• bir giysi sizinle ilgili algıyı değiştirebilir; peki sizi değiştirir mi?

    tilly çocukluğunda yaşadığı travmatik bir olayın ardından "lanetli" ilan edilerek kasabadan gönderilmişti.
    bir gün hem doğru dürüst hatırlayamadığı o olayın gizlerini çözmek hem de annesini görmek için geri döner.
    artık çok iyi bir terzidir. annesini ona yabancılaşmış, kasaba halkını bıraktığı gibi bulur; dedikoducu, iki yüzlü, ahlak ve vicdan yoksunu olarak.

    önce annesini tekrar kazanır. büyüleyici giysileri ile ortaya çıktığında kendisini kasaba halkına kabul ettirmesi zor olmaz.
    değişmek, güzelleşmek, kabul görmek ve böylece birbirleri üzerinde nüfuz kullanmak isteyen kadınlar tilly'e koşarlar.
    hepsi değişirler, birbirleriyle yarışırlar fakat en dramatik değişiklik kül kedisinden prensese dönüşen gertrude 'da olur. bu sayede hayırlı bir kısmet de bulan gertrude'un sadece görüntüsü değişmez, ilk kez tanıdığı ve elde ettiği bu özgüven, içindeki kibirli, küstah, güç hastası başka bir gertrude'u ortaya çıkarır.

    rosalie ham'ın aynı adlı eserinden senaryolaştırılan the dressmaker avustralya kırsalında bir kasabada geçiyor. mekân kovboy filmlerini anımsatsa da film zaman zaman kara komediyi çağrıştıran komedi-dram türünün bir örneği.
    senaryosu jocelyn moorhouse ve yine sinemacı olan eşi p. j. hogan tarafından yazılmış ve jocelyn moorhouse tarafından yönetilmişti. 2015 yapımı olan filmin müzikleri shine filminin de müziklerini yapan david hirschfelder'a ait.

    tabii ki, tanrıça kate winslet'in buradaki oyunculuğuyla ilgili olumsuz bir söz söylemek mümkün değil. lakin, futbol sahasındaki karelerde olduğu gibi zaman zaman abartıya kaçan bir cazibe ikonuna dönüşmüş olması bir yana, özellikle akranı oluğu anlaşılan diğer karakterlere kıyasla fazla olgun göründüğünü belirtmek gerekir.
    meğer bu konu farklı bir bakış açısından eleştiri almış. winslet, birlikte oynadığı aktör liam hemsworth ile aralarındaki 14 senelik yaş farkıyla ilgili yorumları "yaş meselesi umurumda değil." şeklinde yanıtlamış.
    ikili hikayede bir süreliğine tutkulu bir ilişki yaşamıştı.
    yönetmen jocelyn moorhouse ise yaptığı açıklamada, filmde 40 yaşındaki kate winslet’ın karşısına 26 yaşındaki liam hemsworth’u koymanın seyirciye "hoş bir meydan okuma" olduğu yorumunu yapmış, şöyle demiş; "şöyle düşündüm, ben bir kadın yönetmenim ve bu yaş meselesini tersine çevireceğim. genç erkeklerin kendilerinden yaşlı kadınlara âşık olması sık karşılaşılan bir durum, hele ki söz konusu olan kate gibi kadınlarsa…"

    judy davis ve hugo weaving 'in oyunculuklarının ise filme çok şey kattığını not düşelim.

    tilly, sonunda çocukluğu ile yüzleşirken, kendisiyle ilgili gerçekleri öğrenmiş olarak yoluna gidecektir; her ne kadar sihirli bir değnekle dokunmuş olsa da, kasabalılar yozlaşmış ve iki yüzlü hayatlarına muhtemelen tilly'nin bıraktığı yerden devam edecekler, fakat bizim kulağımızda tilly'nin annesi molly'nin sözleri kalacak; "lanet sizsiniz.." ve gözlerimizin önünde o rüya gibi kostümler..
  • daha bir gün önce ankara devlet tiyatrosu'nun sahnelediği macbeth'i izleyip, bir de bugün üstüne sağlam kısımlarından birini "cadı" tilly'nin* ağzından duyunca istemsizce salonda "höööh" dememe neden olmuş film. tabi söz konusu kate winslet da olunca bir an için dün ankara'da izlediğim macbeth'i bugün londra'da izlemiş gibi oldum.

    "double, double, toil and trouble;
    fire burn and cauldron bubble.
    fillet of a fenny snake,
    in the caldron boil and bake;
    eye of newt and toe of frog,
    wool of bat and tongue of dog..."

    abi kate winslet ya... neyse.

    film, bir avustralya romanından uyarlanmış. geniş açı lensle çekilmiş kimi sahneler muhteşemdi. genel olarak görsel olarak tatlı bir film. arada melodram esintileri olsa da aslında bir tragedya var perdede. "kitle" ve baş düşmanı olan "birey"in muazzam bir savaşı anlatılıyor. masalsı sonu ve müzikler harika.
  • filmin dayandığı en temel nokta tilly'nin annesinin de söylediği gibi ''onlar için çalışıyorsun ama ne yaparsan yap seni sevmeyecekler'' 'dir. güzel kelimesi az bence muhteşem bir film. imdb 'de puanı da 7.1'dir şuan için.
    temeli güzel olduğu kadar karakterleri de oldukça sağlamdır.
    yalnız çocuğunu büyütürken hiç bir şey yapmasına gerek kalmadan yaşadığı çevrede 'yollu, yoldan çıkmış' diye etkilenen kadın,
    haliyle bu kadından olduğu için dışlanan çocuk (babası tarafından bile),
    tüm şeytanlıkları yapıp nasılsa toplumda bu kişiler etiketli diye suçları bu insanlara atan iyi eğitim görmüş (buradaki topluma göre) başka bir kadın,
    elinde karşısındakine yardım edecek çare bulunmasına rağmen karşısındakinin düştüğü durumu tanrı'nın cezası diyip hiç bir şey yapmayan adam,
    yeri geldiğinde karısına raporlu delisin diyip yeri geldiğinde (diğer kadınlarla da ilişki yaşamasına rağmen) ilacını verip uyutarak ilişkiye giren sapık, ruh hastası koca,
    geldiği yeri unutup ona yardım edenleri daha çok ezen 'nankör' bir sindirella,
    büyük bir aşk sunup her şeyi yoluna koymuşken tam tilly'i lanetten kurtarmışken aniden ölen bir superman,
    ve sürekli insanları değiştirmek için çırpınan, onu sevsinler diye uğraşan, önce laneti, tüm suçu kendinde gören; sonra aslında cehennemin kendisi değil de başkaları olduğunu fark eden her şeyi kül eden bir kadın. ''till dunnage, is no longer cursed''

    oldukça başarılı bir yapıt olmuş, kate winslet 'in o duru güzelliği ve başarılı oyunculuğunu izlemek de ayrı bir keyif oldu.

    edit: fondaki müzikleri de inanılmaz güzeldir.
  • hugo weavingin canlandırdığı çavuş horatio farrat favorim olmak üzere neredeyse tüm kasaba halkının ayrı ayrı çatlak olduğu dolayısıyla bana göre komedi unsuru ağır basan epey eğlenceli bir film.kate winslet'ın hala çok güzel olmasının yanında filmin başlangıcında yer alan western tınısındaki müziğin(the dressmaker opening titles)güzelliğini de belirtmeden geçmemek gerek elbette.
    bahsettiğim şarkı da dahil olmak üzre filmin soundtrack'ında yer alan şarkıların listesi ve elbette dinlemek isteyenler için link:
    (bkz:http://www.cdbaby.com/m/cd/davidhirschfelder3)
  • imkanınız varsa türkçe'nin hiç bulaşmamış olduğu bir halini izleyin filmin.

    --- spoiler ---
    kate ve liam'ın -bence- tutmayan kimyası ve "you moved" bahsinin ilk söylendiği andan itibaren "çekildin" şeklindeki çevirisi olmasaymış daha keyifli bir film olurmuş da... bu haliyle güç bela vasat üstü kaldı benim için.
    --- spoiler ---

    hikaye gizemli ve masalsı ama buna rağmen "kitabını alıp da okuyayım" hissi uyandırmadı film ve her zaman iddia ettiğim gibi; iyi bir kitap uyarlaması o kitabı okuma isteği uyandırmalıdır, henüz okunmadıysa.
  • son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biriydi. bunun en büyük sebebi de kate winslet tabi. şu sanırım ne dediğimi anlatmak için yeterli.
  • 3 kere izleyerek abarttığım film. ahlakçı toplum anlayışının coğrafya değişse de aynı kaldığını gözler önüne seren en iyi filmlerden biri.
  • insan üzerinde etki bırakan filmler kategorisine adaydır. oscar törenlerinde kate winslet artık yaşının vücudunu taşıyor dedikten sonra izledim. filmde aynı vücut ölçüsüyle oynuyor, fakat filmin döneminde herkesin bugünkü gibi sıfır beden olup modaya girmediği modasını tamamıyla hissettiriyor.
    hikayesi belki çok da gerçek olmayan bir ortam olduğu için oldukça akıcı ve her duyguyu verebiliyor. oyuncuların da hakkını verdiği bir film olmuş, beklediğimden daha eğlenceli çıkması ve beklenmeyen gelişmelerle şaşırtmayı başarmış.
    --- spoiler ---

    kate winslet gerçekten elbiseye göre vücut değil, vücuda göre elbise kavramını işleyebilecek nadir oyunculardan olmuş. filmin temasını yansıtması açısından iyi bir seçim. filmin çekim alanı oldukça boş fakat bu boşluk ve tiyatro sahnesi havası rahatsız etmiyor, görseli ayarlayanların marifeti bu da. e finalde de onu yapmasaydı izleyen oh çekemezdi.
    --- spoiler ---
  • thy ile yaptığım seyahat esnasında rastgele seçip izlediğim, güzel başlayıp bence gerçekçilikten uzaklaşan ama uzaklaşma sürreal nitelikte olmadığından insanı etkilemeyen bir senaryoya sahip film.

    hal böyle olmakla birlikte buraya bu filmi yazma sebebim thy'nin filmin bir sahnesinde yaptığı çeviri.

    filmi ingilizce orjinalinden türkçe altyazı seçeneği ile izledim. bir sahnede kate winslet, en doğru şekilde ölçü almak için elbise diktiği kadınların soyunmasını istediğinde annesi ona kızarak lezbiyen mi oldun diyor. çeviride ise kelime bir anda çatlak oluveriyor.

    kendilerini tebrik ediyorum. çeviriyi tam yapmayıp üstüne üstlük çatlak gibi bir kelimeyi layık görerek izleyenleri müthiş bir şekilde kötülüklerden korumuş oldular.

    apronda deve kesen zihniyet, şaşırmamak lazım tabi.
  • film müzikleri ve kıyafetleriyle çok iddialı. hırs, intikam, saflık ve çarpıtılmış gerçeler çok güzel bir şekilde işlenmiş. kesinlikle izlenilmesi gereken sinemaskop çekim formatına uyan mükemmel bir film.
hesabın var mı? giriş yap