• bu filmin adından* esinlerek kapıyı iki kere çalardı bir dönem tüm postacılar. yine de şükrediyoruz tabii, filden esinlenerek başka şeyler de yapmaya kalkmadıkları için.*
  • yıllar önce, parantez yayınları'ndan çıkan, şimdilerde baskısı tükenmiş versiyonunu okuduğumda james m. cain'in kara roman ve kara film tarihindeki önemini anlamam ve romanın izlerini örneğin coenler'in "orada olmayan adam" adlı retro kara filmlerinde bile takip etmem uzun sürmemişti. bir solukta okuduğum, alakarga yayınları'ndan çıkan yeni versiyon da ilk izlenimimi pekiştirdi. çok güçlü bir kara roman. bununla birlikte çeviride gerekli özen gösterilmemiş maalesef. editörün kulakları çınlasın!

    great depression fonunda kapitalist döngüdeki dikey hareketliliğin parametreleri, kanlı aşk üçgeni, sadakat ve ihanet, serserilik ve aylaklık, cinayet ve şantaj, açgözlülük, hırs ve tutku üzerine en iyi polisiyelerden biri. amerikan rüyasını gören, ama çarçabuk uyanan taşralı kanlı âşıkların hazin serüveni.

    bu arada roman beyaz perdeye birkaç kez uyarlandı. hatta film uyarlaması için düşünülen ilk isim jean renoir'dı, fakat kendisi nedense reddetti. yıllar sonra renoir, dostu visconti'ye romanı önerdi ve o da 1943'te ossesione adlı bir film çekerek mussolini faşizmini de eleştirdi. 1946'da ise amerika'da bir dönem kara listeye alınan tay garnett aynı adlı bir film noir çekti ve stilin belirleyici kodlarını bir zar niyetine öne sürdü. bob rafelson'ın, yakın dostu jack nicholson'ı oynattığı 1981'deki renkli versiyonunu ise pek sevmiyorum.
  • postaci kapiyi iki kere, tupcu uc kere, sevgili 9/8 lik ritm atarak calar.. onlarin di$indakilere evde yokuz numarasi yapmak icin boyle $ifreler belirlenir...
  • "çekirge bir sıçrar, iki sıçrar..."ın ingilizcesinin (ki filmin adıdır) tekrar türkçeye çevrilmiş halidir.
  • j. cain'in'in 3 kere sinemaya aktarilmis romani. ilk versiyonu 1942'de cekilen visconti'nin 'ossessione' si olup italyan yenigercekciliginin onculerinden sayilir. garnett bunu hollywood sinemasi icerisinden bir noir'e donusturmusken, rafelson'un versiyonu modern amerikan sinemasina ornek olusturur; yonetmen kimligini netce belirtmesiyle avrupa sinemasina yaklasmistir.
  • ing. postacılar hep iki posta atar.
  • sözde kitaptan uyarlanan filmin konusunu kimse yazmamış, sevabına yazayım da tam olsun, anladığım kadarı ile izleyenlerin mutfaktaki sevişme ve vajina okşama sahnesinin etkisinde kaldığından konuya odaklanamamış

    abd’de tüm şiddetiyle süren ekonomik kriz yıllarında, rüzgardaki bir yaprak gibi eyaletten eyalete sürüklenen frank, güzel cora ve kendinden yaşça büyük kocası nick’in işlettiği küçük bir lokantaya gelir. nick’in acıyıp yer gösterdiği genç adam cora’yla tutkulu bir ilişki yaşamaya başlar. aşktan gözleri kör olan sevgililer nick’i öldürüp hem özgürlüklerine hem de sigortadan gelecek yüklü paraya sahip olmaya karar verirler. ancak hayat sürprizlerle doludur.
  • 1946 yılı versiyonunda coranın* sadece geceleyin mutfağa indiği* ve trenden indiği sahnelerde siyah elbise giydiği, diğer bütün sahnelerde beyaz renkte giysiler tercih ettiği, frankın* "ayaklarım kaşınıyor"** esprilerini her yeni tanıştığı birine uyguladığını gördüğümüz, kimin eli kimin cebinde tarzında seyrettiğimiz film...
  • belirli bir kısmından sonra her an ha bir şey oldu ha bir şey olacak tedirginliğiyle kendisini izleten film. gerginlik film boyunca had safhada. hiç şüphe yok bunda jack nicholson'ın oyunculuğunun etkisi var. kült filmlerdendir, izleyiniz.
  • dünya sinemasının belki de en çok işlenen konularından birini oluşturan film. iki farklı versiyon ile beyaz perdeye aktarılmıştır. lana turner belki de hayatının en sıradan rolünü oynamıştır. filmin en vurucu kısmı olan postacının kapıyı iki kere çalması repliği filmde en sıradan durumu oluşturmuş. 1981 yapımı ikinci versiyonda daha çok cinsellik kullanılıp filme güya derinlik verilmeye çalışılmış.

    kendi ekseninde insanı filme mecbur eden aksiyonların olmayışına rağmen filmin bu kadar tanınır olması anlaşılır gibi değil.
hesabın var mı? giriş yap