• top gear bir ingiliz programıydı, the grand tour ise bir amerikan programı. hem yapım aşamaları, hem de hedef izleyici kitlesi olarak. maalesef.
  • bbc two'da 17 sene önce, yenilenmiş formatıyla yayına başlamış olan top gear programının devamıdır.

    aslında top gear başka sunucularla devam etse de, top geartop gear yapan üçlü ekip (jeremy clarkson, richard hammond, james may) ve bu programın prodüktörü andy wilman; jeremy clarkson'ın bbc'den kovulması* sonrası amazon ile anlaşmış, the grand tour isimli devam programını çekmişlerdir.

    kendilerinin "pokey little motoring show" diye anlattıkları top gear yıllar geçtikçe devleşmiş, emmy ödülüne layık görülmüş, dünya üzerinde en çok ülkede yayınlanan bilgilendirici program* olmuştu.

    17 sene sonra bu üçlü artık eskisi gibi stüdyolu, seyircili, haber bölümlü, konuklu bölümler çekmeyeceklerini açıkladılar. bunu yaparken de neredeyse hüngür hüngür ağladılar. "evet, özel bölümlerden* oluşan sezonlar devam edecek ama bizim bildiğimiz anlamdaki format bitecek." dediler.

    ben bu adamları 2000'li yılların ortalarından beri takip eden, tüm bölümlerini* gözümü kırpmadan, tekrar tekrar izlemiş olanlardanım. artık 30'lu yaşlarımın başındayım* ve bu bitiş haberi benim gençliğimin de sona erdiğini yüzüme vurdu.

    televizyonculuğun -ki 5 sene bu meslekten ekmek yedim- nasıl yapılması gerektiğini, görsel mükemmeliyetçiliği, doğru içerik oluşturmayı ve daha bir çok şeyi ben bu şovdan, bu adamlardan öğrendim. izleye izleye, kahkaha ata ata öğrendim. ama sadece bunları öğretmedi. otomobil tutkunu olmadan da bir otomobil programının zevk verebileceğini, erkek egemen bir sektörde neredeyse %50 kadın izleyiciye ulaşılabileceğini, bir televizyon programının nasıl büyük bir merchandise'a dönüşebileceğini bu program ve selefi kanıtladı bütün dünyaya.

    teşekkürler beyler. yolunuz açık olsun.

    "so long and thanks for all the fish"

    edit: 2004'ten beri yazdığım tüm entryleri silen bana da ancak bu program bir şeyler yazdırabilirdi ekşi'ye.
  • son bölümünde (04*01) jeremy clarkson reyiz'in ettiği laf çok hoşuma gitti.

    kamboçya'da yerel pazardan birşey alıyor, satıcı 23 dolar dedi. reyiz 25 verdi, üstü kalsın dedi. sonra:

    - avrupalı turistlerin böyle yerlerde pazarlık etmesi çok sinirimi bozuyor. 1 dolar için kıran kırana pazarlık ediyorlar. o 1 dolar senin için hiçbirşey, ama onlar için herşey.
  • ılk bölümün ilk 5 dakikasini sanirim 10 kere seyretmisimdir. en az 15 senelik de top gear hayraniyim, evimde clarkson un köşe yazılarından oluşturduğu kitaplar var. fakat bu program olmamış be.. elbette ilerleyen bölümlerde toparlayabilirler, şu anda daha geniş kitlelere kendilerini tanıtmak/sevdirmek için biraz mainstream takılıyor olabilirler, ama 2 bölüm itibariyle konuşmak gerekirse, tekrar ediyorum zayıf, olmamış bir programdır. en azından yapımcılarının potansiyelini bildiğimiz kadarıyla.

    bbc deki top gear, herşeyden önce "cool" bir programdı. otomobiller hakkında olmayan bir otomobil programı havalıydı. sanki gizli bir agenda ile bbc nin içine sızmış bir life style programı gibiydi. eton koleje sızmış john keating gibi, clarkson bize otomobil programı kisvesi altinda hayatı yaşamayı öğretiyordu. kimseyi umursamadan, politically correct olmaya çalışmadan, şeytan tüyüne sahip insanlara özgü ağzına geleni saydırarak ve her defasında paçayı kurtarak inanilmaz bir karizma sahibiydi, sadece john keating değil aynı zamanda james bond du. programı ve kendisi birer yaşayan efsaneydiler. ve bu efsane; clarkson her defasinda bir ülkeyi, bir etnik azınlığı veya popüler akımı kızdırdığında katlanarak artıyordu. ta ki, bbc den kovulana kadar..

