• öz kardeşim kadar sevdim ben bu isaac veledini, zavallım canını kurtarmak için donsuz atlıyor bir çukurdan aşağı ama kurtulmak ne kelime bin türlü iblis takılıyor bu sefer de peşine. kendini tek savunacağı silahı da gözyaşları bebeğimin...

    oyun öyle sardı ki sürekli isaac'la konuşur hale geldim; "kardeşimsin be, korkma olm kurtarıcam ben seni bak the bible gelsin o zaman görecek anan olacak varis deposu karı, kalbini de sökeriz sonra sen hiç korkma... hass... satan geldi lan heryerinden lazer çıkıyor pezevengin kaç! kaç!"

    --- spoiler ---

    en güzeli de bölüm sonlarında yükleme ekranı olarak gelen küçük animasyonlar, ne çekmiş isaac'im benim ya, helada kağıtsız da kalmış, manitanın yanında donunu da indirivermişler...

    --- spoiler ---
  • oyunun irdelediği kültürü ve göndermeleri bilmediğinizde oyunun atmosferini "ananın donu" seviyesine indirgemeniz doğal. oyun zaten oynayanları rahatsız etmek, nahoş bir tat bırakmak, isaac'ın depresif zihninde yolculuğa çıkarmak üzerine kurulu.

    oyunun arka planına baktığımızda, yobazlıktan içi çürümüş katolik bir anne ve katolik inancının korku öğeleri ile büyütülmüş bir çocuk var. katoliklik, incil'deki korku öğelerinden beslenen ve bu şekilde tutunan bir din ve oyunda aslında bu zihniyete karşı bir eleştiri, hatta bir itin götüne sokma durumu var. bu durum, oyundaki her bir eşya ile pekiştiriliyor ve hikaye basit çocukluk korkularının ve kabuslarının içine yoğurularak harika bir iş çıkartılıyor.

    burada isaac aslında bildiğimiz hz. ishak. hıristiyan inancına göre hz. ibrahimin kurban etmeye çalıştığı oğlu (müslümanlarda yaygın inanç hz. ishak değil hz. ismail'in kurban edileceği yönündedir, burada keskin ve kesin bir bilgi yok). abraham and isaac öyküsünden fazla etkilenen ve hıristiyan kanalları seyretmekten beyni hoşaf olmuş annesi, gaipten sesler duymaya başlıyor ve tanrının kendisiyle konuşup oğlu isaac'ı kurban etmesini istediğine kendini inandırıyor. isaac da bodrumda gizli bir kapı bulup kaçışına başlıyor. burada karşılaştığı her şey aslında kabusların fırlamış canavarlar. bu kabuslar da, isaac'a muhtemelen zorla okutulan incillerin, pazar günü maruz kaldığı yobaz vaazların vebunların yarattığı travma sonrası stres bozukluğunun ürünü... oyunda ne kadar çok örümcek teması kullanıldığına ve incil'deki örümcek temasının çokluğuna dikkatinizi çekerim. bunların üstüne, her oğlan çocuğunda biraz bulunan çocukluk korkuları ekleniyor ve mizahi bir dille harmanlanıyor. örneğin mom's bra'yı kullandığınızda devasa bir bikinili yaşlı kadın resmi çıkıyor ve canavarlar kaçışmaya başlıyor*, mom's lipstick ise küçük çocukların annelerinin ruj malzemelerini karıştırmalarına bir gönderme sadece. bunun gibi her eşyanın referans aldığı birşeyler var. ve daha fazla eşya buldukça, oyunun arka planında dönen trajediyi daha iyi anlıyorsunuz.

    mesela; game over ekranında isaac "sevgili günlük, bugün öldüm..." şeklinde başladığı kağıtta "her şeyimi kedim guppy'e bırakıyorum" diyor ancak oyundaki dead cat (ölü kedi) ve guppy's head (guppy'nin kafası) eşyalarını bulunca anlıyorsunuz ki kedi çoktan ölmüş :')

    benzer bir şey ise; oyunda yüzü belli olmayan ve öldüğü ya da terkettiği ima edilen bir baba figürü var. oyunda bulunan pek çok fotoğraf temalı eşyanın yırtık olduğunu ve isaac'ın babasının olması gereken yerin yok olduğunu görüyorsunuz.

    bu ve bunun gibi pek çok küçük detay oyunu çok daha ilginç kılıyor. yani size sapıkça gibi gelebilecek şeyler aslında oyundaki kara mizahın bir parçası. mizah denince aklınıza ağlayan suratlı gülme efekti geliyorsa bunun neresi mizah diyebilirsiniz. ancak oyun tam da bir kara mizah eserinin yapması gerektiği gibi, sizi rahatsız etme yoluyla düşünmeye itiyor ve bu yolla katolikliğe, aslında bütün dinlerdeki yobazlıklara sert bir eleştiri görevi görüyor.
  • türlerarası tuhaf oyun. roguelike oyunlardan permadeath ve random map olayını almış, zindan tasarımları klasik zelda oyunlarından. oynanış twin-stick shooter, senaryo ise kutsal metinlerden. başka birinin elinden çıksa götüm gibi olma tehlikesi taşıyan bu karmaşa, edmund mcmillen'ın elinde 5 dolarlık bağımsız bir şahesere dönüşmüş. oyun anlayışı call of duty'nin ötesinde olan oyunculara kesinlikle tavsiye edilir.
  • son boss fightın impossibru olduğu oyun. güzel itemlarınız ve skillleriniz yoksa boşuna uğraşmayın direkt kapatın bir daha açın. hatta overpowered bir skill combonuz yoksa imkansız gibi bir şey.

    atari çocuklarına not: eğer contrayı bitirmiş bir aslansanız, o zaman işler değişir.

    edit: tamam magdalene ile bitirdim heyecana gerek yok
  • 71 saat oyun süresi ve 19 mom kill'den sonra sonunda sheol'ü de bitirebildiğim oyun. oynaması gerçekten çok zor olmasına rağmen hiçbir şevk kırılması yaşamadan her öldüğümde daha da bilenerek oynadım ve bir bu kadar daha oynarım gibi duruyor. muhtemelen hayatım boyunca harcadığım en iyi 5 dolar.

    bu arada wrath of the lamb için bir trailer yayınlandı ve çıkış tarihi 28 mayıs olarak açıklandı.

    http://www.youtube.com/watch?v=oxsrkzazaqi
  • wrath of the lamb isimli dlc'si steam'de boy göstermiştir sonunda.

    http://store.steampowered.com/app/113204
  • birkaç gün önce başladığım ve hastası olduğum oyun. adeta her şeyin grafik olmadığını yüzümüze çarpar cinsten. müthiş bir atmosfere ve aynı müthişlikte bir soundtrack'e sahip.

    bok gibi oynadığım için 3. kattan aşağısını göremedim ben ama güzel gene de....
  • basit bi merdivenle zengin olunabilir bu oyunda.. bir de cain bariz daha iyi diğerlerinden lucky foot özelliği sayesinde. daha fazla kalp ve anahtar düşüyor..
  • 122. saatin sonunda ??? adlı (adsız?) boss'u da öldürüp rahata erdiğim oyun. şimdi "challenge" bölümleri düşünsün.

    --- spoiler ---

    başıma bir şey gelmeyecekse şunu söylemek istiyorum: ??? boss'u, isaac boss'undan çok da güçlü değildi. elimde "compass" ve "map" de olduğu için ona ulaşana kadar aradaki boss'lar arasından en kısa yolu seçtim, hatta "i've seen everything" de olduğu için bir ara gizli odaya da girebildim ki bu da bana bir odada boss'u öldürmeden transit geçiş imkanı sağladı. özet geçeyim: ??? boss'una ulaşana kadar ya 2, ya da 3 boss'lu odaya girmiş oldum. ??? boss'unu öldürdükten sonra gaza gelip kalan odalara da tek tek girdim, hepsini de bitirdim:

    http://i.imgur.com/gpcygjs.jpg

    bu arada evet, 12 tane normal kalbim vardı :) onun hikayesi çok daha ilginç: bir aşamada hem iv bank, hem de portable slot'a rastlayınca, cebimde de 1 dolara yakın para olunca portable slot'ta paraları harcadım, sonra iv bank'ten can karşılığı para topladım, sonra harcadığım paralardan çıkan kalpleri topladım, sonra topladığım paraları tekrar portable slot'ta harcadım, param bitince tekrar iv bank'i alıp can karşılığı para yaptım... ve bu sonsuz (cidden sonsuz) döngüde yaklaşık 1 buçuk saat harcayarak, health up denen haplarla kalpleri 12'ye çıkarttım döngüden kendi isteğimle çıkıp yoluma devam ettim. anahtarlarım daha ilk bölümden skeleton key sayesinde tepelere çıkmıştı, hem onları yine 99'a çıkarttım hem de bomba sayımı artırdım.

    yani bir gram şifre yok - hatta oyunda şifre yazılıp yazılamadığını bile araştırmadım. dediğim gibi, şimdi sırada "challenge" aşamaları var. ondan sonra da belki tüm achievement'ları kazanmaya çalışırım.
    --- spoiler ---
  • ebemi şeyapan oyun. the depths ve the womb bölümlerinde zarar görmeden geçebilmem ve bu iki başarıyla ilgili achievement'ları almam, sonra da bu iki achievement'ı aldım diye "platinum god" achievement'ını almam gerekiyor. oyun o zaman tamamen bitmiş olacak, tüm achievement'ları almış olacağım ve başım göğe erecek.
hesabın var mı? giriş yap