• gorup gorebileceginiz en uzun prezervatif reklami.
  • filmle ilgili ilginç bir bilgi:

    ekşi sözlük'te bu film hakkında yazanlardan; filmi beğenmeyenler "tramva" beğenenlerse "travma" yazmış.

    işte insanları kategorize etmenin işe yarayabileceği nadir anlardan birine şahitlik ediyoruz. kısacası güzel bir film.
  • --- spoiler ---

    the babadook kitabının yazarı bizzat annenin kendisi.
    hatta filmin bir yerinde (doğum gününde yeğeninin) kız kardeşinin arkadaşlarıyla konuşurlarken kadının çocuk dergilerinde hikayeler yazdığından bahsediliyor.
    babadook kitabının yer aldığı karelere filmde tekrar bakacak herkes kitabın aslında sonradan boş sayfalı bir çizim defterine (son sayfaları da boş) "el yapımı" çizildiğini fark eder.
    ben şahsen köpekten sonra çocuğu da öldürmüş olup hayal aleminde daha olumlu bir senaryo yarattığına inanıyorum kadının.
    hangi sahnede çocuk "gerçekten" ölüyor bilemiyorum ama hem kitabında kadın oğlunu da öldüyor (babadook oğluna olan nefreti) hem de tv'de izlediği haberi beyniyle manipüle ederken, 7. yaş gününü kutlayan çocuğun mutfak bıçağıyla annesi tarafından öldürüldüğünü ve en son camda kendini görüyordu...
    çocuk ne kadar zeki olursa olsun parayı güvercine çevirmek mi ?
    sanmıyorum...
    i see dead magician.
    --- spoiler ---
  • çok güzel bir psikolojik gerilim filmi.

    --- spoiler ---

    filmin başlangıcında we need to talk about kevin filmindeki gibi annesini canından bezdiren hiperaktif, agresif bir çocukla tanışıyoruz. çocuk saçma sapan çığlıklar atıyor, gece korkuları yaşıyor, annesine saldırıyor, başka çocuklara şiddet uyguluyor... bu çocuğun dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olduğu tespiti yapılabilir agresyonunun altı kazındığında annesinin ağır bir depresyon süreci yaşadığı görülüyor. çocuk adeta depersif annesine coşku katmak için kendini parçalayarak dehb semptomlar gösteriyor.

    anne çocuğu doğurmaya giderken kocasını trafik kazasında yitirmiş. çocuğun varlığı anne için kocasını yitirmesine sebep olan bir ceza olarak nitelendirilebilir. anne öfkesini çocuktan çıkarıyor. çocuğuna karşı öfkeli ve tahammülsüz. kocasına ait tüm eşyaları bir odaya kilitleyerek, orada kendine dair büyük bir kaybı hapsedip tabu haline getiriyor. çocuk odanın anahtarını ele geçirip oraya girdiğinde anne mahremine dokunulmuşçasına sert tepki veriyor.

    annemiz geçmişte çocuk kitapları yazmış biri. birgün hiperaktif çocuğu babadook isimli üç boyutlu korku kitabını eline tutuşturduğunda aslında o kitabı kendisinin yazmış olduğunu fark edemeyecek kadar kendinden kopmuş bir haleti ruhiyede. zaman aktıkça annenin depresyonu psikotik bir hal alıyor ve kendi yarattığı babadook karakteri annenin bir parçası haline geliyor. babadook aslında annenin yaşayamadığı, canavarlaştırarak kaçtığı yası. kocasının ölümüyle yüzleşemeyen anne babadook şeytanlaştırması üzerinden kendi depresyonuna karşı sınır, psikotik bir savunma mekanizması geliştiriyor. annenin yası bir odaya hapsettiği fakat zaman zaman odadan çıkıp annenin içine girerek onu ele geçiren babadook canavarı oluyor.

    canavarın psikotik savunma mekanizması kalıplarını kırarak annenin benliğini ele geçirdiği anlarda, anne çocuğuna karşı öldürme teşebbüsüne varan şiddet davranışları sergileyerek öfkesini dışa vursa da onu bir şekilde kontrol altına alabiliyor. filmin final sahnesinde oğluyla birlikte bahçeden topladıkları kurtlarla ölen kocasının anıtsı odasında sembolik canavarı beslemeleri, paylaşılmış psikotik bozukluğun ve psikotik savunma mekanizmasının harikulade bir örneği.
    --- spoiler ---
  • shining için, kubrick "bir çocuğun, babasının annesini ve kendisini inciteceğine dair korkusu üzerine bir öykü" der, nihayetinde de shining,bir aile içi şiddet öyküsüdür. babadook, zekice bir hamleyle, shining'e bir devam önermesi getirip, bir çocuğun, annesinin kendisini inciteceğine dair, pek aşina olmadığımız tekinsiz şüphesinden yola çıkmış. üzerine, bir de eşini kaybetme korkusunu ekleyince, insanı rahatsız etmeyi başaran bir karanlık resmetmeyi başarmış. yönetmenin kadın olduğunu, filmi izledikten sonra öğrendiğimde, hiç şaşırmadım, zira bu tür bir psikolojik yumağı, bir erkeğin böyle hissedip çözmesi pek mümkün olmazdı.