    bbc nin clarkson u kovması, program açısından önemli değildi. top gear gibi dünya çapında izlenen, bir çok pazarda yerel versiyonu çekilen bir programın boşta kalmayacağı, başka bir kanal tarafından havada kapılacağı birinci dakikadan belliydi. ama olan clarkson ve onun her yaptığı yanına kar kalan şeytan tüylü adam efsanesine oldu. grand tour un ilk bölümünde de bunun etkileri açıkça hissedildi. "bayılmıyordum lan sizin boktan memleketinize" temalı yağmurlu londradan güneşli los angeles a geçiş güzeldi ama birbirlerini takdim ettikleri kısımda "technically never fired by anyone" kısmı zorlama ve biraz kuyruk acısı gösterir gibiydi. karizma bir kez daha çizildi, cool adamlar kuyruk acısı çekmezler.

    gelelim programın formatına. bir otomobil programı, otomobil harici şeyler anlattığında bunun bir esprisi var. ama siz baştan biz otomobil programı değiliz diye deklere ettiğiniz zaman bu espriyi kaçırıyorsunuz. o zaman insanlar neyin beklentisine gireceğini de bilemiyor. ne anlaması gerektigini de bilmiyor. ılk bölüm p1, p918, laferrari karşılaştırması gibi otomobil dünyasinda çok güncel bir çekişmeyi ele aldığı için çok sırıtmadı. ama ikinci bölümü seyrederken sık sık, "ne seyrediyorum lan ben?" hissine kapıldım. nasıl allahina kadar protest, sistem karşıtı rock/metal grubu olsanız da dinleyiciyle iletişime ihtiyacıniz varsa, adınız clarkson da olsa bir temaya, bir kurguya, bir "müşteri algısı"na ihtiyacınız var. dedigim gibi özellikle ikinci bölüm itibariyle tamamen kendini kaybetmiş bir program görüntüsü verdiler. elbette top gear in aynisi yapmak zorunda degiller. peki ama o zaman neden "biz simdi farkli biseyler deniyoruz aaabi" diyip top gearden birebir bölümler kopyalıyorlar? (özel pist, pist süreleri tablosu, stig çakması, vs) ya yepyeni birsey yaparsin, veya eski formata sadık kalırsın. hadi diyelim arada derede birşey yaptın, neden eski programdan kopyaladiklarini bir parodi (özellikle celebrity konuk kismi)haline donusturuyorsun? ınsanlar sizi o programla o bolumlerle devdi bagrina basti yahu.

    espriler komiklikler şakalar... diğer bütün aksayan kısımları severek göz ardı edebilirdim eğer programdaki espri kalitesi biraz daha yüksek, dozu biraz daha ölçülü olsaydı. eski programda böyle zorlama espriler hatırlamıyorum, bir tek clarkson stig i takdim ederken bazen dalağını yarardı ama o zaten kendi kendinden beslenen bir parodi unsuruna dönmüştü. clarkson abarttıkça daha komik oluyordu. bunun haricinde programdaki komedi unsuru clarkson un yeni test ettiği bir arabayı tanımlarken bulduğu tuhaf tabirler ve sunucuların kendi aralarındaki kimyadan(veya kimyasızlıktan!) kaynaklanan öğelerden beslenirdi. şimdi bakıyorum, 3 tane yaşlı adam bir masa etrafında oturup zorlama ve bayat şakalar yapıyorlar birbirlerine.. top gear zamanında kendi aralarindaki kapışmalar daha ciddi, daha samimi olurdu, o yüzden komikti. şimdi, "hadi biraz james may le nasil yavas araba kullandigi konusunda dalga gececegiz" seklinde kör gözüne parmağım espriler hiç tat vermiyor. ben o adamın lakabının captain slow olduğunu 10 bölüm seyredip zor anlamıştım. o zamanlar böyle lakap takarak komiklikler yapmalarına gerek yoktu. şimdi her bölümde en az 5 gönderme yapılıyor. bir diger surekli tekrar eden clarkson sismanladi esprisi.. artik her arabaya zorlukla binmesi filan bay getirdi.. hele ikinci bölümdeki pencereye sıkışan şişman adam muhabbeti nedir allasen.. veya yeni yapilan pistin her sektörüne komikli isim verme çabası? bu kadar çaresiz görünmeyin beyler.

    neticede şu anki hype ın bu adamlara duyulan özlemden kaynaklandığını düşünüyorum. ılk 2 bölüm itibariyle, efsanevi açılış sekansina rağmen, grand tour kesinlikle imdb de 9 puani hakedecek bir yapim degil. benim puanım 7/10. elbette her yeni bölümünü oturup izleyeceğiz, o ayrı..
  • eğer başıma bir iş gelmeyecekse amme hizmeti olarak naçizane altyazılarını tercüme etmeyi düşündüğüm, efsanelerin yeni programı. bu hafta işlerim olduğu için haftasonu pek ilgilenemeyeceğim gibi, önümüzdeki hafta başı gibi ülkemizin en bilinen ve controversial altyazı sitesinde altyazıyı bekleyiniz efenim...
  • bu üçlünün bendeki kredisi hiçbir zaman bitmez. her bölümde oturup liseli erkek şakaları yapıp karavan patlatsalar yine de izlerim.

    ama başladığından beri grand tour ciddi bir hayal kırıklığıydı. hani tg'de de herşey aslında mizansendi. hovervan'in ıslattığı insanların aktör çıkması, ülkeler arası yarışların fotofiniş'le bitmiş gibi editlenmesi vs.

    ama grand tour'da cılkı çıkmıştı. aradaki muhabbetlerde bile şakalar, şaşırmalar... bu üçlünün arasındaki kimya gitmiş, yerine amerikan izleyicisi için özel olarak dikilmiş diyaloglar gelmişti. bu üçlüyü sevenler için ilk 5,5 bölüm tam bir cringe fest havasındaydı.

    taa ki..

