• rocky serisi ile büyümüş bir neslin çok seveceği, yeni nesil boks filmi.

    herşeyden önce christian bale için diyecek laf bulamıyorum, adam oyunculuk dersi vermeyi bırak, resmen resital yapıyor, messi gibi bir şey yani. o kadar iyi ki, yanlarındakiler ne yaparlarsa yapsınlar figüran gibi kalıyorlar.

    --- spoiler ---
    *90lı yılları özlemişiz. kot montlar, abuk gubik kabartılı saç şekilleri, 10 metre kordonlu telefonlar.. bildiğin nostaljik oldu lan 90'lar. hüzünlendim bak şimdi.
    *film, 90lı yılları yanısatacak şekilde adeta "90'lar filtresi" ile çekilmiş, eski bir film izliyormuşsunuz hissiyatına kapılıyorsunuz.
    *o ev nasıl bir ev kardeşim? o nasıl bir aile yapısı? o evde zaman geçiren biri, bırak maç kazanmayı, sayısalda 3 bile tutturamaz. kızkardeşler çetesi her çıktığı sahnede içimi şişirdi.
    *boks filmlerinde kendimi hep iyi ve kazanması gereken karakterle özldeşleştiriyorum, son maçlarda resmen kendimden geçtim, kalkıp "işte bu!, aslanım benim!" diye sevinesim geldi.
    *christian bale, yitik, "olduramamış" bir adamı daha iyi canlandıramazdı heralde. sana puanım 10 panpa
    *filmin sonunda çıkan gerçek 2li'yi görünce christian bale'in neler yaptığını daha iyi anlayacaksınız.
    *amy adams sen ne kadar da güzelsin?
    --- spoiler ---
  • bu ana ve kızkardeş tiplemelerini bulan yönetmene şapka çıkarmam gerektiğini hissettiren film. tiplere bak amk, resmen hükümet düşürür.
  • christian bale'in yine döktürdüğü, mark whalberg'ün susma işinde gayet başarılı olduğu film. içinde boks olan bir filme karşı objektif olmam mümkün olmadığından uzun uzadıya değerlendirme yazmayacağım.

    yalnız christian bale her yeni filmi için kilo alıp vere dursun, koskoca bir nesil altan erkekli ve erkan can'ı bıyıksız göremedi ya, ne desek az.
  • öncelikle filmin iddiasız olması, ön plana koyduğu karakterlerden çok ötesini hedefliyor olması başarılı bir film oluşturma şemasının doğru adımları olarak duruyor. hikaye düşmüş, yaşı geçkin bir boksörün yeniden doğuşu ve epik yükselişini işaret etse de peşinden gittiğimiz yol bizi bu klişe sarmalına sokmuyor.

    film başlı başına bir amerika kötülemesi denebilir. yergi o kadar ağır ve çıplak ki izlerken cehalete ve yozlaşmaya bakıp iğrenmemek zorlaşıyor. kendi amerikan rüyasını berbat etmiş bir karakterin, işsizlik, uyuşturucu ve cehalet ekseninde batağa saplanışını yüzümüze vururken christian bale yanına yaklaşılmaz bir biçimde sivriliyor. rol için kilo vermiş olması başta şaşırtmıştı beni. tamam bale'in herhangi bir rol için bile kilo verip almasına şaşırmak aptalca olabilir ama filmin çapı o kadar da bunu gerektirmiyor gibime gelmişti. yanıldım. eğer oynadığı karakteri görmüş olsaydım bale'in rolünü yaptığını iddia edebilirdim. yine arızalı, sarsak bir karakter bulmuş ve ona dönüşmüş. dönüşmüş. anne rolündeki melissa leo başarılı performansları olan frozen river ve 21 gram'ın üzerine bir performans daha koymanın kıvancını kesinlikle yaşamalı. cahilliğin bu kadar iyi yansıtıldığını çok az gördüm. çileli hayatların fedakar annesi rolünden, bu kadar kötü bir ikonik anne rolüne evrilmiş olması oyunculuğunu bir üst seviyeye taşıdığının da göstergesi sayılabilir.

    wahlberg donuk oyunculuğu ile vasatı aşamıyor demek en kolayı olsa da russell’ın bilinçli bir tavırla wahlberg’in bu yönünü kullandığına da ikna oldum. sonuçta canlandırdığı karakter hayatında kendisi dışında herkesin hayatına dair kararlar verdiği bir edilgen tip. wahlberg’in soğuk oyunculuğu bu edilgenliği besleyen bir öğe olmuş. amy adams’dan söz etmem lazımsa diyeceğim tek şey. amy güzel amy hoş olur.

    russell’ın yönetmenliğinin, dengeli ve grenleri ağır gerçeklik taşıyan filmin dengesini iyi kotardığını söylemek gerekiyor. alışıldık formüllerle ağlak, dokunaklı bir epik olması gereken film o sulara hiç bulaşmıyor. ne alt-orta sınıf övgüsü, ne de boks dünyasına parıltılı bir estetik taşıyor. yarı-belgesel hali ile kirli bir amerika portresi çiziyor. bir çok öğe ile bağımsız sinemaya selam çakıyor oluşunu görüyor ve ben de selam çakıyorum. senaryonun gücünü iyi kullanarak herkesin taşıdığı eksikliği, bencilliği ve daha doğrusu başaramamışlığı öne koyuyor. neredeyse bütün karakterler kendi hayal kırıklıklarını bir diğerinin üzerinde görmeye çalışırken, bunu doğru ve samimi bir şekilden çok yine bencil bir başarı ödeviymiş gibi yerine getiriyor. film yolunu buluyor. güzel de oluyor.
  • en sonunda kisacik da olsa dicky eklund'un asil halini gorunce christian bale'in oyunculuguna bir kere daha hayran eden film. ben gercek hayatta duygulaninca herifin oyunculuguna kiyasla sahte duruyorum bu nasil is anlamadim.

    edit: farkettim de filmde emegi olan diger insanlara haksizlik etmisim sadece christian bale'dan bahsederek. monsieur wahlberg kazmasini tenzih ederim.
  • film gerçek olaylardan uyarlama, malum.

    daha da gerçek olanı şu: bizim elemanın polis olan akıl hocası var ya. sarışın, bıyıklı olan. onu gerçek hayattaki adam kendisi oynamış. o adam o yani.

    ek: çalıştıkları spor salonu da gerçekten çalıştıkları yer.*.
  • sadece bir boks filmi değil. zaten öyle olsaydı ismi the boxer olarak belirlenirdi. the fighter da karakterler ringte rakibe, evde aileye, hapishanede uyuşturucuya, sokakta kendilerine karşı yürütülen kötü kampanyaya karşı dövüşüyorlar. christian bale baya bi zayıflamış, bu karakteri de çok mükemmel yansıtmış. sıkılmadan izlenilebilecek bir film.
  • christian bale, bu sene oscar alamazsa, oscar yetkililerine "kapatın dükkanı arkadaşım" derken sebep olarak gösterilebilecek filmdir. o nasıl bir oyunculuk lan makinist batman!

    --- spoiler ---
    klişeler barındırabilse de buna çok takılmazsanız tek dakika sıkılmadan izlenebilecek bir film. oyuncular da yönetmen de güzel iş çıkarmışlar.

    --- spoiler ---
  • anne bir baba ayrı üvey kardeşler: dicky ve micky
    dicky, boksta bir yere kadar gelmiş ama arkasını getirememiş bir uyuşturucu bağımlısı..
    micky ise hep abisinin gölgesinde kalmış..
    dicky, kendi yapamadığını kardeşine yaptırma peşinde.
    anne, micky'nin başarısında büyük oğlunu görmek istiyor.
    barmen sevgili de bir halt olamamış, onun üzerinden paye sahibi olacak..
    yani micky'yi düşünen yok. film boyuca da olmadı. ama micky, tüm dataları kullanarak zaferi kazandı.
    christian bale (dicky).. bu rolle hatırlanacak.. sonuna kadar oscar'ı da övgüleri de hak ediyor.
    mark wahlberg, görevini yapıyor..
    anne rolünde melissa leo, kendinden tiksindirmeyi beceriyor, demek ki işini yapıyor..
    ve amy adams.. taş çatlasa 24-25 dersin.. 35'inde çekmiş bu filmi.. 1974'lü.. bayıldım.. filmi sürükleyen üç numaralı karakter..
    izleyin izletin...
  • --- spoiler ---

    filmin boks değil de aile filmi olduğunu en net veren sahne, ward'un son galibiyetindeki gelin-kaynana sarılma sahnesi. bu sahne bizlere belki bir gün bizim annelerimiz de sevgililerimizi sever diye umut vermekte*..

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap