• insanı balık gibi oltaya alan film.

    --- spoiler ---

    harbi spoiler demedi demeyin

    seyrederken sırayla düşünülenler:
    - ehehe nasıl da ayarı verdi adama kıza bak
    - kız solcu falan demek hmmm
    - hassiktir demin alkışlıyolardı kızı, şimdi iki laf soktu devlete diye çıkıyo pezevenkler salondan, lan her ülkede var bu güya vatansever pıtırcıklardan, hoşunuza gitmedi di mi kızın dedikleri pezevenkler sizi
    - ehehehe kahve ısmarla tabii ki
    - ana!! daha ilk günden mi, lan burada niye yok bu kızlardan off
    - hö? bu zenciyle mi aldatıyomuş adamı, iyi de karnı burnunda lan bunun ben anlamadım şimdi
    - ulan bi de arkadaşı olacak adamın, bu da kıza asılıyo
    - ne demeye çalışıyo bu film ya, "bütün sosyalist kızlar böyle çirkefleşirler" mi, iyi başlamıştı film oysa
    - şimdi film kız yerine adamın tarafını tutmaya başlarsa seyretmeyeceğim yemin ederim, kırk kilometre yol yürüyecekler lan ellerinde bi de bebekle, alsan arabaya ölür müsün
    - anlaşmalı evlilik ha, “bu solcu kızlar zaten saçma idealler peşinde koşup insanları böyle kullanırlar” demek istiyo film şimdi de off
    - haydaaaaaa kız adama pas verdi, şimdi de kaşar demeye başladılar kıza ya, e ne farkınız kaldı o salonu terk eden tatlı su milliyetçilerinden tü allah belanızı
    - şaka maka beni de nefret ettirdiler kızdan lan
    - lan yeter sallama şu kamerayı be başım döndü, anladık belgesel tadı vermeye çalışmışsın ama arada bir de sabitle be
    - ben neden her filmde aldatılan koca ile kendimi özdeşleştirip sinir oluyorum ya…
    - ahahahaha lan zenci gay’miş, bu kız da ayşe teyze gibi çantasından şak diye çıkarabilmek için hazır mı tutuyodu fotoğrafı yanında
    - kızın peşine düştüğü şey az buz bişey dilmiş lan, boşuna laf sokmamış partidekilere
    - bi dakka ya, kızın tarafına geçmeye başladı sanki film
    - anlaşmalı evlilik lafını şirketler için etmiş meğeeeeerrrr… fırk
    - hass… adama da yalandan pas verir gibi yapmış, seviyomuş meğer bizimkini yaaaa, amına koyim gözüme bişey kaçtı
    - keşke kız yaşarken öğrenseydi bütün bunları ya, kıza sarılsaydı offf
    - helal be helal, dışarıda binlercesi var ama şu an şurada yardım edebileceğin biri var, sen de yola geldin, ah be tessa sen ölecek kız mıydın ya
    - adamı da öldürdünüz, ulan adam ölmeseydi bari, bu kadar da mutsuz son olur mu ya, öldüm be yeter, mektubu da yollamıştı zaten, taşlar öldü kurtlar serbest, seyretmeyecem bi daha böyle filmleri…
    --- spoiler ---
  • hakkinda "oryantalizm yapilmis" denerek kucumsenen bir filmdir..

    oryantalizm nedir? oryantalizm benim bildigim kadariyla dogu'nun degerlerinin, dogu'ya ait nesnelerin metalastirilmasi, eglence unsuru gibi sunulmasidir.. mesela indiana jones serisinde bu cokca yapilir.. mumya filmlerinde de vardi.. peki constant gardener'de ne var.. burada ilac sirketletlerinin afrika'da ne halt yedigi var.. ve meirelles mekani kullanmayi seven bir yonetmen, cidade de deus'dan asinayiz.. burada da mekani kullaniyor, insanlariyla birlikte.. peki yaptigi oryantalizm mi? kesinlikle hayir.. gosterdikleri, hikayesini anlatmak icin kullandigi unsurlar..
    --- spoiler ---
    mesela aids'le ilgili yorede gerceklestirilen bir tiyatro oyunu var, bu arada da oradaki insanlar kameraya takiliyor.. yoksul, sefil..
    --- spoiler ---
    bu mudur oryantalizm? siklikla biz oradaki insanlarin pespaye hallerini goruyoruz ama iste bunlar, bati'nin dogu'yu ne hale getirdigini gosteriyor.. burada dogu mistik, eglence mekani tadinda sunulmuyor..
  • mevcut duzenin vahsiligini bu kadar insanca anlatabilmek ve insana sahip oldugunu zannettigi herseyi sorgulatabilmek...hem de slogansiz, sessiz sedasiz. son yillarda izledigim en kaliteli film.

    --- spoiler ---
    this is how they fuck africa.
    --- spoiler ---
  • naomi watts'ın king kong'da oynamak için reddettiği rolü rachel weisz'ın aldığı ve bu rolü alırken de eva green ile kate winslet'i elediği yapım. ayrıca yönetmenlik için öncelikle mike newell ile anlaşıldığı, ama onun da harry potter and the goblet of fire için yönetmekten vazgeçtiği yapım olmuştur. bunun sonucunda film cidade de deus gibi 21. yüzyılın en iyi filmlerinden birine yönetmen olarak imza atan fernando meirelles'e kalmıştır. meirelles bu filmde de yeteneğini göstermiştir. filmin en azından 4 dalda oscar adayı olması beklenmektedir.
  • idealleri ugruna gozunu karartmis* rachel weisz a olan askindan burnunun ucunu dahi goremeyen* memur ralph fiennes in para ve hirsdan gozu donmus serefsiz ilac firmasina afrika sahnesinde verdigi hazin ama onurlu mucadeleyi basariyla anlatan oftalmolojik yapimdir.

    film sonrasi koskaca bir kitayi butun dunyanin futursuzca unutmus olmasinin vicdani agirligini, tessa gibi bir ates parcasini hayatinizin tam gobegine yerlestirememis olmanin acisiyla bastirabilirsiniz.

    (bkz: civi civiyi soker)

    --- spoiler ---

    tessa: i thought you spies knew everything.
    tim donohue: only god knows everything. he works for mossad.

    --- spoiler ---
  • aski anlatisi, ilac sirketlerinin resmi kuruluslarla olan baglantisini gostermesi, afrika'daki duruma dikkat cekmesi ve mukemmel gorselligiyle buyuleyici bir film.. yalniz rachel weisz'dan ote ralph fiennes'e ayri bir ozen gosterilmelidir bu filmi izlerken.. ayrica kullanilan muziklerin atmosfere mukemmel uyumuyla da ayri bir yerdedir bu film.. cok duygusaldir.. cok vurucudur.. cok cesurdur bu film..
  • kurgusuna kurban olunası filmlerden..
    kurguyla anlatmak istediğini anlatan bir film bu...izliyiciyi bu yolla oyuna getirip bakın şu ana kadar gösterdiklerimizi yuttunuz ,gördüklerinizi gerçek sandınız. işte şimdi gördünüzmü gerçeğin ne olduğunu...hiçbirşey göründüğü gibi değildir,uyanın diyen bir film bu..
    --spoiler--
    filmin başında emin oluruz bu kız bir işin peşinde,adamcağızı kullanıyor..ne kadarda masum görünüyor aslında..o da ne..evet aldatmış.. siyah tenli bir bebek bu..evet mantık evliliği diyor..inanılmaz söz bile verdi o pis adama..o mektup..kocasına bahçesi için kullandığı ilaca bile bağırıyo kadın..bu kadın ne istiyor?
    film ilerler...kocasını görürüz..heryeni öğrendiği şeyle ekran bulanıklaşır ..herşey değişir,kafası karışır...taa ki dupduru berrak,bomboş gölet manzarına varıncaya kadar...artık onu daha net görebilmektedir..onu bilmektedir...
    --spoiler--

    film çokçok güzel değil belki..eksikleri varki film bazen duraksıyor...sebepler,kaçmalar,bunların altyapıları yetersiz bence..ama anlatmak istediğini,hissettirmek istediğini hissettiriyor..görüntüleri,müzikleri mükemmel...oyuncular için söz söylemek haddime değil belkide..fakat ralph fiennes 'a tamamiyle oturan bir karakteri oynamış..resmen o...bakışlarla oynamış...rachel weisz ise rolüne yakışmış..

    bu filmi herkes izlemeli..herkese izletmeli..elimde olsa bütün tv kanllarını basar bu filmi izlettirirdim zorla...en azından neler olduğunu bilmek,farkında olmak lazım..
  • iki insan arasındaki kapanmaz mesafeye rağmen yürüyen aşkı saymazsak çekim, kurgu, senaryo, anlatım tekniği açısından hollywood fabrikasından türemiş barkotlu bir filmdir bu. lakin bir aşk hikayesini afrika görselliğine eklerseniz zaten kötü bir film yapmanız güçleşir. seyredilebilir tarafı burası. çok uluslu şirketlerin petrol, silah, ilaç sanayii üzerinden yaptığı kar ve katliamlar ise bize uzak değil. amerikalılar/ingilizler kendi vicdan masturbasyonlarını bu film üzerinden yapacaklarsa o da benim derdim değil. o kıtadan * tüm pılı pırtılarını (kamera ekipmanları dahil) toplayıp gitmeleri ise içten hissiyatım.
  • bu film aynı anda yaşadığımız ve varlıklarını suratımızda çıkan bir sivilce kadar önemsemediğimiz insanların dramını çiziyor büyüleyici bir şekilde. insanoğlunun kapitalizm kanserinin elinde ne hale gelebileceğini gösteriyor. manhattan sokaklarında i love capitalism tişörtü giyenlerin dünyanın anasını nasıl bellediğini anlatıyor. batıya özgü ilişkiler içinde doğulu masallıkta bir aşkın üstüne kurgulanarak gelişiyor olaylar.

    tarih kitapları bugünleri nasıl anlatacak? bu tarifsiz acımasızlık ve dramı kimler nasıl aktaracak? torunlarımız zamanında da yaşanacak bu şeytanlaşmada bizim katkımız ne kadar olacak? nasıl bir filmden çıkıp hayatla derin bir hesaplaşmaya girer insan?
    akılda sorular yumuşak bir afrikalı gırtlaktan çıkan melodilerle her şeyi sorgulatarak sonlanmış film. görüntülere ne yazılsa, aşkına ne denilse eksik kalacak bu yapım için.
    "aşırı toplumsallaşma insanlığın, bireye yaptığı en büyük zulümdür." demiş ya kaczynski, modern solculuğa getirdiği bu tespit güzelde peki yaşanan onca ızdıraba rağmen hiçbir şey hissetmeyen canilere nasıl bir tanımlama yapmak gerekli? ya da hangisi daha kabul edilebilir bu iki durum arasında? insana her şeyi bir kenara bırakıp yerkürenin neresinde, hangi boyutunda olduğunu düşünmeye sevk eder bir film. insan ömrüyle senetler üstünden oynayanları görmek için bile izlemeli. afrikalı acılara ortak olmalı kendimize zulm ede ede.
  • city of god gibi, bu da çok iyi bir film.
    içimden şaheser demek geliyor, o kadar da değil diyorum.
    yönetmen brezilyalı. o da sıcak memleket insanı, duyduğu yakınlık bu afrika hususunda uzman yapmış onu.
    kurgu şahane.
    ne diyeyim işte, ağla ağla bi hal oldum be.
    "ulan hollywood piçleri, enişteniz o bahsettiğiniz ilaç fabrikalarından birinde müdürdür, cumartesi mangalı onun 1000 hektarlık bahçesinde yapıp 300 kilo domuz sucuğunu getirttiğiniz kamyonları da bu filmlerden topladığınız paralarla tutuyosunuzdur!" diye çemkiresim geliyo da çemkiremiyorum, duygularımı fena sömürdü bu filmoğlufilm.
hesabın var mı? giriş yap