• koskoca tom waits'in tabiat baba rolüyle kandırılıp olacak o kadar skeci sonundaki ciddi oya başar rolünde oynatıldığı filmdir.
    yarrak gibi filmdir. kadroya, ekibe, o kadar paraya yazıktır.
    yönetmenin tek başarısı filme para yatıranların sete dalıp "kestik" dedikten sonra eldeki ekipman ve kadroyla "sonra hepsi jim jarmusch'a" pornosu çekmemiş olmalarıdır.
    oyuncu kadrosunun saygı duyulacak fiili ise bu kadar sikik sığlık içinde oynadıkları tiplemeleri karaktere dönüştürme çabalarıdır.

    --- spoiler ---

    "i've read the script" ne amına koduğum? düşünüp düşünüp bunu mu sıçtın yani?

    --- spoiler ---
  • bu kadroyla bu kadar kötü, saçma sapan film çekmeyi nasıl başardınız arkdaş?!

    senaryo tırt, haliyle film akmıyor.
    komik desen değil korku filmi desen değil.

    bildiğin saçma sapan, lüzumsuzluğun sınırlarını zorlamış bir film.

    bir de imdb 5,5.
    film, o oyunculara rağmen 3 puan bile etmez.
  • beğendiğim film.
    100 küsür dakika boyunca yüzümde tebessümle izledim.

    siri,bluetooth, wireless diye gezen zombileri görünce biz yaşarken ölmüşüz diye geçirdim içimden :)
  • filmde emegi geçen herkese tek sorum: neden?

    bu kadar iyi oyuncularla böyle aptalca bir film çekmenin sebebi, para aklamak falan olsa gerek...

    tanım: anlamsız ve george romero'yu mezardan zombi olarak çıkartacak kadar boktan zombi filmi.
  • avrupa'da gösterime girdiğinde o vakit yaşanan ülkeye gelmemiş, bu sebepten izlenebilmesi için komşu ülkeye geçiş planları yapılmış ve fakat okunan yorumlarla yolları gözde büyütmüş ammavelâkin if istanbul 2019'da izlenmiş; şu ardışık cümlelerin kendisine nazaran daha tutarlı bir hikâye örgüsü teşkil edeceği pek saygıdeğer jim jarmusch efendi'nin son filmi.

    kendisine ve sinemasına can-ı gönülden bir bağla bağlı olunsa da jarmusch bu filmiyle arz ettiği ciddi onurünlüleşme tehlikesiyle kaygılandırıyor. mesele ne klasik amerikan sinemasının mütekerrir cümlelerden oluşan mizâhı, ne absürt ile saçmalık* arasındaki ince çizgiyi zorlaması ne de lise 2 edebî metinler dersinin yazılısında yazılan kompozisyonun "sonuç"undan farksız bir çözüm sekansı.

    sorun, jarmusch'un yaşının ve california eyaletinin verdiği yetkiye dayanarak "sinema" konusunda dilediğini yapabileceği bir noktaya gelmiş olması ve bunu hunharca saçmalamak yönünde bir tasarrufa meyletmesi. bu bilhassa hikâye kurgusunun çatısında ve karakter-aktör arasında metinsellik oyunuyla gerçek-kurgu ayrımını bulanıklaştırmasında görülebilir.

