• hiç sıkılmadan izlenebilecek filmlerden. içindeki bir biriyle bağlantılı konular iyi işlenmiş.kisacasi neredeyse iki saatinizi ayirdiginiz ama buna değen filmlerden.
  • blue valentine melodramını arayanı üzecek film, ama farketmez diyeni daha da etkileyecek film. bv'den daha gerçek bir film çünkü.

    mike patton'a selam çaktıktan sonra bu denli yalnız, özlem aromalı bir filmi tüm tanıtım materyallerinden uzak tutup bunu bir "crime" filmi gibi göstermek öncelikle göt ister. bu da filmi yarıda bırakanları açıklıyor aslında. ama kalan sağlar bizimdir.

    "armut dibine düşer" filmlerine ayrı bir tat getirmiş bence derek. gri takılmış. bunu da bir noktada aynı şeyi yapan iki + iki karakter üzerinden yürütmüş. çok güzel yönetmiş, çok güzel yazmış, çok güzel çekmiş. oscar'da mutlaka var bence.

    filmin asıl yıldızının posterde olmayışı ise ayrı bir güzellik.

    ve tabii ki akıllarda kalan o cümle her şeyi açıklıyor aslında: if you ride like lightning, you're going to crash like thunder!

    ost'si de pek iyi: http://www.youtube.com/…0lle2ukftwtogh637pszs_j5r1u
  • ryan gosling adini gorur gormez gozum kapali gittigim filmlerden bir tanesi.

    --- spoiler ---

    lakin, adam ilk 30 dakikada bitiriyor kendi kismini. hani olur ya, filmin kahramani olmez filmlerde, kaza gecirirse hayata donmesini beklersiniz. ha iste, bu sefer olmadi o. camdan dusunce beklemeye basladim. haydi hastaneye yatirsinlar da kurtulsun bir sonraki sahnede diye fakat agzindan cikan kanlari gorunce bildigin got gibi kaldim.

    ayrica, filmde tek yaslanan kisi niye eva mendes ? yazik suratina...

    --- spoiler ---

    guzel film olmus. muzikleri de cok guzel.

    (bkz: ryan gosling adinin oldugu her filmde umut vardir)
  • filmle ilgili milyon kere anlatılan fun factlerden birisi de şu:
    film schenectady, new york'ta çekiliyor/geçiyor. schenectady kelimesi de aynı zamanda the place beyond the pines anlamına geliyor.

    edit:

    (bkz: #13354558)
  • ilk yarısında ryan gosling ikinci yarısında bradley cooper filmi. ryan gosling'in yine saplantılı bir aşık saplantılı bir eş saplantılı bir sevgili rolünü başarıyla oynadığı, ikinci yarısında da bradleynin kelimenin tam anlamıyla polis olduğu film. ama şahsi görüşüm ikinci yarısının çok uzun ve konunun birazdan fazla dallandırılıp bulandırıldığı yönünde. mesela film ilk yarıda bitse kimse neden bitti demezdi. eva mendes üzgünüm bebeyim ama çok çirkinsin.
  • ryan gosling filmin her anında olsaydı dedirten film.
  • bir kere her şeyden önce muhteşem bir kompozisyondur bu film adeta muazzam bir edebiyat eseri.
    dalga dalga, insandan insana, yıllardan yıllara bir zaman diliminin insanların hayatına olan etkileri böyle güzel anlatılabilirdi. filmin 2 yarısı ve 2 aktörü yok bence 3 aktör ve 3 parça şeklinde değerlendirilmeli. bir legonun birbirine nasıl kusursuz birleşmesini gözlemleyebilirsek bu 3 parça da o şahanelikte birbirine geçmiş.
    ortalama filmlerden iyi olduğu kesin.
  • yarin sinavim var, uzun zamandir film izlemiyordum. oylesine bir film izleyeyim dedim, gosling ve diger amca oglunu gorunce filmi izleyeyim dedim. valla eva mendes de var, hollywood'un iki cengaveri karsilikli hatunu gotururler yarisinda birakirim diye basladim cunku film 2 saat 20 dakika. hayatta bitiremem dedim ancak basindan ne bir dakika ayrilmak ne de biraz ileri sardirmak mumkun. ulan serrefsizler bu kadar kontakt, bu kadar akici film yapilir mi lan? yazmam gereken bir suru ivir zivir yapmam gerekn bu kadar is varken zamanimi yediniz diyemeyecegim, filmden buyuk zevk aldim ki oturmus simdi bir de methiye duzuyorum anasini satayim!

