ön edit:
- executive producer james cameron
yatırım yapmış.
- bir diğer executive producer
lewis hamilton.
siz siz olun şu amerikan diet pazarlama sektörünün kurbanı olmayın. dünyanın en obez ülkesini yaratan bir gıda sektöründen bahsediyoruz. onlar da zaten daha filmin başında belirtmiş aşağıda yazdığım üzere.
girişinde yazdığı üzere;
the statements expressed in this film are not intented to be a subsitute for professional medical advice.
türkçesi,
bu filmde kullanılan ifadeler profesyonel tıbbi tavsiyelerin yerini almayı amaçlamamaktadır.
belgesel mi pazarlama filmimi anlayamadım bu yapımda ilk kendini gösteren doktor,
dr. james loomis vücudumuz sadece karbonhidrat yakarak enerji üretiyormuş gibi konuşuyor. vücudumuz şartlar gerektiğinde her şeyi yakar bildiğiniz üzere. dediği doğru ama konuyu belli bir alanda tutuyor, yağ ve proteinler tü kaka kafasında gibi. ketojenik diyetle gayet harika sonuç alan insanlar var hayatta. eklemek istediğim tek şey, protein vücudun yapıtaşı iken, sağlıklı yağlar ise hem hormonların düzgün salgılanabilmesi hem de yakıt deposudur fakat karbonhidrat vücudun işleyebilmesi için gerekli değildir.
ayrıca,
beyond meat gibi bitki-temelli şirketler borsaya girdi ve amerika'da ciddi manada tartışmalar dönüyor. yakınımda vegan olarak yaşayan insanlar var ve dışarıdan alınacak b12 vitaminine ihtiyaçları var. yani belgeselde kadın sporcu mitchell'in b12 seviyem patladı demesinin gerçeği yansıtıyor ihtimali yok denecek kadar az. bu dönemde
supplement yani besin desteği kullanmayan sporcu yok. örnek olacak en son kişiler sporcular ama filmde sadece onlar var. yani sürekli aldığı kaloriyi, vitamini desteği ölçülen neredeyse laboratuvar ortamında yaşayan insanlardan bahsediyor. hepsi birer mühendislik harikası aslında. doğada bu kadar korunaklı yaşamadığımıza göre önerilen beslenme şeklinin doğal olması bana gayet saçma geliyor.
bu belgeselimsinin bir yerinde 3 tane sporcuya burrito yediriliyor. ortadaki sporcu vegan ve diğerleri de vegan olmayanlar ama en sağdaki eleman konuşmaya başladığında zaten deneyin ne kadar bok olduğu ortaya çıkıyor. bir yerde tertemiz hazırlanmış bir vegan menü, diğer tarafta kızarmış tavuk ve ülkemizde de bulunan popoye's fast food zinciri ürünleri. yani kızartılmış bitkisel yağların zaten dehşet derecede zararlı oldukları biliniyor, kızarmamışları da faydalı değil bu arada. bu açıdan bu deney de bilimsellikten uzak değil ama yanıltıcı. kanın yağlı ya da yağsız olması genel sağlık açısından ciddi bir tartışma konusu, nam-ı diğer kolestrol. yine amerika'dan gelsin. ünlü times dergisi kapakları
1984'te yumurta ve bacon ile kahrolurken ve
1999'da yumurta ve avakadoyla gülümserken. dedim ya amerikan gıda sektörü ve pazarlama araçlarının ahlakı ve sınırı yok. 15 sene ara ile yayınlanan iki makale de emin olun teknik olarak gayet bilimseldir, bundan hiç şüphem yok.
bundan daha fazlasını şu an izlemek gelmiyor içimden açıkçası. hem netflix hem de beyond meat para kazanmak amacıyla kurulmuş şirketler. amerika'daki reklam ve pazarlama kültürününe güvenim sıfır. yakın tarihte sigara şirketleri için sigara sağlıklıdır pazarlaması yaptılar, bugünün amerikan diyetiyle hem kendi halkını hem de tüm dünyayı obezleştirmiş bir sektörden bahsediyoruz. bugün hala herbalife gibi firmalar hala her yerde reklam verebiliyor.
alın size başka bir örnek
haber. kelloggs firması içeriğinde şeker bulunan ürünlerini sağlıklı diye pazarlamaktan vazgeçecek. bunca sene fit olmak için kullandığımız ürünler aslında birer şeker bombası ve sizi daha çok acıktırmaktan başka bir şeye derman olmaz. şekerin kanser hücrelerini beslediği, şekerdeki dalgalanmaların insanlarda zihinsel problemlere yol açtığına dair bir sürü araştırmayı biraz araştırma yaparak bulabilirsiniz.
dr. mark thomas diye bir dangalak beyni sadece glukozla çalışan bir mekanizmaymış gibi açıklıyor belgeselimsi de. arkadaş bu külliyen yalan. ketojenik diyet insanlara öneriliyor, hem metabolik sendromu yenme açısından hem de başka hastalıkları yenmek için. yani bu adam göz göre göre yalan söylüyor.
veganları üzecek çok ilginç kısa bir makaleyi de ekliyorum. yine
time dergisinden. özet olarak beynimizin gelişimi yüksek oranda pişmiş ete borçluyuz, çünkü bitkilere göre verdikleri kalori yüksek ve protein açısından da besleyici. yani özetle beynimizi büyüten hayvani yağlar ve protein.
fikrimce vegan diyet işlenmiş gıdalarla beslenen insanlara iyi gelebilir. ama hayvansal ürünlerin sürekli kötülenmesi bariz pazarlama taktiği. esas bokluk şu an neredeyse her öğünümüzde yer alan işlenmiş karbonhidrat ve sanayi ürünü olarak gelişmiş bitkisel yağlar.
ayrıca vegan diyet gayet sürdürülmesi zor bir beslenme. süreklilik çeşitlilik sağlayacak ve olabildiğince taze gıda yıkayıp, pişirip yiyeceksiniz. bol bol karbonhidrat yemenizden ötürü de sürekli insülin dalgalanmalarıyla mücadele edeceksiniz. hele meyve gibi şeker bombası gıdalarla beslenme sıklığınız artarsa şeker hastası dahi olabilirsiniz. örnek veriyorum, üzüm yediniz, fakat üzüm beyaz şeker kadar hızlı şekilde insülin tetikler. aldığınız şekeri kullanmıyorsanız çok kısa süre içerisinde yağa dönüşür.
kimse çıkıp ineklerin bokundan çıkan metan gazıyla küresel ısınmaya sebep oluyoruz demesin. tarımın keşfi sonrası insanlık ormanları yok etti ve hala yok ediyor. buğday, patates, mısır, muz, avokado, aloe vera vs için katledilen ormanların haddi hesabı yok. ha buna güney amerika'da şeker kamışı, kakao ve tütün de eklenebilir.
ilerledikçe iyice saçmalayan belgesel. ulan zaten insanlık etleri parçalayıp ateşle yiyebildiği için aslan kaplan gibi dişlere ihtiyacı olmadı. elleri var.
ilerleyen kısımlarda gıda sektörünün pazarlamalarından bahsediyor. evet, tahmin ettiğiniz üzere fast food reklamları. sanki insanlar sadece et yiyormuş , ya gerçek et yiyormuş gibi yapılan reklamlar. isteyen o hamburger etlerinin nasıl yapıldığını izleyebilir. biftek, tavuk eti veya balıkla yakından uzaktan alakası olmayan ürünler. içlerinde bolca kızarmış bitkisel yağ bulunan patatesler, soğan halkları ya da peynirler. dediğim gibi önceden böyle pazarlıyorduk şimdi akım bitkisel beslenmede o yüzden hemen bir objektifmişçesine bir belgesel yapalım. geçmişte et menüsü reklamı yapan firmalar, şimdi de vegan menü reklamı yapar,
tabi eğer karlıysa.
ben buraya kadar dayanabildim. saçmalıklar silsilesi belgeselimsi bir reklam filmi bu.
ötesi değil.
edit: dayanamadım devam ettim bakalım daha neler diyecekler diye.
benim yukarıda söylediğim şeyleri et endüstri yapıyormuş gibi lanse etmişler. tarımda kullanılan ilaçlar yüzünden toprak ve su kirliliğinden bahsedilmiyor. bir yerde et endüstrinin yarattığı karbon emisyonunu araçların çıkardığıyla eş tutmuş. külliyen yalan. ahanda
kaynak. elektrik üretimi ve fosil yakıtlı araçlar ve sonrasında endüstriyel üretim dünyadaki ısınmanın asıl sebebi. ama belgeselimside iddia edilen bunlar hep adana kebap.
öncesinde su aygırlarını koruma gibi ulvi bir iş üstlenen beyaz arkadaş, goriller ile insanı eş tutmuş. yani evet geyiği güzel de gerçek gorillerin insanlar kadar el becerisi ve zihinsel aktivite kapasitesi olmamasıdır. bizim olayımız alet yapabilmemiz ve ilişkisel düşünme kapasitemiz.
et yerseniz çükünüz düşer
* geyiğine hiç girmiyorum. temel yağlardan eksik kaldığınız bir diyette bakın bakalım neler yaşanıyor.
soyayı, hele bugünkü endüstriyel bitkiler arasında en çok genetik değişime uğratılmış bitkiyi hangi akılla iyi göstermeye çalışılır aklım almıyor. saçmalık yani cevap vermeye bile değmez. amerika'da spor dergilerine çıkıp poz veren o parlak arkadaş steroid kullanmamışsa istediğinizi söylebilirsiniz. hele o vegan aşçı kadının beslediği takımında performans arttırıcı işlere girmeyen bir tane sporcu yoktur. amerika burası kazanmak için her yol mübah.