• --- spoiler ---

    daha once baska birisi bu ve flashforward gibi dizilerin ne hata yaptigini gayet guzel aciklamis (bkz: #20396401). buna ek olarak dile getirecegim bir kac sey var sadece.

    kafalama gireyim; ilk bolum itibariyle cok amator ve kaba bir dizi gorunumu veriyor the event. yonetimi ve oyunculuklariyla bunu gormek mumkun. sayet illa karsilastirilacak bir dizi araniyorsa 24 aranmali ayrica. gerci 24'un ilk bolumunun yakinina bile yaklasmis degil benim gorusumce ama olsun en benzedigi dizi o.

    niye amator bir dizi? cunku amaca uydurmak adina cok kolaya kaciyor. senaryosu ve yonetmeni amatorce davraniyor.
    arka arkaya gelmis olan iki olaydan ornek vermek kafi bence:

    birincisi vicky denilen hatunun denize dusmus olmasi. sean'in, vicky'nin kayalik bir yerden ayagi kayarak dustugunu yedigini kabul edelim (malovskinin kendisini ileriye hayvan gibi atmasina ragmen anca denize ulasabildigini gormezden geldigini varsayiyoruz). vicky bilincini yitirmemis etmemis. ne demeye cirpiniyor? akliniza direkt olarak ne gelir? yuzme bilmedigi falan degil mi? ama 2-3 dk sonra goruyoruz ki meger hatun scuba diving bile yapabiliyormus. ee? nasil yani? o zaman niye sean'in kurtarmasina ihtiyac duydu. onu siktir et sean onu kurtarmaya calisirken bile niye debelendi de cocukcagiz "debelenme irispi" dedi?
    hemen ardindan gelen ise daha vahim. turk erkekleri sean'i bu konuda ornek almamali. neden bahsediyorum? leila bir gece once hasta olur, cocuk yine de sozunden donmeyerek diger kizla dalmaya gider. hala anlamadiniz mi? hmm... valla amerikali hatunlari tam bilemiyorum ama turk kizlari adamin gotunden kan alir boyle bir durumda. almaz mi sen soyle sevgili dostum? sevgilini, evlenme teklif edecegin hatunu hasta yataginda birakacaksin (bunu bir sahneyle bile olsun gostermeyeceksin, hani kiz israr eder falan?) sonra elin fistigiyla dalisa gideceksin. yok oyle yagma. sirf herifi odadan uzaklastirmak ve kizi yok etmek icin bu denli ucuz bir numara bulunmamaliydi kanimca.

    dedigim gibi cok amator simdilik bu dizi. isin korkutucu yani simdiye kadar kotuden iyiye giden bir tane bile dizi hatirlamiyorum. iyi baslayip daha iyiye giden veya iyi baslayip kotuye gideni cok gordum. lakin daha basinda falsolar veren bir dizinin iyiye gidecegini ummak fazla naif bir davranis olur kanimca.
    dizi hakkinda yazilan ornekleri tek tek ele alin isterseniz; lost'u dusunun. ilk 3 sezonu boyunca en ufak ayrintiya bile dikkat eden senaristlerin zekalarini ovusumuzu hatirlayin. flashforward'in ilk 5-6 bolumundeki "merak" duygusunu hatriniza getirin. 24'un aksiyon yaratmadaki becerisini?

    bir de cok kolay bir ongorude bulunayim. bu dizi bir sekilde dunya disi varliklara falan baglanacak. oyle cok gec de olmayacak bu dedigim. daha ilk bolumden, dagdaki o hapishane/tesiste laboratuvarlardan falan soz ediliyordu.
    vallahi oyle cok desteksiz attigimi falan da dusunmuyorum. dizinin yaraticisi nick wauters'in onceki islerine bakiyorum (ki bir elin parmaklarini gecmiyor maalesef. yalnizca birkac bolumluk senaryolarla kisa filmlerden ibaret. amator derken de desteksiz degildim anlayacaginiz) ve gordugum sey bunu soylemeye itiyor beni. the 4400, eureka ve medium.

    bu hal ve seraitler altinda yapmayin allahiniseverseniz. bu dizinin birakin coku, azicik olsun daha iyiye gideceginize "gercekten" inaniyor musunuz? yoksa sadece oyle mi olmasini istiyorsunuz?
    belli bir seviye seyirlik sunan ve arzulanan sezon sayisini bile tutturamadan kaldirilacak bir dizi olacak bu. oyle olmasini istemiyorum ama oyle olacagini gormemek icin de kor olmak gerekir.

    umarim soylediklerimi yalatacak isler ortaya koyar da ben de ayila bayila izlerim bu diziyi.

    --- spoiler ---
  • sevgilisini kapıp ucuz programlı cruise turla yunan adaları tatiline giden gencin dramını anlatan dizi.

    edit: evet, bi' bok anlamamışım.
  • --- spoiler ---

    herhangi bir fizik dersi görmemiş senaristler tarafından yazılan dizi. hayır reign of fire filminde bile ejderhaların nasıl ağızlarından alev çıkardığının mantıklı bir açıklaması vardı. bu dizide olan herşey saçma. 2.5 milyar insanın yaşadığı bir gezegen galaksinin bir köşesinden geliyor, ne gelgit var ne yörüngede sapma 2-3 tane kıytırık deprem falan. bu adamların 3 tane otobüs dolusu uzaylıyı (uzaylının isminin thomas olduğunun ve bazılarının rus aksanı ile kouştuğunun da üzerinde durmak istiyorum) ışınlayamamıştı zamanında. peki onlar neyse de darphane, gıda dağıtım şirketi ve dallas uluslararası havalimanından yayılacak virüsle bütün dünyadaki hayatı öldürmek ne lan.

    bir de madem gezegenin kendisini getirecektiniz bre mallar, ne diye milyarlarca insanı kıçıkırık bir virüsle öldürmeye çalıştınız. dururdu orada ayın yanında sizin mekan, öyle uzay gemileriyle alışveriş, teknoloji değiş tokuşu falan geçinir giderdik.

    --- spoiler ---

    iptal edenlerin gözlerinden öperim, nice 45 dakikalarımızı kurtardılar.
  • inanılmaz mantık hataları barındırması yüzünden kendi sonunu hazırlamış ve ipini çekmiş dizidir. şöyle ki :

    --- spoiler ---

    aslında konu kağıt üzerinde gayet orijinaldi. 66 yıl boyunca alaska'da mahkum olarak tutulan gizemli 97 varlık, alien, uzaylı her neyse işte. bunların sophia diye bir lideri var, kadın diktatör gibi birşey, diğer uzaylılar ona son derece sadık, herkes ondan çekiniyor, koskoca abd bile. bu uzaylıların amacı ne, ne için gelmişler, nasıl yakalanmışlar belli değil. amam buradalar işte. bunun üzerinden çok sağlam 4 sezonluk dizi çıkar ama bu dizi tam bir facia olmuştur. mantıksızlıklar diz boyu, sıralayalım:

    sophia denen kadın önce sözde barışçı bir yol izliyor. amacı 97 adamını özgürlüklerine kavuşturmak, insanlarla beraberce yaşamak. buraya kadar iyi de bu kadın hiçbir şekilde hükümetle orta noktada buluşup anlaşmaya varmıyor, şantaj yapıyor vs ama barışçıyım diye ortalıkta geziyor. oğlu thomas (uzaylı isimleri ayrı fiyasko zaten) savaşıp mahkumları kaçırma niyetinde. ulan 66 yıl boyunca hiç mi sorgulanmamış bu varlıklar, ne amaçla geldiklerini, ne planladıklarına dair hükümet hiçbirşey mi öğrenemedi.

    66 yıl sonra ötmek isteyen uzaylıyı kız arkadaşı otel odasında öldürüyor. ulan en dandik dizilerde bile tanık koruma programı vardır, çok güvenlikli bir merkezde sorgulanması gereken tanığın otelde konaklamasını geçtim, itirafçının yanına başka bir uzaylıyı nasıl yaklaştırıyorlar ey senarist?

    sean arizona'da polis arabasında çöldeki dümdüz otoyolda götürülürken bakıyorlar yol kesilmiş. duruyorlar filan. ardından bomboş dümdüz yolda arkadan kornaya acı acı basan minibüs çarpıyor. mal minibüsçü, yol kesilmiş, görüş mesafesi 1 km'nin üzerinde, uyuyordun da son anda mı gördün durmuş araçları?

    uzaylılar insanların içine karışmış, köstebekler cirit atıyor. her konuda hassas başkan beyaz saraydaki herkes dna testinden geçerken ''benim karım muaftır'' diyebiliyor. senatör abla, bir tek sizin hanım kaldı diyor, önüne kapı gibi belgeler atıyor, başkan okumuyor lan bunları. gidiyor karısına ötüyor. karısı da ben kübalı değilim aslında dominikliyim diye sallıyor, başkanımız afiyetle yiyor.

    simon denen ajan bunca sene dna testlerinden kaçmış, hatta thomas denen uzaylı bizzat hastaneye sızıp kan örneğini değiştiriyor filan, bunları geçtik. herif sokak ortasında başka bir ajanı bayılttı, bagaja tıktı. sonra bu bagajdan kurtarılan ajan köstebek sanıldı. yani yuh. köstebek olacak adam içimizde köstebek var diye ihbar mı yapar, hadi yaptı diyelim sonra bagajda işi ne? cep telefonuna el konulup konuşma kayıtlarından masum olduğu ortaya çıkmaz mı?

    barışçı sophia'mız ilk bölümden beri herkesi öldürüyor, kilisede köşeye sıkışınca washington anıtını yerle bir edip 70-80 insanın ölümüne sebep olabiliyor. hala pişkin pişkin başkana bundan siz sorumlusunuz diyebiliyor, başkan cevab veremiyor. ondan sonra iki otobüs dolusu uzaylı havaya uçunca 7 milyar insana soykırım yapmaya karar veriyor kadın. ilginç ötesi.

    simon her yerden kurtulmaya programlanmış gibi. adam takip edilemiyor bile. önceki bölümlerde sophia takip edilirken kahve dükkanına giriyor. kamera kayıtları sophia ile birlikte kahveye giren çıkan yüzlerce kişiyi görüntülüyor, başkan ve ekibi seyrediyor, simon'un girişi çıkışı, kahveye ilaç karıştırması görüntülenemiyor, görünmezlik yeteneği var adamda galiba.

    thomas kendi gezegeninden adam getirmek istiyor, sophia ve diğerleri hala ''yok öyle şey yapmaz, istila bizim felsefemize aykırı, biz barışçıyız'' ayağı çekiyor. sonra thomas'dan öğreniyorlar ki gezegenleri yokolmak üzereymiş. kardeşim, süpernova denen şey pat diye olmaz ki, milyonlarca yıl sürer. buraya gelmenizin sebebi zaten bu değil mi, yeni yaşanacak gezegen bulma değil mi? thomas söyleyince niye bu kadar şaşırdınız, ha istila değilmiş diyorsunuz ki? mal mısınız? tutarsızlık had safhada.

    onca uranyumun 2 kıytırık polis arabasıyla korunmasına girmiyorum bile.

    başkan kahve içtikten hemen sonra yere yığılıyor. kimsede lan bu adam kahve içiyordu diye jeton düşmüyor. halıyı temizliyorlar, beyaz sarayda hem de, oha ki ne oha.

    dünyanın en iyi korunan hapisanesini 10 tane uzaylı 5 dakikada dize getiriyor. ellerini kollarını sallaya sallaya helikopterle kaçıyor. helikopterler de uzaktan sinyalle takip edilemiyor. rusya'ya kaçıyorlar herhalde.

    daha gider bu...

