the crisis of islam
-
türkçe'ye islam'ın krizi olarak çevrilmiş bernard lewis kitabı.
"ortadoğulular giderek daha fazla batı'nın, hem onlardan bekleneceği hem de ortadoğuluların bekleyebileceği üzere, ekonomik refah ve politik özgürlükler bakımından, kendilerini avrupalılar ve amerikalılardan daha farklı, daha aşağı gördüklerinden şikayet ediyorlar. ortadoğululara göre, batı'nın sözcüleri hiç durmaksızın onları hakir görmekte, hatta onların kendi ülkelerinde tahammül edemedikleri eylemleri ve yöneticileri desteklemektedir.
ortadoğu halkları arasında medeni haklar, politik özgürlükler ve hatta insan haysiyetine ilişkin en çirkin ihlaller dikkate alınmıyor ya da üstü kapatılıyor ve bir avrupa ülkesinde ya da amerika'da olsa öfke fırtınası yaratabilecek düzeydeki insanlık karşıtı suçlar normal, hatta kabul edilebilir şeyler olarak görülüyor.
bütün bunların anlamı şuydu: bu insanlar demokratik bir toplum kurmaktan acizdir ve insani değerlerle ilgilenmedikleri gibi, kapasiteleri de yoktur. onlar her halükarda kokuşmuş despotlar tarafından yönetilecektir.
onlara doğru yolu göstermek, hele onları değiştirmek batı'nın işi değildir; batı yalnızca despotların batı çıkarlarına düşman değil dost olmasını sağlayabilir.
bu açıdan bakıldığında, mevcut düzenlerle uğraşmak tehlikelidir ve kendileri ve ülkesi insanları için daha iyi yaşamlar isteyenlere itibar edilmemeli, hatta aktif bir biçimde bu kişilerin cesaretleri kırılmalıdır. baş belası bir despot yerine söz dinler bir despotu geçirmek daha basit, daha ucuz ve daha güvenlidir; hele bu değişiklik özgür bir seçimle kendini ifade eden halkın iradesiyle gerçekleştirilebilirse çok daha iyi olur."
(bkz: islam konferansı örgütü/#79097416)
(bkz: oligarşi/#79096971)
(bkz: iran rehine krizi/#79105841)
----
(bkz: la maladie de l'islam)*
(bkz: globalized islam)*
(bkz: dini jeopolitik yaklaşımıyla ortadoğu) -
"islam'daki devrimci dalganın birkaç bileşeni vardır. bunlardan biri bir aşağılanmışlık duygusudur; kendini allah'ın kelamının tek emanetçisi olarak görmeye alışmış, o'nun kelamını kafirlere götürmekle görevlendirilmiş bir cemaat, kendini birden bu kafirlerin boyunduruğu ve sömürüsü altında buluyordu ve boyunduruk altında olmadıkları zamanlarda bile bu kafirler hayatlarını derinden etkilemiş ve onları gerçek islam'dan başka yollara saptırmıştı. bu aşağılanmaya, çoğu batı'dan ithal edilen, denenen ve her keresinde başarısızlıkla sonuçlanan çözüm yollarının getirdiği bir hayal kırıklığı da eklenmişti.
aşağılanmışlık duygusu ve hayal kırıklığı ardından yeniden canlanış için zorunlu olan üçüncü bir unsur kendini gösterdi: yeni bir güven ve güç duygusu. bu unsurlar, israil'e karşı verdiği savaşta mısır'ı desteklemek için petrol üreticisi ülkelerin petrolün hem arzını hem de fiyatını etkili bir silah olarak kullandığı 1973 krizinde ortaya çıktı. kriz sonucu ortaya çıkan zenginlik, gurur ve kendine güven duygusu yeni bir unsurla -aşağılama- pekiştirildi. avrupa ve amerika'yı daha yakından tanıdıkça, müslüman ziyaretçiler gördükleri şeyleri ahlaki yozlaşma ve sonuç olarak batı medeniyetinin zaafı olarak betimlemeye başladılar." -
tam ismi: the crisis of islam holy war and unholy terror
"cihat sözcüğünün esas olarak askeri anlamda kullanılması modern zamanlarda da sürdü. osmanlı imparatorluğu döneminde, avusturyalılara karşı verilen savaşta bir ileri üs olan belgrad şehrine, şiirsel bir ad takılmıştı: dar-ül-cihat.
on dokuzuncu yüzyıl başlarında, mısır'ı modernleştiren lider mehmet ali paşa, silahlı kuvvetleri ve yönetim kademelerini fransız ve ingiliz usulüne göre yenileştirdi ve bir "savaş birimi" oluşturdu. bu birime arapça divan el-cihadiyye adı verildi, başkanına da cihadın yönetiminden sorumlu kişi anlamında nazır el-cihadiyye.
cihat sözcüğünün kutsallığını kaybetmesi ve yalnızca askeri çağrışımlarını korumasına ilişkin başka örnekler de bulunabilir. modern zamanlarda sözcüğün hem askeri hem de ahlaki kullanımı yeniden canlandırıldı ve farklı gruplar tarafından farklı algılandı ve uygulandı.
bugün cihat adına savaştığını iddia eden, keşmir, çeçenistan, filistin ve başka yerlerdeki örgütler sözcüğü kesinlikle ahlaki anlamda kullanmamaktadır." -
"ortadoğu'daki eski sömürge devletlerinin uyruklarının amerika'yı batı avrupa emperyalizmiyle aynı türden bir emperyalist ülke olarak göreceklerini tahmin etmek zor olmasa gerektir. ama emperyalist güçlere karşı ortadoğuluların hıncı her zaman tutarlı olmamıştır.
çarlık rusya'sının emperyalist yayılma politikasını sürdüren ve geliştiren sovyetler birliği orta asya ve kafkaslarda on milyonlarca müslüman'ı hiç de insaflı bir biçimde yönetmiyordu. buna rağmen sovyetler birliği, arap toplumundan benzer bir öfke ve nefret dalgasının mağduru olmadı."
"sovyetler, iki yüz caminin elli milyon müslüman'a hizmet vermek üzere izin almış olduğu orta asya ve trans-kafkasya'da islam'a uyguladığı baskı nedeniyle cezalandırılmadığı gibi, azar bile işitmiyordu. aynı şekilde sinkiang'ta müslümanlara karşı bir savaş yürüten çin de suçlanmamıştı. buna karşılık bosna, kosova ve afganistan'da müslümanları kurtarmaya yönelik çabaları karşısında amerikalılar hiçbir takdir görmemiştir." -
(bkz: islam'ın krizi)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap