• temporal lob epilepsisi, medial ya da lateral temporal lob orijinli tekrarlayan nöbetlerden oluşur. bu nöbetler kompleks parsiyel (bilinç kaybı ile birlikte) ya da basit parsiyel (auralı / aurasız) olabilir. kompleks parsiyel nöbetler her iki temporal lobu kapsadığından hasta bilincini kaybeder. kompleks parsiyel nöbetlerin % 10-30 kadarı ekstratemporal yapılardan kaynaklanmaktadır (paryetal,oksipital,frontal). yetişkinlerde görülen nöbetlerin % 40-60’ı temporal kaynaklıdır.

    etyoloji:

    epilepsi nedeniyle operasyon geçiren hastaların yaklaşık üçte ikisinde altta yatan neden hipokampal sklerozdur. hipokampal nöron kaybında özellikle piramidal hücre kaybı fazladır
    .
    ·geçirilmiş enfeksiyonlar (herpes ensefaliti,bakteriyel menenjit)
    ·kortikal zarar meydana getiren travma ya da hemoraji
    ·hamartom
    ·gliom
    ·vasküler malformasyon (arteriovenöz malformasyon,kavernöz anjiyom)
    ·neoplaziler
    ·idiyopatik
    ·genetik (çok nadir)

    hipokampal skleroz mezial temporal lob epilepsisi olarak adlandirilan özel bir klnik sendroma neden olur.
    kompleks febril nöbetleri olan çocuklarda ileri dönemde temporal lob epilepsisi görülme riski artmaktadır.
    panik ataklarda görülen otomatizmler ve anksiyete temporal lob kaynaklı nöbetlerin basit parsiyel fazıyla karıştırılabilir ama temporal lob epilepsisi saniyeler ya da en fazla iki dakika sürerken panik atak genellikle on dakikadan daha uzun sürer.
    oksiptal lob epilepsisi de temporal lob epilepsisine dönüşebilir ve bu ikisini klinik olarak ayirmak güçleşebilir.
    psikolojik nöbet geçiren hastaların yaklaşık % 10’u aynı zamanda epileptik nöbet de geçirebilirler.
    frontal lob epilepsilerinin karakteristik özellikleri vardır. ard arda gelen, hızlı başlayıp hızlı biten nöbetlerdir. postiktal durum ya çok kısadır ya da hiç yoktur. yine de klinik olarak ayırım yapılamıyorsa eegye başvurulmalıdır.

    aura:

    auralar saniyeler / dakikalar süren basit parsiyel nöbetlerdir. ama prodrom dönemden ayrımlarını yapmak önemlidir. prodrom nöbetten saatler hatta günler önce meydana gelen sinirlilik ve anksiyete halidir. davranış değişiklikleri de beraberinde görülebilir.
    auralar temporal lob kaynaklı nöbetlerin % 80’inde görülmektedir. basit parsiyel nöbetlerle birlikte sık görülürler ve bu genelde temporal lob orijinli bir kompleks parsiyel nöbetle devam eder.
    koku ile ilgili auralarin genelde temporal lob tümörü kaynaklı epilepsilerde görüldüğü bulunmuştur. olfaktör semptomlar genelde hoşa gitmeyen kötü kokuların algılanması şeklindedir.
    ses halusinasyonları vızıltı şeklinde olabileceği gibi karmaşık ses ya da seslerden,şarkılardan da oluşabilir. bu tür auralar daha sık olarak neokortikal temporal lob epilepsilerinde meydana gelmektedir.
    hastalar objelerin şekil, boyut ve uzaklığının değiştiğini söyleyebilirler. objeler olduklarından daha büyük (makropsi) ya da daha küçük (mikropsi) olarak algılanabilirler. objeler titreşiyormuş gibi görülebilir. posterior superior temporal girus kaynaklı epilepsilerde vertigo meydana gelebilir.
    rüya hali (dreamy state), kişinin ilk kez gördüğü kişi veya çevreyi önceden görmüş gibi olma duygusu (deja vu) veya bildigi kişi veya çevreyi ilk kez görür gibi olma hali (jamais vu), eski yaşadığı olayların film şeridi gibi gözünün önünden geçmesi gibi ilginç tablolar görülebilir.
    depersonizasyon, derealizasyon meydana gelebilir.
    hastalar kendilerini dışardan gördüklerini tanımlayabilirler.
    amigdalo-hipokampal orijinli (mezyal temporal nöbet) nöbetlerin başlangıcında hastaların iyi tanımlayamadıkları yabancı bir duygu, halusinasyon ve ilizyonları olabilir. anksiyete ve korku şeklindeki affekt değişikliklerine sıkça rastlanır. bunu kısa süreli dona kalma ve ardından otomatizmalar izler (en sık yutkunma,yalanma,çiğneme). ayrıca yükselen epigastrik his ile bulantı,karın ağrısı,mide barsak hareketlerinde artma, lakrimasyon ve salivasyon gibi otonomik belirtiler nöbete eşlik edebilir. ek olarak yüzde solukluk veya kızarma, pupil dilatasyonu ve öğürme de görülebilir.

    nöbet:

    aurayı takiben kompleks parsiyel nöbet başlar. kompleks parsiyel nöbetler 30 saniye-2 dakika arası sürer. gözler açıktır ve hareketsizdir. pupiller dilatedir ve hareket durmuştur. ağız açıp kapama, çiğneme, yutma gibi otomatizmler görülebilir. el hareketi ile birlikte olan otomatizmler kural olarak epileptik aktivite ile ipsilateral taraftadır.ele geçen bir obje ile oynama, giyinme veya soyunma, amaçsız koşma, gülme nispeten sık rastlanan otomatizmlerdir. adversif baş ve göz hareketleri ile distonik postür (epileptik aktivitenin karşı tarafında) sık görülen motor fenomenlerdir. (otomatizmler bilinçsizce yapılan az ya da çok koordine olabilen, epileptik nöbet sırasında ya da sonrasında görülebilen ve genellikle amnezinin takip ettiği motor hareketlerdir. çoğunlukla temporal lob kaynaklı nöbetlerde görülseler de ekstra temporal orijinli kompleks parsiyel nöbetlerle de birlikte olabilirler.) hastalar yapmakta oldukları motor aktiviteye devam edebilecekleri gibi ağızlarına konan sakızı çiğneme ya da ellerine konan bardaktan su içme gibi reaktif otomatizmler gösterebilirler.
    kompleks parsiyel nöbet sekonder jeneralize tonik-klonik bir nöbete dönüşebilir.
    hastalar sıklıkla postiktal konfüzyon yaşarlar. postiktal afazi dil konusunda dominant hemisiferdeki temporal lobun epilepsisine işaret eder.
    çoğu aura ve otomatizmler kısa sürer (saniyeler ya da 1-2 dakika). postiktal faz daha uzun sürebilir. her iki hemisiferin de olaya dahil olması nedeniyle amnezi meydana gelir.

    görüntüleme yöntemleri:

    temporal lob epilepsisi şüphesi olan tüm hastalara eeg yapılmalıdır. interiktal anomaliler genellikle anterior temporal bölgede ya da bazal temporal elektrodlarda görülür. hastaların üçte birinde bilateral interiktal epileptiform anomaliler vardır. nöbet sırasında temporal lob epilepsili hastalarda ; sfenoidal ve bazal temporal elektrotlarda özellikle belirgin olan 5-7 hz,ritmik keskin teta dalga aktivitesi görülür
    intrakraniyal eeg sadece cerrahiye aday hastalarda mr ya da noninvaziv eeg ile odak saptanamiyorsa yapılır.
    yeni tanı almış tüm temporal lob epilepsisi hastalarına mr yapılmalıdır. hastaların % 87sinde yüksek çözünürlüklü mrda hipokampal atrofi gösterilmiştir. bu atrofi % 10-15 oranında bilateraldir.
    18-flurodeoksiglikoz ile yapılan pet, mrı normal olan cerrahiye aday hastalarda odağın saptanması açısından yararlıdır.

    tedavi:

    parsiyal nöbetlerin yaklaşık % 47-60ı monoterapi ile kontrol altına alınabilmektedir. yapılan çalışmalara göre dört major antiepileptik olan fentoin, fenobarbital, karbamazepin ve valproat nöbetleri kontrol etmede aynı etkinliğe sahiptir. ama fenobarbital ve valproatin yan etkileri daha fazladır. topiramat, lamotrijin, levetirasetam, oksikarbazepin ve zonisamid gibi yeni antiepileptikler de benzer etkinliğe sahiptir. yeni tanı almış epilepsilerde karbamazepine göre lamotrijin tolere edilebilme ve yaşam kalitesi bakımından daha kullanışlıdır. 3lü terapiye rağmen hastaların % 40ı nöbet geçirmeye devam etmektedir. hipokampal skleroz nedenli nöbetlerde ilaçlara refraktör nöbet geçirmenin daha sık olduğu görülmüştür.
    vagus nerve stimulation boyun kısmında sol vagusa subkutanöz bir stimülatör yerleştirilmesi şeklinde uygulanmaktadır. antiepileptik etkiyi nasıl sağladığı tam olarak bilinmemektedir. nöbet sıklığını %25-28 azaltmaktadır.ses kısıklığı, lokal ağrı, öksürük, parestezi, disfaji, dispne gibi yan etkiler görülebilir.
    (bkz: temporal lobektemi) medikal tedaviye cevapsız temporal lob epilepsili olgularda yaygın olarak uygulanmaktadır. amigdala ve hipokampusun çıkarılmasını içerir. % 70-90 oranında tedavi sağlanmaktadır.
    prognoz:

    devam eden nöbetleri olan hastaların ölüm riski normal populasyondan daha yüksektir. bunun nedenlerinden biri epilepside açıklanamayan ani ölümdür.* anterior temporal lobektomi sonrası nöbetsiz geçirilen 2 sene iyi prognoz işaretidir. major antiepileptikler yeterli olmuyorsa nöbet geçirmeme oranı % 5-10’lara düşmektedir. refraktör temporal lob epilepsili hastalar hafıza kaybı yaşamakta ve bu hastaların dil yeteneğinde azalma gözlenmektedir.

    (bkz: http://www.emedicine.com/neuro/topic74.htm)
    (bkz: http://www.neuropat.dote.hu/)
  • halk arasında peygamber hastalığı diye bilinir.. diyebilsek keşke; oysa ki haberleri bile yok.

    şimdi papa falan olsaydı "tanrı bizi sınamak için yapıyor bunu" derdi. bizimkilerin de opapalardan papazlardan farkı yok zaten; neyse..
  • lewis caroll ve edgar allan poe'nun da muzdarip olduğu epilepsi türü. özellikle de sol temporolimbik tutulmanın söz konusu olduğu vakalarda sadece iktal belirtiler değil hiperdinsellik, derin duygusallık ve hipergrafinin ön planda olduğu bir kişilik örüntüsünden bahsedilebilir. özellikle de dostoyevski'ni külliyatı ve lewis caroll'un 98000 tane mektup yazmış olduğu düşünülürse hipergrafinin diagnostik önemi az değildir. hiperdinsellik ise dini düşünce ve duygulanımın anatomik ve fizyolojik temelleri üzerine çeşitli düşünce ve spekülasyonlara yol açmıştır.
    ayrıca (bkz: geschwind sendromu)
  • beyinin temporal lob bölgesindeki epileptik aktiviteden kaynaklanan nöbetlerle giden epilepsi türü. bu bölge limbik sistemin önemli bileşenlerini de içerdiğinden nöbetler genellikle temporolimbik epilepsi adıyla sınıflandırılır. nöbet sırasında otomatize hareketler, görsel ve işitsel halüsinasyonlar, koku halüsinasyonları, nesnelerin boyutlarını değişmiş gibi görmenin (bkz: alice harikalar diyarında) yanında tanıdıklık (bkz: deja vu) veya yabancılık (bkz: jamais vu) illüzyonları gözlenebilir. hastalar bazen kendi bedenlerinin dışına çıktıklarını veya kendilerine tepeden bakıyormuş gibi hissettiklerini bildirirler (bkz: otoskopi).

    (bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski)
  • the exorcist adlı filmde yataktan 2 metre yekselmiş kıza tanı koymaya çalışan nöroloğun söylediği hastalıktır.
  • semptomlarını yaşadığınıza inanıyorsanız bile, temporal lob epilepsisi olduğunuza hemen inanmayın. her sakallıyı dedeniz bilmediğiniz gibi, her deja vu'yu da epilepsi bilmeyin.

    temporal lob epilepsisi olmayan insanlarda da sanki varmışçasına birtakım semptomlar görülebilmektedir, beyin öyle de oyuncudur, öyle de kandırıkçıdır gerekirse. her türlü testiniz yapıldıktan sonra 'turp gibi beyniniz var maaşallah, epilepsiyi geçtim cillop gibi, hiçbir yamuğu yok' yorumunu (bunun profesyonel ifadesini tabii) duyar, hem rahatlar hem de şaşarsınız. o sebeple bu hastalığın semptomlarından bazılarının sizde olduğuna dair bir paranoyanız varsa, hemen yıkılmayın, paniğe kapılmayın, hiçbir şeyiniz olmadığı halde kendi kendinizi (ve etrafınızdakileri) boşuna üzüyor olabilirsiniz (ben ettim siz etmeyin). temporal lob epilepsisinin **bazı** semptomları şu sebeplerle de deneyimlenebilmektedir:

    - stres, hatta aşırı stres
    - fiziksel ve zihinsel aşırı yorgunluk, uykusuzluk ya da kalitesiz uyku uyuma
    - derin duygusallık, hassasiyet, fazla ince düşünme, gereksiz endişe, üzüntü
    ve hatta
    - muhteşem bir karakter, inanılmaz bir zeka, enfes bir yaratıcılık, zerafet, asillik, sınır tanımayan bir empati, sempati gücü, akıl sır ermez bir insan olma durumu. yani anlayacağınız benim gibi derin duygusallık, yaratıcılık ve zekanın bir araya geldiği eşi benzeri zor bulunan bir insansanız, "dostoyevskinin, poe'nun, socrates'in hastalığından bende olmayacak da kimde olacak?" diye düşünmeniz mümkündür. sizi muh-te-şem-liğinizden dolayı kimse suçlayamaz, bu düşünceleriniz yanlıştır ama doğaldır. ama sanki buradan da hemen şu tür başlıklara geçilebilir gibi bir his var içimde, birşeyler dürtüyor nedense --->bkz: megalomani bkz: hayallerde yaşamak gibi. tüm bunlar insan için sonuçta.

    (ps. geyiği kesersek eğer şüpheniz varsa önce testlerinizi yaptırın. ben testlerden süper olumlu sonuçlar aldım, hastalık değil, stres/yorgunluk/duygusallık sebebiyle semptom yaşadığımı anladım, ondan böyle şımarabiliyorum. önce test, sonra şımarma. aman diyim.)
  • tarihteki pek çok ünlü sanatçı, deha, filozof tarzı insanda görüldüğü için deha/yetenek'le arasındaki ilişki sorgulanmaktadır:

    http://en.wikipedia.org/…st_of_people_with_epilepsy
  • beynin şakak loblarında-işitme ve hafıza ile ilgili kısımlarında gerçekleşen nöropsikiyatrik hastalık. uzun yıllar tedavisini çeşitli kuruluşlarda görmüş olduğum için sanırım içeriden ve teşhis konulmuş biri olarak söyleyeceklerim olabilir.
    ilk olarak nöron uçlarında biriken elektriklerden bahsetmek gerekir. normalde nöronlar arasında gerçekleşen ileti bazı durumlarda gerçekleşemez: ara boşluktaki elementlerin miktarıyla ilgili. bu durum nöbet öncesi süreci oluşturur: boşalamayan elektrik, nöbet öncesinde tarifi imkansız bir sıkıntı hissi verir. ben buna 17 yaşındayken "mutlak yalnızlık ve evrensel sıkıntı sendromu" adını vermiştim. ve evet, doktora göre de abartılıymışım. tabii o anda ne yaparsan yap geçmeyen bir sıkıntıyı, elini kolunu nereye koyacağını bilememeyi, hiçbir olasılığın rahatlatmadığını, kendi annemin yüzünün bir yabancı gibi gözüktüğünü, vücudumun ve özellikle ellerimin benim değilmiş gibi hissettiğimi söylemem gerek.
    nöbet öncesi çok çok sıkıcı olmasına rağmen nöbetlerin kendisi bazen oldukça eğlenceli olabiliyordu, hatta doktorlarımdan birinin " ya millet senin bedavadan yaşadıklarını deneyimlemek için uyuşturucu kullanıyor, çok da sıkıntı yapma" dediğini söyleyim. elbette arada bad trip olarak niteleyebileceklerimiz de oluyordu.
    tetikleyiciler epilepside önemli bir unsurdur. nöbetin ortaya çıkmasını sağlarlar. her hastada değişkenlik gösterebilirler. benim favori tetikleyicim güneşli günde esen rüzgarlar ve belirli bir uzaklıktan gözüken deniz görüntüsü idi.
    sahte anılarla yaşadım bir süre. çocukluğumda sıklıkla babama bazı olaylar hakkında sorular sorardım ve bunları yaşamış olamayacağımı nazikçe ifade ederdi. yalancı durumuna da bu yüzden sıklıkla düşmüşümdür.
    deja vu sıklıkla görülen bir diğer nöbet.
    yapılan çalışmalar 300'e yakın farklı nöbet türü olabildiğini göstermektedir.
    özellikle yanık kokusu başta olmak üzere çeşitli kokular algılama, işitsel halüsinasyonlar ve nadiren görsel halüsinasyonlar olurdu. uyanık rüya görmeye benzer ve gerçekten tarif etmesi imkansız hislerle bezeli görüntüler görürdüm. ancak bunlar tam halüsinasyon sayılmaz. westworld dizisindeki robotların aşırı gerçekçi anıları gibi. ve elbette bu anılar yaşanmış olamazdı.
    işitsel sanrıların bir kısmı direkt duyulur şekilde müziklerdi ve bazen bu müzikleri kontrol de edebiliyordum. görünmez bir orkestranın şefi gibi. harikaydı.
    tam tanımlayamadığım ancak kendisine yine sahte anıların eşlik ettiği tat sanrıları da oluyordu. hep bir şeye benzetip asla ne olduğunu çıkaramadığım tatlar.
    bazen ürkütücü seslere eşlik eden demonik görüntüler oluyordu. şiddet yanlısı bir tabiatım olmamasına rağmen parçalanmış insan bedenleri, garip vızıltılar ve böcek sesleri, bazen adeta tenimde hissettiğim dokunuşlar.
    işin bir boyutunda artık şizofreniye benzer bir tablo ortaya çıktı ve doktora gittim. bir öğretmenimin yönlendirmesiyle. sonuçta beş doktordan farklı teşhisler ortaya çıktı. şizofreni, psikotik depresyon, bipolar gibi. her doktor kendi teşhisi için ilaç deposuna döndürdü bünyemi ve günde yirmi saat uyutmak dışında hiçbir faydası görülmedi.
    derken tam umudu kesmişken hayrettin kara'nın mekanına düştüm. sırf ailemi kırmamak adına gittim. yarım saat dinledikten ve raporları gözden geçirdikten sonra,
    sende psikoz olamaz dedi, içgörün çok yüksek. temporal lob epilepsisi olduğunu düşünüyorum. eeg çekip bakalım. ve sonuçta haklı çıktı.
    o dönem temporal lob epilepsisi ülkemizde pek bilinen bir şey değildi ve şizofreniyle karıştıran pek çok doktor oluyordu. oysa içgörü ayırıcı tanıdaki en önemli etkendir.
    içgörü, hastanın, hastalığının farkında olmasıdır.
    konuyla ilgili söylenecek pek çok şey olmasına karşın materyalist arkadaşların pek hoşlanmayacağı bir yorumla sonlandırmak isterim:
    "deli ile veli arasındaki fark, birinin açıldığı alemi net idrak edip, gerçeklik olarak düşünülen ortak algı kompleksini de beraber yürütmesi, diğerinin ise iki alemin gerçekliklerini birbirine karıştırmasıdır" diyen laing ustaya selamlarımı sunarım.
    olasılıksız kitabı ve exorcist filmi hastalıkla ilgili çeşitli şeyler söylemiştir.
    artık nöbet geçirmesem de bazen özlediğimi itiraf ediyorum. sokayım realitenize
  • diğer adıyla peygamberlik hastalığıdır. (bkz: dimetiltriptamin) fazla salgılanmasıyla insanın transa geçemesi durumudur. bütün peygamberlerin vahiy aldığını düşünmesi bu şekilde gerçekleşmektedir. ruh molekülü olarakta tanımlanan dmt salgısı karanlıkta ve açlıkta insanda fazla fazla salgılandığı düşünüldüğünde taşlar yerine oturmaya başlıyor. bütün dinlerde var olan oruç ve peygamberlerin kendini 40 gece mağaraya kapatması dmt salgısının artması içindir. hz. muhammetin hira mağarasına gitiği ve ilk vahiyinide hira mağarasında aldığı bilinmektedir. aynı zamanda yapılan ibadetlerin yada meditasyonların da dmt salgısını artırdığı da bilinmektedir. dmt transına girmiş insanların cennet ve cehennemi deneyimlediği de bilinmektedir.
    dmt salgısını artıran üzerlik tohumu hakkında mevlana'nın şu yorumu bilinmektedir. "üzerlik tohumu karanlığı örttü ve gerçek göründü." gördüğünüz gibi herşey ortada belirtiğim yargılar tamamen benim fikrimdir. kanıtlanmamıştır. gidip üzerlik tohumlu bi sigara sarayım.
  • kimi zaman kişide tetkikleri derinleştirmeden "psikolojik birer fenomen" denilip geçilebilen depersonalizasyon/derealizasyon/deja vu/jamais vu deneyimlemelerinin etiyolojisinde yer alabilen hastalık*.
hesabın var mı? giriş yap