    babadook izlerken, korku filmi izleyemediği için benimle olmayan eşime, "bu film çok acıklı" diye mesaj attım. korku filmi değil, düpedüz dramaydı ekrandaki film. evli ve "çocuklu" olmasaydım bu filmden bu kadar etkilenmezdim sanıyorum.

    etkilenmezdim de, yine de bu başlık alındaki bir sürü gerzo gibi "ben hiç korkmadım loooo sonunda canavarı besledilerrrr" diye mallık da yapmazdım. iki kitap okuyun, iki eleştiri okuyun, biraz sanat üzerine düşünmeyi, basit bir şarkıyı, bir kısa öyküyü olsun yorumlamayı öğrenin, allahın adını andım, hiç mi türkçe dersi almadınız, hiç mi bu parçanın ana fikri, teması nedir diye soru çözmediniz, hayattan soğuttunuz anasını satayım, bir de böyle kendinizi piratebaya dadanıp film indirip tüketiğiniz için kültürlü falan sanıyorsunuzdur siz şimdi, ay bir kaç kişi de hala imdb puanım şu, imdb puanını haketmiş, haketmemiş falan yazıyor, şaka mısınız ya.

    senin hayatında imdb puanı diye bir kavram var, sen benimle film konuşamazsın.

    biraz haddinizi bilin ya.
  • muazzam bir gerilim filmi. fakat elbette herkes için değil.

    daha önce all is lost isimli bir diğer muazzam film için şöyle bir şeyler yazmıştım: (bkz: #39825096) tamamen ayrı iki türden olsalar da the babadook filmini seven/sevecek olanlar için de aynı şey geçerli. bu film, satır aralarını okumayı, sembolleri aramayı, metaforlar üzerine kafa yormayı sevenler için izlemeye değer olacaktır. daha farklı beklentiler içinde olan seyirciyse sıkılacak, yarısının üçte birinde çıkacak ya da "olmamış, berbat, klişeler üzerine kurulu" diyecektir.

    evet, filmin görünürdeki hikayesi son derece tanıdık: eşini kaybetmiş, travmatik yalnız anne ve problemli çocuğu. akıl sağlığından kolayca şüphe edebileceğimiz ve filmin sonunda "aaa, şizofren ya la bunlar" diyebileceğimiz tipler. hal böyle olunca, yönetmen de, oyuncular da kırk takla atsalar yaranamazlar artık size. çünkü detayları gözden kaçırmış ve hikayenin bütünüyle klişeler üzerine kurulduğunu varsaymışsınızdır. oysa filme adını veren kitapta ve ufaklığın durmadan tekrar ettiği repliklerde sürekli şunun altı çizilir: hiçbir şey göründüğü gibi değildir; görünenin altında yatan şeye bakmak gerekir.

    the babadook, sembollerin kullanımı açısından harika bir hikaye. hem de baştan sona. sevmek için sadece daha dikkatli bakmanız gerekiyor. pek tabii ki buna mecbur değilsiniz. benzer şekilde, her konuda fikir beyan etmek zorunda da değilsiniz.

    --- spoiler ---

    the babadook, kocasının ölümünden oğlunu sorumlu tutan bir annenin, oğluna karşı besleyip büyüttüğü nefreti sembolize eder. çünkü gerçek hayatta canavarlar, nefret duygusuyla dolu olan insanlardır. dünyaya en büyük zararı böylesi insanlar vermişlerdir. herkes bir şeylerden, birilerinden nefret edebilir. önemli olan, nefreti kontrol altına alabilmektir. ya da bodrum katına kilitlemek.

    --- spoiler ---
  • isminde sanki bir anagram gizli olan filmdir. (bkz: a bad book)
  • yazı, eser hakkında spoiler içerir.

    jennifer kent ismini bir yerlere not etmek lazım. bu harika kadın yönetmen, korku sinemasına dikkate değer bir film sunuyor. the babadook bir dram filminde olması gereken tüm öğeleri alarak korku türüne monte ediyor. sıradan bir film olabilecekken, kent' in yönetmenliği ile film bir üst seviyeye çıkıyor. harika kadrajlarla, oldukça minimal bir yapıda seyreden film, akılda kalıcı bir etki yaratıyor.

    herkes kendi öcüsüyle yüzleşmeli. filmdeki anne karakterinin ve sorunlu çocuk karakterin ruh halleri gerilimi tırmandırıyor. aslında hiçbir şeyin normal olmadığı evde babadook adlı yaratığın ortaya çıkışı da sürpriz değil. çünkü babadook bir yaratıktan çok, birden fazla şeyi temsil eden bir oluşum. anne karakteri zaten kocasının ölümünü üzerinden atamamış, muhtemelen şizofreni seviyesinde ve çocuğunun da üzerinde yarattığı baskıyı kaldıramayan bir insan. çocuk ise babasızlığın da etkisiyle, annesine çok yüklenen, sosyal açıdan sorunlu ve kendi öcülerini yaratıp onları öldürme planları yapan küçük bir velet. bu durum annesine de sıçradığında, bir hikaye kitabındaki babadook karakteri gerçeğe bürünüyor. babadook anne için ölmüş kocasını temsil ederken, çocuk için annesini ondan koruması gereken bir yaratık oluveriyor. babasızlık, temel sıkıntı çocuk için gene orda. filmin ilerleyen anlarında da hayal ve gerçek birbirine karışıyor. sonda ise yüzleşmenin ardından gelen rahatlama var. çocuk ile anne olayı bir çözüme kavuşturuyor. öcülerini kabul edip, bodruma kapatıyorlar. anne yavrusunu koruma içgüdüsüyle hareket ederken, çocuk da annesiyle olan bağını güçlendiriyor.

    sembolik okuma bu filme ve finaline çok yakışıyor. ayrıca filmde korku türünden bir çok yapıma da göndermeler mevcut. bir de oyuncular essie davis ve daniel henshall' ı tebrik etmek lazım. gerçekten muazzam oynamışlar. essie (anne), bendenize fena halde
    rosemary's baby' deki mia farrow' u hatırlattı. daniel (çocuk) ise the shining' deki danny lloyd' u.
  • --- spoiler ---

    how to train your demon

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    oldukca siradan bir korku filmi olmakla beraber, post-travmatik dönemde er ya da gec kirilmak durumunda olan psikotik savunma mekanizmasini gayet güzel anlatmis bu film. kadin, esini dogum yapmaya giderken bir trafik kazasinda kaybeder. cocuk kendi ihtiyaclarini görebilecegi-kismen daha otonom bir döneme girdigi vakit (ki sanirim bu yüzden daha önce degil de, 7 sene gectikten sonra) kaybettigi esinin yoklugunu tolere edemez bir hale gelmeye baslar ve psisenin, sorumluluk bilinciyle siki sikiya bastirilmis acisi, kaybinin büyük acisi, babadook olarak cikagelir. simsiyahtir, upuzundur, 'ben buradayim' dercesine bütün eve hem yatay hem dikey olarak sizar. görülür ki, babadook aslinda tutulmamis yastir ve ötelenmis yas dönemi psisede korkunc hasar birakir. anne, yas tutamamistir. yas tutsaydi, sütü kesilebilirdi veya cocugunu görmeyebilirdi, görmek istemeyebilirdi. cocuk dogmasaydi, erkegi yasayacakti öte yandan erkekten arda kalan cocuktur. ancak cocuk, erkegin tatmin ettigi gibi tatmin edemez, dolayisiyla cocuk hem kaybi hem de tatminsizligi daimi olarak hatirlatir.

    babadook, jung'un kadinlarin düslerinde beliren karanlik adam diye tasvir ettigi varligi andirir biraz da. jung'a göre, kadinlarin rüyasindaki karanlik adam bir insiyasyon, psisik bir degisim sürecindeyken belirir. kadinin yasi kac olursa olsun, rüyalarinda pes pese acilan portallardan gecer. psisenin yorgun düstügü dönemlerde (bu yorgunluk aslinda bambaska bir portala hazir olmak anlamina da gelebilir, düsen direnc üst dünyada hastaliga yorulsa da, alt dünyada yogun calismalarin baslayacagina isaret edebilir) bir yokedici olarak karanlik adam kendini gösterir. jung buna 'wake up call' - 'der weckruf' der; dikkat et, kisisel yasaminda ya da kolektifte bir seyler fena halde ihmale ugramis, uyanip icabina bak. öcü geldi. protagonistimizin de babadook'la bulusmalari uykuda tezahür eder, uyumamak icin direnir.

    kadinin, esinin yokedicisi olan ogluna yönelttigi öfkesi, oglunun kendisine yönelttigi istikrarli sevgiyle kontrol altina girer. burada gercekten sevgiden güclü olan tek seyin yine sevgi oldugunu görebiliriz. sevginin alt edemeyecegi canavar yoktur. bu sayede kadin, gözlerini karanliga dikebilmis ve babadook'a 'you shall not pass' tarzinda bir ayar cekerek, onu bodrum katindaki mabedine geri yollayabilmistir. karanlik adami yok edemeyecegini bilir, onunla yasamak durumundadir ama karanlik adamin yasam alani yalnizca bodrum katidir. psiseyi tehdit eden bastirilmis aci onaylanmis ve yasam alanini kazanmistir.

    bir de babadook olarak tezahür eden ölü esin kemanci olmasiyla, babadok silüetinin italyan, deli kemanci paganini'yi andirmasi?
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap