• terk edilme korkusunun hayatlarımızın tamamını derinden sarsan, depremlere yol açan, ruh dünyamızı paramparça eden ve en sıradan hayatlar süren bizleri bile alıp yerlere vuran bir etki olduğunu öğrenmek için 40'lı yaşlara ulaşmamış olmayı tercih ederdim.

    terkedilme korkusu her türlü depresyon, kaygı, karakter bozukluğunun en baba alt nedenlerinden biridir. sevdiğimiz insanlar hatta kurumlar tarafından istenmeyen, geride bırakılan, terk edilen duruma düşmekten ödümüz o kadar korkar ki bir gün bu ihtimal gerçekleşirse diye bilerek ya da bilmeyerek karşımızdakinde kusur ararız, devamlı kötüleriz, benmerkezci moda geçer ayrılık ihtimaline karşı kabuğumuzu kalınlaştırır hatta her türlü psikolojik baskıyı yapayım da beni terkedemesin ve tam kontrolümde olsun diye narsisist tavırlara bile gireriz. borderline, bipolar, narsisist, şizoid, obsesif kompülsif davranış ve hatta bozuklukların tamamının temelinde yatar.

    insan evladı olarak terkedilme korkusu yüzünden yaptığımız saçmalıklar:

    - içimizden geldiği gibi davranmamak. eğer içimizden geldiği gibi davranırsak karşı tarafın bizim olduğumuz halimizi beğenmeyeceğinden ya da götünün kalkacağından korkarak "cool" ve umursamaz bir maske takarız. kendimiz gibi değil karşı tarafın bizi terketmemesi için görünmek istediğimiz türden bir personanın taklidini yaparız.

    - karşı taraf terketmesin diye baştan hiç sevmemek. eğer oldu da bir bağ kurduysak bilinçli ya da bilinçaltından karşı taraftan kendimizi sürekli uzaklaştırarak "sen beni kovamazsın ben istifa ediyorum" moduna gireriz. (bkz: kaçıngan bağlanma)

    - karşı taraf bizi terketmesin diye vıcık vıcık kene gibi yapışmak, yalvarmak, kendimizi yerlere atmak. aşırı kıskançlık krizlerine girmek, stalk'lamak, devamlı göz önünde ve kontrol altında tutmak istemek. boğmak. boğucu tavır sergilemek. baskıyla ve aşırı micro management ile aşırı kontrol altında tutmaya debelenmek. (bkz: kaygılı bağlanma)

    - karşı tarafı aşırı idealize etmek ama en küçük hatasında "vay işte bu bunu yaparsa başka neler yapar ve sonunda da olay boka sarar ve beni terkeder" diyerek karşı tarafı inanılmaz aşağı, hakir görmek. böylece de yolun sonunda leş gibi bir ilişkiye sahip olmak. (bkz: borderline)

    - karşı taraf tarafından terkedilme ihtimaline karşı aşırı yardaklanmak, yalakalanmak, gözüne girip devamlı sevgisinden emin olmaya çalışmak.. devamında ise düşülen yalaka durumundan dolayı gerek kendinden gerek de buna sebep olduğu için karşı taraftan nefret etmek.. oysa karşı tarafın hiçbi suçu yok olay kendi kafamızda oluyor... (bkz: kaygılı bağlanma)

    - (favorim) karşı tarafa köpek çekmek, devamlı ezip değersiz bir bok parçasıymış gibi hissettirmek suretiyle “vay be bunca hayvanlığıma dair rağmen beni bırakıp gitmiyor demek ki bu beni asla terketmez” güveni yaşamaya çalışmak. (bkz: narsisizm)

    bakın terkedilme korkusu tüm hayat boyunca her türlü ilişkimizde yaşadığımız iniş çıkışların baş aktörlerinden biridir. değil sevgili tarafından terkedilmek, ekşi sözlük'te çaylak durumuna düşsen bile kendini sözlük tarafından terkedilmiş hisseder ve öfke, nefret, pişmanlık, kendine acıma, sözlüğe acıma gibi bi ton duygularda savrulursun. bir de bunu hayatının en önemli aktörleriyle tecrübe ettiğini düşün. abbaaaoooovvv.

    sevmeyi bilmeyen, duygusuz, benmerkezcil ya da sevdi miydi yakadan düşmeyen, hadi diyelim bunları yapmadı sağlıklı gibi görünen bir iletişimde iç dünyasındaki fırtına ve acıları zar zor bastıran bizlerin ilk bakması gereken yerlerden biridir terkedilme korkusu. bu mevzuyu stoacılık, mindfullness ve en önemlisi güvenli bağlanma konseptlerini temel düzeyde de olsa öğrenerek kontrol altına almak ve etrafımızdakilere de öğrenmeleri için teşvik etmek yapabileceğimiz en baba aktivitelerden biridir. dağınık ve doğaçlama yazılmış bu entiriden dolayı affınızı ister herkese rokket gibi bir gün dilerim.
  • cocukken babasini kaybeden kizlarda gorulur.* hayatiniza giren her adama "ya giderse?" korkusuyla, "bir gun gidecek, hazir olmaliyim" telkinleriyle yakla$irsiniz. ortada fol yok yumurta yokken terk edilme paranoyalari yapar, a$kin icine mesafe koymaya cali$irsiniz surekli. en mutlu aninizda bile bir huzursuzluk mevcuttur bir yerlerde, mutlulugun kalici olma ihtimalini bilmiyorsunuzdur.

    bir gun ogrenirsiniz.
  • kendini değersiz bulmaktan kaynaklanan zayıflık.
    terk edilince geçer.
  • küçükken sahip olanların, büyüdükçe kendilerini ve zihinlerini korumak adına, aile ile duygusal ve hatta fiziksel bağlarını -bilerek ya da bilmeyerek- koparmalarına sebep olabilen rahatsızlık.

    ayrıca buna sahip olanlar mutsuz olsalar bile sevgililerini terk edemezler, ancak terk edilmeyi beklerler.
  • çocuklarda maaile olsalar da, güven içinde büyüseler de ortaya çıkabilecek bir korku.

    kardeşim küçükken tatile çıktığımızda otobüste gözünü kırpmazmış. annem "niye uyumuyorsun?" diye sorunca "uykum yok" diyormuş. nedenini büyüyünce itiraf etti: "beni bırakıp gitmeyesiniz diye uyumuyordum." insanın hem içi cız ediyor hem de gülesi geliyor.
  • bana çocukluğumdan miras kalandır. erkek arkadaşımdan miras kalmasından daha kötü bence. evet. öyle ki; ben daha minik bir çocukken, 1,5 yaşlarımda, ailem beni anneannemin yanına göndermek zorunda kalmış. yaklaşık 1-1,5 ay kadar anneannemin yanında köyde kalmışım. o zamanlar tostombalak bir çocuk olarak köy ortamına ayak uydurmuş, hemen tavukları, civcivleri kovalamaya başlamışım. ama annem ve babam beni almaya geldiklerinde kapıların arkasına saklanmışım. anneanneme anne demişim, annemi ve babamı tanımamışım, ya da tanımamış gibi yapmışım. onlara adeta 'sevgi neydi? sevgi emekti' dersi vermişim. ve bu olaydan sonra gözümün önünden ayrılmalarına hiç izin vermemişim, çok zor bir çocuğa dönüşmüşüm. terk edilme korkusunu damarlarımda hissetmişim yani.
  • terk edilmemek için terk etmek gibi bir davranışa da neden olabilir.
  • çok küçük yaşta kaybedilen bi ebeveyn bu hissin sonsuza kadar sürmesine sebep olabilir..
  • terk edilince sona ermektedir..
  • kendini gerçekleştiren kehanetle son bulur.
    düzeltme:imla.
hesabın var mı? giriş yap