    bunun haricinde, bir zombi ağırlığındaki yavaş temposu ve - tom waits'in sonda amerikan bilal'lere anlatır gibi seslendirmesiyle didaktizme boğulsa da - insanlık denen şeyin ölümün ötesine uzanan materyalist istek ve arzularına getirdiği eleştiri ve jarmusch'un bunu kendi tarzındaki lânet mizahıyla sentezlemesiyle her şeye rağmen yine de kendine has olmasıyla teselli veren yapım.
  • ılk trailer yayınlanmıştır.
    trailer
  • fragmanı izlerken "umarım şu güzelim kadro piç edilmemiştir!" diye izledim. what we do in the shadows tarzı bir şey bekliyorum bakalım neyle karşılaşacağız?
  • comedy horror türüne bayılan biri olarak şans vermek istediğimden izlediğim film.
    cast zaten çok iyi, steve buscemi olacak patlak gözlü nucky thompson’ı yer paspaslarken izlesem bile zevk alabileceğimden ve böyle bir filmde nasıl rol keseceğini merak ettiğimden başladım izlemeye. adam driver star wars ters köşesinden sonra böyle bir filmde nasıl oynar, chloë sevigny orda n’aarıyor acaba alla alla, bill murray ölmedi mi lan daha, tilda swinton zombie olarak kendini mi oynayacak, iggy pop kısa mı görünür acaba, selena gomez ne alaka, tom waits sen nasıl oradasın merakıyla izledim.
    film 70’lerin kitsch zombi filmlerini andıran bir başlangıca sahip, hani böyle day of the undead, satan of dead bok püsür gibi dandik bir isim yazar büyük cart kırmızı harflerle sonra kanlar akar yağlı yağlı altından yazının, tam öyle. en önemlisi de baştan sona bir deadpan humour şenliği havası alıyorsunuz. zaten filme adını veren leş country şarkısını söyleyen bayık sesli sturgill simpson sizi az çok neyin beklediğini belli ediyor. film, kutuplarda petrol aranması sonucu dünyanın eksen kaymasına bağlı hortlayan (eksen kayarsa kötü, hortlama oluyor, bunu da yazdım bir yere) cesetlerle ilgili ama oraya gelmemiz uzun sürüyor, bir yere gitmeyen donuk diyaloglar, iletişim özürlü insanlar, elinde wakisazhi mi desem daisho mu bir kılıç olan çatlak cenaze evi sahibesi/ tilda swinton, ormanda yaşayan münzevi bob/ tom waits, ırkçı faşo çiftçi/ steve buscemi (“make amerika white again” yazan bir şapka takacak denli denyo, trump parodisi), dengesiz polis memuresi mindy/ chloë sevigny (yani güya yaşayan ama zombilerden fazla yaşam belirtisi göstermeyen kasabalılar ve polis), filme konu centerville’in boğucu atmosferi asıl zombilerin yaşayanlar olduğunun apaçık kanıtları. filmlerde zombi gerçeğini kabullenmeyen, inkar eden, mantıksız bulan mutlaka birkaç karakter olur ve gözlerinin önündeki ilk bağırsak dökülmeli saldırıda ikna olurlar ama bu film böyle değil: kahramanlarımız daha doğrusu anti kahramanlarımız zombi gerçeğini bir çırpıda kabul edip süpürgeyle ve nalbur araç gereçleriyle saldıracak kadar da içselleştiriyorlar. ha bir de zombiler kurt dökmüyor, siyah bir duman çıkarıyorlar kafaları kesilince. defalarca tekrar edilse de komikliğini kaybetmeyen diğer bir şey ise kahramanımız ronnie’ nin bir filmde olduğunu bilip sürekli “bu işin sonu iyi bitmeyecek” diyerek gezmesi ve sonunda bunu “senaryoyu okudum” diyerek açıklamasıydı. bu arada benim de bayıldığım felaketleri aynı klişe sözcüklerle tanımlama olayının da suyunu absürdlük derecesinde çıkarmışlardı. vakti zamanın kylo ren’ inin kuzey uçtaki hımbıl ve hantal polis memuru olması ve elindeki star wars anahtarı, selena gomez’ i görür görmez “yarı meksikalı, ben anlarım, tam tipim” demesi da pek hoştu. bill murray polis şefi olarak daha ilk sahnede dead dont die çalmaya başlayınca “filmin müziği bu” diyerek zaten dördüncü duvarı yıktı eyledi viran. “kahveeee, chardonnay, şekerleme, dondurmaaaa” diye gezen zombiler hepsinin brainsss diye niye bağırmadığını sorgulattı. et zararlı, ondan sanıyorum…
    film deliler gibi gülmeyi falan asla vaad etmiyor, ama ince esprilerden hoşlananlar için iyi. bu tür bir filme göre bence biraz uzunca, bir saat saat kırk dakika. tilda swinton: orada burada birinci sınıf aktris gibi pozlar kessen bile senin hallerini heç beyenmiyorum bilesin, içine girdiğin tüm rollerde bir olmamışlık var, tipinin değişikliğinin ekmeğini yiyorsun, çakalsın. iskoç aksanın da pek berbattı, git biraz kelly mcdonald’ı izle, biraz özen göster.
  • materyalizm eleştirili, absürt, didaktik zombili film.*
    eğlencelik ayrıntılar da cabası.

    bunun daha ağır ilerleyen, zombi yerine boş manzaralara bakan durgun kasaba halkı olan versiyonuna sanat filmi diyoruz.

    ne mesaj verdiği anlaşılmıyor diyenlere ise içinde adam yiyen zombilerin olduğu filmden ne tür bir mesaj bekliyordunuz demek isterim. illa isterim diyenler için ise filmin son 5 dk'sında bilale anlatılır gibi anlatmış.
  • eğlenceli bir filme benziyor. bu arada filmde oynayan chloe sevigny ve caleb landry jones birbirine çok benziyor.
hesabın var mı? giriş yap