• >siyahi bir oyuncunun, bilimkurgu türündeki bir filmde, hele hele bir nolan filminde başrol oynaması kumardan da öte, bile bile lades. seyircinin başrolle yeterince empati kurması olası değil.

    içimizde ne kadar ırkçı insan var böyle yahu? nolan seven bir insanın ırkçı olması ayrıca rahatsız edici. will smith'in 50 tane filmi var mesela. "i am legend" var. empati sorunu mu yaşadınız o filmlerde? ırkçılık içeren bir safsata olmuş.

    bir de nolan'ın filmografisindeki zayıf halka olmuşmuş. şaka mısınız arkadaş? böyle bir film çekilmiş mi sinema tarihinde? önce ona bir bakın bakalım.

    imax gerekmez diyenler de olmuş. abi siz ciddi misiniz? imax kamerası ile çekilen filmler için var olan bir salon bu. nasıl gerekmez? sanırım alışmışsınız saçma sapan 3d filmlere. o salonu da 3d için var sayıyorsunuz. tenettirin gidin lütfen. imax; en kaba haliyle daha büyük/fazla pencere demektir. normal bir filmin penceresinin köşelerden çekilerek büyütülmesi falan değildir. bu da bize yüksek çözünürlüklü, daha büyük bir film karesi izleme şansı vermektedir. ses kalitesinden bahsetmiyorum bile.
  • vizyon girme tarihi global bir virüs salgınına denk gelen film, insanlar şu sıralar bunu unutmaya çok meyilli ama sinema gibi riskli bir ortamda ekstradan dikkatli olmak gerekiyor. iki hafta önce bir heyecana kapılıp ankamall imax'ten bu filme bilet almıştım ama filmden iki saat önce salonun durumunu kontrol ettiğimde tüm koltukların dolduğunu görünce korktum. mevcut biletimi iade edip yalnızca iki koltuğun satıldığı başka bir salondan bilet aldım. tamam nolan'ı seviyoruz falan da o kadar da değil ya. siz de kalabalık salonlardan uzak durun lütfen, illaki imax'te izlemek zorunda değilsiniz. hatta illaki sinemada izlemek zorunda da değilsiniz. inanın, aşırı büyük bir kayıp değil.

    filme gelince, sosyal medyada spoiler içeren yorumlarla karşılaşacağınızdan endişe etmenize gerek yok çünkü bu öyle bir film değil. diyelim ki spoiler yediğinizi düşünüyorsunuz, gerçekten bir önemi yok çünkü ne olduğunu anlayamacaksınız zaten. spoiler verdiğini sanan kişi de ne olduğunu anlayamamış olacak çünkü. karmakarışık bir film, bir şeyler oluyor ama bir şeyler olmuyor ama oluyor da.

    filmin aksiyonu hiç düşmüyor, deli paralar dökülen sahneler izliyoruz ama bir türlü filmin içine giremiyoruz. çünkü anlayamıyoruz ya, kafayı yiyeceğim, birisi neler olduğunu bana ayrıntılı şekilde açıklayabilir mi lütfen? fizik master'ımız yok diye bu yapılan reva mı şimdi?

    son olarak, we live in a twilight world çünkü görüleceği üzere robert pattinson da var oyuncu kadrosunda. and there are no friends at dusk o da hayatın bir cilvesi işte.
  • (bkz: the end of eternity)
    (bkz: isaac asimov)

    şimdilik bunları buraya bırakalım. devamı gelecek.
  • simdi ben bu film için sinemaya gitsem muhtemelen bişey anlamıcam üstüne 25 lira param boşa gidecek. o yüzden malum ortamlara düşmesini bekleyip daha detaylı bir sekilde izlemek daha mantıklı.
  • --- spoiler ---

    filmi izledim, ilk önce bu filme hiç kuşkusuz memento remastered diyebilirim, tersten kronolojiyi nolandan daha iyi yapan bir yönetmen yok sanırım, adam da elbette bunun ekmeğini yiyor da yiyor. filmin castingi gerçekten berbat, başrolünden tut figüranına kadar hiçbirisi nolan filmlerini kaldıracak seviyede değildi bence (ara sahnede gözüken micheal caine hariç, o da jubile maçına çıkan futbolcu gibi bi 2 dk gözüktü ismi söylendi onure edildi sonra kayıplara karıştı zaten anlamsızca) onun dışında evet ses sinemada izleyen birisi için rahatsız edici düzeydeydi ve bu gelecek ile geçmişin verdiği savaş gereksiz uzunluktaydı mesajı aldıktan sonra bitse de gitsek boyutuna getiriyor o sahneler, kötü bir casting ile gereksiz uzatılmış bir film diyebilirim ancak yine de bilim kurgu - aksiyon tipi filmler arasında son yılların en görülesi filmi bana göre, bu yaptığım eleştirilerin çoğu nolan nazarında bu arada, sonuç olarak 7/10. vermek istediği mesajı da şöyle açıklayabilirim: bilimin çok gelişeceğini varsayıyoruz, ya bilim çok gelişmişse ve bugün yaşadığımız covid pandemisi bile gelecekte yaşayan insanlar tarafından yaratılmış (nüfus azaltımı gibi sebeplerle vs) bir salgınsa? ileride zamanda yolculuk edebilmek için gerekli ekipman bulunursa bunun günümüze ne gibi etkileri olabilir?
    --- spoiler —-
  • christopher nolan ismi özellikle son on yıldır her sinemaseveri heyecanlandırıyor. zira 2008 krizi sonrası sinemaların cgi efektleriyle bezeli süper kahraman filmleriyle dolmasından sonra, kendisi ana akım sinemaya ait, sahneleri bilgisayar efektleriyle süslemeden çekmeye gayret eden ve senaryosu heyecan uyandıran büyük bütçeli yapımların en aranan ismi haline geldi.

    nolan’ın filmlerinin seyirciyle kurduğu güçlü bağın birçok sebebi olsa da, en temel sebebinin zaman gerçekliği konusunda çeşitli bilimsel teorilerden de destek alarak ürettiği hikayelere dayanıyor. son filmi tenet ile de zaman algısını çok çok ilginç bir şekilde ters yüz ederek hikayesini oluşturmuş.

    filmin sürprizlerine ve hikayesine derin derin girizgah yapmadan evvel filmi henüz görmemiş okurlara yardımcı olması açısından filmin geneline bir bakalım.

    james bond filmlerinin hastası olan christopher nolan’ın dunkirk öncesinde de bir ajan filmi yapmak istediğine yönelik haberler çıkmıştı. hatta kulislerde yeni bond filmlerinden birini yöneteceği söylentileri dolaşmaktaydı. her ne kadar bu bilgi doğru çıkmasa da kendisi, bond filmlerine olan tutkusunu ve ajan filmi çekmek istediğini bizzat röportajlarında dile getirmişti. tenet ile bu hayalini gerçekleştirmiş oldu desek yanlış olmaz. temel olarak tenet, dünyanın düzenine meydan okuyarak insanlığı felakete sürükleyen bir “kötü adam” ile bu durumu bertaraf etmek isteyen bir kahramanın olduğu iyi-kötü savaşından ibaret.

    her nolan filmi gibi masraftan, zamandan ve senaryonun derinliğinden kaçılmadan çekilen film açıkçası nolan filmografisinde en iyiler arasına girebilecek bir film olmasa da, 150 dakikalık süresi boyunca temponun neredeyse hiç düşmediği, hikayenin yersiz sıçramalarla ve sıkıcı tekrarlarla değerini düşürmeyen bir yapıya sahip oldukça iyi bir film olduğunu düşünüyorum. beklentiler daha yüksek olduğundan bir nebze hayal kırıklığına yol açmışsa da beyaz perdeyi özleyenler için daha iyi bir alternatifin olmadığı bu dönemde tatlı bir özlem giderme olduğunu söylemek de mübalağa sayılmaz.

    tenet filmi her christopher nolan filmi gibi hemen kendini açıklayan ve kolay takip edilebilecek bir film değil. genel itibarıyla anlaşılabilir olsa da hikayeyi toparlamak yerinde olacaktır.

    filmin hikayesi ile ilgili sürpriz bozan bölümler olabileceği için filmi henüz görmeyenlerin yazının devamını okumamalarını öneriyorum.

    --- spoiler ---

    film daha ilk dakikalarda sizi koltuklarınıza çivileyecek oldukça görkemli bir opera baskını sahnesi ile açılıyor. gerçek adını bilmediğimiz bir kahramanın (denzel washington’ın oğlu john david washington’ın canlandırdığı bu karaktere yazının devamında kahramanımız diyelim) bu sahnenin sonrasında bir sadakat testinden geçmiş olduğunu anlıyoruz. filmin senaryosu açısından kahramanımız da bizim gibi neler olup bittiğini bilmediğinden kısa süre içerisinde kendisi ile özdeşleşebilmemiz de mümkün oluyor. kahramanımıza bu sadakat testi sonrası “tenet” kodunun kullanıldığı bir ajan kuruluşunun parçası olarak bir görev veriliyor. bundan sonrasını küçük başlıklarla inceleyelim.

    ters yüz gerçeklikler

    görev bazı cisimlerin zamanda ters-yüz edildiğinin adeta bir geri-çekime maruz kaldığının görüldüğü gelecekten gelen bir teknolojinin kullanıldığı bir çetenin nükleer enerjiden daha ağır sonuçlara sebep olabilecek yıkımını durdurması olarak anılıyor. bir yerde tenet ekibine ve kahramanımıza da bu görevinde bu teknolojiyi belirli ölçülerde kullanabilme imkanı sağlanıyor.
    kahramanımız önce bir ingiliz asilzadesinden (michael caine) bu teknolojiyi kimin kullandığına dair bilgi alıyor. sonra hindistanlı abla priya’ya ulaşıyor ve gerçek kötünün kim olduğunu ve ona nasıl yaklaşabileceğini öğreniyor.

    algoritma

    algoritma zamanda ters yüz harekete geçebilmek için oluşturulan bilimsel formül. bunu bulan bilim insanı olumsuz etkilerini düşünerek formülü dokuz parçaya ayırıp geçmişe göndererek saklamış. sonra da intihar etmiş. günümüzde andrei sator bu parçaları bulmaya çalışıyor. son parça olan ve opera binasında ele geçirilen plütonyum 241 sonrasında kaybediliyor, sonrasında otoyoldaki takip sahnesinde kahramanımız tekrar ele geçiriyor.

    andrei sator

    rus zengin gizli tutulan bir bölgede kendisine gelecekten gönderilen üzerinde adının yazdığı bir görevlendirme ile vazifeye atılıyor. algoritmanın tamamlanmasıyla sator zamanı ters yüz etme durumunu tetikleyebilecek. bu durumu da kolundaki fitness bilekliği sayesinde nabzı durduğunda yani öldüğünde aktive olacak bir bombaya bağlamış. sator pankreas kanseri, artık ölmek istiyor. ama dünyanın da onun ölümüyle birlikte sonunu getirecek bir şekilde…
    tenet ekibi, andrei sator’un şiddet uyguladığı ve tehditle kendisine bağlı bıraktığı eşi kat’in öngörüsü çerçevesinde sator’un planının ayın 14’ünde vuku bulacağını öngörüyorlar. çünkü sator ayın 14’ünde yatta eşiyle birlikte iken maksimum mutluluğa ulaşmış. zirvede bırakmak istiyor.

    tenet’in planı

    priya’nın zaman turnikesini kullanarak tenet ekibi ayın 14’üne gidiyor. sator’un ordusunun algoritmayı hypocenter adı verilen bir yeraltı çukurunda kilit altında tuttuğunu öğreniyor.

    hypocenter’da tenet iki takıma ayrılıyor. kırmızı takım zamanda düz ilerlerken mavi takım zamanda tersten hareket ederek eşzamanlı operasyon yapıyorlar. çift taraflı kuşatma ile ives ve kahramanımızın hypocenter’daki çukura girip algoritmayı ele geçirmesini sağlıyorlar.

    eşzamanlı olarak kat turnikeden geçip geçmişe giderek vietnam’da sator’un son mutlu olduğu güne dönüyor, sator’un tenet’in planından haberdar olmaması için gayret ediyor ve dolayısıyla plan tamamlandığında artık ölümünün zaman kırılması oluşturup dünyayı yok etmesini engellemeye çalışıyor.

    kahramanımız ve ives yeraltı mağarasına indiklerinde kilitli bir kapıyla karşılaşıyor. kilitli kapının ardında kahramanımız andrei sator'un algoritma bomba düzeneğini gömmeye çalışan askerlerini ve yanında bir tenet mensubunun cesedini görüyor. tenet askeri meğer zamanda tersyüz edilmiş olduğundan canlanarak kahramanımızın önüne siper oluyor ve kahramanımızın ölümünü engelliyor. sonra kilitli kapıyı onlar için açıyor ve kahramanımız ve ives'in algoritmayı almalarını sağlıyor.

    kat'in rolü

    kat andrei sator'a tenet'in onun planlarını durdurmak üzere olduğunu anlatıyor. göğsünden bir el ateş ederek güneş kreminin de yardımıyla onu aşağı atıyor. henüz kendisine andrei'yi öldürme işareti verilmemiş olsa da şanslı bir şekilde algoritma ele geçirilip etkisiz hale getirildiğinde andrei ölmüş oluyor. bu arada geçmişteki hali geri dönerken yattan atlıyor. fakat geçmişteki hali kendisini görüyor ve andrei'nin onu başka bir kadınla aldattığını düşünüyor. bu olayın diğer bir anlamı da andrei sator'un ertesi gün ortadan kaybolmadığı ve kat'ın onu öldürdüğü anlamına gelmesi...

    bu arada algoritma etkisiz hale getiriliyor ve kahramanımız, neil ve ives olmak üzere üç kişiye paylaştırılarak dağılıyorlar.

    neil

    filmin en tatlı adamı kesinlikle sonunda hüzünlü bir alkışı hak eden robert pattinson. neil karakteri ile kahramanımızdan resmen rol çalıyor. görev tamamlandığında neil aslında kendisinin kahramanımızın bizzat kendisi tarafından işe alındığını, söylüyor ve onun perspektifinden epey bir yıldır birbirlerini tanıyorlar. neil'in zamanı kahramanımıza göre tersten akıyor. bu durum neil'in kahramanımızın neden diyet kola içtiğini bildiğini açıklıyor.

    son aşamaya kadar kahramanımıza siper olan ve algoritmayı ele geçirmeleri için yer altında kahramanımıza ve ives'e kapıyı açanın kim olduğu bilinmese de çantasından sarkan kırmızı ip o kişinin neil olduğunu ve opera binasında kahramanımızı ters yüz edilmiş mermiden kurtaran kişinin neil olduğunu ele veriyor. kahramanımızın neil ile ilk görevi aslında neil ile kahramanımızın da son görevi olmuş oluyor bir yerde...

    final

    son olarak son sahnede kahramanımız priya'ya tenet'in gelecekte kendisi tarafından kurulduğunu söylüyor. bu nedenle kendisini ve priya'yı kendisinin işe aldığını itiraf ediyor. ancak sonraısnda kat'ın yaşamı için tehdit oluşturduğundan onu öldürüyor. tenet tarafından ters yüz edilmiş gerçeklikler konusunda bilgisi olanlar öldürülse de kahramanımız duygusal bağ kurduğu kat'in huzur içinde yaşamasına da izin veriyor.

    --- spoiler ---

    christopher nolan'ın çok daha güzel filmlerinin yanında biraz geride kalsa da ortalama aksiyonlardan çok çok daha kaliteli bir yapım olan tenet'i izlemenizi öneririm.
  • ---spoiler---

    yukarıda bir arkadaş filmde aşk, sevgi, duygusallık gibi şeyler yok diye yazmış ama şunu es geçmiş. filmin sonunda 9 parçadan oluşan algoritma 3'e bölünüyor. ives, neil ve kahraman bunları alıyor.

    bu algoritma gelecekte üretilen aletler. bunları üretenler, aletleri geçmişe gidip saklıyor ve bizim kötü adam bunları bir şekilde buluyor. gelecekten gelip aletleri saklayanlar bunlar bulunamasın diye intihar ediyor.

    tenet'in ne olduğunu bilip kullanan ve konuyla alakası olmayan kişi bizim sarışın kadın kat. gelecekten gelen kişiler kat'i bulup kahraman ve neil hakkında bilgi edinebilir. o yüzden filmin sonunda priya, kat'i öldürmek istiyor ama kahraman buna engel oluyor. epey klişe ama gerçek bu :) al sana sevgi ve duygusallık neler yaptırır. priya da bu arada hem iyi hem kötü aslında. bir yandan bizim rus dayıya ekipman sağlıyor bir yandan dünya'nın geleceği için hareket ediyor iki yüzlü işte.

    ---spoiler---
  • duyumlarıma göre nolan ateş ediyahmış .
  • bu covid-19 sinemaya yaramadı gibi. normalde bugün 150-200 entry olmasını bekliyordum. e tabii gitmeyenler haklı da.

    yine de yarın gideceğim film.
  • bugun cineworld wolverhampton da 4dx izledim, film resmen bir basyapit. nolan filmleri arasinda ilk 3e girer nitelikte, filmdeki zaman akisi, zaman yolculugu, fizik kurallarini yikan olaylar tamamen bir nakis gibi islenmis. tekrar tekrar izlenilmesi gereken bir sahaser. ımax yada daha buyuk ekranda izlemenizi tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap