• kararsiz kalmak
  • (bkz: emin olamamak)
  • trafik kazalarının birinci nedeni.
  • trafik isigi olmayan bir yolda karsidan karsiya gecerken, gelen arabanin hizini tam kestiremeyerek ya da yavaslayacagini sanarak ilk hamleyi yaptiktan sonra, aslinda arabanin hizli geldigini ya da yavaslamak gibi bir niyetinin olmadigini farkedip/zannedip ama emin olamayip, atilan ilk adimdan vazgecilmesine ragmen bedenin baslamis hareketi nedeniyle yasanan asansor a$agi inmeye ba$larken hissine e$lik eden ruhsal durum.
  • mirkelam'ın terle şarkısının diğer adı.
  • muallakta kalmak...
    hatta bizzat (bkz: muallakta kalmak)
  • ozan seyfi orhon'un sözleri üzerine ali rifat bey in bestesiyle ortaya çıkmış fevkalade yapıt...
    (teşekkürler gongbuhada ve ben ruhi bey nasılım)

    tereddüt

    sarahaten, aceba söylesem darılır mı?
    darılmak adeti, bilmem ki, çapkinin naz mi?
    desem ki: ’’ben seni...’’yok dinlemez ki... hiddet eder.
    niçin? bu sözde ne var? sanki hiddet etse ne der?
    desem ki: ’’ben, seni pek...’’ya kızar konuşmazsa?
    derim: ’’bu çektiğim insaf edin, eğer azsa? ...
    desem ki: ’’ben, seni pek çok...’’hayır, kızar, bilirim;
    tereddüdüm, acebâ, hiddetinden az mi elim?
    desem ki: ‘’ben seni pek çok...’’sakın gücenme emi?
    ‘’sakın gücenme, eğer anladınsa sevdiğimi’’

    orhan seyfi orhon
  • münir nurettin in güzel şarkısı, sölemesi de zordur ayrıcaaa

    sarahaten, acaba, söylesem darılmaz mı?
    darılmak adeti, bilmem ki çapkının naz mı?
    desem ki: 'ben, seni...' ,yok, dinlemez ki, hiddet eder!
    niçin? bu sözde ne var? sanki hiddet etse ne der?
    desem ki: 'ben, seni pek...' ya kızar, konuşmazsa?
    derim: 'bu çektiğim insaf edin, eğer azsa...'
    desem ki: 'ben, seni pek çok...' hayır, kızar bilirim,
    tereddütüm acaba hiddetinden az mı elim?
    desem ki: 'ben, seni pek çok...' sakın gücenme emi,
    sakın gücenme, eğer anladınsa sevdiğimi...
  • bazen pişmanlığın hudutlarına yapılan nahoş bir ziyarettir. "acaba?" sorusu ile biter. başlangıcı daha da muallaktır.

    " sene bilmem kaç? diye başladı yazar. aslında yazmaktan ziyade konuşuyordu. öyle kendi kendine... milletimin deli tanımlamasına yakın...
    senesini de gayet iyi biliyordu. 'bilmem kaç' deyişindeki belirsizlik, tarih de vermeye korkuşundan.

    sene bilmem kaç... yakalı illerin birinde, köylü bir ilçede. ihtiyar adam, yanında iki üç takım elbiseli ile konuşuyordu. ihtiyarın dış görünüşü, sefil. şükür ki kabuğun aldatıcılığı ilk derslerdendi. iyi de oldu hani. takım elbiseliler çabuk gittiler. ihtiyar yaklaştı. samsun sıkıştırmış bu sefer parmaklarının arasına. bir tek kaşlarına düşmemiş aklar. 'iyi para.' dedi . 'sabah yamuk uğradı... yüzde yirmi ile... ne dersin?'

    yazar bu noktada yine gizemliyi oynuyordu. ama biz biliyoruz ki açık etmek istemiyor. korkak galiba..

    çok uzun düşünmedi. 'yok ihtiyar. napcam parayı? yapmam... böyle, bir bardak çay, bir paket kısa marlbora kafi bana. '

    harbiden öyleydi hani.. sonra zaman geçti. bu sefer biz yazara özenip sene bilmem kaç diyoruz. sene bilmem kaç... yazar tereddüt etti. acaba diye bir sözcük dolaştı zihninde. çay ve sigara kafi gelmiyor muydu artık? bilmiyoruz..."
  • tarantula için; asılmakta kalmayan. devinimi, libidosu eksik etek sayılmayan ve tereddütsüz eksik etek olan.
hesabın var mı? giriş yap