• 62. gün raporu (2 ayı geçtim)

    çok öğretici bir 2 hafta yaşadım. halsizlik, baş dönmesi şeklinde düşük tansiyon periyodlarım tekrarlamaya başladı. kan şekerim gayet normal, buradan olayın aç kalmak veya yetersiz beslenmekle ilgisi olmadığı açıktı. okuduğum/izlediğim kaynaklarda ketosis durumunda vücudun daha fazla sodyum (tuzu) dışarıya attığını gördüm. yılların alışkanlığı ve tansiyon hastası olma korkusu ile yemeklerime hiç tuz eklemiyordum, ekmek yemediğiniz durumda da (ekmeklerde gayet yüksek oranda tuz var) vücudun sodyum eksikliğine düşmesi gayet mümkün. içinde tuz olmayan gidaları tükete tükete stokları bayağı bitirdiğimi anladım.

    kısaca

    1. yemeklerime aşırı miktarda olmasa da tuz eklemeye başladım (günde 3 gram kadar), bu arada pembe himalaya tuzu kullanıyorum evde yiyorsam

    2. sodyum alımı kadar potasyumun da alınması lazım, bu da yeşil yapraklı sebzelerde, salatalarda, ıspanakta, domates ve kakao da bolca bulunuyor. bunları hem karaciğerin yağdan arınması hem de mineral alımı için bolca tüketiyorum

    3. magnezyum da diğer iki mineral gibi keto diyetinde başta kaybedilen bir mineral, madde 2 deki yiyecekleri tüketmek yeterli. klorofilin ana maddesi magnezyum, yediğiniz şey ne kadar yeşilse, o kadar iyi

    ben bir süre bu detayları atladığım için potasyum ve magnezyuma tabletle de katkı attım, ne gece çarpıntısı kaldı, ne tansiyon düşmesi

    103.5 - 14.5 kilo oldu
  • yarından başlayarak deneyeceğim yaşam stili. sonuçlarını burada paylaşacağım.

    problem : egzersize rağmen verilmeyen kilolar

    (bkz: haftada 100km yürümek) --- bu gençlik zamanındaki performanstı tabii, artık bu kadar egzersiz yapamıyorum

    geçen yıllar bana kilonun boğazdan geçtiğini öğretti (ne büyük keşif). ama kiloyu vermek için de her taktik başarılı değil. kaloriyi azaltmak, karbonhidratları azaltmak vs. değişen ölçülerde başarı veriyor ama bir şeyi engellemiyor : oturulan her yemek masası o sisteminizi bozmak için bekleyen bir bomba !

    bu sebeple öğünleri azaltmak ve hatta bire indirmek iyi bir çözüm.

    vücut 12 saatten fazla aç kalınca yağ yakmaya başlıyor, buradaki mantık da vücudu sürekli bu modda tutmak (hatta açlık grevi gibi günlerce yemek yememe, sadece su ve vitamin takviyesi önerenler de var ama bana fazla riskli geldi). vücudun yağ yakma moduna girdikten sonra enerjisini çok fazla kaybetmeden çalışmaya devam ettiği iddia ediliyor. denemek lazım.

    bu beslenme tarzına yakın taş devri diyeti (paleo da deniyor) var. insanlar buldukça yer, öyle düzenli sofraya oturmazlardı, metabolizma bu şekilde çalışmaya alışkın teorileri söyleniyor. yine tarım ve tarım ürünlerinin hayatımıza girişi son 6.000 yıl, karbonhidratı düşük besinlerle daha iyi çalışıyoruz önermeleri yapılıyor, ben bu kadar radikalleşmeden ama karbonhidratları daha az tüketerek gitmeye çalışacağım.

    110+ kilo bir insan olarak başlıyorum. dediğim gibi yapıp yapamadıklarımı burada paylaşacağım. yarın sabahki kahvaltım tek öğünüm olacak.

    ölçüm kriterleri :

    bu yaşam stili içinde vücut ve beyin performansını da ölçmem gerektiğini düşündüm. yaklaşık 2 kilometrelik bir mesafe yürüdükten sonra 4 kat merdiven çıkacağım ve kendimi ne kadar yorgun hissettiğimi yazacağım her defasında.

    beyin performansı olarak memrise'da devam ettiğim diller haricinde japonca hiragana ile yazılan basit cümleler bölümüne bu akşam başlıyorum. her gün 10 yeni kelime öğrenmeye çalışarak, besienme sebebi ile öğrenme performansımdaki değişimlere bakacağım

    "bir performans kategorisi daha var" demeyin. çoluk çocuk okur belki
  • 40. gün raporu.

    vay be, kırk gün ne çabuk geçmiş. makarnaya, pilava, patatese, ekmeğe dokunmadan geçen kırk gün, tatlı zaten yemiyordum, kola zero gibi zehirlere de ağız sürmedim.

    bu sabah gidip kan verdim. işte sonuçlar

    rejime başlamadan önceki değerler : kolestrol total : 262 hdl : 35 ldl : 179 trıgly : 241 açlık kan şekeri : 107 insülin açlık : 16.91 hb1ac : 5.1 .... bu sabah bakılanda kolestrol : 269 hdl : 39 ldl : 201 trıgly : 145 açlık kan şekeri : 91 insülin açlık : 6.85 hb1ac : 5.1 ... kısacası trigliserit normal seviyeye inmiş (yarı yarıya düşmüş) kan şekeri ve insülin seviyelerim azalmış. hdl ve ldl yükselmiş. insülin ve şekerin düşük olması kolestrol riskini azaltıyor diyorlar. bir de 12 kilo verdim bu süre zarfında, kilo kaybı sırasında hücrelerden çıkan yağların kana karışması ile ldl de geçici yükselme olduğu yazılmış çeşitli kaynaklarda.

    özetle : doğru yol gibi gözüküyor, yola devam.

    hatırlatmak gerekirse : şeker, meyva, bakliyat ve tahıl dışında her şeyi bol yağlı şekilde tüketiyorum, 4 saat içinde o gün yiyeceğim her şeyi tüketiyorum 18-20 saat aç kalıyorum ama açlık hissetmiyorum, bu sabah kan vereceğim için sabah bir şey yemedim, 24 saat açlıktan vücuduma tek gelen his, ruh dinginliği ve zihin berraklığı idi.
  • 46. gün raporu :

    geçen hafta içinde bir yorgunluk, dermansızlık ve yatınca kalp çarpıntısı hisettim. konu ile ilgili literatürü tarayınca sodyum, potasyum veya magnezyum eksikliğinin bu tip semptomlara sebep olduğunu gördüm. tuzu, yeşilliği arttırıp deva göremeyince magnezyumu araştırdım. her gün gerekli magnezyumu almanın en kolay yolu kakao. 80 gramında günlük ihtiyacın %100'ü var, ama tükettiğim başka yiyeceklerden de %10'ar %15'er aldığım için 25 gramlık kek için hazır satılan toz kakaolardan (tanesi 2 tl'ye geliyor), sade suya veya süte sıcakken atıp karıştırıp içmeye başladım (şekersiz)

    1. artık acı kahve içmeme gerek yok, daha güzel kokan ve tadı daha iyi bir içeceğim oldu

    2. tüm yorgunluk ve çarpıntılarım hemen kesildi. demek ki eksiği doğru tespit etmişim.

    bu rejimi uzun süredir tatbik eden arkadaşlara durumu anlattığımda "e biz zaten bitter çikolata yiyoruz" dediler. baştan söylesenize insafsızlar !!

    kilo 105.2 .. verilen kilo 12.8.

    edit : esas dert sodyummuş, 15 gün sonra netleşti
  • 28. gün (4. hafta)

    10 kilo *. bu yaşam biçiminin 67. gününe giren bir arkadaşımın paylaşımı :

    endokronoloğumla bugün randevum vardı, şeker ve yüksek kolestrol için bana ilaç kullandırıyordu, bu rejime başladığım süre zarfında ilaç kullanmadım, bugün tahlil sonuçlarıma baktı ve "mükemmel değerler, sadece yağlarınızdan kilo kaybetmişsiniz, nasıl yaptınız ?"
  • "oric yapıyor ben neden yapamayayım" diyerek atladığım beslenme şekli. rahmetli (bkz: ahmet aydın) hocamın da ruhu şad olsun. zaten uzun süredir ketojenik besleniyordum.

    güçlü gen de diyorlar, besinlerin içindeki yağı depolamaya müsait bir vücudum var. tabii ben de tüm ekmek kokoreç yiyen bir insan olarak hayatım boyunca hep kiloyla mücadele ettim. sonuçta şöyle bakmak lazım: bu dünya'da yiyip yiyeceğimiz belli. çok çok yersek erken gidiyoruz.

    ben bunu 1 aydır sözlüğe yazayım diyorum. sonra da sözlük boykotumu hatırlayıp vaz geçiyorum. bu konuda gerçekten düzgün türkçe kaynak yok. bir de atıp tutanları görünce vatandaşlık görevi olarak yazmaya karar verdim. şu adam bayağı güzel anlatıyor. bu da öyle. bilen bilir. yazılımcıyım. daha önce pek çok şirket için olduğu gibi ilaç şirketleri için de veritabanları hazırlayıp yazılımlar ürettim. size ihtiyacınız olmayan ilaçları yazıp roma seyahatine giden pek çok doktor benim veritabanlarımda var (savcıya verdim, merak etmeyin. sonuçta adam hala işine devam ediyor. doktorlar da hala geziyor)

    burada yazacaklarım diğer tek öğün besleneyim de her şeyi yiyeyim diyenlerden biraz farklı olacak. önceden söyleyeyim. enerjimi yağdan alıyorum. kaslarım için biraz protein alıyorum. karbonhidrata, özellikle tahıldan tohumdan elde edilen karbonhidrata mümkün olduğunca dokunmuyorum. et, balık, tavuk, yumurta ve bol bol salata yiyorum. ketojenik diyet diyebiliriz.

    ama ben veganım/vejeteryanım diyorsanız; ben o yoldan geçtim, sağolun. beynim durunca bıraktım. laktoovo (yumurta ve süt ürünleri tüketen) vejeteryanlar hala yeteri kadar b12 ve omega 3 alabiliyorlardır. onlara bir şey demem. anlar zaten onlar. beyni çalışıyor adamın.

    şimdi çok bilinen yanlışlarla başlayalım:

    1. tek öğün yersek kaslarımız erir. hem gıda endüstrisi aç mı kalsın? şu adam günde bir öğün yiyor ve şampiyon. vegan olmasından ben de hazzetmiyorum. aramızda kalsın. aç kalınca kaslarınız 3-4 günden önce erimez. fud yapanlar ya bilmediklerinden (yanlış öğrenme) ya da kasıtlı olarak (büfeci falandır) yapıyorlar. tek öğün beslenen maya bakterileri, solucanlar ve hatta yakın akrabamız farelerin ömrü iki ila üç katına çıkıyor. insanlarda da ömür uzuyor ama bu kadar değil. kemoterapi, ilaçlar, ameliyatlar vs insan ömrünü ortalama 13 yıl uzatıyor. tek öğün beslenme ile bunu 30 yıla çıkartmak mümkün. ama bunu yapmayın. sosyal sigorta sistemini çökertirsiniz. sigara için, ekmek ve şekerli şeyler yiyin ki gençler sizin emekli maaşınızı ödemek zorunda kalmasın*.

