• 60'lardan nefis bir robert heinlein romani. 21. yuzyilda ay kolonize edilmi$, hatta avustralya'nin ilk zamanlarindaki gibi suclular ve muhalifler icin bir hapishaneye kolonisine donu$turulmu$, alabildigine somurulmektedir. aya gelenler once dunyanin hasretini cekerken zamanla burayi yurtlari olarak benimserler. kahramanlarimiz bu durumdan illallah diyip ayi dunyanin boyundurugundan kurtaracak bir devrim hazirligina giri$irler. olaylar geli$ir. (bkz: okuz anlatiyor)
  • robert heinlein'in ay ve dünya arasındaki çatışmayı anlattığı başarılı bilimkurgu romanı.

    ithaki yayınlarından çıkan versiyonunun çevirisi ve redaksiyonu da iyidir, koca kitapta sadece bir çeviri iki imla hatası var.

    --- spoiler ---

    kitap bizi 2070'lerin dünyasına götürüyor. dünya nüfusu 11 milyarı aşmış, asya kentlerinin cadde ve sokakları sıkış tıkış insanlarla dolu. ay, dünyadaki suçluların gönderildiği bir koloni olarak kullanılmış, orada üretilen tahıl dünyaya gönderiliyor. aynı şekilde aydaki buz ayda üç kez kullanıldıktan sonra dünyaya gönderiliyor. aydakiler kendi belirleyemedikleri fiyatlarla ticaret yapmaktan şikayetçi, ancak "ay vatanseverliği" gibi bir kavram daha oluşmamış. ay kolonisini 100 yıldan fazla süredir orada bu bir siyasal kimlik oluşturmaya yetmese bile kültürel olarak farklılaşmalarına yol açmış bile. 2 milyon erkeğe karşılık 1 milyon kadın olması kadınların değerini arttırmış, çok eşli evlilikler ve "sıra evlilikleri" gibi sosyal yapılar ortaya çıkmış.

    böylesi bir dünyada açılan kitap, ayda devrim yapıp dünyadan bağımsız olmaya çalışan bir grup insanın ve bir bilgisayarın mücadelesini anlatıyor. bir profesörden, güzelliği dışında pek bir özelliği vurgulanmayan bir kadından ve bir mühendisten oluşan çelik bir çekirdek muhbirlerle kaynayan küçük bir ayrılıkçı örgütten ayrılıp kendi örgütlerini kuruyor. bunda en büyük yardımcıları ise kendi bilincinin farkına vararak onlara "arkadaşlık uğruna" yardımcı olacak olan bir süper bilgisayar.

    kitaptaki devrimin fransız devrimi, ekim devrimi gibi bir ülkede sosyal bir değişiklik yapmayı hedefleyen bir devrim değil, büyük bir güçten kopup bağımsız olmayı hedefleyen bir devrim -amerikan devrimi, 1821 yunan devrimi- olduğunu vurgulamak önemli. sosyalizmi falan unutun, buradaki devrimciler serbest pazar isteyen, vergilere karşı çıkan ve tek istedikleri kendi kendilerine yönetilmek olan insanlar. dolayısıyla roman amerikan devrimine ve amerikan sağının değerlerine oldukça yakın duruyor. bu anlamda abartmak pahasına amerikan devriminin uzaya taşınmış hali de denebilir. ancak kitap bunu hem karikatürize bir şekilde yapmıyor hem de diğer devrimci süreçlerden de unsurlar alıyor, ekim devriminden profesyonel ve konspiratif parti örgütleri, yine aynı devrimden iktidara gelen bir partinin hazırlıksızlığı, fransız devriminden devrimci savaş dönemi vb. kitaptaki asıl farklılık olayların ayda geçmesi değil "yoldaş bilgisayar" oluyor. neredeyse her şeye gücü yeten bir aktör olarak olarak "devrimcilerin" bağımsızlık mücadelesi sürecini hem kısaltıyor hem de onlara liderlik ediyor.

    3 milyonluk bir insan topluluğunun örgütsel manevralarla yaklaşık bir düzine kişi tarafından yönlendirilmesi kitabın ilginç bir noktası. bu sayede "devrimden" sonraki tüm kongre süreçleri es geçilebiliyor ve asıl iktidar yine en baştaki ekibin elinde kalıyor. kitap boyunca beklediğim bir darbe ve ihanet ise gerçekleşmiyor ve mutlu sona ulaşılıyor.
    --- spoiler ---
  • sözleri ve bestesi jim webb'e ait şarkı. (bkz: beyond the missiouri sky/@deliberte)

    see her how she flies
    golden sails across the sky
    close enough to touch
    but careful if you try
    the moon, she looks as warm as gold
    the moon's a harsh mistress
    the moon can be so cold

    once the sun did shine
    lord, it felt so fine,
    the moon a phantom rose
    thru the mountains and the pines
    and then the darkness fell
    the moon's a hard mistress
    it's hard to love her well
  • berbat bir bilim kurgu kitabıdır. yüzeysel karakterlerle dolu sağduyudan uzak bir dünyada yaşananları konu alır. binlerce kişinin en iyi tasvirle kupkuru edebiyat yapabilen heinlein'a nasıl hayran olabildiğini merak ettirir.

    yapay zeka mike ne kadar espri yeteneğine sahipse bu düzenekteki kadınlar da o kadar karaktere sahiptir. mike karakteri heinlein'in tembelliğini örtmeye yarayan mükemmel bir zırhtır bu kitapta. her sorunu o çözer. geri kalan işler şans eseri yolunu bulur. kitabın sonunda olacaklar başından bellidir. okurken heyecanlandırmaz. ılık çay içerken ağzınız yanar mı? yanmaz.

    bunu okuyacağım vakitte odun kesseydim kışlık odunu tek başıma hazırlamış olurdum.
  • bana the expanse serisinin çok da özgün bir yapım olmadığını göstermiş kitaptır. okuduğum en iyi kitaplar listesinde yüksek bir sıradan girdiğini söyleyebilirim.
  • loonie diline kurban oldugum kitap.

    --- spoiler ---

    dünyalılar, prof ve mike haricinde "the" kullan yok.

    --- spoiler ---
  • ithaki bilimkurgu klasikleri dizisi kapsamında can çakır tarafından türkçeleştirilen siyasi bilimkurgu yapıtı. ursula k. le guin'in mülksüzler'i ile karşılaştırılarak okunması yayınevi tarafından önerilmektedir.

    ayrıca kitabın türkçe ismi aşık olunacak cinsten:

    (bkz: ay zalim bir sevgilidir)
  • en sevdiğim şarkılardan birisidir. bence de en iyi yorumunu şaşırtıcı bir şekilde opera sanatçısı renee fleming yapmıştır (gitarda da bill frisell var bu arada): https://www.youtube.com/watch?v=lnvk38m2v5m
  • joan baez'in her fırsatta söylemeye bayıldığı bayık şarkı.
  • (bkz: tanstaafl)
hesabın var mı? giriş yap