    spoiler falan ozet falan yok, bir yere bakmadan izleyin, biraz okursaniz ya da bilirseniz tadi kacar! ya bu adamlarin elinde eminim bunun gibi yuzlerce senaryo var ama yapmiyo pezevenkler her yil 10 tane malak film ustune 2 eli ayagi duuzgun film oburlerini de bunlarin hatirina izliyoruz iste! hadi gidin izleyin la, guzel diyom guzel!
  • bugün izleme fırsatı bulduğum film. yüksek beklentilerle gittim ve beklentilerim karşılandı açıkçası. ryan gosling, bradley cooper ve eva mendes'in yanı sıra emory cohen, dean dehaan ve ben mendelsohn'ın oyunculukları göz doldurucuydu. filmin kurgusu, olay örgüsü birbiriyle bağlantılıydı, göze çarpan bir tutarsızlık; rahatsız edici eksik veya fazla sahneler yoktu. luke karakterinin özellikle gözünün kenarındakı bıçak ve bıçağın ucundaki kan damlası dövmesi ilgi çekici, hoş detaylardan biriydi. jason pek çok kez "babasının oğlu" dedirtti ancak yakışıklılık konusunda bunu pek söyleyemeyiz.
    --- spoiler ---

    15 yıl sonra avery'nin cüzdanından luke ve ailesinin fotoğrafının çıkması duygulandırdı.
    --- spoiler ---
  • blue valentine'dan tanıdığımız yetenekli yönetmen-senarist derek cianfrance'ın bu filmden sonraki ilk filmi veya yeni filmi diyelim, uzatmayalım. blue valentine belki kimilerine göre fazla abartılmış gelebilir ama etkileyici bir film olduğu su götürmez. tabi ki bildik bir hikaye anlatıyor. zaten artık aşkla ilgili bilinmedik şeyler kalmadı. asıl etkileyici tarafı bu bildik şeyleri farklı bir kurguyla anlatması. adeta memento gibi bir geleceğe gidiyor, bir geçmişe. bu iki zamanda geçiş yapıp duruyor film. aşkın başlangıcıyla bitişini etkileyici bir kurguyla anlatıyor. haklı olarak da övülmüştü epey yönetmen. bu filmden sonra yönetmenin tekrar gosling'le çalışacak oluşu sevindirmişti. hikaye de drive'ı hatırlatıyordu ki açıkçası benim pek itirazım yoktu. merakla bekledim. bir senelik bekleyiş sona erdi ve izledim filmi. (spoiler içerir aşağısı)

    öncelikle bu kez düz bir şekilde anlatıyor hikayesini cianfrance. ne yazık ki önceki filmindeki kadar etkileyici, vurucu, sarsıcı bir işe imzasını atamıyor. aslında güzel bir fikirden yola çıkıyor (ilk saatte luke'un, ikinci saatte avery'nin, son otuz dakikada çocuklarının hikayesini anlatmak) ama sonradan hikaye fazlasıyla dallanıp budaklanıyor, film bitmesi gerektiği yerde bitmiyor, kendisini izlettirse de etkilemiyor ve bitince "eh güzeldi" deniyor ama aslında yavaş yavaş hatıralardan siliniyor. tabi herkeste böyle olacak diye bir şey yok. her yorum gibi bu da dibine kadar subjektif bir yorum. bende öyle oldu. yavaşça hatırımdan silindi heyecanla beklediğim bu film. hayal kırıklığı mı? eh birazvar. hem pek sevdiğimiz gosling ilk kırk beş-elli dakikada "yeter bu kadar" (!) deyip filmden ayrıldığı, hem özellikle son 45 dakikaya iki embesil ergenin de hikayesi sıkıştırıldığı için biraz hayal kırıklığı yarattı bu film. tabi ki daha farklı bir film bekliyordum, daha etkileyici. olmamış ne yazık ki. cianfrance ve senarist arkadaşı, hikayeyi çok uzatmışlar.

    her yerde yazıldığı gibi bir "babalar ve oğulları filmi" bu. ama açıkçası annelere de önem verilsin, onlar da gösterilsin isterdim. hayatları kaymış bu iki gencin babalarıyla ilişkileri anlatılıyor ve anneler es geçiliyor.

    babalar ve oğulları. oğluna bakmak isteyen ama yapabileceği tek şeyin banka soymak olduğunu düşündüğü için oğlu için banka soyan luke etkileyici bir karakter şüphesiz. drive'daki isimsiz sürücüyü hatırlatıyor hemen. tıpkı o sürücü gibi aşık, o sürücü gibi sevecen ve çocuklarla ilişkisi pek iyi. tıpkı blue valentine'daki gibi saplantılı, drive'daki sürücü gibi hızla parlayan ve şiddet uygulayabilen birisi. kısacası bu karakterde blue valentine'dakinden ve drive'dakinden izler bulmak mümkün. bizim çaylak polis cross, haksız yere luke'u öldürünce (silahını ateşlemese idi sorun çıkmayacaktı yüksek ihtimalle) sadece kendisinin değil, luke'un sevgilisinin, çocuğunun, kendi çocuğu ve eşinin ve tabi ki kendi hayatının da içine eder (finale dek). kendi çocuğunu sevememesinin nedeni de jason olarak gösterilir. cross, jason'a bakar ve luke'u öldürdükten bir kaç gün sonra onu babasız bıraktığını anlar. o zaman da çocuğunu hak etmediğini düşünür ve kendisini cezalandırmaya başlar. bu açıdan etkileyici bir film. luke'u öldürdükten sonra jason büyür ve yoldan çıkar haliyle. keza cross'un oğlu da babasından sevgi görmediği için ve büyük ihtimalle annesiyle de sorunları olduğu için o da yoldan çıkar. babanın sevgisizliği (cross) ve yokluğunun (luke) (ki aslında ikisi de aynı şeydir. sevgi göstermeyen babanın varlığı da yokluğu da "neredeyse" birdir) çocukları üzerindeki etkisine değinmek ister cianfrance. tabi belirttiğimiz gibi yapılacak bir hatanın yıllar boyunca o kişiyi kovalayacağına da değinilir. finale doğru cross'un cebinden çıkan luke-romina-bebek jason'ın olduğu fotoğraf bunu açıkça gösterir. cross atlatamamıştır bu ölümü. luke'u öldüren cross onunla birlikte öldü diyebiliriz. finalde ise bir umut ışığı belirir ve yüzleşme gerçekleştikten sonra film mutlu bir sona yelken açar.

    evet, sağlam görüntü yönetmenliği ve müziklere sahip, gosling ve cooper'ın performansları iyi, şarkılar etkileyici. ama fazla uzatılmış ve çok şeye değinilmeye çalışılmış. halbuki "babalar ve oğulları" teması yeterliydi film için. hatta bence sadece luke üzerinden ilerleseydi kesinlikle çarpıcı ve belki de "yeni kramer vs kramer" olabilirdi. ne yazık ki bu fırsat tepilmiş. buna ek olarak bir de polis teşkilatı içindeki yozlaşmaya da değinilmiş, çok gereksizdi o sekanslar çok. evet, romina ile cross'un yollarını kesiştiriyor bu sekans (avery'nin pisliğe bulaşmış polis arkadaşlarıyla birlikte romina'nın evine geldiği sekans) ama daha başka kesişebilirdi bu yol. bir de polis teşkilatını eleştirmek gereksizdi bence. hikaye uzatılmamış olsaydı daha iyi olurdu. ha bir de çocukların serseriliğine ve uyuşturucu müptelalıklarına değinilmek istenmiş. haliyle hikaye çok dağılıyor ve luke'un olduğu o ilk saatteki etkileyiciliğin etkisi geçiyor hızla.

    bu arada cianfrance'ın aşka bakışı da pek karamsarmış. blue valentine'da evlilik sona ermişti, burada luke erkenden vefat ediyor, cross 15 sene içerisinde eşinden boşanıyor. cianfrance mutlu sonlara pek inanmıyor sanırım.
hesabın var mı? giriş yap