• seyirciler için;
    - takım ve temas sporu olmaması..
    - oyun sırasında tribünde ses (çıt) çıkarmamak zorunda olunması, oyuna müdahale edilememesi
    - kuralların net olup yoruma açık olmadığı için taraftar/kulüp baskısının bir işe yaramaması, hakem faktörünün maç sonucuna fazla etki edememesi

    sporcular için,
    - oyun zekası, fiziki yeterlilik, sükûnet gibi tüm detayları birarada gerektirmesi
    - hırs, öfke, motivasyon, sıcakkanlılık, tez canlılık, duygusallık, hızlı değişen ruh hali gibi türkiye'de spor müsabakalarında başarıyı tetikleyen faktörlerin bu sporda başarıda çok etkili olmaması
    - sükûnet, soğukkanlılık, sakin kalmak ve disiplin gibi bizim sporcu kültürümüze uymayan faktörlerin başarıda daha etkili olması
    - vücut yapısı olarak tenis sporunun gerektirdiği standartlara yakın/yatkın insan kaynağımızın yeterince olmaması
    - genelde eleme usulü olduğu için en ufak bir başarısızlığın telafisinin olmaması, her maça final gözüyle bakılması.. futboldaki gibi on maç sakat olup, deplasmanlarda sahaya çıkmayıp, maç seçip, son maçta gol atarak, 1-2 maç iyi oynayarak tüm sezonu kurtarma şansının olmaması..
    - futboldaki gibi kötü oynasa da, sakat olsa da, yatarak para kazanma şansının olmaması, her zaman başarılı olunmak zorunda kalınması
  • pahalı olması değildir. daha pahalı motor sporlarının bile sadık izleyicileri var, hatta kısıtlı imkanlarıyla bile futbol maçlarına sezonluk bilet alan binlerce insan var. para istenince bulunur. arjantinin, romanyanın çok eskiden beri şampiyon oyuncuları vardı. onlar çok mu zengin ülkelerdi?

    eğitmen de bol bol var, eski tenisçilerin büyük bölümü ders verir kulüplerde. 20-30 yıl önce bile almanyadan hoca getirtiyordu federasyon antrenörlere kurs vermek için.

    tesis olmaması da değildir. sürüyle kort var ülkemizde. hem de bir sürü şehirde çok eskiden beri kulüpler var. sadece üç büyük şehir değil, eskiden beri zonguldak, konya, adana, bursalı tenisçiler vardı çok sayıda. antalyada 30 yıldır 50 tane toprak kortu olan tesis var. tesis büyük bir etken değil. zamanında bir hocamız biraz disiplinli çalışmayla trabzondan eğri büğrü korttan kaç tane yarı final- final oynayan tenisçi çıkartmıştı.

    tanınmaması bilinmemesi de değildir. trt 30-40 yıl önce wimbledon yayınlardı. o dönemlerde boris beckeri, agassiyi bilmeyen mi vardı? benim ankarada 30 yıl önce gittiğim tenis kursunda 400 kişiydik, ama iki sene sonra sadece iki kişi devam ediyorduk.

    sebep sportif başarısızlıktır. hadi yunanistan artık ab ülkesi diyelim, bizimle aynı gelir seviyesinde ama çok daha düşük nüfuslu arjantin, şili, tunus, kazakistan, uruguay, bosna, gürcistan gibi ülkelerin bile başarılı profesyonel teniscileri vardır, tvde federerle nadalla maç yaparlar. şimdi değil eskidende öyleydi. faslı, ekvadorlu tenisçilerle maç yapardı sampras.

    ama bizim hiç başarılı tenisçimiz yok. tenis uzun süreli disiplinli çalışma gerektiren hazırlık dönemi uzun bir spor. sporcularımız bu uzun yolu aşabilecek azim, hırs ve disiplinden yoksunlar. gevşekler, çabuk bıkıyor, çabuk şımarıyor, çabuk yılıyorlar. 80 milyonluk ülkeden sporcu çıkmıyor. zengininden de çıkmıyor, fakirinden de çıkmıyor. boris becker tatile geldiğinde bir keresinde sormuştu hatta; “neden hiç türk tenisçi yok, ben hiç türk tenisçiyle oynamadım” demişti. (boris beckerin iranlı behramiyle maçı hala youtubedadır)
    bir ara marsel vardı, ama o da zaten bizim yetiştirdiğimiz bir sporcu sayılmazdı ve yeterince başarılı da olamadı. bir kaç grandslam turnuvası oynayabildi sadece. çağla, ipek gibi kızlarımız da kalıcı başarılar yakalayamadılar.

    bir naimin türkiyede halterci sayısını ne kadar artırdığını hatırlarsak djokovic, nalbandian, gonzales, dzumhur, tsitsipas, dimitrov, nastase ayarında bir kaç sporcu çıkarsak, şöyle birkaç büyük turnuva ve iyi paralar kazansalar, bağdat caddesinde ferrariyle gezseler, sharapovayla sevgili olsalar, michael jordan ve bill gates ile twitleşseler, çim kortta kent dükünden kupa alsalar, afrikadaki açlar için nadal ile gösteri maçına çıksalar falan millet yıllardır başarısız, disiplinsiz, eğitimsiz ikinci sınıf futbolcularla nasıl kazıklandığını anlar, 80 milyonluk bir ülkede tenise genç nesilden gerçek anlamda ilgiyi ve sürdürülebilir başarıyı o zaman görürüz.
  • yazılı olmayan centilmence kurallara sahip olmasıdır.

    mesela fileye temas ile sayı alınırsa rakipten özür dilenir.

    hatta rakibin senden oldukça güçsüz durumda ise bir oyunu mutlaka verirsin set içinde. bu da yazılı değildir ama ilk yapılan uyarılardan biridir turnuvalarda.

    ayrıca rakibe güvenmek gerekliliği çok önemlidir teniste. çoğu tenis klubünde turnuvalarda çizgi hakemi falan olmaz. rakip sizin topunuz için içeride dediyse içeridedir, dışarıda dediyse dışarıda. aynı şekilde sizinde dürüst olduğunuz öngörüsü ile karşılıklı güvene dayalı oynanır oyunlar.

    haliyle uymaz ortadoğu ülkesine.
  • temel sebebi pahalı olması. diğer sporlarda çocuklar için ücretsiz veya düşük ücretli hocalar bulabilirken tenis için bu imkansız. hadi diyelim çocuğa tenis öğrettiniz, bunun sürdürülebilir olması için sürekli saha kiralamanız lazım. bu yüzden de tenis oynayanlar hep belli bir gelir seviyesinin üzerinde insanlar oluyor bu topraklarda. yine buna bağlı olarak da tenis oynamak neredeyse bir statü göstergesi haline geliyor.
    parası olan adam da kendini bir yere kadar zorlar, en çok da hobi olarak yapar bu sporu...
  • en önemli sebebi oynayacak bir kort ve tenis sever bir arkadaş bulamamaktır,futbol gibi her yerde oynanan bir spor olmadığı için ilgide çekmiyor ve en başarısız aynı zamanda en çok bütçe aktardığımız spor dalı olan futbolun onda biri kadar medyada yer alamadığı için kimsede merak edip araştırmıyor.halbuki oynayan dostlar çok iyi bilir file önüne yapılan o kesme vuruşları.
    istanbul gibi bir merkezden yazıyorum bunları düşünün burada bile kort sayısı oldukça sınırlı ve ücretsiz oynayacak kortlar koskoca metropol de bir elin parmaklarını geçmez.anadolu şehirlerine hiç girmiyorum,eminim yazar arkadaşlar oralar hakkında bilgi verecektir.
    tenisi sevelim,oynayalım file önüne kesme vuruşlarımız eksik olmasın.
  • yüzlerce de entry girilmiş, çok enteresan kafalar.

    siz tenisin tuttuğu bir tane geri kalmış orta doğu ülkesi göstersenize.

    aslında bu minvalde her soru kaynağını aynı kökten alıyor.
    ------------------------------------------------------------------------
    ekleme: hala yer yok diyen mi arasın, top pahalı diyen mi ararsın, orta doğu alooo, orta doğu. yerin olmaması da, topun pahalı olması da, oynayacak adam olmaması da aynı zaten; binlerce dalın bir tane kökü var; orta doğu.
  • bu ülkede medeni ülkelere özgü olan ne tutmuş da tenis tutsun. hiç şaşırtıcı değil.
  • çünkü zor bir spor dalıdır. türkiye'de zor olan, disiplin gerektiren hiç bir uğraş, branş tutmaz, tutamaz imkansız.
  • tenis fiziksel ve mental güç dışında tamamen teknik bilgi ve taktik stratejisi gerektiren bir spor dalıdır. fiziksel mücadelenin ağırlığı kadar zihinsel mücadelenin ağırlığı vardır. tüm bunları üst seviyede yapabilmek için fazlasıyla çalışmak, iyi ve disiplinli çalıştırıcılar bulmak, buna harcayacak maddi gücü elde etmek gerekir. oysa çalıştırıcı ve maddi güç sistem tarafından sunulmalı ama ülkenin spor stratejisi ve sistemi olmadığı için her şeyiyle kendiniz uğraşmalısınız. oyun ve taktik gelişim dışında bulunan tüm denklemleri de tek başına kurmanız, sürekli bir arada tutmak için mücadele etmeniz gerekir.

    hem rakiplerle, hem oyunla, hem sistemle uğraşmak fazlasıyla yıpratıcı olduğu için üst seviyede gelişmek imkansıza yakındır. iyi bir çalıştırıcı bulmak bile oldukça maliyetlidir.
  • kort yok kort!
    olanı paralı, raketler pahalı, ders alsan dert...
    ama direneceğiz biz bu işi de becereceğiz *
hesabın var mı? giriş yap