• www.thefourthkind.net
  • filmdeki gerçekçi havanın yakalanması için film öncesi herhangi bir araştırma yapılmamasını tavsiye eden yorumlar var malum sitelerde.
  • kesinlikle konusu bile okunmadan gidilmesi gereken film.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    hayatında the entity dışında hiç bir korku/gerilim vb. konseptli filmden etkilenmemiş ve abduction teorilerine inanmayan bir insan olarak bu film beni o kadar fena sarstı ki, gece kabus görmeyeyim diye aklıma getirmekten korktuğum için hakkındaki entry'i ancak izledikten 1 ay geçtikten sonra yazabiliyorum. ayrıca son 1 aydır gece 03.33'te uyumuyor olmak için bütün uyku düzenimi tersine çevirdiğimi de belirteyim.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • 80'lerde jack palance'ın sunduğu believe it or not'ı hatırlattı bana bu film.
    ben inanmamayı tercih ediyorum bu film için. bunca döküman varken bunu bir belgesel olarak çekmek yerine bir hollywood projesi olarak yapmak kesinlikle pazarlama ile ilgili birşey diye düşünüyorum. hele ki filmde gerçek görüntü olarak gösterilen ve doğaüstü olan olayların bir filmde kullanılmasına karşı çıkacak , üç dört harfli kısaltmaları olan birçok kuruluş olduğunu düşünüyorum.
    sonuçta bir pazarlama taktiğidir.
    ister inanın ister inanmayın...
  • aldatıcı pazarlama kampanyasında, tavan yapmış filmdir. 10 milyon dolarlık bütçede, 25 milyon dolar gelir elde etmiştir.
  • filmin zecharia sitchin ile bir ilişiği olsa gerek. şimdi entiriye böyle girdim ama aslında burada bir rahatsızlık var onu dile getireyim; bir kere ekşi sözlük'te film yorumu file hendek atlatmak gibi (çünkü o deve değil, deve olsaydı da atlayamazdı gerçi). neye hizmet edildiği belli değil. kimin umrunda buraya yapılan yorumlar? "izledik. beğenmedik. olmamış" adam böyle yazıyor, çekiliyor kenara. başka başlığa başka bir şey yazıyor. oysa filmi yapanlar aylarca, senelerce, karda kışta kafa yormuş ne için? "olmamış" için. sonra mouse'la başka yere tıklanıyor. bir mouse tıkı kadar bile değeri yok film yorumlarının. ne demiştim? sitchin demiştim. onunla bir alâkası olmalı. zira filmdeki siyahî sümerolog basit bir dilciden çok öte bir yaradılışa sahip, sitchin gibi göksel gelişleri gidişleri, antikçağ teknolojisi fikrini önemsiyor. yarım yamalak teyp kasedinden sümerceyi söküyor oluşu şaşırtmasın, muazzez ilmiye çığ hocayla birlikte o kadarını biz de yaparız. mesele "inanmak"ta yatıyor. onu duyacaksın sonra köşeye çekilmeyeceksin, inanacaksın. film sana inanmayı öğretmeye kalkıyor. başarıyor ya da başarmıyor, keyfinize göre bir "olmamış" ya da "olmuş olmuş fena hem de müthiş olmuş" serpiştirin.

    şahsım adına konuşmayı tercih ediyorum haliyle; korkutucu, tiksindirici, ürpertici, çığlık attırıcı bir yapımdan ziyade uzaylılar tarafından kaçırılma iddiasının ardında yatan psikopatolojik nedenlere ilişiyorlar mı onu merak ettim. bir allahın kulu çıkıp da bunu söylemedi filmde. zamanında bu konuda biraz kafa yorduğumdan (uzaylılar tarafından kaçırılmanın psikopatolojisi/@jimi the kewl) beklentim de kaçınılmaz bir biçimde bu yönde oldu. açıkçası ben uzaylılarla temas konusunda bu tarz bir bölümleme olduğunu da bilmiyordum. "birinci tür, ikinci tür, üçüncü tür ve dördüncü tür" bu tarz yakınlaşmaların doğasına değil de, yakınlaşılan dünya-dışı varlığın niteliğine göre bir bölümleme yapılıyor diye biliyordum. film için böyle bir şey uydurmuşlarsa ya da benim bilmediğim böyle bir temas kategorizasyonu söz konusuysa, hikâye bunu bilmeyen bana iyi bir bilgi verememiş oluyor. zira hakikî abbey tyler'ın da dediği gibi, dördüncü türden temas "en kötüsü" olsa bile bunun ne derece kötü olduğunu anlayamıyoruz. sadece "en kötüsü" deniyor. tamam da neyin en kötüsü? bir kötü skalası yok ki ortada, superlativusuna göz kırpalım.

    tipik sümer mitolojisine aşinalığım olmasa hikâyeyi de tam çözemeyecektim. baykuş varmış da, sonra büyüyormuş da, kapı açılıyormuş da, içeri birileri giriyormuş da, omuzdan iğne yapıyorlarmış da... mış oğlu mış. ne olduğunu anlamak mümkün değil. muâllâklık üzerine inşa etmişler gişe beklentisini. pazarlama taktiği olarak değerlendirebiliriz, ancak hikâyenin anlaşılması da önemli değil mi? filmden çıkanlar kitapçıya uğrarlar, sitchin kitabı alırlar vs. genel kültürde bir dalgalanma olur. hazır 2012 yaklaşmışken, bu filmi izleyenler de sümer kaynaklı bir felâket senaryosu uydurma telâşına kapılır. heyecan olur, mistiklik kokar. ama tanımıyorlar bu imkânı. ben eminim ki, bu filmden çıkanların bir kısmı exorcist tarzı bir temasın söz konusu olduğunu sanmıştır, sanacaktır. oysa mevzuu başka.

    bir kere hikâyede anlatılan ve gösterilmeyen "gökten gelenler" sümer'deki annunaki pantheonuna denk gelir. hikâyeye göre abbey'in kızını kaçırıp "onu geri vermeyeceğim... ben tanrı'yım" diyen enlil olsa gerek. bu haliyle aslında yeryüzündeki canlı yaratımı işlemini gerçekleştiren kudrettir. mitolojinin esasına bakalım. mitolojiye göre, 450000 yıl kadar önce sitchin'in 12. gezegeni olan nibiru'dan baş-tanrı enlil'in önderliğinde bir altın arama heyeti yeryüzümüze ayak bastı. yanlarında altın araştırmalarında kullanacakları devleri de getirmişlerdi. (bkz: nefilim) gel zaman git zaman çok çalıştırılan, güçleri hor kullanılan bu devler tanrılara isyan edince, tanrılar maymundan bozma insan neslini besleyip genetiğiyle oynayarak homo sapiensi meydana getirdi. hikâye bu yönüyle yunan'daki titanomakhia'yı ve zeus'un titanları yani devleri mahzende çalıştırmasını anımsatıyor. her neyse. bir şekilde filmde gelip de artislenen kudret annunaki. film bize bunu hışırtılı kayıttan sümerce çözümleme yapan siyahî biladerin dilinden çok doyurucu olmayacak ölçüde aktarıyor. baykuş meselesi de, bu tanrıların yeryüzü şartlarına uyum sağlayamadığı için mutlaka bir kamuflaj edinmeleriymiş. eski mısır lahitlerinde tanrıların mutlaka bir yeryüzü kılıfı/üniforması içinde olmasının nedeni buymuş. filmde de baykuş kıyafeti seçilmiş. gerçi şimdi düşününce başka bir şey geldi aklıma, böyle muâllâkta bırakınca seyircide konuyu araştırma arzusu da belirebilir. başta söylediğimi geri alıyorum. şüphelerim var. daha akil olanlar "filmin düşündürme ve araştırtma gibi bir misyonu yok" diyebilir. akilliklerine veriyorum. öyle akilliğin gözü kör olsun, şunu demez: "onca uzaklıktan gelecek kadar teknoloji var ama yeryüzündeki atmosfere ayak uyduramayacak kadar da aciz. baykuşa muhtaç. sen tanrı'sın! sana yakışanı yap!" akil adamlara güvenmem, amatör yorumlara bel bağlarım. dünya görüşüm bu yönde.

    tek bildiğim hiçbir şey bilmediğim değil bu konuda. şunu biliyorum ki, bu film de 2012 sendromundan dolaylı yoldan da olsa mustarip. nitekim 2012 değilse de 2013'te nibiru'nun dünyaya yaklaşacağı söyleniyor. filmdeki dördüncü türden temasları bir de bu açıdan değerlendirebiliriz. bir nevi tanrılar çalıştırmak üzere amele topluyorlar. sen bilmemkaç ışık yılı mesafesinden kalk gel, toprakta altın ara. tasarımın böylesi. sümerli yaratıcı zihin "keşke çok altınım olsaydı" demiyor da, tanrılara atfederek altını kutluyor. şimdikilerin de atalarından bir farkı yok. mcdonalds çocuk menüsüyle, gittikleri filmlerin oyuncaklarını ediniyorlar. koca koca insanlar çocuk menüsü alacak ölçüde küresel sermayenin esiri olmuş ("ha kola mı? diyet olsun" diyor), buna mukabil hâlâ ciddi ciddi 2012'de yok olacağımızı düşünenler var. neyse ki aralarında aklı çalışanlar hafiften çark etmeye başladı, "2012 yok oluş değil, dönüşümün tamamlanması" demiş durumdalar. batıda yapılmış bazı yayınlarda, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da meseleyi "insanlık olarak sevgimizi yitirdik. birbirimize seni seviyorum diyelim, çok geç olmadan" noktasına çekenler var. 2012'de çocuk menüsü satışları artacakmış; obeziteye çare bulamayanlar dünyayı kurtarma sevdasına düşmüş. yazık kere yazık.
  • götüm gibi bir film. milla jovovic hatırına bile izlenmez. halbusem ne umutlarla oturmuştum başına.
    "olmamış" demekle kalmayıp direkman hasiktir diyorum buradan kendisine. (evet, filme diyorum ben bunu. kafadan kontağım çünkü)
  • bu filmde gösterilen hipnoz çekimleri gerçek mi anlayamadım. eğer gerçekse sümerlere olan tüm inancım yıkılacak. (zekeriya'ya göre) onlar değil mi tanrı olup da bizi kendi suretlerinde yaratan, sonra yarattıkları hatunları beğenip onlarla birlikte olan ? e burda insanlar onları görüp tasvir bile edemiyor. o kadar korkunçlar.

    enki! enki! en favori sümer tanrım! bunu da mı yapacaktın bana?

    paranormal activity kadar tırstım ben bunda da. gerçek ya da değil, güzel olmuş.
  • forumlarda da sıklıkla paranormal aktivite benzetmesi yapılmış. ancak en büyük benzerlik yaşattığı hayal kırıklığında sanırım. inanmak için oldukça kastım ancak pek başarılı olamadım. filmi beğenip beğenmemek tamamen bu inandırıcılıkla ilgili. gerçekliğine inananlar için filmde çok rahatsız edici sahneler olabilir.

    --- spoiler ---
    her şeyden önce çok iddialı bir film. çekimler, ses ve görüntü kayıtları... kameraların bozulduğu sahneler inandırıcılığın dibe vurduğu yerler oluyor. dijital kameralar olası bir manyetik alandan etkileniyor olabilirler ancak analog kamera kullanmak akıllarına neden gelmiyor? en iddialı sahneler böylece heba oluyor. zaten bu görüntüler gerçek olsa 60 yıllık gerçekleri halen saklı tutan hükümet buna izin verebilir miydi? iddialar biraz düşük tutulsa daha inandırıcı olabilirdi. zaten bunlardan sonra psikolog kadının tipi, tavırları, konuşması her şey batmaya başladı.
    --- spoiler ---
  • kimi inanır kimi inanmaz hikayenin gerçekliğine fakat; gecenin bi nıfzı izlerken bana daha ikinci hipnoz seansında ışıkları açtırmış filmdir. öylesine tırstırır...
hesabın var mı? giriş yap