    --- spoiler ---
  • yayınladığı pilot bölümü ileride çok başını ağrıtacak nbc dizisi. geçen sezon flashforward için aynı yorumları yapmıştım. bu diziyle flashforward'ı karşılaştırmak zorundayız zira ikisi de lost seyircisine oynadığı için aynı hedef kitleye sahip diziler. flashforward'ın sonu ortada, inşallah the event de aynı yolun yolcusu olmaz. en büyük avantajı, geçen sezon denedikleri jay leno show yüzünden elinde pek dizi olmayan nbc'nin yayın akışını dolduracak dizilere muhtaç olması.

    pilot bölümü başını ağrıtacak dedim, sebebini açılayayım. ilk bölüm çok ama çok karışıktı. zaman atlamaları sayıca fazla olmakla birlikte bir de kurguda kolaylık sağlanmayınca seyircinin kolayca pes edebileceği bir dizi çıkmış ortaya. itiraf etmeliyim ki flashforward'ın ana konusu bu diziden çok daha ilginçti. ancak the event'i üstün kılan joseph fiennes'ten kat kat ilgi çeken başrol oyuncusu jason ritter ve çok daha iyi yazılmış sahneleri. olay daha ilginç olmasa da, karakterlerin başına gelenler kesinlikle çok daha heyecan uyandırıcı.

    sezona büyük tanıtımlar ve nispeten yüksek umutlarla başladı dizi. içimden bir ses seyircinin hala böyle belirsiz hikayeleri kabullenecek kadar lost'u ve lost'un yaşattığı "işkence"yi unutmadığını söylüyor. (daha önceki the event enrty'mde yazdığımı tekrar edeyim. biz seri şeklinde anlatılan hikayelere alışık olduğumuzdan heroes, lost ve flashforward gibi diziler amerika dışında daima daha çok iş yapar. bizim burada yere göğe sığdıramadığımız lost finalini sözde bu kadar büyük bir dizi için epey az bir rakam olan 15 milyon kişinin izlediğini tekrar hatırlatarak siz lost'u kişisel olarak çok seven insanların tarafsız gözle işbu diziye bakabilmesini umuyorum) dizi yapımcılarının anlamadığı bir şey var. lost ilk bölümünde adaya düşen insanları gösterdi ve o bölümden sonra hikayesinin adada bir şekilde sağ kalıp oradan kurtulmaya çalışacak insanlar üzerine kurulacağı belliydi. gizemini de bu fikri seyirciye yerleştirdikten sonra oluşturmaya başladı. flashforward ve the event ise ortaya bir temel oturtmadan seyirciyi direkt bilinmezliğin ortasına atıyor. işte bu yüzden başarısız oluyorlar. sezon ilerledikçe göreceğiz ama the event kalıcı olacaksa, hikayesini çok da saklamadan daha tempolu şekilde ilerlemesi lazım. ve acilen flashback'lerden vazgeçip düzgün kurguda bölümlere geçilmesi gerekiyor. jason ritter'ın oynadığı sean'ın dışında seyircinin önemseyeceği karakterlere ihtiyaç olduğu da muhakkak.

    dizinin yapımcıları ilerleyen haftalarda söz konusu "olay"la ilgili birçok şey açıklayacaklarına söz vermişler. toplama kampında yakalanan 97 kişi kim? başkan'a neden böyle suikast düzenlendi? sean ve mike'ın olayla ilgisi ne? mike neden uçağın kalkmasını baştan engellemedi? dizi bu gibi sorulara ufaktan cevap vermeye ne kadar erken başlarsa, o kadar hayatta kalma şansı olur. yoksa geçen sezon silinip giden "kardeşi" gibi the event de nbc'nin tozlu raflarına kaldırılacaktır hiç şüphesiz.
  • bunu izleyenler iyi ki flashforwardı izlemiş yoksa maazallah eleştirecek konuşacak konusu yok dizinin.
  • 13. bölüme dair yuh dedirtecek;

    --- spoiler ---

    arkadaşım. thomasgiller gelip uranyumları alacak diye telaş yapıyorsun, başka yere taşıyalım diyorsun. buraya kadar her şey normal.

    dört tane korumayla mı taşınır lan eşşek kadar uranyum. arkadaşım önlü arkalı koy onar tane zırhlı araç, havadan da destekle 2-3 tane helikopterle. vasıta mı kalmadı koca orduda.

    değil thomas mahalle çetesine çaldırırsınız lan siz uranyumları o kafayla.

    --- spoiler ---
  • senaryosu bayağı bir tırt olmasına rağmen uzaylılar ne şekilde gelecek ne olacak diye merak ettiren dizi. tırtlıklara örnekler :

    --- spoiler ---

    - adam koskoca başkanın sağ kolu modunda hapishaneye sorgulamaya geliyor, dandirik onbaşı sterling'i adeta ablukaya alıyor, "ne oldu, bir değişiklik mi var, niye sorguluyosunuz zaten daha önce sorguladığınızı?" falan. sana ne lan asker bozuntusu? şafağın kaç senin?

    - 15 kişi karda kışta tam teçhizatlı bir askeri hapishaneyi ele geçiriyorlar. bizim thomas füzyon fisyon hepsini keşfettirdi amerikalılara, tek başına uzaya füze gönderiyor, ama hafızası resetlenmiş bir uzay üssünün kapısını açacak kodu yazacak tıynet yok herifte.

    - filmdeki herkes ama istisnasız herkes, vatanını milletini satmaya meyilli. adamın çocuğuna silah dayıyorsun, herif o gazla uçakla başkana intihar saldırısı düzenliyor. lan olm bir düşün taşın ne yapıyorum ben falan diye, sen mal gibi gebereceksin adamlar çocuklarını serbest bırakacaklar mı bakalım?

    - koskoca hastanede bir allahın kulu demiyor ki, "aga bu nedir? bu adamın dna'sı ne halde böyle?" bu simon denen arkadaşı işe alan eleman hiç kan örneğidir falan almamış mı? adam uzaylı uzaylı takılıyor paso etrafta.

    - kahramanlarımız gecenin bir yarısı akıl hastanesi basıyorlar, bir bakıyorlar bilmem kaç tane velet apar topar paldır küldür, minibüslerle götürülmüş. ne kadar süre önce? 10 dakika. hiç mi ses duymuyorsun arkadaş. bir de bu kadar gizli deneyler oluyor, güvenlik görevlileri falan, ama dandirik ziyaretçi kartı maşallah bütün güvenlik kapılarını açıyor.

    - eşek kadar uranyum yüklü tırı önde bir arkada bir tane dandirik polis arabası savunuyor. valla ibrahim tatlıses'in korumalarına verseniz o tırı 5-6 tane makineli tüfekli adamakarşıdaha rahat savunurlardı o uranyumu.

    - bu nsa de ne yalan organizasyonmuş arkadaş, adamlar günde 3-4 görüşme yapıyorlar uzaylılarla, hangi numaradan nerden aradıklarını anca 13. bölümde buldular. yok çok ciddi kodlanmış da, şaka mı yapıyorsun birader cep telefonu ilen arıyor adam seni.

    - bu uzaylıların gezegeni ingiliz kökenli mi? kendi isimleri yok mu bu adamların? kendi aralarında ingilizce konuşmalarını anladım da, niye sürekli michael, thomas, sofia diye birbirlerine hitap ediyorlar? thomas diye uzaylı lider mi olur lan?

    --- spoiler ---

    dip not olarak da sarışın ablamızı da sevimli buluyoruz allah sahibine bağışlasın diyoruz. bir de amallah diye bir yer yokmuş, araştırdım bulamadım.
  • --- spoiler ---

    bir apachi'nin 50 ile giden 3 otobüsü 10 dakikada indiremediği dizi.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    esas kızın tam bir salak olduğu dizidir.*

    ulan baban uzaylı tamam yaşlanmıyor da. be kızım hiç mi fark etmedin* 25 senedir babanın hala aynı kaldığını. bir de ilk öğrendiğinde artis artis şaşırıyor. ya bi yürü git allasen.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap