• "dunyanin butun tasralarinda ya da hayatin tasralastirdigi butun sehirlerde insan olanin cani sikilir, digerleri sikilma yeteneklerini coktan kaybetmislerdir, onlar hayattan keyif almayi bir sekilde becerirler, aldatirlar, aldanirlar, yuvarlanir giderler. sikilan insan da pek bir sey elde edemez, kurtulma sansi oldugunu zanneder bazen ama cabaladikca batar cogu zaman. kotuluk yapmak icin kotu olmak gerekmez, hayatin kendisi hic de masum olmayan kotu bir seydir zaten. insanlar seyreder hayati, kimisi farkeder kimisi farketmez ama herkes suruklenir ayni sona..." gibi dusunceler uyandiran film ama olanca karamsarligina ragmen yine de umutsuz olmayan film, cunku fark etmek kurtulmanin ilk adimidir.
  • ludwig van beethoven in sonata pathetique i ile devam eden ve onunla son bulan bir coen biraderler basyapiti. film hakkinda kafamda su anda pek cok sey donmesine ragmen, "o gonderme sunaydi bunaydi" diye dusunurken hemen entry im geldi, girmek istedim.bundan sonrasi icin buyrun:

    --- spoiler ---

    - ed crane kelimenin tam anlamiyla* "orada olmayan adam"dir. film boyunca yakin cevresi disinda konustugu herkes ed'e adini tekrar sormakta, o da adini tekrarlamak zorunda kalmaktadir. bu onun aslinda ne kadar yok oldugunun kaniti niteligindedir.

    - film boyunca birdy* in caldigi sonata pathetique in ed'e tek huzur veren ve en azindan herhangi bir duyguyu hissetmesine neden olan tek sey olmasi ve birdy nin fransiz muzisyen tarafindan ruhsuz olarak nitelendirilmesi de cok zekice bir nokta. ancak ruhsuz bir sey ed i etkileyebilirdi zaten.

    - birdy nin yeteneksiz olarak nitelenmesi ve tek ozelliginin "saf ve iyi bir kiz" olmaktan oteye gidememesi; ama buna ragmen ed'i arabada bastan cikarmaya calismasi da ironiktir. artik birdy nin sahip oldugu tek sey koskocaman bir hic haline gelmistir. bu noktadan sonra zaten ed in hayatinda pek de duzeltilecek, umut baglayabilecegi herhangi bir sey kalmamistir. veya baska bir bakis acisiyla gelecege dair umit ettigi, dogru secimlerin insani dogru yere getirebilecegi dusuncesi artik onun icin tamamen gecerliligini yitirmistir.

    - bunun disinda avukatin heisenberg in adini hatirlayamamasi buna ragmen sacma sapan zirvalamasi tam olarak da ondan beklenecek bir davranistir. adam cezaevi hucresinde bile yarim yamalak bildigi belirsizlik ilkesinden yola cikarak tek kisilik sova donusturmustur olayi, aferindir.

    - son olarak da filmin baslarinda bahsi gecen sac kesimi sekillerinin aynisinin idam sahnesinde ed'in juriye bakarak gordugu son sey olmasi ve karisinin bacaklarini tiras ettigi kayitsizlikla kendisinin de son anlarinda yuzyuze gelmesi de kayda deger detaylar arasinda.

    --- spoiler ---
  • billy bob thornton, kendisine bu film için teklif götürüldüğünde, coen kardeşler'e olan saygısından dolayı, senaryoyu okumadan altına imzasını atmıştır.
    naçizane, the big lebowski'den sonra en beğendiğim filmleridir coen kardeşler'in. şöyle bir ironi de vardır filmde; filmi sanki coen kardeşler, "coen kardeşler" olarak değil de, "ed crane" karakteri olarak, onun gözünden çekmişlerdir. filmdeki sabit atmosfer, soğukkanlılık, durgunluk, sakin görünen o iritelik, ruhsuzluk, aslında başroldeki ed crane karakterinin birer yansımasıdır. filmde adam öldürülürken gerilim olmaz, adam karısının bacağını tıraş ederken romantizm rüzgarları esmez, mahkeme kararı beklenirken heyecandan "nolucak şimdi" diye meraklanılmaz. sabit bir duygu hakimdir, rahatsızlık vardır filmi izlerken. çünkü ed crane de öyledir, mesafelidir, soğukkanlıdır, duygu yoksunudur.
    baş karakterimiz, cinayet işlenirken orada değildir, karısı hamile kalırken orada değildir, aslında hapse atılma sebebi olan olayda da orada değildir. kendince planladığı cinayetten en ufak şüphelenip yargılanmazken, ilgisi olmayan bir olay dolayısıyla hapse girer ve sonu hazırlanır. orada olmadığından dolayı aklanırken, yine orada olmadığından dolayı yargılanır.
    filmi ilk izlediğimiz zamanlarda, şöyle bir tartışma yapmıştık aramızda, bu adam tehlikeli midir, değil midir diye. bir arkadaşım "bu adam dünyanın en tehlikeli adamı, çünkü orada değil." demişti, noktayı da koymuştu.

    (bkz: ellerinize sağlık)
  • bana albert camus'nun etranger isimli harika kitabini hatirlatan, hatta hatirlatmaktan cok konusu neredeyse ayni olan mukemmel film.
  • --- spoiler ---

    ed kişisinin, hiç durmadan sigara içtiği halde, tek bir kere bile sigaranın külünü dökmediğini gördüğümüz film!*

    --- spoiler ---
  • ed'in hapisteki karısını ziyareti sırasında, önündeki masada bir çember resmi bulunuyor. bu resim hem coen kardeşlerin ilk filmlerini çeken şirket circle films'e, hem de the hudsucker proxy'deki çember hikayesine birer gönderme.

    billy bob thornton rolü, coen kardeşlerin yeteneklerine saygı duruşu olarak, senaryoyu dahi okumadan kabul etti.

    big dave brewster'ın mağazası "nirdlinger's" james m.cain'in "double indemnity" adlı kitapta baş kadın karakterin adı. filmimizde kasaba dedektifi karakterinin adı diedrickson ise aynı kitaptan, aynı karakterin film versiyonunda kullanılmış olan ismi.

    tolliver'in kaldığı otelin adı hobert arms, aynı zamanda 1946 yapımı the big sleep adlı filmde philip marlowe'un oturduğu apartmanın adına bir gönderme.

    film renkli çekildi ve saha sonra özel bir işlemle siyah beyaz olarak basıldı. yine de laboratuvarda olabilecek aksiliklere karşı, sadece bir adet renki kopya basıldı ve saklandı.

    filmde editör olarak görünen roderick jaynes, ethan ve joel coen'in kendi filmlerinin editörlüğünü yaparken kullandıkları takma isim.

    araba içinde geçen sahneler, eski sistemle çekildi. sabit bir araba ve arkada akan görüntü…

    tony shalhoub'un canlandırdığı karakterin adı - riedenschneider - 1950 yapımı ve sam jaffe'nin yönetmenliğini yaptığı asphalt jungle adlı filme bir gönderme.

    kurutemizleyicinin su altında, arabasının içinde ölü bulunduğu sahne yine 1955 yapımı the night of the hunter adlı filme bir gönderme.

    joel coen ve ethan coen hikayeyi the hudsucker proxy(1994)'nin çekim setinde bulmuşlar. bir berber dükkanında geçen sahneyi çekerken coen'ler 1940'ların saç kesimleri ile ilgili bir poster görüp, posterdeki saçları kesen berber hakkındaki hikayeyi oluşturmaya başlamışlar.
  • şimdi birincisi, bu adamların (biraderler kardeşlerimden bahsediyorum) cinayetlerine bayılıyorum. gerçek hayatta cinayet işleseler soruşturtmam, kovuşturtmam. "suçun işlenmesinde kamu yararı vardır sayın hakim" derim, çünkü adamlar biliyor bu işi.

    (spoil var artık burdan sonra) ed.. ed crane. yatağına oturmuş, bize karısıyla nasıl evlendiklerini anlatırken telefon çalıyor. münasebetsizce çalıyor, hikayeyi bölüyor. ed kalkıyor, telefonu açıyor, gidiyor, cinayet işliyor, geliyor, yatağına oturuyor, hikayeye kaldığı yerden devam ediyor. o cinayet o kadar, hikayeyi bölen münasebetsiz bi durum.

    ikincisi, kardeşlerim biz seyircileri de uyanık avkat bey freddy riedenschneider'in (copy/paste yaptım tabii ismi, o ne lan öyle) ed crane'in son savunmasında jüriye yaptığı "bu adam sadece sıradan, hiçbir özelliği olmayan birisi, sizden biri." savunmasındaki "sıradan adam" yerine koyması. cümle uzun oldu, dur anlatacam.

    şimdi bu avkat bey jüriye ed'den bahsederken, "bu adam böyle bir suçu işleyecek dehaya sahip değil, sadece sıradan birisi, the man who wasn't there işte." diyor ya.. jüri etkileniyor bu savunmadan, mest oluyor, "haklı lan bu" diyor. tam o sırada, ed'in kayınbiraderi ed'e yumruk atıyor, salon karışıyor, jürinin dikkati dağılıyor, avkat'ın büyüsü bozuluyor. hah işte o yumruk, biz sahnenin gelişinden dolayı hiç böyle bir şey beklemezken birden geliyor. kayınbirader cart diye kadraja girip tak diye çocuğu koyuyor ya, işte o şu demek:

    "avkat'tan siz de etkilenmiştiniz, o yumrukla avkat'ın sizin üzerinizdeki etkisi de kalktı. yani aslında siz de sıradan, ööyle adamlarsınız, o yumruğu da hak ediyorsunuz."

    bu vesileyle entriyi biraderlere açık mektupla bitirmek isterim:

    sayın biraderler, lütfen bundan sonra seyirciye "siz ööyle insanlarsınız işte" derken oraya bi şerh düşün, "sylarcan hariç siz ööyle insanlarsınız işte" diyin. kırılıyorum, ayıp oluyor. bu kadar mazimiz var.
  • bır film izlendikten 10 yıl sonra kendi akıcılığında goruntulerle gözünüzün önünde canlaniyorsa iyi filmdir. bu filmin iyi olduğunu anlamak için 10 yıl beklemeye gerek yoktu ama yine de bu acıdan da iyi olduğunu anlamak guzel.
  • içeriğinde cinayet olup da cinayetin aklıma bile gelmediği bir film bu.
  • rivayet odur ki billy bob thornton bu filmden sonra akciğer kanseri olmuştur.
    (bkz: bunu dokuyan çocuk kör oldu)
hesabın var mı? giriş yap