• born of osiris'in 2011 çıkışlı albümü. tracklist şu şekilde;

    1. follow the signs
    2. singularity
    3. ascension
    4. devastate
    5. recreate
    6. two worlds of design
    7. a solution
    8. shaping the masterpiece
    9. dissimulation
    10. automatic motion
    11. the omniscient (an interlude)
    12. last straw
    13. regenerate
    14. xiv
    15. behold
  • içinde devastate gibi hayvansal bir şarkı barındıran başarılı albüm ayrıca.
  • rooney mara, jason segel, robert redford'un başrolde yer aldığı bilimkurgu filmi. mart'ta netflix'te.

    https://twitter.com/…iniz/status/821359232805142528
  • ilk teaser'ı yayınlanmıştır:
    https://www.youtube.com/watch?v=rm-fjyw24jy

    ımdb'de filmle ilgili şöyle yazıyor: a love story set one year after the existence of the afterlife is scientifically verified.
  • bu film icin netflix'e uye olmayi dusunuyordum, telefon operatorumu degistirince 3 ay bedava uyelik geldi.

    (bkz: you lucky bastard)
  • enfes bir konusu var ama ilk 40 dakikadan sonra konu anbean harcanıyor ve neticede ortaya sıradan ama gene de izlenilesi bir bilimkurgu çıkıyor. film öteki hayatın varlığının kesinleştiği, yani öteki tarafın keşfedildiği bir gelecekte geçiyor. haliyle intiharlar da alıp başını gidiyor. zira millet öte tarafı merak ediyor. sağlam, özgün bir konu. biraz julia robert, kiefer sutherland'li flatliners'ı hatırlatıyor ama arada bir iki ortak taraf var sadece. neyse, dediğim gibi başlangıcı enfes, ilk 30 dakikası iyi, finali fena değil ama konunun hakkı verilmemiş. usta ya da daha cesur, yaratıcı senaristlerin elinde son yılların en çarpıcı filmine dönüşebilirken olmuyor. gene de bu tuhaf film muhakkak izlenmeli. rooney mara sarı saçlarıyla pek tatlıydı. robert redford'u izlemek gene keyifliydi. jason segel yerine keşke başka birisi seçilseydi (keşke nicholas hoult rolü reddetmeseydi). bu filmden sonra yönetmen charlie mcdowell'ın ilk filmi the one i love'ı da izleyin derim. bu çocuk gelecek vaat ediyor.

    spoiler

    herkesin intihar ettiği bir gelecekte geçiyor film ve buna neden olan adam canlı yayına çıkıp öte tarafı anlatırken yönetmen dayanamayıp intihar ediyor. enfes bir başlangıç. hem de yönetmenle bu işin ahlaki tarafı üzerine konuşulurken intihar etmesi de gayet etkileyici. sonra adamla oğlu arasındaki diyaloglar fena değil, gene öte taraf üzerine tartışmalar iyi. finalini de sevdim. ama neticede iyi bir damar bulunmuşken bunun üzerine gidilmemiş.

    giderek sıradan bir dramaya dönüşüyor: adamın annesinin intiharı, sevdiği kadının yani isla'nın öldürülmesi, babasına kızgınlığı... çarpıcı bir şekilde başlayan film aşk filmine evriliyor biraz. bu da hayal kırıklığı yaratıyor. velhasıl konu harcanmış, yazık olmuş.

    spoiler
  • uğruna netflix'e üye olunacak bir film değilse de işlediği ilgi çekici konudan kurtaran bir bilim kurgu diyebilirim. film değil de daha çok bir black mirror bölümü gibi. puanım 6,5.
  • gayet guzel bir filmdir. filmin içerisinde gecen dusunceler insani cidden sorgulamaya teşvik ediyor. konu bakimindanda gayet orjinal olduğu icin kesinlikle öneririm.
  • netflix de turkce dublajlidir.
  • filmi izlerken kapılıp gidiyorsunuz lakin biraz değişik bir film. bu değişik hem iyi hem kötü anlamda.
    iyi, çünkü konu güzel, oyunculuk güzel, sorgulattığı şeyler çok güzel, karakterler iyi. en gereksiz gelen karakterin yaptıkları bile mantıklı geliyor.
    kötü, çünkü bazı yerlerde konu harcanmış hissine kapılıyorsunuz. en önemlisi , filmin sonu, açıklamaları bir anda oluyor ve bitiyor.
    tanıtımlarda gecen "a love story" kısmı asıl konuyu biraz eziyor gibi olsa da hatta izlerken e hani nerde bu love story derken açıklığa kavuşuyor birçok şey. açığa kavuşuyor derken her şey kesin ve net açıklanmıyor ama güzel bağlanıyor.
    kısaca, izlemesi asla zaman kaybı değil. bu tarz konuları seviyorsanız kaçırmayın derim. yeterince etkileyici bir film.

    --- spoiler ---

    gerçekten bir şekilde en büyük pişmanlıklarımızın olduğu anlara, ya da kelebek etkisi yaratacak seçimlere gidip farklı şekilde ilerleme şansı veriyor olsaydı bu buluş, muhtemelen filmin ilk başında ne kadar yadırgamış olsam da, ben de ölmeyi tercih edebilirdim. burada beni tek düşündüren, bir nevi paralel bir hayata geçerken deneyimlerimizin ve bilincimizin de bizle beraber gelip gelmediği. anlık hatırlamalar, bu bana tanıdık geliyor vs tarzında değil, gerçekten de tüm bilinci aktarmak. eger boyle olsaydı ve fiziksel şartlara bağlı olmasaydık yaşlı bir şekilde bu işi denerim. boylece daha cok gormus gecirmiş olacaktım. fakat öldüğümüz zamanki fiziksel sartlarımızla yeni hayata başlıyorsak kesinlikle genç ölmek isterdim. gerçi pişmanlık anlarımıza gidiyorsak bu seneler öncesi de olabilir. bilemedim, aklım karıştı.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap