• woody allen in hakkinda

    "filmlerim arasinda en sevdigim" dedi film.(allahtan onden yazdim, birisi mazallah cikip "filmlerim arasinda en sevdigim" yazabilridi). muzikleriyle, goruntu yonetmenligiyle, woody allen tarzi alistigimiz akilli dialoglariyla gercek bir basyapittir.

    woody allen her zaman ki gibi fantaziye goz kirpan, (ya da selam eden, ne de olsa minhetinli) yaklasimini bu sefer magic realism e yakin bir uslupla ortaya koymus, bu sekilde kurgulamistir.

    konusu nedir:

    mia farrow amerikanin depresyon yillarinda new jersey de garsonluk yapan bir kadindir. ama akli bir karis havadadir, her mesai sonrasi filmlere gitmekte, aklini orada unutup donmektedir. bir gun vizyona bu baslikla ayni adi tasiyan (nedir unutmussunuzdur diye soyluyorum: the purple rose of cairo) bir film gelir. mia bu filmde rol alan baxter isimli karakter oyuncusuna (ya da rolunde canlandirdigi adama) asik olur. isten de kovulunca devamli matine filmi izler, bir gun askina karsilik bulur , ki filmi fantastik yapan, benim sinemalarimdan ayiran da sanirim budur.

    filmin icinde kullanilan cheek to cheek basliginda da belirtildigi uzere sonradan turlu filmde buruk sevinc, kekremsi nese gibi temalarda kullanilmis, hem yurtta hem gurbette basarili da olmustur.

    mia farrow rosemarynin bebeginde alistigimzidan biraz daha uzak, biraz daha uzun saclidir, bu ozelligiyle saci uzatma konusunda kisa sacli bayanlara ornek olmaktadir. oyunculugu ise iyidir.

    (tamam canim seni alalim soyle kenara pilin bitmis senin bu film hakkinda, mesajini da verdin hadi canim hadi arkadasim)
  • --- spoiler ---
    filmin oynanamasina ragmen sinema salonuna gelip bos oturan oyunculari izlemeye gelen kisiler biri bizi gozetliyor programlarinin fikir babasidir kanimca

    --- spoiler ---
  • zihnimde cecilia'nin "mukemmel birine asik oldum. gercek degil ama olur o kadar." repligiyle yereden, izlerken sik sik gulumseten, eglenceli, 85 yapimi bir film.

    konu itibariyle, igrenc, issiz bir kocasi olan cecilia, uzuntulerini unutup kabus gibi hayatina ara vermek icin surekli sinemaya gider. isinden de kovulunca iyice bunalima girer ve kendini iyice sinemaya verir. bu sirada gosterime "the purple rose of cairo" isimli film girer. cecilia surekli bu filme gider, ve besinci izleyisinde "yardimci" karakterlerden biri daha fazla dayanamaz ve cecilia'ya asik oldugunu soyleyip perdeden cikip gercek hayata girer. olaylar bir anda hizla gelisir, filmin yapimcilari, o karakteri canlandiran aktor vs hepsi oraya akin eder, sonunda olay cozulur.

    filmde komunistlere, komunizm paranoyasi icindeki amerika'ya ve donemin ekonomik krizine sik sik gonderme yapilmis. mesela filmin icindeki filmde oynayan bir karakter bir anda gaza gelip "holywood sizin sirtinizdan para kazaniyor, biz burada terliyoruz, onlar paralari sayiyor, uyumayin, birlesin!" diye bagiriyor; sahneden cikan aktor hakkinda iki adam (icinde bulunulan ekonomik krizi kastederek) "sen etrafta fazladan bir kisi ister misin? / tabii ki hayir" seklinde konusuyor vs.

    kisacasi cakal gondermeleri, guzel espirileri, orcinal senaryosu ve eglenceli akisiyla super bir film.

    --- spoiler ---
    konusurken ayri bir sempatik olan tatli mi tatli cecilia'mizin ise gil'den kazik yiyip o kutuk herife donmek zorunda kalmasi ise rahatsiz edici olmamis degil hani.
    --- spoiler ---
  • bu filmde ceccilia'nın woody allen'ı anımsattığını düşündüm. sonrada mia farrow' un mu, yoksa woody allen'ın mı diğerinden bazı mimikleri, tonlamaları veya hareketleri kaptığını merak ettim. iki kişinin birbirleri üzerindeki etkisi bu sayede bir kere daha içimi acıttı.
  • woody allen'ın önce micheal keaton'ı düşündüğü sonra yerine jeff daniels'ı oynattığı bir filmdir. keaton'dan vazgeçme nedeni soyismi olabilir mi diye de düşünmedim değil. (bkz: diane keaton) woody allen bu filmde oynamıyor ama sorarım size yüzünü göstermeden hesap isteyen ses kimin sesidir?
  • bu filmin ismini duymak bile bana güzel bir şeyleri hatırlatıyor. geçmişte yaşamayı sevmem. geçmişe özlem duyan bir insan hiç değilim ama nedense bu filmin adını ne zaman duysam, sanki güzel bir günde bu filmi izlemiştim ve çok mutlu olmuştum gibi bir his kaplıyor tüm benliğimi. aynı şey midnight in paris için de geçerli.
  • hollywood böyle filmlerden sikim sokum marvel filmlerine evrildi. insan gerçekten hayret ediyor.
  • -gercek olmayi ogrenebilirim.
    -ne demek gercek olmayi ogrenebilirim, bu cuce olmayi ogrenmek gibi bir sey.
  • kendisinden sonra pleasantville'i etkileyen bir film.. guzel film, hos film.. cok filmini izlemedim ama sanirim woody allen'in en sevdigim filmi.. ve tum filmlerini izlesem de sanirim bu yargim degismeyecek..

    --- spoiler ---
    film pleasantville'den baska bazi filmleri de etkilemis olabilir.. mesela the majestic.. ikisi de donem filmidir.. sinemayla ilgilidir, ve film icinde film vardir.. bir de komunistlik meselesi ve toplumda komunistlere nasil bakildigi var.. aklima garden state geldi bir de.. burada da filmin basinda, patron kiza "o is icin bekleyen kac kisi var" vs. der.. garden state'de de, zach braff calistigi vietnam restoranina gittiginde, patronu ayni seyi soyler ve ardindan is icin gelen kisinin fotografini gosterir.. ama sadece boyle bir baglanti soz konusu, yani zach braff bunu filme koyarken aklinda the rose of cairo olmayabilir.. ama filmin asil gobek bagi 1998 yapimi, gary ross filmi pleasantville ile.. cunku pleasantville'de de, bu filme saygi durusu niteliginde, jeff daniels oynar.. orada da karakterler bir tv dizisinin icine girer vs...

    film donemini yansitir: amerika ekonomik krizdedir, komunist dusmanligi toplumda yavas yavas filizlenmeye basliyordur, issizlik kol gezmektedir.. ve bir ev kadini cecilia yasamindan sıkılmıstır.. kacisi, kurtulusu buyuk hollywood yapimlarinda bulur.. zaten o donemde sinemanin oyle bir islevi vardir, gercek hayatta sahip olunamayanlara, 2 saatlik bir zaman diliminde beyaz perdede, kendini karakterlerin yerine koyarak sahip olma: ask, macera, para vs... neyse, cecilia bir filme tutkuyla baglanir ve besinci izleyisinde filmin bas karakterini kendisine asik etmeyi becerir, sonrasinda olaylar hayal ile gercegin ic ice gecisi ve bunun yarattigi mizahla dolu.. tabii donemin film yapimcilarina, oyunculara yapilan elestiriler de yok degil hani.. iste oyle bir film..
    sonu itibariyle de yurek burkan bir filmdir bu ayrica.. cunku ilk goruste asklar sadece filmlerde olur..
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap