• ''elimden alınır ya da kaybederim korkusu icimden gelenlerin bir adım önündeydi hep. çok sonra anladım ki ben aslında sahip olduğumu zannettigim tüm sevdiklerimi en baştan kaybettim.''
  • “önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz.”
  • ''bir insana verdiğiniz değerin, onun gerçekten değerli olmasıyla ya da bunu hak edip etmemesiyle hiç ilgisi yoktur. değer vereceğiniz insanları kendiniz seçersiniz ve bunun adı tam olarak değer yüklemesi'dir. yani ona verdiğimiz değerin kaynağı siz olduğunuz için asıl değerli olan karşınızdaki değil, sizsinizdir. en azından bir süre öyledir. ama şunu da gözardı etmemek gerekir: birine gereğinden fazla değer verirseniz eğer, artık sürekli kendinizden verdiğiniz için siz değer kaybetmeye başlarsınız ve onun gözünde ona verdiğiniz değer ölçüsünde değersizleşirsiniz. soylu ve tutkulu başlayan pek çok yakınlaşmanın, son derece sefilce sonlanmasının en büyük nedeni de işte bu durumdur.'' s145
  • "herkes gider
    ne
    bilmiyor muydun sanki
    sevgili kalbim
    neden hala apartman boşluğunun
    gün ışığı görmeyen penceresinde
    kuş sesleri beklersin"
  • ali lidar'ın ithaki yayınevi'nden iki hafta sonra çıkacak olan ilk kitabı.
  • ali lidar'ın üşene üşene bu güne kadar geciktirdiği kitap projesidir.

    o kadar merak etmiyorum açıkçası, yazdıklarını takip eden biri olarak.

    he kitabı alır mıyım? alırım lan hatıra yıllar sonra bir hoca vardı alkolden gitti güzel yazardı, dük derdi kendine al oku evlat diye çocuklarıma veririm.
  • ali lidar'ı severiz alengirli şiirinden ötürü.

    kitabı beğenip beğenmemeniz ondan ne beklediğiniz bağlı. şahsen ben çok bir şey beklemiyordum okumadan önce. güzel yazılar yazan bi adamdan kötü bir kitap çıkabilir diye de düşünmüştüm. her şeye hazırlıklıydım yani.
    kitabı okumaya büyük bi heyecanla başladım. ve okurken de korktum aslında biraz yalan yok. çünkü adamın yazılarındaki tek bir söz bile benim gözlerimi doldurmaya yetmişken, kocaman kitapta kendimi ağlatacak bi satır illa ki bulacaktım ve nitekim de öyle oldu.

    kitapta çocukluğundan bugüne kadar yaşamış olduğu iyi, güzel, kötü, dramatik şeyleri anlatıyor. roman ya da hikaye gibi belli bir konusu yok. her sayfada başka bir hikaye var.

    başta da dediğim gibi, eğer çok şeyler bekleyerek okursanız (ki ali lidar güzel şeyler yazarak kendisine olan beklentiyi bi hayli yükseltmiştir) muhtemelen beğenmezsiniz. belki de beklentinizin üzerine çıkar ve çok çok beğenirsiniz. sıcacık bi kitap. ben sevdim.

    eğer lidar'ın yazılarını/şiirlerini seviyorsanız bu kitabı da sevecekseniz.
  • ali lidar'ın sonunda çıkardığı kitabı. bugün istiklal'de insan kitap'da gezerken tesadüfen görüp hemen aldım. ancak beni hayal kırıklığına uğrattı. ali lidar'ı tanıyanların zaten bildiği metinlerden oluşuyor kitap. en azından çoğunluğu bildiğimiz metinler diyelim. kitabı okumadım henüz ama yeni metin varsa bile çok değildir. yine de üstadı kırılmamış bir antep fıstığına yenilirken gördüm sayfaların arasında ve yüzümde eve dönene kadar gitmeyen mütebessim bir ifade kaldı.
  • readlist diye bir listem varsa ilk üçte bu kitap var.
  • kitap bitince anneme uzun zamandır sarılmadığımı farkettim. gittim, sarıldım, öptüm, kokladım...

    babaların suçu ne be ali, az biraz da babalar için yaz bişeyler.

    kitap içinde (bkz: erken kaybedenler) kokusu aldığım için bi oturuşta okudum. okurken kırmızı tuborgunuzu ve sigaranızı bakkalınızdan alınız.
hesabın var mı? giriş yap