    6. bölümdeki son videoya kadar. james may neden bu üçlü arasında en sevdiğim olduğunu hatırlattı. zaten gt başladığından beri diğer ikisi şebeklikler yaparken may'de bir istemsizlik seziyordum. adam efsane bir lemans 60'lar mini belgeseliyle cevap verdi. tg tarihinde nadir görülen epik kesitlerden biriydi benim için.

    çok yaşa kaptan yavaş, umarım ilerleyen bölümlerde bu hareketleri daha sık görürüz.
  • moğolistan special'ı bugüne kadarki en iyi bölümleri olabilir. yeni top gear'ın bütün bölümlerini izlemişimdir muhtemelen, amazon prime video'nun türkiye'de de çalıştığına yeni uyanabildim. bu yaşta bu kadar ünlü ve bu kadar zengin adamlar nasıl hala devam edecek enerjiyi buluyorlar bunu yapmaya diye düşünmüştüm izlerken ve sonraki bölümünde maalesef gerçek bir "where real men cried" anı yaşattılar kapanış konuşmasıyla. bu açıdan scrubs'daki dr. cox'un kayınbiraderi bölümü, boromir'in öldürülmesi, yeşil yol'daki reyizin idamı ve the walking dead'in ilk oyununun finaliyle birlikte tarihe geçmiştir.

    neyse ki special'ları devam edecekmiş, umarım senede bir tane yapıp iyice emekliliğe vermezler kendilerini. james may zaten doğuştan emekli ama richard hammond ve özellikle jeremy clarkson hızlıca hazin hallere düşebilirler.

    şuraya da unutulmaz reliant robin sekanslarını iliştireyim, alkışlarlayaşıyorum'un bozmadan önceki zamanlarında üşenmeyip altyazı bile çevirmiştim. insanın bir tv programı, hem de otomobillerle ilgili bir tv programı izledikten sonra karın bölgesindeki bütün kaslar ağrır mı? bu adamlar bunu başarıyordu işte.
    http://alkislarlayasiyorum.com/…mamak-reliant-robin
  • format aynı, sunum ayın, bütçe belki kat kat fazlası fakat bbc dokunuşu nelere kadir dedirtiyor. eğlenceli, severek seyrediyoruz fakat bir top gear gibi yıllar sonra tekrar tekrar seyredilecek bir yapım olmadadı daha.

    yinede adamlardaki ahlaka bak, jeremy bbc çalışanına yırmıh attı diye milyon dolarlık programı bitidiler. burda oyuncu/sunucu çalışanın karısını zikse işten atmazlardı.
  • özlettiler. şu üçünün boş beleş t.şak geçerek otomobil tartışmalarına harbiden bambaşka hastayım. var mı abi böyle bi eğlence?
  • lochdown'ı bölümünden memnun kalmadığım prime serisi.

    öncelikle hakkını verelim. amerikan arabalarının, amerikanın genel yaşam tarzı gibi her yönden gereğinden fazla abartılı olmaları ve tercih etmenin mantıksız olması, çin'in yeni amerika gibi git gide yayılması gibi hassas noktaları güzel betimlediler.

    ancak bölümün bir sorunu var: amacı yok. diğer speciallere bakıyorum baya baya temel ve mantıklı bir amaçları var. bu nedenle o araçları kullanıp değerlendiriyorlar. ancak bu bölümdeki amaç baya baya fos çıktı. e haliyle izlerken ben baya sıkıldım. yani arabaların modifiye edilmesi için hiç bir amaç yoktu. eskiden olsa, yol uzun bu arabalarda zaman geçireceğiz, yol kötü şartlara entegre edelim vb. mantıklı sebeplerle cue the music yaparlardı. şimdi durduk yere araba modifiye ettiler. öyle ki, james may'in yapacak birşeyi yoktu baya gereksiz birşeyler denemiş. ek olarak james may'in diyalogları gereğinden çok kısaltılmıştı. may'in alternatif düşünceleri her zaman keyifliyken böyle olmasını bilemedim.

    yani tamam bir patagonya, afrika ya da burma özel bölümü bir daha gelmez ama en azından seamen seviyesinde kalsalar iyiymiş.
hesabın var mı? giriş yap