• 15 20 dakikadır buraya birşeyler yazarak anlatmaya çalışıyorum fakat beceremedim, ne yazdıysam anlatamadım bu programdaki kaliteyi.

    şöyle anlatamamayı deniycem, yukarıdaki yazarın da belirtiği gibi her bölümde farklı bir ülkenin mutfağından yemekler yapılıyor ve her bölüm hangi ülke işleniyorsa o ülkeden üc tane juri bulunuyor bu juriler içerisinde mutlaka gastronomi ilgili en az bir kişi ve o ülkeden bir veya iki ünlü isim yer alıyor bu ünlüler mankende olabiliyor (bkz: alessandra ambrosio) futbolcuda olabiliyor (bkz: gary lineker) müzisyen de, şarkıcıda, oyuncuda vs. bu üc jurinin iki görevi var, birincisi yarışmacıların yapacağı yemeği secmek ve ikincisi tadım yaparak ilk üç / son üç takımı belirlemek. burda o üç jurinin görevi bitiyor.

    asıl mevzu ise son üçte başlıyor. son üçe kalan yarışmacıları değerlendirecek olan isim ise konu olan mutfak hangi ülke mutfağı ise o mutfağın çığır açan şefi oluyor. lan olum ne biçim isimler çıkıyor izlemeniz lazım.

    bu arada es geçmişim buraya iliştiriyim yarışmacı diyoruz ya, lan yarışmacıların hemen hemen hepsinin kötüsü bir
    michelin yıldızı var, olmayanında da deli cesareti var.

    juri ile yarışmacılar arasındaki dialoglar kaliteli ve seviyeli, yarışmacılar arasındaki dialoglar kaliteli ve seviyeli yemekler, tabaklar, sunumlar vs. herşey kaliteli.

    --- spoiler ---

    ingiltere bölümünde yarışmacılardan istenen yemek ingiliz kahvaltısı idi. bu güldürdü ama sonradan insan hak veriyor adamların mutfağı yok.
    --- spoiler ---

    bizim ülkemizde bu yarışmaya dahil edilseydi, vedat milor juride olsaydı dedirtiyor. yok mu abi bizim dünyaca ünlü şeflerimiz alası var, mutfağımız bütün dünya mutfaklarını ezer geçer, yarışmacılara yaptırılacak yemeği seçmek 50 saat sürer. peki neyimiz eksik (?)* her bölümü keşke diyerek bitiriyor insan. hadi inşallah ilerde bizden de birileri olur.

    bu kadar yazdım, buraya kadar da okudum gerçekten bu yarısmayı anlatmayı beceremiyorum.

    edit : s1e6.
  • buram buram white supremacy ve patriarka ile yoğrulmuş, oldukça keyifli çekimlere sahip, maharetli ellerde yaratılan nefis yemeklerin yarıştığı ve izleyeni bir binge-watching maratonuna sokan yeni netflix programı.

    --- spoiler ---

    yani finale kalan 4 kişinin de beyaz, erkek; amerika, kanada veya avustralya kökenli olması sizce de biraz zorlama değil mi? 24 kişiden zaten sadece 5'i kadındı, onlar da görece erken aşamalarda elendi zaten. beyaz ırka mensup olmayan az sayıdaki diğer yarışmacıları da hangi ülkenin şefleri eledi dersiniz? bingo, uzak asyalıları ingiliz, hintli ve ada ülkesinden gelenleri de amerikalı şef. ve açıkçası eleme sebepleri "ahtapotun pişmemiş olması" gibi major bir sebepten ziyade, " yemekte kullanılan teknikler inanılmaz, lezzet şahane ama yemeğin etrafına koyulan süslemenin boyutunu beğenmedim" gibi ufak şeylerdi.

    yarışmayı kazanan, amerikalı, saf yüzlü dombilinin title'ı ise oldukça sorgulanmaya açık. geri kalan 3 şef de risk alıp daha önce hiç yapmadıkları yeni bir lezzet, bir signature dish yaratmaya çalışırken bu şişko hiç risk almadan daha önce restaurantında defalarca yaptığı bir yemeği sundu ve elbette onca zaman üstünde çalıştığı için de çok daha derli toplu bir tabak ortaya çıktı. ama bence bir "ultimate chef" de olması gereken yaratıcılık ve risk alma konusunda son derece vasat. gönlümde yatan, son dörtlüden hem yılların aşçısı, hem 9 efsanevi şefin arasında neden o masada olması gerektiğini en iyi açıklayan, hem de ortaya koyduğu tabakla adeta tüm birleşmiş milletleri bir araya getirerek yarışmada yeni öğrendiği baharatlarla zenginleştiren mark'tı.

    ayrıca her bölümde tema olarak beliren dünya mutfağı seçimlerinin son derece kısır ve anglosakson yanlısı olduğu kanısındayım. ingiliz ve amerikan mutfağı nedir allasen o diğer mutfakların yanında? bu iki mutfağın karakteri ve deep-fry dışında belirgin bi özelliği var mı buraya konu olacak? başka açıdan ele alırsak da meksika, brezilya, ispanya ve italya da birbirine yakın mutfaklar sayılabilir, kullanılan ana malzemeler,soslar, baharatlar aynı paternde. brezilya yerine bir ortadoğu, efenime söyleyeyim bi lübnan mutfağı görsek çok daha güzel olmaz mıydı ey netflix?

    yarışmacılara gelirsek, aksanına kurban olduğum arıza ash’in ve "yemek bir sanattır" mottosunu sonuna kadar yaşayan yusufçuk böceği, "atalarımızın en ilkel tekniği, bitkilerin unutulmuş parçaları" gibi aforizmaların sahibi fransız charles'ın gönlümde ayrı bir yeri var. zaten bana göre de yarışmadaki en iyi tabak, charles ve rodriguez'in deniz dikenini ana malzeme olarak kullanmak zorunda oldukları etaptaki tabaktı. hem deniz dikeninin kaya üzerindeki yolculuğunun anlatılışı, hem yemeğe erişmek için onu cidden açmanız gerekmesi gibi bir muziplik, hem de kullandıkları teknikler nefisti.
    --- spoiler ---
  • sanırım hayatımda izlediğim en kaliteli yemek programı. nerdeyse sıfır egolu, bir çoğu michelin yıldızlı şeflerin mükemmel tabakları, inanılmaz yaratıcılıkları ve muazzam görsel şölen.

    tek anlamadığım şey; bu şefleri nasıl bir araya getirdikleri, vallahi bravo.
  • çekimleri ve müzikleri harika olan yarışma. insan "türk mutfağı da olaydı" diyor izlerken.

    bunun yerli versiyonunu yapsalar güzel olmaz mı? 7 bölge, 7 farklı kültüre ait yemek. müthiş olur. yalnız acun sen yapma.
  • şu ana kadar izlediğim en güzel yemek programı bu herhalde. hell's kitchen'daki bağırış çağırış, drama yok ama gerçekten yemek yapma sanatının içine giriyorsunuz.

    onun dışında ortak bir düşünce var ki o da en büyük haksızlık mark best'e yapıldı. yarışma boyunca öğrendiği malzemeleri ve teknikleri kullanıp sıfırdan bir muhteşem bir yemek yaptı ama juri amerikalı şefin 10000 defa yaptığı yemeği seçti. muhtemelen jurinin daha net olması gerekirdi. lezzet mi yaratıcılık mı? charles'a herkes ilk bölümde ne dallama adam gözüyle bakmıştır, 2. bölümden sonra hayranlık duymaya başlıyorsunuz. bir de japon şeflere haksızlık yapıldığını düşünüyorum. elenme nedenleri tabağın çevresinde çok fazla malzeme olması. oysa ben final table'daki japon şefte de aynı tarzı gördüm. meksikalı şef kendi tarzını yemeğe katarken bir şey yok bizim japonlar yaptı mı ouvv. bir de amerika-ingiltere gibi zayıf ve ispanya-meksika gibi yakın mutfaklar yerine lübnan gibi bir ortadoğu veya slav yemeklerini temsil edecek rus mutfağını görmek isterdim.
  • final bölümünün izlenmemesi gerektiğini düşündüğüm yemek yarışma programı.
    --- spoiler ---

    amerikalı hariç herhangi biri kazansa hak verirdim ama o kadar zorlama ve saçma bir şekilde amerikalıya verdiler ki eşimle 5 dakika boyunca birbirimize baktık. finale kalanlar sadece ingilizce konuşulan ülkelerdi. amerikalı jürinin diğerlerini ikna çabaları ve gösterilmeyen oylama da cabası. ulan madem böyle birşey yapıyosunuz oraları yayına koymayın dimi. sonu çok amerikanvari ve üzücüydü.
    --- spoiler ---
  • şeflerin yemekleri pişirirken uyguladıkları teknikleri, kullandıkları malzemeleri anlatırken geçen konuşmalarda mutfak konusunda ne kadar cahil olduğumu bizzat müşahede ettiğim bir yarışma programı. çekimler, müzikler, sunucu ve misafir şefler o kadar iyi ki programı resmen ağzımı açık izledim.

    --- spoiler ---

    programda 9.bölüme kadar her şey çok güzel giderken finale kalan şeflere bakıyorsunuz bir amerikalı, bir kanadalı ve iki avustralyalı. o kadar fransız, ispanyol, güney amerikalı, japon şefler varken hiçbiri finale kalamadı. finalde de gidip en az teknik kullanılan, hiçbir mesajı olmayan, en kolay yemeği seçtiler ve seçtikleri şef de tabiki amerikalıydı. bu kalitedeki programın böyle bitirilmesine üzüldüm açıkçası. mark'ın ya da shane'in hakkıydı finaldeki birincilik, en çok da mark'ın.

    --- spoiler ---
  • sizin yapacaginiz programin amk! amerikanin ne mutfagi var, ne kulturu var orospu cocuklari? sirf program amerikan yapimi diye kel avusturalyalinin hakkini caldiniz yavsaklar!

    ayriyeten amerikan ve ingiliz mutfagini koyarak ne derece sikik bir yapimci oldugunuz belliydi ama yine de bu kadar bariz hipnelik yapmazsiniz diye sonuna kadar izlemistim.
  • netflix maratonunun en güzellerinden bir tanesiydi. büyük şeflerin büyük şeflerle yarıştığı, michelin yıldızlarının havada uçuştuğu harika bir programdı. özellikle charles michel'in mükemmel tabaklarını görmemize fırsat sağlamıştır. yemek sevenlerin mutlaka ve mutlaka izlemesi gerektiğine inanıyorum. her dakikası karizma ve güzellik dolu bir yarışmaydı.
  • kötü malzemeden yapılmış poğaça yerken hic izlenmemesi gereken hede.

    ben bu yarışmayı sabahları işe giderken izliyordum haliyle hem aşırı etkilenme hem de hayata sövme durumu oluyordu.

    izlediğim en iyi yarışmayı keske destekledigim kisi kazansaydi ama canim sag olsun. ikinci sezonu çıkar umarım. kalitene sağlık

    --- spoiler ---

    kahrolsun usa

    favorimlerim 4. bolumde mi ne elendi ama finalde kel amcanin hakkini yediler sizi asla affetmeyecegim birlesik devletler milletçiliği

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap