the game
-
deine lakaien sarkisi.
grey eyes flicker
cold is the weed
worn out shoes
air full of grief
it is you now
stuck within
soul is burning
no chance to win
what have you done to the game
was it a victory a shame
where have you gone
before morning dew
the game will not end
without you
ears of lost minds
luke and torn
dresses rotten
and broken stores
and the meaning
it's sold too soon
can the blister
substitute the moon
what have you done ...
and the hot sun
paints the door
your philanthropist
sighed once more
wind was blowing
air through pipes
holes in bodies
mortial crimes
what have you done ... -
müthiş kurgusu olan, filmin sonuna kadar izleyiciye sürekli oyun oynayan kült filmlerden. sean penn'in film de az görünmesi insanin canını sıkar ama michael douglas bunu telafi etmiştir.
-
stargate atlantis dizisinin 3. sezon 15. bölümünün adı. uzun zamandır bir çeşit kadim oyunu sandıkları yazılımla vakit geçiren sheppard ve mckay, oyun sandıkları şeyin çok daha ciddi ve gerçekçi olduğunu farkedecektir.
-
filmden sonra çeşitli duygular geldi geçti, bunlar hep iyi şeyler de, benim aklım o saatte kaldı. spoiler ibaresine gerek yok da, korkan çekinen olursa kessin okumayı şurda diye cümleye başladım, aslında açıklamama gerek kalmadan bırakmanız lazımdı okumayı, spoiler kelimesini görünce kaçacak şekilde eğitildik çünkü, spoiler kötüdür.
neyse, meksika'dan çıkabilmek için orospu çocuğunun birine baba yadigarı saatini bırakıyordu abim rüşvet olarak, o saat işte, sonra film ilerledi değişik şeyler oldu, ama o saat kaldı yani. benim aklım da o saatte kaldı. baba yadigarı lan o, bırakılır mı öyle? elinin altında imkan var, gidip geri alacaksın sonra o saati gerekirse, parası neyse vereceksin. el oğlu savaş zamanı gerekirse götünde taşıyor saati, bu mu büyüklere saygı, anılara verilen değer? olmamış fincher. -
filmin sonu tatminkar, law abiding citizen gibi insanın içine oturmuyor.
-
izlediğim en müthiş kurguya ve senaryoya sahip film. ayrıca michael douglas'ı sevmezdim ama bu filmden sonra saygı duydum. yalnızca ilk 15 dakikası kapatmayı düşündürtecek kadar sıkıcı ve sakin, lakin ondan sonra film bir akmaya başlıyor..
imkanı yok sonunu tahmin edemezsiniz.. zaten senaryo bir öyle bir böyle 4-5 defa belinizi kırıyor, sizi şaşırtıyor..
10 üzerinden 10. -
lunik şarkısı
sözlerini de yazayım da, tam olsun.
i love fairy-tales about shoes that dance on their own
about prince and princess in glittering dresses on festivals
i love sunsets when the world seems so sweet
everything inside me is longing for a happy end
why can't they let me be
this is me
do i harm anyone
i love to live in harmony and die for trashy melodies
but this ain't life it's all about this game
everybody shows and everybody sees
everybody dares and everybody fears
in the end we're all the same
everybody knows and everybody feels
everybody hurts and everybody heals
in the end we're all the same
i love to stand still, feel the wind in my hair
taste a raindrop spy out a bookshop and observe the people reading there
why can't they let me be
this is me
do i harm anyone
i love to live in harmony and die for trashy melodies
but this ain't life it's all about this game
everybody shows everybody sees
everybody dares and everybody fears
in the end we're all the same
everybody knows and everybody feels
everybody hurts and everybody heals
in the end we're all the same
i whistle during shopping and weep when there's no way out
from time to time i even laugh out loud
everybody shows and everybody sees
everybody dares and everybody fears
in the end we're all the same
everybody knows and everybody feels
everybody hurts and everybody heals
in the end we're all the same
everybody shows and everybody sees
everybody dares and everybody fears
in the end we're all the same
everybody knows and everybody feels
everybody hurts and everybody heals
in the end we're all the same
oh i don't like this game
everybody, oh everybody knows, everybody knows
ilgili olarak everybody hurts de insanın aklına geliyor tabii. -
tam adı jayceon terrell taylor olan ve son yıllarda west coast'u neredeyse tek başına sırtlayan compton'lu mc.
the game de diğer pek çok önemli rapçi gibi dr. dre tarafından keşfedilip, piyasanın en iyilerinden biri haline gelebilmiş birisi. 2005'te ilk albümü the documentary'yi çıkardığında herkesin hayretle baktığı, geleceğin en büyük rapçilerinden biri olarak gösterdiği biriydi. malumunuz, compton şehri gangsta rap'in* doğum yeri olarak biliniyor. game de doğma büyüme compton'lu. o yüzden ilk albümünde how we do, hate it or love it gibi hitlerin yanı sıra sokağı anlatan çok sağlam şarkılar da olunca oldukça ilgi çekti. gerçekten de rap tarihinin en başarılı debut albümlerindendi ve böylelikle çok sağlam bir temel atmış oldu.
sonra g-unit'le bir dönemi oldu ve tatsızlıklar yaşandı, g-unit'den atıldı*. o zaman da ne kadar iyi diss atabildiğini gördük. 50 cent ve tayfasının onu dışlamasına resmen bir bombardımanla cevap verdi. özellikle 15 dakika boyunca hiç durmadan rap yaptığı ve g-unit'i sözleriyle darmadağın ettiği "300 bars and runnin" şarkısı dinlenirse; 15 dakika boyunca saçmalamadan, konuyu dağıtmadan ve kafiyelerde eksiklik yaşamadan ne kadar etkili olduğu anlaşılabilir.
the documentary albümünden ve g-unit olayından sonra dr. dre'nin firması olan aftermath'den ayrıldığı için prodüksiyon anlamında biraz değişikliğe gitmek zorunda kaldı fakat önce the doctor's advocate, sonra da -neredeyse the documentary kadar iyi olan- lax'i çıkarttı. yani 2004-2005'te girdiği mainstream rap piyasasına çok sağlam iki albüm** ve hiç de fena olmayan bir tane daha* verdi.
aslında çok karmaşık bir kafiye düzeni kullanmıyor, ya da başarısını tamamen yeteneğe borçlu değil. başarılı olmasının sebebi hip-hop'a ve efsanelere******** olan saygısı, sevgisi. west coast'a olan bağlılığı sayesinde muazzam işler çıkarıyor. kendi hayatını, sorunlarını, sokağı, hayallerini anlatıyor. son albümünde martin luther king jr için yaptığı şarkıda* ve hip-hop'ı kişileştirerek anlattığı şarkıda* da görüleceği üzere doğru düzgün şeylerden bahsediyor. sürekli karı kızdan bahsedip satış yapmaya çalışmıyor yani. içerik, flow, tarz gibi birkaç faktörü bir arada düşündüğümüzde 2000'lerde piyasaya çıkan en sağlam ve istikrarlı rapçilerden biri.
yakınlarda 4. stüdyo albümü olan "the r.e.d. album" çıkacak. ilk single'lar ve promo şarkılar internete düştü. the game yine güzel bir albümle geliyor gibi gözüküyor.
adamımdır kısaca. -
serbest cagrisima lanet ettiren oyun. yetti bu algida secicilik.
hipopotam ya! insan hipopotam gorunce kaybeder mi? peki ya viyaduk ve katedrale ne olacak! surekli kaybediyorum. of! -
david fincher'ın david fincher'ken çektiği bi filmdir. o nedenle çok klâstır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap