• yaşar kemal'in kaleminden, çaresizliğin romanıdır. oyunlaştırılmıştır ve bbt'de sahnelenmektedir.

    --- spoiler ---

    köylü: biz de ölürüz... hepimiz kırılırız.

    murtaza ağa: iftira etme...

    köylü: ölürüz... biz ölürüz...

    murtaza ağa: ulan iftira etme dedim sana! bu asil millete...

    okçuoğlu: asil, yüksek milletimize...

    murtaza ağa: türk ölmez! türk ölmez!

    zeyno bacı: bakın hele şunların ettiğine! bakın, hele bakın! türk ölmezmiş! bakın hele şu alçaklara! ya şu her gün sinek gibi ölenler kim? türk değil mi?

    murtaza ağa: (bir an ne yapacağını bilemez, sonra büyük bir heyecanla hitler gibi kolunu uzatır) tanrı türkü korusun!

    okçuoğlu: tanrı türkü korusun!

    zeyno bacı: tanrı türkü sizin şerrinizden korusun.

    memed ali: baci dogri söylir.

    --- spoiler ---
  • yaşar kemalin ince memedden sonra yazdığı ikinci romanıdır. çukurova 'daki çeltik ağalarının halk üstündeki baskılarını ve halkın yaşadığı zorlukları anlatır.isveç 'in götebork tiyatrosunda bir yılı aşkın oynanmıştır. bu roman aynı zamanda benim 1-2 günde bitirdiğim çok güzel bir romandır.
  • yaşar kemal'in bu eserinde kadirli kaymakamı mehmet can anlatılmaktadır.

    düzeltme : aslında mehmet can teneke yazıldıktan 5 yıl kadar sonra (1960 yılında) kadirli kaymakamı olmuş ve sonra sürülmüştür.bu neden bir benzeşimden söz etmek daha doğru olur.
  • yaşar kemal'in çukurova toprağının yetiştirdiği en güzel adamlardan birisidir, böyle bir eseri o yıllarda yazmak bunun gereğidir. bugün ankara devlet tiyatrosunun sahnesiyle adana'da izlediğim oyundur ayrıca. oyuncular yürekten oynuyorlar. şiddetle gidiniz efendim.
  • yapı kredi yayınlarından çıkan romanına "teneke" diyebilmek için bin şahit gerekebilir. 1955' te çıkan ilk romandan itibaren defalarca roman üzerinde değişiklik yapılmıştır ve bir röportajda yaşar kemal bunların hiçbirinden kendisinin haberi olmadığını söylemiştir. size tavsiyem ilk çıkan baskıları alıp gerçek yaşar kemal betimlemelerinin tadını çıkarmanız.
  • 06.11.13 tarihinde izlediğim ve bir hayli etkilendiğim oyun.

    oyun bir uzun ve ilk yarı sıkıcı diye nitelendirilebilir fakat bana bir film izliyormuşçasına güzel ve akıcı geldi. oyunculuklar çok duruydu, konuşmalar doğaldı, gerçekçiydi.

    --- spoiler ---

    tellalın askerliğini, atatürk'le karşılamasını ve yakasındaki kahve fincanı hikayesini anlatması esnasında göz yaşlarıma engel olamadım. doğru ve yanlış ile ilgili sözler de yüreğimi hafifletmedi doğrusu, çünkü doğruydular.

    --- spoiler ---

    ayrıca günümüz türkiye'sini ve gidişatını hatırlatan, bir kere daha yol yakınken buralardan gitmek gerek diye düşündürten oyundur kendileri.
  • romanı da çok beğenmiştim ama tiyatro oyunu bir başka güzel. özellikle son kısım tiyatroda esen o buz gibi havayı hissedebiliyorsunuz. eminim sahneden bakınca gözleri parlayan bir salon dolusu insan görünüyordur.
  • gerek hikayesiyle, gerek oyuncularıyla ve oyunculuklarıyla, gerekse sahne dekoru ile bir hayli beğendiğim ankara dt oyunu. 2 saat 40 dakika ama değer. ayrıca oyunda kaymakamı neşe dert aşk'tan da tanıdığımız alpay ulusoy oynuyor, sevmemek elde değil. murtaza ağa karakterini oynayan osman nuri ercan ise adana ağzı konuşmasıyla büyük hayranlık uyandırıyor.

    ne yazık ki benim izlediğim gün oyunun sonunda bir talihsizlik yaşandı ve seyirciler oyun sonunda oyuncuları alkışlarken, çeltik ağalarını oynayan(oyunun kötü karakterleri) oyuncular sahneye çıktıklarında onları yuhaladılar, onların adına gerçekten çok utandım. çünkü ben özellikle murtaza ağa karakterini o kadar beğendim ki en çok alkışı onun hak ettiğini düşünüyorum. bu nasıl bir kendini bilmezlik ve ayıptır, nasıl bir tiyatro izleyicisi böyle güzel bir iş çıkaran oyuncuları yuhalar. şimdi iyi tarafından bakmaya çalışıyorum olaya; hani bu oyuncular o kadar iyi oynadı ki bu karakterlere seyirci inandı ve orada yuhaladıkları aslında oyunun karakterleri idi ama yine de olacak iş değil. utançtan yüzümü kapatmışım tamamen refleks olarak.

    oyuna geçecek olursam; ilk sahnelerde karı koca arasında geçen diyalogları anlamakta çok zorlandım ve tüm oyunun böyle devam edeceğini düşünerek üzülmüştüm ki öyle olmadı, çok güzel oyunculuklar izledim. oyunun en akılda kalıcı repliği:

    --- spoiler ---

    - baci dogri söyliyii.

    memet ali sempatik ve herkesin seveceği bir karakter.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    - eskiden ankara'ya gidince işimizi hemen hallederdik, dört gün oldu hala dönmedi.
    + ya ankara değişti ya biz değiştik.
    - yoo yok ankara* değişmez, biz değişmişizdir.

    *ankara: devlet, meclis, hükümet, zihniyet, anlayış adını sen koy.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    kaymakamı zehirlemek için yatağına koydukları ancak yandaşlarının evinden çıkan akrepler hakkındaki diyalogları da bir hayli gülümsetti:

    - ya acaba akrepler yaşlandı mı?
    + yok yaa, benim akreplerin hepsi diridir.
    - o zaman yorgundular.
    + olur mu her gün idmana çıkarıyorum ben onları.
    - ee ne oldu o halde?
    + lan bu akrepler komünist olmasın.

    burada komünistler sakın ha alınmasın, oyundaki kötü karakterlerin amacına hizmet etmeyen iyi akreplerden bahsediyoruz.

    --- spoiler ---

    nusret şenay'ın oynadığı, göğsünde iki kahve fincanı asılı köyün tellalının o meşhur hikayesini de aklımda kaldığı kadarıyla anlatayım:

    --- spoiler ---

    bu tellal dumlupınar'da savaşmıştır, sırtındaki kamburun içinde sekiz kurşun vardır. savaş biter köye döner, bir de ne görsün o asker kaçağı ağaların hepsinin göğsünde birer, ikişer madalya. bu duruma çok içerler ve ankara'nın yolunu tutar. gelip komutanını bulur ancak görür ki; komutanının göğsünde de bir tane bile madalya yok. hiçbir şey demeden geri döner.

    savaştayken bir gün paşa* ile karşılaşır, paşa onların bölüğe gelir. kendisi elini ayağına nereye koyacağını şaşırır paşa'nın karşısında. bir tutam kahvesi vardır, onu pişirir ve ikram eder paşa'ya, birlikte kahve içerler. o günden kalma iki fincanı vardır. düşünür ve bu fincanlardan daha iyi madalya olmaz diyerek takar göğsüne.

    --- spoiler ---

    o kadar konuşup kendisinden bahsetmezsek olur mu hiç, yazan yaşar kemal.
  • milano'da, la scala'da bir kaç yıl önce izlediğim muhteşem opera.

    eser yaşar kemal'in elbette.

    80 yaşlarında bir dekoratörün son güzel dekorunda oynandı.

    ve sadece kısa bir sezondu.

    şimdi bir soru sorayım devlet opera ve balesi müdürlüğüne:

    yaşar kemal ölümüyle daha da popülerleşmişken, besteleri, hazır partisyonları orada dururken bu operayı neden oynamazsınız?
  • doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar lafını doğrulayan yaşar kemal eseri.
hesabın var mı? giriş yap