• alabildiğine leziz, tadında oryantal bir hindi zahra parçası. son albüm homeland'den.

    dinleyelim zira diyor ki;

    the blues is gone
    gone away from me
    and it took so long
    before i could breathe
    the road is wild and the search is deep
    but the change will always
    always come with the dream

    love like rain on the desert
    reflections of beauty and hope
    we can stay in this present
    with lights surrounding our souls

    raise that fire to the sky
    oh be brave be patient be wise
    see a heart of golden love
    will never die
    as long as we never say goodbye
    to another life

    love like rain on the desert
    reflections of beauty and hope
    we can stay in this present
    with lights surrounding our souls
    we can take this forever
    visions of heaven and angels leading the way
    oh the way

    love like rain on the desert
    reflections of beauty and hope
    we can stay in this present
    with lights surrounding our souls
    we can stay in forever
    forever, forever, lead the way
    i will lead the way
  • hindi zahra'nın şarkısı olan insanı yalnızlığına küstürür, kendisine üzdürür, şu şarkıyı evde sevdicekle salınıp bardağından içkini içerken dinleyemeyiş ne acıklı bir iş. iyi hisleri mutlu günleri hatırlatan, özleten sonrasında üzünç veren şarkıdır.
  • retrospektif blues öğretisi bu kadar olur. bu diziye ayıracağınız zamanda şahane performansları en uygun görsellikle tamamlanmış biçimde izler eğlenirken binlerce sayfa blues konulu belgeyi okumaktan kurtulmuş olursunuz. benden söylemesi.

    özellikle caz ve blues sevenlere ilahi bir armağan niteliğinde olan "martin scorsese sunar: blues" aslında pbs televizyonu için yapılmış.

    ilk kez onaltı yaşında bir lead belly albümü dinlediğinden beri blues'a aşkla bağla scorsese, dizinin yapımcısı.

    filmlerden birin, delta blues'u ele alan "sanki yuvama dönüyorum / feel like going home"f da kendi yönetmiş. bu filmde blues şarkıcısı ve gitaristi corey harris, mississippi'den batı afrika'ya, blues'un köklerini arıyor.

    "buena vista social club"dan alnını akıyla çıkan wim wenders'in "bir adamın ruhu / the soul of a man"i, kısmen tarih, kısmen de kişisel bir "hac yolculuğu". wenders, sevdiği blues'cuların (blind willie johnson, skip james, j. b. lenoir) hayatlarını araştırıyor.

    richard pearce, "memphise'e giden yol / the road to memphis"de, yeni bir blues tarzını ortaya çıkaran şehre ve başka bluescularla birlikte şehre gelmiş b.b.king'e saygılarını sunuyor. b.b. king, bobby rush, rosco gordon ve ike turner’a ait özgün performanslarla howlin’ wolf ve rufus thomas’ın arşiv görüntülerini içeriyor...

    ülkesinin en iyi sinemacılarından (ama kadri kıymeti bilinmemiş) charles burnett'in "şeytanın ateşiyle isınmak / warming by the devil's fire"ının şeytanı, blues'un kendisi. burnett, "gospel'in semavi nağmeleri ile blues'un şeytani inlemesi arasındaki kuşaklararası gerilim"i anlatıyor.

    marc levin, "babalar ve oğulları / godfathers and sons"da public enemy'den chuck de ve chess plak şirketi'nin mirasçısı marshall chess'le birlikte, blues'un altın çağını araştırmak için chicago'ya kadar uzanıyor ve yaşlı bluescularla günümüz hip-hop'çılarını biraraya getiriyor.

    mike figgis ise, 1960'ların başında blues sound'unu ingiltere'de temsil edenleri tercih etmiş. tom jones, eric clapton, jeff beck, van morrison, gibi. özellikle jones'un blues kayıtları şaşırtıcı. en son olarak da üstat clint eastwodd, zor bulunan arşiv görüntüleri eşliğinde, tutkuyla bağlı olduğu piyano blues'unu (icracılar arasında dave brubeck ve ray charles da var).

    müzik, martin scorsese'nin ilham kaynağı olmuş hep. kendisi ayrıca, üç küsur saatlik amerikan sineması tarihi "a personal journey with martin scorsese through american movies"in de kanıtladığı gibi, sağlam bir araştırmacı. bir sanat biçiminin köklerini araştırıp sonraki kuşaklara bırakmaktan hoşlanıyor. sinemadan sonra blues'da da aynı işi yapmış.

    "martin scorsese sunar: blues"un bölümlerinin hepsi blues üzerine gerçekten ender bulunur malzemelerden ve yönetmenlerinin kişisel düşünceleri, izlenimleri, duygularından oluşuyor. çok heyecan verici müzisyenler, söyleşiler ve müthiş arşiv görüntüleri var. kimileri belgesel, kimisinin kurmaca yanları da var. sinema, caz ve blues seven herkes için bir armağan.

    yapımcılığını martin scorsese’nin, rejisini ise yedi usta yönetmenin üstlendiği ‘martin scorsese presents: the blues’ (2003) filmi, yedi hafta boyunca her çarşamba saat 22.00’de cnbc-e’de ‘ustalara saygı’ kuşağında yayınlanıyor.
    http://www.sinema.com/…zi_detay.aspx?articleid=1677
    http://www.nevarneyok.com/…val/sanatci.asp?sid=1568
    http://www.ntv.com.tr/news/297250.asp?cp1=1#body
  • 7 bolumluk bir pbs yayini. 28 eylul - 4 ekim arasi tv promiyeri yapiliyor. martin scorcese'nin produktorlugunu yaptigi, en buyuk amerikan kulturel formlarindan biri olan blues'un gecmisten bugune macerasini anlatan, her bolumu farkli bir yonetmenin cektigi ve blues'a kendi kisisel bakislarini sergiledikleri, basarili ,epey detayli ve ustunde calisilmis bir belgesel.. simdiye kadar izledigim iki bolum, scorcese'nin ve wim wenders'in cektikleri idi. ikisi de nefisti, ozellikle de robert johnson'lu, blind willie johnson'lu, skip james'li, ali farka toure'li anlar, pek etkileyici idi..

    feel like going home - martin scorsese
    the soul of a man - wim wenders
    the road to memphis - richard pearce
    warming by the devil's fire - charles burnet
    godfathers and sons - marc levin
    red, white & blues - mike figgis
    piano blues - clint eastwood
  • angry birds serisinin mavi üçüz kuşları jay, jake ve jim'in kendilerine verdikleri isim. star wars serisinin ilk oyununda asilerin pilotlarını, ikinci oyununda da genç padawan'ları canlandırmışlardır.

    http://angrybirds.wikia.com/wiki/blue_birds
  • fatih akın’ın in the fade filminde çalan. filmden daha güzel hindi zahra şarkısı
  • canım bir şarkı çekiyor ama ne? derken derken listemdeki onlarca şarkıyı açıp kapattıktan sonra hindi zahra da mutabık kaldım.

    bazı şarkılar insanı içine çekiyor; böyle boşlukta süzülüp hava akıma kapılan bir tüy gibi dans ediyormuşcasına koparıyor insanı zamandan.

    the blues
  • neredeyse 9 aydır dinlemiyordum, bu kurşuni renkteki kadıköy sabahında insanın beyninden diline fışkıran özellikte, durduk yere can sıkan şarkı.

    hayat bu değil dostlar. toprağın üstünde uyuyalım. soğuk sularda yıkanalım. çiğ sincap ve yılan yiyelim. hayat bu değil çünkü.

    hindi zahra
  • chinese democracyden irsle beraber demosu nete yayılan ikinci guns şarkısı. 80leri hatırlatan kanımca gayet güzel bir pop şarkısı. heyecanlandım lan...
hesabın var mı? giriş yap