabileceğinden emin değilim. parkta tek başıma gezinirken bir sürü şey hissettim. geçmişi, şimdiyi ve geleceği düşündüm. olmayı beklediğimden farklı bir noktadayım. nasıl desem, nasıl anlatsam bilmiyorum. "yaprakların rengi ne kadar güzel" diye heyecanla gösterebileceğim birinin yokluğu içimi sızlattı. her şeye ilişkin konuşmayı ve konuşmadan birlikte huzurla oturmayı istediğim birinin yokluğunda biraz yalnız hissettim. ne tuhaf. varlığımız da yokluğumuz da bir dert.

    incinmemek ve kimseyi incitmemek için kendimi insanlardan dışladığımı fark ettim. ne yanlış diyebiliyorum, ne de doğru. tek başına olmaya giderek alışıyorum. biraz üzücü olsa da elimden başka bir şey gelmiyor. süzülüp gidiyorum en nihayetinde.

    yine de güzel bir gündü. biraz hüzünlü de olsa bu anıya pencerelerinden güneş dolan bir oda ayırdım yüreğimde.
  • fikret kızılok'un tüm öngörülülüğüyle "ileride fd söylesin de bizi yerden yere vursun" diye yaptığı şarkı.
  • sözlerinin tamamı şöyledir;

    uzun zamandır hasret kaldım yüzüne
    muhtacım inan senin bir tek sözüne
    yalvarsam ağlasam kapansam dizine
    döner miyiz yine eski günlere ?

    söyle
    buldun mu
    aradığın aşkı söyle
    yoksa yalnız mısın sen yine
    benim gibi boynu bükük yapayalnız tek başına

    yine eskisi gibi beraber olsak
    ne olur sanki geçenleri unutsak
    hayat bitse, dünya dursa, ölüm bile olsa
    biz hiç ayrılmasak

    söyle
    buldun mu
    aradığın aşkı söyle
    yoksa yalnız mısın sen yine
    benim gibi boynu bükük yapayalnız tek başına
  • türkçe'ye, bildiğin armağandır bu şarkı, tıpkı fikret kızılok'un türkiye' ye bir armağan olması gibi..
  • (bkz: ayten alpman)
  • bir nuri kurtcebe bestesi.. önce erkin koray'dan sonra da kramptan dinledik bu şarkıyı...
  • feridun düzağaç o kadar tek başına söylemiştir ki, şarkı fikret kızıloka'a ait olmaktan çıkmıştır. zerre abartıyorsam nolayım.
  • şu öğlen saatinde hiç yoktan canımı acıtan şarkıdır..

    "her gece hayalimde, düşümde
    her kadehin bitişinde
    bi garip bi buruktu içim aklımdan her geçişinde
    biliyorum kavuşmak imkansız
    anlıyorum, yaşamalıyım sensiz tek başına,
    tek başına…"
hesabın var mı? giriş yap