• akılda kalıcı, vurucu diyaloglar var.

    --- spoiler ---
    -ben senin için çamur bile yerim.
    -..
    -..
    -yapar mısın?
    -neyi?
    -senden çamur yemeni istesem, yer misin?
    -böyle bir şey ister misin ki?
    -hayır, neden isteyeyim?
    -biliyordum..
    --- spoiler ---

    sorun bu değil. sorun faaliyete gelince sus pus olmak değil. sorun, karşıdaki için olmazı yapabilecek sevgiye sahip olurken, bir yandan da karşıdakinin olmazı istemeyecek kadar sevdiğini bilmekte.
  • "çocuklarınız onları istediğiniz renge boyayacağınız boyama kitapları değildir." diye bir cümle var bu kitabın içinde.
  • khaled hosseini nin ilk romani. afganistan ve amerikada gecen, 1970lerde baslayip 2000lere kadar suren donemin olaylarini bir cirpida okunasi bir anlatimla sunan ve bir cirpida okuyan herkesi de aglatmayi basaran son donemde okudugum en guzel eser.
  • --- spoiler ---

    "tek bir günah vardır o da hırsızlıktır.
    diğer tüm günahlar onun türevleridir.
    bir adamı öldürürsen
    bir hayat çalarsın.
    karısının onun üzerindeki hakkını, çocukların babaları üzerindeki hakkını da.yalan söylersen birinin doğruluk üzerindeki hakkını çalarsın.
    hırsızlıktan daha tiksindirici bişey yoktur."
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    emirin cocukken yazdıgı hikaye hakkında hakkında konusurlarken hasanın yaklasımını çok beğenmistim.

    hikaye sihirli fincan bulan bir adamla ilgilidir. cok fakir bir adam gözyaşlarını fincana akıttığında inciye dönüştüğünü öğreniyor. hikâyenin sonunda da elinde bir bıçak ve kollarında karısını cesediyle bir inci dağının üzerinde oturuyor.
    hikayeyi dinleyen hasan:

    h:hikâye hakkında soru sormama izin verir misin peki?

    e:tabiî ki.

    h:adam neden karısını öldürmek zorundaydı?

    e:çünkü her gözyaşı inciye dönüşüyor.

    h:evet ama neden sadece soğan koklamadı?

    --- spoiler ---
  • bir kelimeyle buz gibi sogudugum roman. aslinda yazimi, ifadesi, amir'in cesitli icsel catismalarinin hikayesi cok cekici, cok guzel okunuyor. ama mesela the confessions of max tivoliyle aralarinda daglar var. hikayedeki bir takim surprizler aslinda o surpriz insa edilirken bir sekilde ifsa olunmus -oyle ki normalde bir kitaba basladiktan sonra sonunu okuyup oyle devam eden ben oyle bir sey yapma ihtiyaci duymadim, ve ilginctir ki sonunu okuyup devam ettigim kitaplarda olaylarin gelisimini hicbir zevk kaybi hissetmeden takip eden ben bu kitapta ben istemeden bana verilen ipuclari ve sonlar yuzunden daha az zevk aldim.

    neyse, gelelim kitaptan sogumamin sebebine. simdi efenim, yazarimiz afgan asilli, kabil dogumlu, 1980de ailesi amerika'ya siginmaci olarak gelmis. kabil'de ne kadar yasamis, afganistan'daki afgan kulturunu ne derece yasamis bilmiyorum. ama roman bana "afganistan'i amerikalilara tanitalim bakalim" diyerek yazilmis gibi geldi. araya sikistirlimis farsi kelimeler mesela cogunlukla gayet anlamsizdi. amerikali gozuyle okuyorum, arada italik yazilmis onlara kesinlikle bir sey ifade etmeyen kelimeler, "bakin oranin diliyle boyle bisi var"in disinda veya o dile/kulture hakimiyeti ima disinda bir sey anlamaz ki amerikali ondan. cogu turkun farsca yuzunden o kelimeleri cikarabilecegini dusunuyorum, ben orta asya deneyimim yuzunden hemen hepsini anlayabiliyordum bahsettigi seylerin (mesela "chopan") ama o zaman iyice yapay geldi durup durup karsima cikan italik kelimeler. bende bir gercekcilik, "ha bu yazar bu kulturu biliyor" imaji degil, ters teperek "of, anladik biliyorsun, ne gozumuze sokuyorsun?" tepkisi yaratti.

    buz gibi sogutan kelime ise "mekro-rayan" oldu, 1975 yilinin kisinda kabil'deki mahalleleri sayarken mekro-rayan'i da araya sikistirivermis. bu da gosteriyor ki 1975 yilindaki kabil'i bize anlatirken acmis wikipedia'dan (veya baska bir yerden) kabil'in mahallelerine bakmis, bidi bidi yazmis. mekro-rayan (daha dogrusu mikro-rayon) hemen her buyuk orta asya sehrinde bulunan bir mahalle ismidir, sovyetler buralara yerlestiginde gelen ruslarin yerlestirildigi, genelde orta asyanin yerel avlu tipi evlerinden farkli olarak cok katli apartmanlarin dikildigi mahallelerdir. rayon da zaten rusca ilce demek, bir yonetim birimi yani. tamamen sovyetlerle alakali bir olusum yani, demek ki kabil'de 1979 oncesinde mikro-rayon diye bir mahalle bulunmasi mumkun degil (jstor'da bir makalede de kabil mikro rayonundan bahsederken sovyetlerin insa ettigi diye belirtmis).

    bir romanci ille de yasadigini mi yazmak zorundadir, tabii ki hayir. mesela orhan pamuk'un beyaz kale ve benim adim kirmizisi tarihi romanlar, adam arastirmis arastirmis yazmis, o donemleri bilmedigimiz icin de gayet inandirici, samimiyetinden kusku duyulmuyor. ama the kite runner'da gozume gozume sokulan kulturel referanslarin arastirma sonucu edinildigini, bilinmesiyle otantiklik havasi veren seylerin alsinda ogrenilmis oldugunu anlamak butun samimiyetini yokediyor hikayenin, engel olamiyorum. amir=hosseini denklemi uzerine insa edilmis bir roman bu, o esitlik bozulunca bir seyler havada kaliyor, sallaniyor, bir afganin bana anlattigi hikaye degil bir afgan-amerikalinin amerikalilara anlattigi bir hikaye oluveriyor (aradaki yedi farki bulunuz).

    yine de, benim gibi ufak detaylara takilan bir tip olmayanlar zevkle okuyacaktir.
  • yaşanmış onca hikayeden yalnızca biriydi. peki var mıydı böyle hayatlar? karın üstüne damlayan kanlar, açken misafiri doyuran insanlar, karnını doyurmak için bacağını satanlar gerçek miydi ?

    bazı insanlar, bir başkası uğruna fedakarlık yapmak için fazlasıyla bencil doğar. gözyaşlarının inci olduğunu görünce, ağlamak için sevdiğini öldürür.
    bazılarıysa bir başkası uğruna fedakarlık yapmak için doğar :“senin için bin tane olsa yakalarım.” gözyaşlarının inci olduğunu görünce, ağlamak içinse soğan doğrar.

    çocuk aklın, kâhil hikayesi.
  • --- spoiler ---

    zannımca emir, pakistan'a kaçarlarken bir rus askerinin kafileyi durdurup kadının birini kocasının yanında gözüne kestirmesi sırasında yediği yiyeceği en büyük zılgıtı yemiştir:

    emir: baba ateş edecek, otur lütfen.
    baba: sana bugüne kadar hiçbir şey öğretemedim mi?!

    --- spoiler ---

    emir'den nefret ettim, hasan'ı bağrıma bastım, babayı ayrı bir sevdim, roman şahane.
  • insana neredeyse bir ani kitabi olmadigini unutturan sicaklikta nefis bir roman ama insani paramparca ediyor. zeruya shalev'den beridir dili ve anlatimi bu kadar iyi bir yazar ben bizzat kendim olarak gormedim. dogu, bati, taliban, degisen hayat karsisinda saskinlik, haksizliklar ve god bless america.
  • --- spoiler ---
    minik sohrab dansöz kıyafeti içinde, gözlerine sürme çekilmiş, bileklerinde ziller, ürkek bakışlarını ayaklarına çevirmiş, kendi etrafında dönüyor, beceriksizce kıvırmaya çalışıyor...
    --- spoiler ---

    sabahın ücünde beni salya sümük ağlatmıştır.
hesabın var mı? giriş yap