the matrix'ten akılda kalanlar
-
benim için agent smith'in güneş gözlüğüdür.
-
(bkz: i know kung fu)
-
cypher'ın yediği sulu biftek.
şak diye açılan nokia 8110. -
stop try to hit me and hit me
birde "bu soluduğunun hava olduğunu mu zannediyorsun" olayı var ki bir kaç kişiden nefes kalma durumunda bu cümleyi hatırlayarak nefes düzenlerini normal hale geldiği iddiasını duydum -
thomas a. anderson'un çalıştığı ofistir. yıllardır imrenirim bu ofis tipine. olsa da çalışsak, mesaiye kalsak...
-
--- spoiler ---
mouse’un “morpheus’la neo kapışıyor” deyince bütün mürettebatın uçarak hatta beyaz kısa saçlı kızın (switch’ti sanırım) masadan atlayarak izlemeye gelmesi.
--- spoiler --- -
cahillik mutluluktur ‘ repliği.
-
ajanın morpheus'la baş başa kalıp "ben buradan gitmek istiyorum. özgür olmalıyım. zion'a gitmeliyim." dediği kısım. ajandaki bu tiksinç ısrar beni dehşete düşürünce fark etmiştim ki ben herkes hayatını en az bi kere gözden çıkarmış sanıyorum. herkes ilkin dünyaya şöyle bi azıcık bakmış, değmeyeceğine kanaat getirmiş de işte yaşamını bu "değmez"e oturtmuş sanıyorum. herkes her istencinde bu ironiyi taşıdığının farkında sanıyorum.
ama yo. inanabılıyor musunuz, yuo. insanlar ısrarla istiyor. öyle alttan alta gülerek falan da değil düz dümdüz istiyor. -
(bkz: there is no spoon)
-
there is no spoon...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap