• albümü dinledikten sonra vardığım kanı albümün en iyisi olduğu yönünde.floydian kısımları ve şarkının süresini( 19 dk civarı ) de göz önüne alınca önyargıyla yaklaşılabilecek türden.ilk dinleme ile birlikte kafamda bu düşüncelerin bertaraf edildiği güzel bir kapanış şimdi doğruya doğru..giriş gelişme sonuç ayrı ayrı analiz edersek kopukluğun olmadığı bir yapıt(birbirinden alakasız parçaların yapıştırıldığı görüşü de yok değil hani kimi incelemelerde)

    10:20 ye kadar olan ilk bölüm heavy riffler ile süslü, tot'a göz kırpıyor ,yer yer metallica'yı andırıyor,içinde ayrıca son derece catchy bir nakarat barındırıyor.portnoy'un yine vokale salça olduğu kısımlar da mevcut ama tot'ta da benzerine rastladığımız bu back vokal, kulak tırmalayan cinsten değil(yalnız bu dakikalarda back kalan portnoy'dan ziyade labrie ya hadi neyse) . bilindik klavye-gitar atışmaları,solo,nakarat üçlemesi,melodi yönünden ise tatmin edici bir kurgu.

    10:20'den sonraki 2. bölümde şarkının havası bir anda petrucci solosuyla değişiyor,pencerenin açılıp floyd rüzgarının estiği anlar.. akabinde 14:20'ye kadar süren bu seanstan sonra giren labrie'li akustik kısım şarkının en tatlı yeri..sonrasında yine petrucci sazı alıp kapanışa doğru solosuyla uğurluyor bizi.

    albümle birlikte dt'nin üretkenliğinin -her iki anlamda da- ne derece etkin olduğu sorgulanacak şüphesiz, ki tartışılıyor da bu mevzu.en azından theater cephesinin boş durmadığı bi gerçek.. cevabı zaman verecek. şarkı mı? memnunum arkadaş,keyfini çıkarın siz de derim.
  • az önce ilk kez dinledim ve kafamda son yıllarda dinlediğim en iyi dt şarkısı olduğuna dair bir fikir belirdi. ilk 10 dakikası bariz bir şekilde sfam'den fırlamış gibi, özlediğim hikaye anlatan şarkı konseptini yıllar sonra çok güzel riffler eşliğinde işlemiş. şarkının ikinci yarısı ise "bambaşka". evet, son zamanlarda dt için "bambaşka" sıfatını kullanmak zorlaşmıştı ancak, olmuş bu arkadaş, olmuş bu.
  • giriş bölümünde yaklaşık 3 dakika sizi alıp images and words'e götürmekte olan, "i want to stay alive" ile başlayan nakarat sayılabilicek bölüm gibi eşlik etmesi çok güzel ve gaz bir bölüme sahip olan, 3 dakikalık shine on you crazy diamond benzeri bölümün sonunda 14:18'de başlayan yumuşak girişli bölümde ise dream theater'ın yeniden güzel bir şey yarattığını bilmenin ve hissedebilmenin mutluluğuyla dinleyebiliceğiniz ve bana göre her zamanki gibi gayet başarılı olmuş bir kapanış şarkısıdır.
  • sanırım bir 10 yıl aradan sonra yine bir dt şarkısında rush tınıları duymak nasip oldu. hayır bu adamlar hiç kötü iş çıkarmadılar da o eski tadı özletmişler baya. albümün geri kalanı gibi bu da olmuş. yeni albümün en "dream theater" şarkısı.
  • 10:16'da başlayan 11:00'a kadar devam eden bölüm o kadar dream theater'a özgüdürki insana huzur verir. herhangi bir medley sırasında o noktadan özellikle octavarium'a ya da sdoit'ın herhangi bir bölümüne geçiş hissedilmeyecek kadar temiz ve tatlı olur.
  • mükemmele sormuşlar. "bu aralar en çok kimi kendine yakın hissediyorsun ?" diye.

    o da cevap vermiş: "the count of tuscany".
  • albümün genelinden hoşlanmadım ama bu şarkı 2009 yılının başyapıtı bence. keşke single olarak bambaşka bir albümde olsaymış.
  • rudess geldiğinden beri yapılmış eski dönemlerini en fazla anımsatan dt şarkısı. nedense dinlerken yer yer learning to live, yer yer live at the marquee yer yer de awake hisleri aldım... çok sağlam şarkı gerçekten.
  • avrupa turnesinden bizden mahrum bırakılmış ve tahmin ettiğim gibi 24 temmuz akşamından itibaren dream theater'ın kapanış şarkısı olarak vatandaşlarına hediye ettiği şarkıdır.
    (bkz: çok dertliyim be sözlük)
hesabın var mı? giriş yap