• bugün (bkz: filmekimi)’nde izlediğim (bkz: lulu wang) filmi. bir kadın yönetmen filmi olmasından mı, baş karakter kadın olmasından mı bilemedim filmekiminde watclistimde vardı hep. bence hoş naif bir film olmuş. hafif siklet çin-amerika müsabakası :) film oldukça eğlenceli, bolca görebileceğiniz tatlı film. --- spoiler ---

    mezarlık sahnesi, yemek sahneleri çokk hoştu bence. bu filmi bir yıl sonra hatırlar mıyım? şöyle böyle. tekrar izler miyim cıkkk... ama sevdim hoştu. tam bir festival filmi. based on an actual lie beeeee. bambaşka bir kültürü, aileyi, doğuyu kısacık da olsa çok güzel yansıtan bir film olmuş.
    --- spoiler ---
  • gerçek bir yalandan esinlenilmiş lulu wang filmidir.

    başrolde awkwafina oynamakta ve bence son derece iyi bir iş çıkarmıştır.

    film bir aile draması olarak karşımıza çıkmakta. birbirinden çok uzakta yaşamakta olan aile bireylerinin bir düğün/hastalık üzerine babaannenin evine ‘gizli bir veda’ için toplanmasını ele alıyor.

    sinematografik olarak da izleyiciyi tatmin edeceğini düşünüyorum. çin toplumunun sosyoekonomisini ve doğu-batı insan sentezinin analizi anlamak için de izlenmesi gerektiğini düşündüğüm bir yapıt.

    amerika-çin ekonomi savaşını alaylı bir dille ele alırken, taraf olmak gerekiyor mu diye düşündürtmektedir ayrıca.

    yer yer üzen, genelde ise yüzde bir gülümseme bırakan tatlı mı tatlı bir hikaye.

    9/10
  • yalnızca doğu ve batı arasındaki ölümün algılanışı değil; aynı zamanda insanlık tarihine baktığımızda da ölümü karşılayış biçimlerimiz her zaman değişmiştir. bunun için dileyen aries'in batı'da ölümün tarihi adlı kitabına bakabilir. örneğin aries, insanların önce ölümlerine bizzat yataklarının başında başkanlık ettiklerini, bu dünyadaki hesaplarını kapattıklarını ve sonra ayrıldıklarını yazmaktadır. ardından din olgusunun ağırlık kazanmasıyla birlikte, hesaplaşmalar önce öte tarafa bırakılmıştır. ölüm giderek sen'in ölümün haline gelmiştir. artık aile, eşraf evde toplanmamaktadır. mesela günümüz toplumlarında bunun en uç örneği yaşanmaktadır. bireyler tamamen sterilize edilmiş bir şekilde hastanelerde ölmektedir. ölüm, tıbbileşmekte; ve hatta parçalanarak bir dizi sayısız işlemden, hastalıktan ibaret kılınmaktadır. insanlar sadece ölmez. karaciğer yağlanmasından kaynaklanır, akciğerleri su toplar, kansere yakalanır vs. zira insan sadece ölüyorsa, bu korku-kaygı verici gerçeği, diğer insanlara hatırlatabilir. musil'in niteliksiz adam adlı başyapıtı benzer bir anekdot ile başlar: yaşlı bir çift yolda yürümektedir, ani bir kazaya tanıklık ederler ve kadın bir anda korkunç bir paniğe kapılır, ta ki adam, kadına kazanın kamyonetin frenlerinin yağlamasının yapılmadığını, sonuç olarak gevşediğini ve tutmadığını anlatana kadar. yani ölümün, bir sebebi bulununca kadın sakinleşir. hatta özellikle kapitalizmin topraklarında, tüketim toplumu ölümü bile satın alma işlemlerine çevirmiştir. abd'de bulunan cenaze evleri aracılığıyla ölüler süslenir, tabutlar, dinlenilecek müzikler seçilir. veda satın alınır. en güzel örneklerini six feet under adlı dizide bulmak mümkün. batı'da işler böyleyken, doğu tarafında ölüm yaşanabilmekte midir (evet ölüm yaşanabilir, heidegger ölümü de dasein'ın varoluş biçimlerinden biri olarak kabul eder)? filmde gördüğümüz kadarıyla, hayır.

    aklıma durkheim'ın intihar çalışması geldi. bir bencil intihar vardı, bir de özgecil. burada da ölüm, özgecil bir bakış açısıyla kamufle edilmektedir. yani, doğu da batı da, ölümü kendine ait belirli gerekçelerle yadsımaktadır. fakat size herkesin başına gelecek olan bir sır vereyim mi? hepimiz bir gün çatıya çıkacağız ve o ebedi karanlığa karışacağız. lütfen o an geldiğinde, bunun üzerine ilk kez düşünüyor olmayın. sırf bu kaygı uyandıran düşünce bile, toplumların hali hazırdaki çarpık yapılarını yıkmak için sanıyorum yeterlidir. bu gerçeği çıplaklığıyla yaşayan birini, günde 10 saat çalıştırıp, kalan zamanında tüketime zorlayamazsınız. yahut ev, araba, telefon almak için kredi çektirip yıllarca borca sokamazsınız. bu insan statükocu olamaz, değişim ister, yenilik ister. nasıl ki kendisinin bile bir anı ile bir sonraki anı arasında farklılıklar varsa, toplumların da değişmesini talep eder. çünkü aslında yaşamak ister. yaşamak ise doğmak, büyümek, ölmek ve yeniden başlamaktır. sabit bir noktada kalmamaktadır. inişler ve çıkışlardır yaşam, kalbin ritmini bu şekilde çizer elektronik gösterge. düz bir çizgi, ölümdür. neyse bu bir başka konunun tartışması, bırakıyorum.

    öncelikle filmde, kendi ölümünün ve dolayısıyla vedalaşmasının özgürlüğüne sahip olmayan bir ninemiz var. bunun bir haksızlık olduğunu seyirci düşünebilir ancak sonradan kadının eşi için de, benzer bir davranışta bulunduğunu öğrenince işler değişmektedir. ayrıca dikkat çeken bir başka husus ise dil olarak ortaya çıkmaktadır. dilin hem bir anlaşma, uzlaşma aracı olması; hem de bir bariyer, insanlar arası ilişkilerde bir sınır gibi ortaya çıkması söz konusudur. dil kimi zaman ailedeki bireylere özel alanlar kazandırmaktadır. örneğin hastanede ingiltere'de eğitim alan doktor ile, amerikanlaşmış kızımız ingilizce gerçekleri konuşurken; ninemiz çince çeviriyi dinlemekte; dolayısıyla sadece yalanları işitebilmektedir.

    insanlığın en eski muamması, ne bilimler pratiğiyle, ne teknolojiyle aşılabilir bir sorun. selam olsun sahih bir yaşama sahip çıkana. ha! ho! ha! ho!
  • filmekimi kapsamında gösterilmiş, çinli kadın yönetmen lulu wang'ın, 2019 yılı yapımı filmi. filmimiz, ileri derecede kanser hastası olduğundan habersiz yaşlı kadının, dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan akrabalarının ölmeden önce son bir kez görebilmek için çin'de sahte bir düğün düzenleyerek bir araya gelmelerinin hikayesi..samimi sıcak ve sempatik bir aile filmi.
    https://www.imdb.com/…37428/mediaviewer/rm539321344
  • sinemadan anlamam. amerika-çin çatışmasında tarafsızlık/ kayıtsızlık lüksüne en son sahip olabilecek koşullarda bir coğrafyayla bağım ve de yaşlılara zaafım var. haliyle film ilgimi çekti.

    -- --- spoiler ---

    film boyunca gayet tabii gözlerimizden bulutlar geçti. nai nai'nin filmin bütün atmosferine yansıyan sevimliliği, aile üyelerinin sofradaki yurtdışı/ batı/ amerika-çin atışmaları, billi'nin uzun zaman sonra new york'tan çangçun'a geliş sahnesi başarıyla -bu kelimeyi sevmem ama- "kotarılmış" diyebilirim.
    billi'nin araba camından bakarken yüksek, çirkin, yeni binalar arasında anılarını aradığı sahne, benim için çok tanıdıktı. filmde en etkilendiğim sahneydi.

    billi ile babası ve amcası arasındaki konuşmada geçen "doğuda böyledir, batıda şöyledir" lafları için haklı olarak oryantalizm eleştirisi yapılmış, doğru, bir film sahnesine yönelik olarak söylenebilir bu, ama kendi gerçekliği içinde o kadar yerine oturan sözler ki. hastalığı kendisine söylenmeyen yaşlı kadının oğulları ve "dışarıda" büyümüş torunu arasındaki bir tartışmada teorisiz, gündelik hayattan beslenerek mutlaka duyulacak sözler.
    veda sahnesi çokça kör gözüne parmak, "hadi ağla" duygusallığı ile bezeli ve üzülerek söyleyeyim azıcık yavan olsa da sahnenin hemen sonrasındaki çekim açısı çoook güzeldi. yine billi'nin baktığı araba (bu kez taksi) camından nai nai ve büyük teyzeyi, çangçun sokaklarını görmek hüzünlü bir seyir zevki verdi.

    düğünde, nai nai'ye gençliğinde, savaş yıllarında âşık olduğunu itiraf edip "ama yoldaş wang benden önce davrandı" diyen ordudan emekli beyamca, nai nai'den sonraki favori karakterim. çok kısa bir sahnesi var ama filmde zihnimde en çok yer eden yüzlerden biri ona ait.

    --- spoiler --- --

    bir şeylere puan vermeyi sevmem ama ortalamanın üzerinde bir film. ilginizi çektiyse izlerken de çoğunlukla zevk alırsınız.
  • gerçekten çinliler de ileri boyutta kanser olan kişiye hasta olduğunu söyleyip söylemediklerini merak ettirdi. bana da mantıklı geldi söylememek.. beyaz yalanlar gerçek hayatımızda var sonuçta. çocuklarının biri amerika'ya diğeri japonya'ya yerleşmiş anneleri çin'de ve bırakıp gidebiliyorlar. biz aynı ülkede farklı şehirlerde olsak da düzenimizi bozup gidiyoruz normal olarak. konu çok iyi işlenmiş.
    sanırım çok zamansız seyrettim. bir kaç yemek sahneleri vardı ki; canlı hayvan yiyecekler mi diye bekledim resmen. tabi bunlar hep wuhan virüsü. yemediler galiba bu arada.
  • çok şık bir film. güzel bir aile filmi. nai nai'ye bayıldım. abartmadan izlemek gerekir yoksa zevk alamazsın. ufak tefek sosyal göndermelerde hoşuma gitti. öneririm. 6.5/10
  • zaman geçirmelik hoş bir filmdi. büyük beklentileriniz olmasın.

    --- spoiler ---

    bir insanın hayatı yalnızca kendisine ait sanıyorsun. doğu ile batının arasındaki fark bu işte. doğuda insanın hayatı bir bütünün parçasıdır. ailesinin. toplumun.
    --- spoiler ---
  • basbayağı kötü filmdir asıl bu filmi beğenen sinemadan anlamıyordur.
    not: tüm ailenin yemek yediği ve amerika çin karşılaştırması yaptığı sahne hariç.
hesabın var mı? giriş yap