• 11 kasım 2014 günü üsküdar üniversitesi'nde dinleme fırsatı bulduğum sevimli ve güçlü kadın. söyleşiden önce ne kendisiyle ne de kitaplarıyla ilgili bir bilgim yoktu, onu tanıma adına güzel bir fırsat oldu benim için. yazdığı karakterlerden ve onları yaratma sürecinden bahsedişi harikaydı. yazarken sinopsis kullanmadığını, karakterin kendisiyle konuşmasını dinlemekle işe başladığını, onların seslerini duyduğunu ve hikayeyi onların anlattığını söyledi. bir kere karakterin sesini duyduğu zaman dünyayı onun gözleriyle görmeye başladığını ve hikayeyi karakterden dinlediğini, bu sebeple de yazmanın kendisi için daha kolay bir hale geldiğini ifade etti. ayrıca nihayet sona gelene kadar hikayenin nasıl biteceğini kendisinin de bilmediğini, yazarken aynı zamanda keşfettiğini ve en az okuyucular kadar kendisinin de şaşkınlığa uğradığını söyledi.

    "birini yazarken kendimi onun bedeninde hayal ediyorum. jane'i yazarken jane'in kafasının içindeyim, maura'yı yazarken maura'nınkinde; yani yazmak neredeyse oyunculuk gibi bir şey, sanki her defasında bir karakteri sahneye çıkartıyorum ve yaptığım ve de gördüğüm her şey onların gözünden oluyor. aynı şekilde cerrah'taki kötü adamı yaratırken de onun nasıl biri olduğunu biliyordum, sesini zihnimde duydum ve o an onun bir tarih meraklısı olduğunu da zaten bilmekteydim. bunların hiçbirini asla planlamadım, o sadece benimle konuşmaya başladı" dedi ve "işte böyle bir an bir yazar için mükemmel bir andır!" diye ekledi.

    duruşu, üslubu, düşünme tarzı ve karakterlerini oluşturma yolu; bilhassa özel bir düşünsel çaba harcamadan onlarla konuşması ve hatta onları yaratırken onlara dönüşmesi tess gerritsen'a dair çok sevdiğim detaylar olarak kalacak.

    kısaca kitaplarını okumadan sevdiğim kadın.

    not: babasını alzheimerdan kaybedince, alzheimerın tedavisini mümkün kılmak amaçlı, elde edilecek olan geliri bilim adamlarına destek olarak bağışlayacağı bir alzeimerla savaş kampanyası (hatta yarışması) başlatmış ve okuyucularına 5 dolar gibi küçük miktarda bağışta bulunduklarında isimlerinin çekilişe yazılacağını ve kazanan iki kişinin ad ve soy adını bir sonraki kitabındaki karakterden birine vereceğini duyurmuş. ve "die again" adlı kitabındaki ana karakterlerden biri olan millie jacobson, kazanan isimlerden biriymiş. sonunda da california'da alzheimera yönelik bir araştırma enstitüsüne 50 bin dolar bağışlamışlar!
  • kitaplarındaki kurgunun yanısıra kişilik analizlerini de başarılı bir şekilde yapan yazardır. en çok bilinen kitapları tabiki rizzoli & ısles serisinin kitaplarıdır. cerrahla başlayan bu seri sırasıyla çırak, günahkar, ikiz bedenler, siliniş,mefisto klübü, ruh koleksiyoncusu, buz gibi soğuk, sessiz kız, son kalan ve diriliş olmak üzere 11 kitaptır.

    kitaplarındaki gerilim yeterlidir, kurgusu ve hikayenin ilerleyişi ortalamanın üzerindedir. tabiki kendi içinde bazı tekrarlara bazı hatalara düşmektedir fakat genel olarak bakıldığında iyidir, okunasıdır. kolay bir dili vardır. anlaşılması zor değildir, yani edebi açıdan pek bir değer yoktur. fakat tıbbi/polisiye hikayesinin yanı sıra yaptığı karakter analizleriyle kesinlikle dikkat çekmektedir. özellikle jane rizzoli ve maura ısles karakterlerinin iç dünyalarını yansıtmasındaki başarısı kesinlikle takdir edilmelidir. bu yüzdendir ki benim serinin en çok beğendiğim kitabı günahkardır. buradaki karakterlerin birbiri ile karşılaştırılması, kendi eksileri ve artılarının yorumlanması, beklentilerinin ve elinde olanların değerlendirilmesi kesinlikle okunmalı, feyz alınmalıdır. bir çok kitabından bu şarşılaştırmaları ki kadının farkını ya da benzer yönlerini ortaya koyar ama günahkarda'ki yorumu daha derin ve belkide biraz daha farklıdır. özellikle karakterlerin neredeyse zıt kutuplarda olmalarına rağmen beraber uyum içinde çalışmaları ve başarılı olmaları mükemmel anlatılmaktadır.

    son olarak; kitapları iki yayın evi tarafından paylaşılamayan yazardır. doğan ve martı yayın evi kitapları karışık bir biçimde ve ardarda yayınlayınlaması genel bir kafa karışıklığına sebep olmaktadır. ama burda suç tamamen doğan yayın evinin diyebilirim. ilk kitap baskı mefisto klübünü yaptıktan birkaç yıl sonra cerrah'ın baskını yapmış fakat uzun bir süre diğer kitapları basmamıştır, bunu fırsat bilen martı yayın evi serinin devam kitaplarını (çırak, günahkar, ikiz bedenler, siliniş ) yayınlamış ve bundan da muazzar bir gelir elde etmiştir. bunu gören doğan apattalına doymayıp serinin devam kitaplarını yayınlamaya karar vermiş ve ruh koleksiyoncusu, buz gibi soğuk ve sessiz kız'ı yayımlamıştır. fakat son kitabı martı kapmış ve hemen son kalan ve son olarak diriliş kitabını yayımlamıştır.

    not: eklemeden geçemiycem; allah belanı versin senin martı yayın evi! hangi akla hizmet amerikadaki kitap kapaklarına benzetme kararı aldın kitap kapaklarını? ha? bu kadar berbat bir kapak istesen tasarlayamazdın herhalde!

    edit: güncelleme
  • die again isimli kitabının türkçesi diriliş olarak çevrilmiş yazar.

    yazıktır, günahtır, mal mısınız? salak mısınız? diye böyle yarak-kürek çeviriler yapıyorsunuz?

    zaten martı yayın evi son iki kitabının kapak tasarımını -artık serinin eski kitaplarının yeni baskılarını da- amerikanın zevksizlik abidesi tasarımlarıyla yapıyor, bi de türkçeleştirmede sıçtınız tam oldu.

    okumayalım diye mi yapıyorsunuz anlamıyorum ki!
  • rizzoli & isles serisinin devamı olan the killing place (usa adıyla ice cold) 24 haziranda piyasaya çıkmıştır ama türkçeye nezaman çevrilir allah bilir. bu arada rizzoli & isles ın dizi versiyonunu gördüm de maura'nın tipi hiç olmamış yaw! zira yazar maura'yı betimlerken özellikle fildişi teni, simsiyah saçları ve yeşil gözleri üstünde durur. kalkıp da maura'yı sarışın yapmak neden? ııh olmamış deyip kitaplarımıza geri dönüyoruz.
  • dün (09 kasım 2014 yani) istanbul kitap fuarında sadece 5 dakika ara vererek yaklasık 4 saat kitap imzalamış tatlı yazar. ilk başlarda kim kaç kitap getirdiyse imzaladı ama sonra bakıldı ki sıra bitmeyecek herkes maksimum 2 kitap imzalattı.

    gelen kalabalığın çoğunluğu 16 - 20 yaş civarıydı. ilk defa tanışan da vardı orda tüm serisini okumuşlar da. türkiye turuna çıkmış gibi tess abla. c.tesi izmir'deymiş bu hafta komple istanbulda.
  • çok akıyor ya kitapları. bir çırpıda bitiyor. artık oturup dizi izleyemeyen bir polisiye tutkunu bünyeme ilaç gibi geliyor valla.

    bir de kitaptan uyarlama film ve dizileri normalde sevmem. çünkü genelde ortaya çıkan iş benim hayalimde canlandırdığımın yanına bile yaklaşamaz. karakterler için seçilmiş oyuncuları çok başarısız bulurum vs.

    ama rizzoli&isles tam tersi. artık kitapları okurken de dizideki oyuncular canlanıyor kafamda. her kitap adeta bir rizzoli&isles bölümü gibi.
  • kalemine aşık olduğum bağğyaaan. yeni kitabının çıkmasına sevindim. gerçi eskileri döndürek okumak da iyiydi. buz gibi soğuk favorilerimden. okuyunuz.
  • tıbbi gerilim romanlarında, yine bu türün tanınan ismi robin cook'tan bile fazla heyecan yaratmayı başarabilen okunası yazar. mesela hasat adlı romanı kesinlikle nefes nefese bırakır, akıcı kurgusuyla elden bırakılmaz, özellikle de sürprizlere açık gelişmeleriyle okuyucuyu merakta ve tetikte tutmayı becerir. 1953 doğumlu, tıp mezunu.

    http://www.tessgerritsen.com/
  • keşke kitapları martı yayınlarından çıkmasa.

    korkunç derecede kötü çevirisine mi yanayım, pavyon tabelasına döndürdükleri cart renkli, fosforlu kapaklarına mı?
  • kitapları genelde bir çırpıda okunan; okuduktan sonra unutulan ve genel konuları benzerlik içerdiği için birbirine karıştırılan yazar. ama severiz, heyecanlıdır kitapları.

    ha bir de:

    (bkz: sürekli yazıyor efendim durduramıyoruz)
hesabın var mı? giriş yap