• fransız ekolüyle devam eden feldschlösschen'in sponsorluğundaki "cumartesi korku gecesi"nde izlenmiş, kanlı ve bağırsaklı filmleriyle tanınan xavier gens'in başarısız, amerikan kıyamet sonrası filmi.

    yokoluş filmleri veya l'enfer c'est les autres deyişini kendine şiar edinmiş her filmin pozitif ayrımcılık görmesi genel teamülken, bu cümlenin geçtiği jean paul sartre oyunu olan huis clos-vârî havasına rağmen fersah fersah felsefi derinlikten uzak, buna uzak olduğu kadar korku ve bilimkurgudan da ırak yapım.

    olağanüstü koşullar altında insanın içindeki şeytanın nasıl da çıkıverebileceğini pek yavan gösteren, burada asıl önemli olan karakterlerin arkaplanları bu dönüşümü değerli kılabilecekken kimse hakkında hiçbir fikir sahibi olmadan ve dolayısıyla öbek öbek dökülen saçların drama bâbında bir etkisi yok.

    öte yandan bu varoluşsal kriz/hayatta kalma güdüsü eşliğindeki korku unsurunun da ortaokul müsameresi tadında kaldığı, ölenle öldürmeyen, ölmeyenle de muhatap etmeyen film.
  • kıyamet sonrası bir senaryo olarak mutlu sonla bitmemesi doğal olan filmdir.
    acı söylemesi etkileyici, herkes yapamaz. derinlikli olmadığını kabul edebiliriz, ancak cesur olduğunu da yadsıyamayız.
    kıyamet dediğin sadece dışarıda olmuyor, insanın bir de kendi kıyameti var yaşanacak.
  • 2011 yapımı xavier gens filmi.

    insanın bencil doğasını anlatmış yönetmen. güç bir insanın eline geçtiğinde nasıl da aslan parçası kesildiğini, hayatta kalmak uğruna sadece kendini kurtararak diğerlerini ölüme terk edebildiğini, varlık sebebi annelik olan bir kadının çocuğunu kaybettikten sonra yaşamdan nasıl koptuğunu gördüm ben bu filmde. yönetmenin yarattığı klostrofobik ortam, yeterince sıkışmışlık hissi yaratsa da filmin ciddi eksiklikler barındırmasını kurtaramamış. böyle bir filmde oyunculuklar "vay be!" dedirtmeliydi. hikâyenin gidişatı sıradışı ayrıntılarla işlenmiş olsaydı gerilimi daha çok hissettirebilir ve ucuz bir film olmaktan kurtarabilirdi kendini. bilimkurgu kısmının havada kalmasını sorgulamıyorum bile. zaten filmin sonunda görüyoruz ki dışarısı içeriden daha beter. "öyleyse neyi paylaşamıyoruz?" diye soruyor film. insan, yok ettiği kadar umut edebilen de bir varlık. belki de mahşer gününe uyanan insanın başına gelecekler bunlardır. koronavirüs salgınının sürüp gittiği şu günlerde, filmi izlerken aklıma gelen şey sadece buydu.

    ekleme: (bkz: #101314076)
  • --- spoiler ---

    demin izledim. öncelikle o askerlerin ne halt yediğini anlamadım. bu bina yıkılmadı mı 3 koridor lab kurmuş adamlar ışıklı ışıklı. bence bu tamamen bodrumdaki cocuğu ordan cıkarma amaçlı senaryoya eklenmiş. ekstra da gizem katıyor deney vs havası veriyor. sonuçta o küçük cocuğu o ortamda yaşanacaklarla birlikte göstermek sıkıntı olurdu. ondan böyle asker sokup kılıfına uydurdular. anne de bundan dolayı delirsin iyice manyaklaşsın ortam falan. ulan en çok josh nasıl döndü onu anlamadım. cocuğa bakmaya giden gözyaşı döken adamı sadist tecavüzcü katil yaptınız. adrian bebeğim çok tatlıydı ona üzüldüm. diğer oç hakkında ne desek boş. yöneticiye de yamuk yaptılar. adam oraya almış şükür edeceklerine saldırıyorlar. sümsük sam sinir etti beni mk. neyse güzel bir filmdi bence. açıkcası öyle bir durumda kalsam kendimi çeker vururdum diye düşünüyorum. gerçi türkiyede sığınağı olan ev mi var sanki. bomba attıkları gibi buharlaşırdık o yönden sanslıyız belki tabi buna sans denirse.
    --- spoiler ---
  • tamam 7 8 leri haketmiyor ama bence puanı daha yüksek olmalıydı
  • benim beğendiğim ve çerezlik bulduğum, harika tek mekan çekimi olan filmlerinden biridir.

    --- spoiler ---

    tek mekanda, psikolojik olarak insanları çok geren ve zorlayan bir film. insanlarla yaşamayı birlikte yaşamayı ve tanımadığınız insanlarla kısıtlı olan suyu yemeği paylaşma duygusu çok gariptir. sevmediğiniz biri bile olsa ona oynamayıp, evde alfalık rolü yapan erkekler vs, benim çok hoşuma gitti. liderlik kapışması apayrı bir zevk kattı filme, oyunculuklar iyidi. ceset parçalama olayı, kokudan duramadıkları için fikir üretmeler, ve insanların yavaş yavaş umutları tükenip kafayı yemeleri, benim çok hoşuma gitti. tek mekan filmlerini ve gerilimi seviyorsanız film arşivinizde bulunması gereken bir film.

    mickey tam bir baltalı koca adam, ev sahibi oydu bence böyle bir pislik grubu hiç kendi evine almamalıydı başta, hata yaptı. aralarında en düzgün, masum, saf karakter adrien idi. onun dışında marilyn aptaldı, o iki salağın peşine takılmamalıydı. cinsel dürtüse ve hormonlarına yenik düştü. eva en akıllı zeki, sinsi bir kızdı. ve sonunda akıllılık yaparak o kurtuldu, emeğinin karşılığını aldı. ve insanlara güvenmeden, akıllı olanı yaptı, bekle gör politikası izledi. sam tam bir aptal ve pısırıktı, korkaktı. bir şey yapamadan film boyunca durdu, bari silah elindeyken bir şey yapmasını bekledim onuda beceremedi. lider erkeklerden korktu, ve sürünün en arkasında durmayı tercih etti.

    --- spoiler ---
  • filmin ilk yarısı size bu saçmalık ne diye sordurtuyorken, ikinci yarı gayet güzel.filmle ilgili zıt yorumlar da bu yüzden.
hesabın var mı? giriş yap