    2. tek öğün yersek bunu kahvaltıyla yapmalıyız.
    yanlış. sabah kalktığınızda vücudunuz kanınızdaki kolestrolle (bkz: ghr) yapıyor olacak. bu hormon kahvaltı yapmadığınızda kadınlarda %1300 erkeklerde %2000 (130 değil 200 değil 1300 ve 2000, sıfır hatası yok) olarak üretilmeye devam ediyor. kahvaltı yapınca neden duruyor? vücuttaki kolestrol hormon yapımında kullanılıyor demiştik ya; malzeme belli, ya insülin yapacaksın ya da diğer hormonları. insülin yapınca büyüme hormonu duruyor. bana 40 yaşından sonra ne faydası var büyüme hormonunun derseniz onu da söyleyeyim. saçım koptuğunda ucunun beyaz dibinin siyah olduğuna şahit oldum. saçı beyazlatmak için kullanılan h2o2 yani hidrojen peroksit vücutta da oluşuyor. şekeri parçalayınca (şeker şart değil, tam buğday ya da çavdar da iş görür) ortaya çıkan atıklardan birisi de hidrojen peroksit. saçınız beyazlıyorsa geri döndürmek mümkün. uzun lafın kısası: kahvaltının en iyi öğün olması çocukluğunuzdaydı. zatin çocuğun ne işi var sözlükte. çıkın gezin, gezdirin.

    3. peki kan şekerin düşmüyor mu? kan şekerim düşüyor benim kahvaltı yapmayınca.
    düşer tabii. sen yasla her sabah mideye poğaçayı simiti. sonra da vücut istiyor de. senden ötürü işte. senden ötürü.
    şaka bir yana, 6-8 günde karbonhidrat isteğiniz geçiyor. yani bir hafta sabır göstermeniz gerek. ha benim bir haftam yok diyorsanız zaten bilmem kaç sene erken ölseniz de olur. sıkıntı yok. zaten sabırsızsınız. erkenden gidersiniz. makul.
    ama vücudun karbonhidrat bağımlılığından kurtulması 6-8 hafta alıyor. yani ilk bir haftayı atlatınca 2 ay daha düzgün gitmelisiniz. işin ilginci bu buğday proteinlerinin bir kısmının beyindeki bazı alıcılara bağlanması. bu davranışı gösteren şeylerden birisi de eroin vb morfin türevi maddeler. şimdi daha iyi anlıyorum koca hamur işini gömdükten sonra neden mutlu hissettiğimi. bağımlılığımı besliyormuşum. bu konuda okuyabileceğiniz en güzel türkçe kaynak da (bkz: tahıl beyin) kitabıdır. ahmet aydın'ın taş devri diyeti kitabı da müteferrika e-kitap ağında var. isterseniz alıp okursunuz.

    4. kalorinin çoğun yağdan alıyorsun. yağ kilo yapmaz mı?
    yapmaz kardeşim. dört-beş farklı yağ var evde. salatalara boca ediyorum. cevizi, fındığı, zeytini falan. ama et yağı ve tereyağı en tercih ettiğim yağlar. et yağı yüksek pişirme ısılarına dayanabiliyor ve hayvan düzgün beslendiyse gayet de yüksek omega 3 içeriyor. peki neden omega 3? niye omega 6 değil? çünkü omega 3 ile yapılan hücre zarları omega 6 ile yapıldığında daha çabuk parçalanıp çöküyor. ayçiçek yağı, kanola, mısır, aspir vs bizim eve giremez. bununla yapılan hücre duvarları beni erkenden yaşlandıracak. ayrıca beynin %60'ı yağdan oluşuyor ve bilin bakalım hangi tür yağ? evet, omega 3. mutfak masrafımın ve kalori ihtiyacımın en büyük kısmı yağlar. yağ sağlıktır. kolestrol mutluluktur. 3 milyar dolarlık statin ilaçları pazarı var. roma seyahatine gidiyor pezevenk bunları pazarlayıp.

    kilo verme kısmından bahsetmemişim. burada sevdiğim iki şey var: birincisi fazlalık yağlarımı yakmak. diğeri de otofaji. otofaji (autophagy) yunanca kökenli iki sözcüğün birleşiminden oluşuyor. kendi ve yemek. yani vücudunuzdaki yağlar gibi eski, yaşlı, kanserli, iltihaplı vs dokuları da vücuda yiyecek olarak aktarıyorsunuz. vücudunuz kendi hücrelerini yakıt için kullanıyor. siz de aldığınız omega 3 ile yeni ve dayanıklı hücreler yapıp gençleşiyorsunuz. omega 6 ile yapılan hücreler kısa sürede çöküyor. işin ilginci vücudun omega 3 mü 6 mı kullandığını bilememesi. yağ işte deyip kullanıyor. siz bileceksiniz. beyin sizde. küçücük hücre ne bilsin?

    yaşımı sorup bilemeyenlere çay ısmarlıyorum. evet.
  • 105. gün raporu

    99 kilo - 19 kilo gitti

    damacanayı tek başına kapıdan mutfağa alan kız, gel al bakayım şunu
  • çevremde pek çok insanın başlamasına vesile oldum. benim görünüş olarak poğaçalıktan grisiniye evrildiğimi gören pek çok arkadaşım ve hatta abimin tıp camiasındaki doktor arkadaşları bana sorar oldular, bu yaşam biçimine nasıl başlanıyor, neler yeniyor, neler yenmiyor vs. diye.

    kişiden kişiye farklılıklar olsa bile herkese uyacağını düşündüğüm bir programı naçizane paylaşmak istiyorum.

    1. öncelikle kendinize bir hedef belirleyin. kaç kilo vermek istiyorsunuz. kaç bedene düşmek istiyorsunuz. bunları bir yere not edin

    2. evinizde yoksa bir tartı edinin, varsa her sabah aç karnına, boş boşaltım sistemi ile tartılın. kahvaltıda 1 kiloya yakın yemek ve su giriyor, tuvalette de 1 kiloya yakın çıkıyor vücuttan; hesabınız şaşmasın.

    3. niyet edin.

    4. konu ile ilgili türkçe/ingilizce grupları takip edin, hem motive olmanızı, hem vücudun fizyolojik ve hormonal olarak değişimlerini anlamanıza büyük faydası oluyor. kafanızdaki soruları cevaplayacak bir sürü "damdan düşmüş" insanla da tanışıyor, yazışıyorsunuz (bazı linkleri aşağıda paylaşacağım)

    5. ne yaptığınızı bilin. ketojenik diyet + ıntermittent fasting basit bir "aldığın kalori harcadığın kaloriden az olursa vücut aradaki farkı göbeği yakarak eritir" algoritması değildir. bu diyette vücudun bazı hormonlarının salgılanma miktar ve sıklığını değiştirerek kilo ve sağlığımızı düzeltmeye çalışıyoruz. bu hormonal değişikliklerin iyi olduğu kadar zorlayıcı etkileri de var. sağlığınız zaten doktor kontrolü altında sürekli ilaç kullanımı ile geçiyorsa, bu diyet size iyi gelebilir ama doktorunuza mutlaka danışın ! sağlığın şakası ve geri dönüşü yok.

    6. her halükarda bir laboratuvara gidip açlık kan şekerinizi, kolestrolünüzü, hdb1ac'nizi, insülin seviyenizi ölçtürtün. eğer bu satırları fazla kilolarınızdan dolayı okuyorsanız muhtemelen bir şeyler bozulmaya başlamıştır. elinizde bir mihenk taşı gibi bu değerler dursun.

    6. vücudunuz karbonhidratları azalttığınız ve yemekler arası süreleri uzattığınız için daha az insülin salgılayacaktır. insülin seviyesi kanda ne kadar yüksekse, vücudun yakıt olarak şeker (glükoz) tercihi ön plana çıkarken, kandaki glükozu da yağ olarak depolama eğilimi o kadar fazladır. eğer tip-2 diyabetik iseniz (insülin direnciniz varsa), her yediğiniz karbonhidratlı gida da bu etkiyi katlanarak yaşarsınız. insülin'in ayrıca büyüme (human growth hormone) gibi bazı hormonları baskılayıcı etkisi, damarları tahriş ederek damar tıkanıklığına yol açma ve vücutta su tutumunu (ödem) arttırıcı etkisi bulunmaktadır. özetle : biz kandaki insülin seviyesi düşmüş bir vücuda erişmek ve de fazlaca egzersiz bile yapmadan kilo verirken kalp damar sağlığımızı da korumak için bu diyeti yapıyoruz. bakın kalorilerden hiç bahsetmedim. bu diyet öncelikle kalori sayılan bir diyet değildir.

    7. gelelim uygulama stratejisine. ben 1. günden hem 2 öğüne indim hem de ketojenik beslenmeye başladım. bu pek çok insana çok sert gelebilir. tavsiye edilen yöntem öncelikle ara öğünleri (atıştırmaları) bırakıp günde 3 öğün yemeye başlamak. zaten 3 öğün yiyorsanız 2 öğüne inmek. yemek yeme sıklığını azaltmanın mantığı şu : her yemekten sonra kandaki insülin seviyeniz yükseliyor ve belirli bir süre sonra normal seviyesine iniyor. işte bu seviyede mümkün olduğunca uzun zaman geçirerek vücudun yağ deposundan yakmasını sağlamak istiyoruz. erkeklerde iki öğün arası 16 saat kadınlarda 14 saat aralık vermek minimumda yeterli. buna göre kahvaltı + öğlen yemeği ya da öğlen + akşam yemeği gibi bir rutinde ilerleyebilirsiniz. daha da ileri zamanda tek öğünde de bu işi halledebilirsiniz

    8. peki öğün sayısı azalınca nasıl açlıktan bayılmadan dayanabileceğim ? işte burada ketojenik diyetin ana hatlarına giriş yapalım :

    9. cep telefonunuza veya bilgisayarınıza günlük yediklerinizin besin değerlerini gösteren bir uygulama kurun. ben diyetkolik uygulamasını kurdum. her yediğim besini tartamadığım için göz kararı ölçüler giriyorum ama %20 yanılma payı da olsa size bir kıyas imkanı veriyor. mutlaka yapın. bu programlarda önerilen günlük karbonhidrat, yağ, protein miktarlarına aldırış etmeyin, biz kendi programımızı yapacağız

    10. günlük tükettiğiniz besinlerden aldığınız enerjinin %70'i yağlardan %25'i protein'den %5'i de karbonhidratlardan gelmeli. günlük net karbonhidrat alımınız 30-40 gramı geçmemeli. karbonhidratları hesaplarken yeşil yapraklı salata ve sebzeler ve lahana, karnabahargillerdeki karbonhidratları saymıyorsunuz.

    11. yukarıdaki hesaba göre önce yağlardan başlayalım. yağın bir gramında 9 kalori var. demek ki her gün 100 grama yakın yağ tüketeceğiz (öğk). bu yağın en güzel kaynakları zeytinyağı, tereyağı, kuruyemişler (ceviz, badem), yumurta, peynir, her türlü et ve sakatatın yağları. bunları bolca tüketiyoruz. margarin, çiçek yağları ise zararlı elimizi sürmüyoruz.

    12. protein : abartmıyoruz. hayvansal ve bitkisel proteinlerden günlük 60 - 80 gram arası protein almanız idealdir. boy ve kilonuza göre uzmanlar ne diyorlarsa o miktarı alın. yumurta, peynir, sakatat, kırmızı et gibi "kolestrolü yükselttiği düşünülen" protein kaynaklarını gönül rahatlığı ile tüketin, kolestrol ve trigliseritler bu diyette tepetaklak iniyor. kendi test sonuçlarımı 40 günde bir paylaşıyorum, isteyen bakabilir

    13. karbonhidrat : en çok dikkat etmemiz gereken besin grubu :

    kesinlikle yememeniz gerekenler : her türlü tahıl ve tahıl ürünü : buğday, pirinç, arpa, mısır, ekmek, bira, makarna, börek, poğaça vs. --- patates, şeker, meyveler (evet meyveler tamamen yasak, meyvelerdeki fruktoz doğrudan karaciğere yağ yapıyor, besin değerleri olarak aman aman bir faydaları yok, lif ihtiyacımızı ise sebzelerden alıyoruz)

    karbonhidratlarınızı sayarak arada yiyebilecekleriniz : baklagiller ve kök sebzeler (havuç, turp vb.)

    karbonhidratı olsa bile yemeniz gerekenler : limon, yukarıda adı geçmeyen tüm sebzeler ve salata malzemeleri

    14. başladınız, her sabah tartılıyorsunuz. öğün azalttığınız noktada ilk günler bir açlık hissi, mide kazınması gelebilir. 1 tane ceviz veya badem atın ağzınıza ve tuz yalayın.

