• .......

    yaşamayı eskitmekten
    eskitmek için kullanmak gerektir bir şeyi, herhangi bir şeyi
    yaşamayı tüketmekten
    bu da öyle tüketmek için başlamak gerekir.
    yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişmeyecek bir bayram gibi,
    bir
    belki bu yoldan giderek
    bir bayram nasıl beklenirse
    belki bu yoldan giderek bir şeye varacak
    bir bayrama nasıl hazırlık yapılırsa, nasıl yaşamanın bütün kaygıları,
    bütün işleri, oruçları bayrama yönelirse,
    o kaygılar, o işler, o oruçlar nasıl o bayramda
    gerekliklerinin doğrulanışını bulursa
    ama bayram gelirse
    burada duruyor, bayram gelirse...
    ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de
    o bayram gelmezse...
    bayramın geldiğini kaç kez düşündü hayatı boyunca,
    kaç kez ‘işte geldi artık’ dedi, kaç kez
    artık gelen bu bayramla
    bugün, bu bayramı gelmiş sayacak mı ki?
    oysa bir imgenin
    ama imge dediği anda, aklına imgeyi getirdiği anda,
    bir sözle biçimleştiriyor bu kavramı.
    bu söz, bütün ömrüne,
    yaşamasını başarmış olsa da olmasa da,
    bütün ömrüne yön vermiş,
    bütün ömrünü yönetmiş bir söz değil mi?
    ne yapmışsa o söz yüzünden yapmış değil mi?
    hiç değilse öyle görünmüyor mu?
    o sözü de bir yana bırakabilmeli.
    artık o sözün burada yalnız bir anlamı var,
    o anlamın ötesinde bir değer taşımıyor.
    yaşamasını yönettiği zaman taşıdığı değere yer yok buralarda.
    hele bu anda. her sözün her yerde, her çağda,
    bir başka gerçekliği, bir başka geçerliği.
    oysa bir imgenin, bir resmin, yan yana gelen iki rengin,
    bir rengin çeşitli ayrıntılarının üzerinde durmak,
    düşünceyi sayıklatıyor.
    asıl bundan kaçınması gerekmiyor mu?

    ...

    (bkz: bilge karasu)
  • fırat yaşa'nın, haziran 2016'da, karakarga yayınları'ndan çıkmış olan çizgi romanı.

    varsa, iç yolculuğunuza mütevazı bir katkıda bulunabilir.
  • fırat yaşa'nın elinden çıkma bir neolitik masalı.

    çizgi romancıda dolaşırken göbeklitepe'li kapağını görmemle yanına yanaşmam bir oldu. hakkında hiç bir bilgim yokken, içindeki sarı sarı sayfaları, ceylanları, mamutları, yıldızları, stelleri, peri bacalarını görünce dayanamadım, aldım. çizimler sanki ilk karesinden son karesine kadar tek bir çizginin parçasıymış gibi. bazen bir kitaptaki karakterin ne diyeceği kadar, "nasıl" diyeceğini de merak edersiniz, işte bu kitabı okurken o hislere sahip olduğumu hissettim. anlatım dili, karakterlerin diyalogları da çok farklı, sade, devrik ama kendi içinde pek uyumlu.

    başka bir entry'de de denildiği gibi, iç yolculuk için muazzam bir yoldaş. insanın hayvanlıktan çıkmaya başladığı zamana özlem duydum, bilmenin getirdiği merak ve heyecanı düşündüm, sonra her şeyi bilemeyecek olmanın getirdiği rahatlığı hissettim. keşke rat gibi hayvanlarla konuşabilseydim ben de, gerçi ben konuşuyorum hayvanlarla, onlar benimle konuşmuyorlar.

    kitaba başlıca anlam katan şey, okunduğu zaman, okuyan kişinin bulunduğu ruh hali. başka bir kişinin, başka bir zamanda okuduğunda, bitirdikten sonra bir kenara atacağı kitap, başka biri için başucu kitabı haline gelebiliyor. tepe de benim için aynı değerde. belki dünyanın en güzel, en anlamlı kitabı değil ama doğru zamanda, doğru yerde karşıma çıkmış güzel bir kitap.
  • bir diş fırçası markası.
  • dis arasi* fircalari ureten bir firma... an itibari ile turkiyeye yeni gelen bir urun. simdilik bulmak kolay degil. ileride yayginlasacaktir.
  • "beni tutan bu vücut bana yalnız olmadığımı hatırlatıyor. beni tutan bu vücut sonsuzluğu hissettiriyor. bütün bu acı bir yanılsama. bu vücut beni tutuyor, bana ölümlülüğümü hatırlatıyor. bu anı kucakla, hatırla biz sonsuzuz. ve bütün bu acı bir yanılsama."

    tepe, fırat yaşa.
  • (bkz: tepe grubu)
  • japoncası tepe olarak okunan enteresan bir kelimemiz. dil dediğin garip şey hocu.

    https://translate.google.com.tr/…&hl=tr&sa=n&tab=wt
  • atabilen bişi.
  • uras türkçede çadır anlamına gelen en eski sözcüklerden biriymiş. kökü ur olabilir, yani şişlik, tepelik. ural bu durumda al tepeler olabilir. uras'ın türkçe açılımıysa öz çadır, öz tepecik şeklinde yorumlanabilir. (bkz: uras/@ibisile)

    "kugel" kelimesi almanca'da "top" veya "küre" anlamına gelir; "mugel" kelimesi ise avusturya almancası'nda "tümsek" veya "tepe" anlamında kullanılan bir ifadedir. (bkz: kugelmugel)

    "montevideo körfezi'ne bakan bu tepeden, uruguay'ın ulusal simgesi olan bu tepeye* geçip uykuya daldı." jorge luis borges - el libro de arena (avelino arredondo öyküsünden)

    (ilk giri tarihi: 13.3.2015)

    (bkz: sırt)
    (bkz: yükselti), zirve
    (bkz: tobet), tibet
    (bkz: dağ/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap