• yeri asla sarsılamayacak kadar net şekilde zirveye oturabilmiş en iyi müzik gruplarından biridir. şarkılarında duygudan duyguya geçersiniz. saatlerce tavana bakarak dinletirler kendilerini. art rock'ın en iyi temsilcilerindendir. ben sizden razıyım abim.

    i wouldn't want to be like you
    don't answer me
    gibi muhteşem kliplere sahiptir.

    debe editi: prime time güne muazzam bir link daha salıyorum o halde.
  • alan parsons, her şeyden önce, kimilerinin ‘müzikal deha’ etiketini yakıştırdığı bir müzisyen, bir ses teknisyeni ve kayıt mühendisidir, the alan parsons project de taifesi, projesi, saz heyeti.
    jigue’, ‘luciferama’, ‘eye in the sky’, ‘sirius’, ‘mammagamma’ gibi eserlerini trt’nin tek televizyon kanalı olduğu dönemlerde jenerik müziği olarak duymuşsunuzdur mutlaka. pink floyd’un başarısında çok çok önemli bir payı vardır, ama hiçbir zaman çok popüler olmamıştır, şimdi dahi toplantılarda, etkinliklerde, hatta düğünlerde çalmayı kabul etse de, rock müziği tarihinde gözardı edilemeyecek bir etkiye sahip olmuştur.

    peki, alan parsons ve taifesinin yaptığı işlerin 'zamanının ötesinde' olmasından söz edilebilir mi? (sözlük bağlamında algılamayalım lütfen, bu olumlu'yu olumsuz'a çeviren tuhaf bir simya olur.) belki de.

    1976 yılına gidiyoruz. alan parsons ‘proje’sini henüz toparlamış ve ilk albümlerini çıkarmışlar: ‘tales of mystery and imagination.’- parsons’ın tabiriyle ‘poe’nun işlerinden esinlenilerek yapılmış bir koleksiyon/derleme/seri.’

    1976 yılında –ya da genel bir bakışla 70lerde- rock müziğinin anaakımı nedir peki? elbette klasik rock ya da rock’n roll. led zeppelin –gelmiş geçmiş en iyi gitaristlerden biri olan jimmy pageli ve gelmiş geçmiş en iyi vokallerden biri olan robert plantli zeplin-, deep purple, progresif gruplarından eloy ve camel, sonra def leppard, white lion, pink floyd, jethro tull, rolling stones, hâlâ sürmekte olan jimi hendrix ve the doorsetkisi...adlarını şimdi sayamayacağım pek çok önemli grup ve rock müziğinde yaratıcı bir patlama, rock’ın yerüstüne çıkması.

    alan parsons’ın müziğinin bunlardan ayrılan yanı nedir peki? elektronik etkisi –klavyenin kullanımı-, aksak ritimler ve bas gitar ağırlığıyla şekillenmiş değişik ‘ses’i. alan parsons, tam anlamıyla ‘pyschedelic’ sayılamaz, ancak parçalarında pink floydvari ya da led zeppelin’in kimi parçalarında rastlanan ‘geçiş sesleri’ (örneğin, whole lotta love’daki orgazm efekti) mevcuttur. alan parsons’ın müziğinin ‘ses’i temizdir ve ‘kolay dinlenebilir’ bir yapıya sahiptir, enstrümanların her titreşimi çok önemlidir, müzik bulamaç halinde ortaya konmaz, tam tersine bas gitardan çıkan notalar çıplak da kalsalar, onlara parçaya havasını verebilecek bir önem bahşedilmiş olduğundan, müzik yalın ve etkileyicidir.

    ‘elektronik’ öğelere geri dönmek istiyorum. elektronik müzikle uğraşan bir tanıdığıma göre elektronika’nın ilk örneği human league’in 1981 tarihli ‘dare’ albümü ve bu albümde göze çarpan ‘don’t you want me’ parçasıdır (eh işte, işkembeden sallamak serbest nasılsa bu konuda, ama bir fikir versin diye bu örneği seçtim)- oysa alan parsons, 1976’da 80’lerin basitliğiyle değil, rock ile harmanlanmış, klasik ve yer yer senfonik esintiler taşıyan, zengin –hatta leziz- bir elektronik-rock yapıyordu ve şu anda aklımıza gelen şeklinden çok daha farklı bir ‘ses’ti bu.

    ‘tales of mystery and imagination’da poe’nun meşhur şiiri ‘the raven’a atfen yapılmış ve aynı ismi taşıyan bir parça mevcuttur. vokallerine baktığımızda, şiirin elektronik bir vokalle verildiğini görürüz (yalnızca şiirin bir özeti değil, aynı zamanda şiirin 'yapmak istediğini' yapan şarkı sözleri)- ki, 70lerin teknolojisi gereği, bu onyılda ender görülen bir tekniktir. kısacası, alan parsons, mühendisliğinin ve ekspertizinin verdiği yaratıcılıkla kayıt tekniğini, müzikal çizgisi yararına ‘kötüye kullanmış’tır.

    alan parsons, bunun yanında, çok başarılı ‘konsept albüm’lere de imzasını atmıştır. yukarıda bahsettiğim ‘tales of...’ dışında, alan parsons project’in hemen hemen bütün albümleri ‘konsept albüm’ olma özelliği taşır.

    dinleyiniz, dinletiniz, düğününüze çağırınız.
  • turkiye'de verdikleri ilk konserde 2 kere bis e maruz kalip, "boyle birsey ilk defa basımıza geliyor. normalde muzik biter, isiklar soner, insanlar gider. size cok tesekkur ederiz." diyen grup. bilmezler ki halkimiz konsere actir ve julio iglesias gelse ona bile limp bizkit muamelesi yapar..
  • en iyisi...ingiliz progressive ve senfonik rock grubu. alan parsons, beatles ve pink floyd için ses teknisyenligi yaparak müzik piyasasina gobekten daldiktan sonra alan parson's project'i kurmuştur. ilk albumu 1975 yilinda piyasaya cikan gurup tematik albumler yapmistir. her albumde farkli bir konu islenir, edgar allen poe (bkz: tales of mystery and imagination) , kadinlar (bkz: eve), i robot (bkz: asimov), kumar (bkz: turn of a friendly card) gibi... muzigi bagimlilik yapar.
  • uzun bir suredir birseyler karalamak istiyordum, bu sacma geceye nasip olmus.

    hani bazen ile baslayan girisleri sevmem. hani bazen, insanin hicbir muzigi dinleyesi gelmez. genelde butun gun muzik dinleyen insanlarin basina cok sik gelir. surekli sarki eklemekten yorulmus bedenler bir muddet sonra bundan sikilmaya baslarlar. boktan bir gunde ne yapsa hosuna gitmez zaten insanin, orasi ayri. ama genelde suc muzige atilir boyle durumlarda. ''ne aptal sarki'', ''off butun gun bunlari dinledim'' cumleleri en basit disavurum sekilleridir.

    alan parsons project, bunlari hicbir zaman hissedemeyeceginiz garip bir grup. oyle baktiginizda ahim sahim bir marifeti yok. kendi halinde bir grup. bir nevi muzigin john fante'si. kirilgan, naif.. en aptal sarkilarini dinleseniz bile rahatsiz etmez, ''ben ne yapiyorum, off ne aptalim'' diye dusundurtmez. acik konusmak gerekirse bence guzel sarkilarina baktigimiz zaman da elle tutulur bir marifet goremeyiz. eye in the sky, old and wise ve bircok benzeri duragan sakin sarkilar. ama benim gozumde alan parsons project aptal zamanlarin can simidi.

    muzik dinlemekten zevk alamayacak kadar bezmis bunyelerin can simidi. iyi ki varsiniz yahu.
  • bu grubun gerçek hayranı olan adamdan zarar gelmez. böyle bir gruptur.
  • edgar allan poe hikayelerine müzik yapmış tapılası.
  • haberi olmayan sevenleri için başlığına tekrar yazmak istediğim şahane grup. grubun bilindiği üzere 10 albümü var. ancak bu sayı 12'dir. bu albümler resmi olarak yayınlanmadığı (ya da yayınlanamadığı) için diskografide yer almaz. bu albümlerden birincisi normalde 1979 yılında 3 gün içinde kaydettikleri the sicilian defence'tir. isminden de anlaşılacağı üzere albümün teması ünlü satranç açılışı olan sicilya savunmasıdır. link . albümün tamamı enstrumantel olmakla beraber aslında albümün kayıt amacı plak şirketleri olan arista'yla olan kontrat anlaşmazlığı yüzündendir. bizim de hamlemiz bu diyerek albümün ismini bir satranç açılışı yaparak arista'ya göz dağı vermişlerdir. albüm tabii ki arista tarafından veto edilmiş ve ama grubun yapmış oldukları kontrat tamamlanmıştır. bu "sözde" albümün 3. şarkısı olan kt-kb3, eve albümünün 2008 remastered versiyonunda elsie's theme olarak yer bulmuştur.

    şuraya ufak bir edit: iyi bir satranç hamlesi yapmak için düşünmeye ihtiyaç varsa iyi bir albüm içinde ihtiyaç vardır darlamayın bizi mottosu albümün isminin asıl sebebidir.

    "the sicilian defence was our attempt at quickly fulfilling our contractual obligation after ı robot, pyramid and eve had been delivered. the album was rejected by arista, not surprisingly, and we then renegotiated our deal for the future and the next album, the turn of a friendly card. the sicilian defence album was never released and never will be, if ı have anything to do with it. ı have not heard it since it was finished. ı hope the tapes no longer exist."

    alan parsons

    asıl önemli olan albüm grubun bilinen son albümü olan gaudi(1987)'den sonra gelecek olması planlanmış teması sigmund freud üzerine olan freudiana(1990) albümüdür. bu albümün kayıt sürecinde ikilinin* arası açılmış ve albüm grubu sona sürüklemiştir. albüm tamamlandıktan sonra ama yayınlanmadan önce ikili ayrıldığı için albüm piç gibi ortada bırakılmıştır. kapağın üstünde de kimsenin ismi yazmıyor gördüğüm kadarıyla. bu arada grubun en iyi albümlerinden biridir* . burdan tüm albüme ulaşabilirsiniz. albümün en güzel şarkısı ise albümle aynı ismi paylaşan freudiana'dır

    albümdeki şarkılar şöyledir:
    "the nirvana principle" (ınstrumental)
    "freudiana" (lead vocal: eric woolfson)
    "ı am a mirror" (lead vocal: leo sayer)
    "little hans" (lead vocal: graham dye) (backing vocal: chris rainbow) –
    "dora" (lead vocal: eric woolfson)
    "funny you should say that" (lead vocal: the flying pickets)
    "you're on your own" (lead vocal: kiki dee)
    "far away from home" (lead vocal: the flying pickets)
    "let yourself go" (lead vocal: eric woolfson)
    "beyond the pleasure principle" (ınstrumental) (alan parsons)
    "the ring" (lead vocal: eric stewart)
    "sects therapy" (lead vocal: frankie howerd)
    "no one can love you better than me" (lead vocal: kiki dee, marti webb, gary howard and eric woolfson)
    "don't let the moment pass" (lead vocal: marti webb)
    "upper me" (lead vocal: eric stewart)
    "freudiana" (ınstrumental)
    "destiny" (lead vocal: chris rainbow)
    "there but for the grace of god" (lead vocal: john miles and marti webb)

    umarım bu bilgiler birilerinin işine yarar o kadar yazdık *
  • tam 30 senelik gerçek bir alan parsons ve eric woolfson hayranı olarak
    benden kimseye zarar gelmeyeceğini
    az önce öğrenmemi sağlayan
    muhteşem müzik ve sözler yaratan
    tek kelimeyle muhteşem müzisyenlerin projesidir

    bu ani aydınlanma için samioferin gözlükleri'ne
    eric abimizin sözleriyle teşekkürü borç bilirim
    "the sun in your eyes made some of the lies worth believing"

    tabi alan parsons hakkında daha söylenmesi gereken çok şey var
    ama şu kadarıyla yetineyim
    biz 18 yaşımızda bu derin anlamlı, duygulu, zengin müziği dinliyorduk
    şimdiki gençler justin biber falan dinliyorlar değil mi? yazık onlara yaaa.
    yalniz
    ne olacak şu gençlerin hali mi demiş oldum ben şimdi?
  • isminin aksine grubun asıl adamı alan parsons değil, eric woolfson'dır. asıl adam değil derken müzik ve sözlerin arkasındaki beyin woolfson'dır. alan parsons tüm albümlerin yapımcısı, teknik tarafa bakan, stüdyoda desk'in arkasındaki abidir.

    sebebi de şudur: o zamanlar film endüstrisinde kubrick, hitchcock gibi yönetmenlerin oyunculardan daha ön plana çıktığı dönemdir. filmlerin pazarlamasında yönetmenlerin etkisini gören woolfson da benzer bir mantıkla edgar allan poe'nun eserlerinden esinlendiği materyali, yapımcının ismini öne koyarak plak şirketine "the alan parsons project" olarak göndermiştir. plak şirketi de olur diyince woolfson da garibim "bi pok yedik ama du bakalı nolacak" derken; asıl sükseyi donuk bakışlı, ayrık dişli parsons yapmıştır.

    yanlış olmasın gençler. alan parsons project dinlerken aslında eric woolfson dinliyorsunuz. parsons'ın beste kısmında etkisi minimaldir.

    bir de lenny zakatek, sen nasıl adamsın olum? o nasıl bir hırsla çığırma?! damned if i do..
hesabın var mı? giriş yap