    15. beklenen etki vücudun ödemden kurtulmaya başlaması ile ilk 3 haftada hızlı bir kilo kaybıdır. 4 - 8 kilo arası zayıflayabilirsiniz. bu giden kiloların çoğunun su ve elektrolitler olduğunu unutmayın. yemeklerinize tuz ekleyin, yeşil sebze ve salataları bol bol tüketin. yağ yakmaya başlıyorsunuz.

    16. eğer 3. haftayı bitirdiyseniz ve 3 öğün yiyorsanız 2 öğüne düşün.

    17. benim tavsiyem ilk 4 ay, 6 haftada bir kan değerlerinize baktırtın. birşeyler yanlış gidiyorsa zarar görmeyin.

    18. 2. ayınıza geldiğinizde vücudunuz bu diyet sebebi ile bazı mineralleri her gün belli miktarda almak isteyebilir. sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum. bunlar tükettiğimiz besinlerde var ama düşük insülin ortamında vücuda her gün taze olarak almak gerekiyor. tansiyon hastalarının ilaçlarını bıraktıkları konusunda pek çok kişisel paylaşım gördüm. benim de bir dönem tansiyonum düştü, yemeklere tuz atarak ve her gün bir avokado yiyerek hayatıma devam ediyorum.

    kolay gelsin ...

    kaynaklar : ınternette ketojenik diyet (türkçe) ketogenic diet (ingilizce) arama yaptığınız zaman pek çok bu konuya eğilen kaynakça bulunuyor. ben ingilizce kısa videoları ile pek çok konuyu açıklayan dr. eric berg'i çok beğeniyorum. konulara göre organize olmuş anlatımları için :

    https://www.youtube.com/…er/drericberg123/playlists

    yine daha araştırma ve ikna olma aşamasındaysanız, bu diyet hakkında sunumların yapıldığı şu kanalları da tavsiye ediyorum :

    https://www.youtube.com/…l/uccttihztnpiqd2eubio5hfw
    https://www.youtube.com/…l/ucyxv-kecjm1eh83nmdmvlva
  • ilginç şekilde açlığın son saatlerinde inanılmaz bir zihin açıklığı yaşamaya başladım. bunu vücudun enerji kaynağını glükoz (şeker)'dan keton (yağ asidi) yakmaya dönmesine ve bu ketonların beyine kandan daha rahat geçmesi ile açıklıyorlar, açıklama doğru mu bilemiyorum ama yukarıdaki entrylerde söylediğim ezberleme testlerinde özellikle 12. saatten sonra performans artışı yaşıyorum. gece uykularım iyileşti, kabuslar bile daha insaflı .. sabah dinlenmiş uyanıyorum. yarın sabah tekrar kilo ölçeceğim bakalım kaç olmuşum.

    edit : 112.1 (-5.9) 10. gün. hedef 89.0 (boy 1.87) 100. günde

    çok hızlı ve sağlıksız zayıflıyorsun diye düşünenlere, yediklerimi yeseniz (yanında biraz ekmekle) kilo alırsınız
  • yaklaşık 10 gündür her gün aksatmadan böyle besleniyorum. ketojenik diyetle çatlayana kadar tek öğünde 1600 kalori kadar aldığım için ertesi gün akşamına kadar neredeyse hiç acıkmıyorum. asla kalori kısıtlaması da yapmıyorum. "artık yeter, daha fazla yiyemiyorum" dediğim o son lokmaya kadar öküz gibi yiyorum.

    dünyanın en kolay şeyi bu sanırım.
    sabah kahvaltı hazırlama derdi = yok
    öğlen "aman dışarıdayım bir yerlerde gideyim yemek yiyeyim, çok acıktım" derdi = yok

    akşam işin gücün bitince eve gel, tek öğününü ye, karnın doysun, bir sonraki akşama kadar acıkma. valla hayatın sırrı bence bu olabilir.

    bir ömür boyu devam ettirebileceğimi hissediyorum bunu. o kadar sevdim, o kadar güzel.
hesabın var mı? giriş yap